Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Ali Söyler

Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
"Her yeni nesilde bir millet yeniden doğar" sözüne binaen yeni nesilleri yetiştirme isteği ve elbette kendi çocuklarım. Yazdıklarım aynı zamanda vasiyetimdir.
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Sadece çocuk edebiyatına yönelik eser verenler için zor olmasa gerek. Benim gibi sonradan yönelenler için çocuk dünyasına girmek biraz meşakkatli.
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Sahipsiz, büyük bir mirasa varis bulma düşüncesi ve edeb.
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
Dakik bir şekilde takip ettiğim söylenemez. Gözden geçirdiklerimde ve kendi eserlerimde gördüğüm en büyük kusur eserlerin belirli yaşlara hitap etmesi. Sanat eseri her yaşa hitap ediyorsa başarılıdır veya şaheserdir. Hazreti Yunus'un şiirleri, Wells'in Körler Ülkesi veya Orwell'in Hayvan Çiftliği gibi.
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
Eğitim öne çıkıyor ama bu bir kusur bence. Eğitim öne çıkmadan metne hakim olmalı. Sanat da budur bence.
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
Klişelerine hakim olacak kadar ustası değilim bu piyasanın maalesef.
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
Bir hız sorunu olduğu muhakkak. Kabul edilen dosyaların kitap olarak elimize ulaşması bazen saç ağartacak zamanları alabiliyor. Tabii bir de editör meselesi vardır. Türkiye'de ben gerçek editör olduğunu zannetmiyorum. Karşınızdaki ya redaktörden hallice bir gramerci ya da düpedüz ukala bir tiptir. Editörüm aynı zamanda bir yazar. Bu bir avantaj benim için. Aynı dili konuşuyoruz. Ama onun da editör olmak istediğini zannetmiyorum.
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Dert sahibi olmak. Bu dert ya dünyadır ya ahiret. Bazen de ikisi birden.
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Çocuklarımızın Norveçli veya bir İngiliz gibi düşünmesini ya da hayal etmesini isteyen kitaplar tarihimizin en büyük düşmanıdır. Onları görünce çok rahatsız oluyorum.
Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?
Dayanak yoktur. Bu dünya düzeninde ve Türk eğitim sisteminde okuyan bir çocuğun iyi olma ihtimali nadir ender nadirdir.
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Bu iş ebeveyn ve öğretmenlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Bir devlet politikasıdır. Maalesef devletimizin olumlu manada bir politikası yüz yıldır yok. Eğer bir gün öyle bir politikamız olursa ortaokul çocuklarımız Nasreddin Hoca'nın fıkralarını ve Mesnevi'de geçen fablları kendi manevi evreninde tahlil edecek seviyede yetişmiş olurlar. Bugün öyle bir profesörümüz bile yok bence.
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Okurlarımla hiç buluşmadım. Kitaplarımı okumuşlarsa ruhlarımız buluşmuştur. Ya da benim derdim onlarla buluşmuştur. İnşallah derdim onlara da geçmiştir.
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Modern pedagoji bir İmam-ı Azam veya Fatih Sultan Mehmed yetiştiremedi. Yetiştiremez de. Böyle kuru ve manası kovulmuş bir alanla aram iyi olamaz. Geleneksel yöntemleri anlayacak veya sahip çıkacak bir piyasa da olmadığına göre ben aralarda bir yerlerde kayıp olmuş gibiyim.
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Ben okunmam gibi geliyor. Piyasada gerçek şaheser yok. Ne Batıda ne bizde. Ama zaten okunmayı kalite değil kültürel iktidar belirler.
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Mümkündür ama bu iyi bir şey değil bence. Hangi yaş olursa olsun eser okuyucuyu müspet bir noktaya taşımıyorsa gereksizdir. Önemli olan eskiye köprü olabilmek değil "Ümm" denilen asıla ulaşmak. Bizim aslımız ne? Sorulması gereken soru bu.
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Daha ne kadar gidebilir ki?
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
Takip etmiyorum. Bunlar "ticaretin" gerekleri. Benim ticaret yeteneğim paramı batıracak kadar.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 20.04.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 18.04.2022 09:43