Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Ayşe Şeker Kılıç
Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
İki belirgin sebepten söz edebilirim. İlki çocuklarım, ikincisi de içimdeki susma bilmeyen çocuk. Kızım dört yaşındayken böceklere merak sarmıştı. Sürekli onlar hakkında sorular soruyordu. O sıralar yaşı itibariyle kafiyeli metinleri seven kızım için uygun bir kitap arayışına girdim. Ama bu konuda okul öncesine hitap eden, istediğim gibi bir eser bulamadım. Biyoloji öğretmeni olduğumdan böcekler hakkında bilimsel bilgiye sahiptim. Kızım sayesinde yüzlerce yeni kitapla tanışmıştım. Evde hatırı sayılır bir çocuk kitaplığımız vardı. Yeni çıkanları takip ediyor, çocuğumun seveceği kitabı kapağından tanıyabiliyordum. Neden kızımın sorularına cevap veren bir kitap yazmayayım diye düşündüm. İlk kitabım "Koksi Ve Böcek Arkadaşları" böyle ortaya çıktı.
Sonrasında çocuk kitaplarını sadece çocuğum için değil kendim için de aldığımı fark ettim. Kızıma iyi geldiği kadar bana da iyi geliyordu. İçimdeki çocuk başka çocuklarla da konuşmak isteyince yazmak kaçınılmaz oldu.
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Ben yetişkinler için yazmakta daha çok zorlanıyorum. Ama genelleme yapacak olursak çocuklar için yazmak daha çok sorumluluk istiyor. Çocuğa görelik ilkesini atlamadan, parmak sallamadan, eğlenceli ve ilginç metinler yazmak gerçekten büyük emek ve özveri istiyor.
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Yazdığım her yazıda çocuğun hoşuna gidecek şeyi yakalamaya çalışırım. Bu bir biyografiyse de, okuma kitabıysa da, bilimsel bir yazıysa da önceliğim çocuğun severek, sıkılmadan okuması. Bu yüzden yazdıklarımı sık sık sesli okurum. Bazen, benim bile hoşuma gitmedi, çocuklar hiç sevmez deyip silerim tüm yazdıklarımı ve baştan başlarım. Bunun değişeceğini pek sanmıyorum.
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
Elimden geldiğince haberdar olmaya çalışıyorum. Yayınevlerinin bültenlerini ve sosyal medya hesaplarını takip ediyorum. Yeni çıkan kitapları edinmeye ve okumaya çalışıyorum.
Diğer yazarları da tabii ki okuyorum. Çok severek ve büyük ilgiyle okuduğum hem yerli hem de yabancı yazarlar var. Çocuk edebiyatı benim sadece kalem oynattığım bir alan değil aynı zamanda iyi bir okuyucuyum. Çocuk kütüphanelerini düzenli ziyaret eder, fuarlarda çocuk kitabı yayıncılarına mutlaka uğrarım. Başka yazarları okumak, onlardan etkilenmek, hatta belki de esinlenmek bence yanlış değil. Alandan haberdar olmak, hem de gelişmek için okumak gerektiğine inanıyorum. Yazmak için illa yetenekli mi olmak gerekir sorusuyla karşılaşıyorum sık sık. Yetenek işinizi kolaylaştırır ama çalışmak daha önemlidir diyorum. Çalışmaktan kastım bol bol okumak ve yazma pratiği yapmak.
Ben gidişatı olumlu buluyorum. On beş, yirmi yıl öncesine göre çok daha kaliteli kitaplar basılıyor. Ülkemizdeki yayınevleri de çok daha iyi işler çıkarıyor.
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
İkisi bir arada dengeli olmalı bence. Tahterevallinin iki ucu gibi. Sadece eğlence için yazılan kitaplar da var. Bunlara karşı değilim ama kendi kitaplarımda çocukların eğlenirken öğrenmelerini de önemsiyorum. Akıcı bir dille yazmak için çabalıyorum. Kurgu için aylarca düşünüyorum. Bunun yanında doğru bilgi verebilmek için onlarca kitap karıştırıyor, araştırıyorum.
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
Çocuk edebiyatının sadece çocuklar için olduğunu düşünenler var. Oysa yetişkinler de ondan büyük keyif alır. Bir de klişe değil ama çocuk edebiyatı ile ilgili yanlış olduğunu düşündüğüm yorumlar var. Şöyle:
"Ne var canım çocuk kitabı yazmakta, beş cümle yazıyorsun bir kitap oluyor."
"Falanca kitap çok satmış, çok güzel olmalı."
"Yazarın İnstagram'da yüz bin takipçisi var. Kesin kitabı çok güzeldir."
"Bu kitapta çok resim var. Okul öncesi için olmalı."
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
Şiir ve çizgi roman konusunda nitelikli eserimizin az olduğunu düşünüyorum. (Yok değil, az.) Resimli kitaplar, kurgu, kurgu dışı kitaplar konusunda gayet iyiyiz ama çocuk şiiri ve çizgi roman alanlarında daha gidecek yolumuz var.
Kurgu ve planlama aşaması en zorlandığım ama en çok da zevk aldığım aşamadır. Bu süreçte bolca kütüphane ziyareti yapar, araştırır, onlarca kitap okur ve sayfalarca not alırım. Kafamda her şey netleşip yerli yerine oturunca yazmaya başlarım. Yazım aşamasında genelde yorulmam çünkü ne yazacağımı bilirim. Hiçbir zaman "İlham geldi, sayfalarca yazdım," gibi bir cümle kurmam çünkü yazabilmek için ilhama değil çalışmaya inanırım.
Bir de kitabımın matbaaya gittiği bilgisini aldıktan sonra elime geçene kadarki süreçte çok zorlanırım. Bir an önce kavuşma isteğiyle yanıp tutuşurken beklemek çok zor gelir.
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Çocuk sahibi olmayan ama çok iyi yazan ve çocuklar tarafından çok sevilen yazarlarımız var. Dolayısıyla bu bir ön şart olamaz. Çocuklarla iyi anlaşmak da tartışılabilir. Kitaplarını çok severek okuduğu bir yazarı, okul söyleşinde çok soğuk bulduğunu ifade eden çocuklarla tanıştım.
Sanırım bu işin ön şartı çocuğu anlayabilmek ve dünyaya çocuğun gözünden bakabilmek.
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Kötü çizimlerden çok rahatsız oluyorum. Çocuk estetikten, sanattan anlamaz düşüncesine bozuluyorum. Ölüm, boşanma, fakirlik, savaş, mültecilik gibi zor konuları çok başarılı bir şekilde işleyen kitaplar var. Bunlar hayatın gerçekleri. Çocuklarımızı fanusta büyütemeyeceğimize göre olumsuz dediğimiz bu olayların çoğunu görecek. Önemli olan çocuğun penceresinden bakabilmek, onun göz hizasına inerek anlatabilmek.
Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?
Bence öyle bir dayanak yok. Bazen kitaplara çok fazla anlam yüklüyor ve sihirli değnek muamelesi bekliyoruz. Bir kitap okuyunca hayatımız değişebilir mi? Evet etkileniriz, bir yola gireriz ama tek başına kitapla olmaz.
Anne babalar ve öğretmenler olarak sorumluluklarımız var. Bazı yetişkinlerin bu sorumluluklarını kitaplara attıklarını gözlemliyorum. Kitaplar birçok konuda ebeveynlere yardımcı olur. İyiliği, cömertliği, doğru sözlü olmayı, öfke kontrolünü anlatan kitaplar vardır. Ama aile söz ve davranışlarıyla desteklemezse faydası görülmez. Hitler'in binlerce kitaplık kütüphanesi olduğu ve düzenli okuduğu söylenir. Peki çok okumak onu daha iyi bir insan yapmış mıdır?
Çok okuyan bir çocuk büyük ihtimalle sınavlarda başarılı olur, güzel cümleler kurar, düzgün konuşur, ufku geniş olur, hayata farklı pencerelerden bakar, karşısındakiyle empati kurar. Ama belki de bunların hiçbiri olmaz.
İyi bir insan olmak bence vicdan sahibi olmakla mümkün. Bunun da aile ortamında gelişeceğini düşünüyorum. Aile derken sadece biyolojik aileyi kast etmiyorum. Okul, arkadaşlıklar, yakın çevre de etkilidir. Ve tabii ki kişinin okuduğu kitapların da rolü vardır ama tek başına kitap okumak bence iyi insan olmak için yeterli değildir.
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Çocuklarda okuma kültürünün gelişmesi için ebeveynlere ve öğretmenlere düşen ayrı ayrı görevler vardır. Öncelikle çocuğu iyi tanımak, ilgi alanlarını bilmek, nelerden hoşlandığını gözlemlemek gerekir. Küçük yaştan itibaren çocuğun kendisine ait kitaplarının ve mümkünse odasında bir kitaplığının olması önemlidir. Kendi kitaplığı olmasa bile ortak kullanılan kitaplıkta bir raf çocuk için ayrılmalıdır.
Her ay kitap almak için ufak da olsa bir bütçe ayrılmalıdır. Bir çocuk dergisine abone olunabilir. Kendi dergisinin paketini açan bir çocuk her ay yeni sayıyı heyecanla bekler. Kitaplıktaki kitaplar düzenli aralıklarla değiştirilebilir. Okunmasını istediğiniz kitap ortalıkta bırakılarak merak uyandırılabilir.
Kütüphaneye üye olunabilir ve düzenli ziyaretler yapılabilir. Burada çocuğun kendi kitabını seçmesine izin verilebilir. Erken yaşta kitap ve kütüphane ile tanışan çocukların büyük kısmının hayatlarının ilerleyen zamanlarında da okuma alışkanlığını devam ettirdiği gözlemlenmiştir.
Evde bir okuma köşesi hazırlanabilir. Okuma esnasında farklı ses tonları kullanılarak eğlenceli bir deneyim sunulabilir. Tüm aile bireylerinin katıldığı okuma saatleri ayarlanabilir. Unutmayalım her konuda olduğu gibi okuma konusunda da bizim rol model olmamız gerekir. Anne babasını okurken hiç görmemiş bir çocuktan kitap kurdu olmasını bekleyemeyiz.
Kitapçılar ve kitap fuarları da mutlaka ziyaret edilmeli, çocuğun sevdiği yazarlarla tanışma fırsatları değerlendirilmelidir.
İster biz okuyalım isterse çocuk kendisi okusun mutlaka kitap hakkında sohbet edilmeli, beğenip beğenmediği sorulmalıdır. Açık uçlu sorularla çocuk konuşturulmalı, kitapla ilgili düşüncelerini ifade etmesi sağlanmalıdır.
Belli bir yaştan sonra çocukların kendi kitaplarını seçmelerine izin vermeli, mümkünse kitap yorum sitelerinden birlikte kitap incelemesi yapılmalıdır. Arka kapak yazısı ve tanıtım metinleri okunarak kitap hakkında fikir sahibi olunabilir. Bu çocuklarda da alışkanlığa dönüştürülebilir.
Bir de ebeveyn olarak çocuğumuzun okuyacağı kitabı -belli bir döneme kadar- öncelikle bizim okumamız zaruridir. Bu görev ne öğretmenlere ne de bookstagramlara bırakılmamalıdır. Her çocuk biriciktir. Hepsinin hassasiyeti farklı olduğu gibi aile olarak da hassasiyetlerimiz farklıdır. Başkasına sıradan gelen bir olay sizin için anormal olabilir. Yanlış anlaşılmasın, sansür uygulayalım veya yasaklayalım demiyorum. Ama kendi filtrelerimizi belirleyelim ve radarımıza takılan kısımları çocuğumuzla sohbet etmek için fırsat olarak görelim.
Bütün bu saydıklarım evde anne babaya bakan kısmı. Bir de işin okulda öğretmenlere bakan kısmı var. Maalesef birçok okulda yıllar geçse de güncellenmeyen, son çıkan kitapların bulunmadığı, sosyal medyada parlatılmış çok satan birkaç kitabın yer aldığı listeler dolaşmakta. Öğretmenler de tavsiye ettikleri ve ödev olarak verdikleri kitapları okumalıdır.
Kitap özeti isteme, kitap sınavı yapma gibi yöntemlerden vaz geçip çocukların kitapla bağ kurmasını sağlayacak ödevler vermelidir. Okumayı çok seven çocuklarla kitap kulübü kurularak eleştirel okuma yapmaları sağlanabilir.
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Öncelikle çocuklardan bir beklentim olmadığını ifade edeyim. Çocuklar bizlerden beklemeli, biz onlardan değil.
Kitabımı heyecanla okumuş çocuk beni de heyecanlandırır. Kitapla ilgili kimsenin fark etmediği detaylarla ilgilenen, klişe sorular yerine ezber bozan cinsten sorular soran, kitabın sonunu beğenmeyip kendi kurgusunu anlatan, kitapta öğrendiği bilgiyi günlük hayatta kullanan çocuklar beni aşırı mutlu eder.
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Ortada bir yerlerde ama modern pedagojiye biraz daha yakın diyeyim.
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Bugün klasik olarak adlandırdığımız eserlerin birçoğu, yazarı hayattayken kıymet görmemiş ancak yazarının ölümünden yıllar sonra hakiki değerini bulmaya başlamıştır. Dünya var olduğu günden beri değişiyor. Bu değişimin hızı iki binli yıllardan itibaren daha da arttı. Bu sebeple yüz yıl sonra çağımızın hangi yazarı hala okunuyor olur sorusuna cevap veremeyeceğim.
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Dil gelişen, yenilenen bir yapı. Kelimeler giriyor çıkıyor. Dolayısıyla yakın geçmiş diyebileceğimiz bir zamanda yazılan metin bile çocuğa yabancı gelebilir. Önemli olan hisleri aktarabilmek, bunu yaparken de çocuğun dilini yakalamak. Ancak her şeyde olduğu gibi burada da denge öne çıkıyor. Tek dünyalaşma diye bir şey söz konusu olamaz zannımca. Elbette köprüler kuracağız.
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Önceleri daha çok korkutuyordu. İlk kitabım çıktığında bu konuda daha endişeliydim. Yayınevlerinin yeni yazarlara çok şans tanımadığını gözlemliyordum. İnstagram hesabınızda birkaç yüz bin takipçiniz yoksa görünmez oluyorsunuz ve yazdıklarınıza değer verilmiyor diye düşünüyordum. Hatta çok takipçili bazı yazarların kitapları için "Bunu ben göndermiş olsaydım dönüp bakmazlardı bile," diyordum. Evet bazı şeyler hala değişmedi. Çünkü sonuçta yayınevi de bir hayır kurumu değil, ticari müessese. İşin içine girdikçe bunu daha iyi anlıyorsunuz. Kimisi "ne yazsa satacak olan" kişileri bulup yazdırıyor, kimisi de gerçekten iyi edebiyatın peşinde. Seçim yapmak okurun elinde. Alıcısı var ki hepsi bir türlü satıyor. Bana göre tek baskı bile yapmaması gereken kitaplar yirminci baskıları görüyor. Ben artık bunlarla ilgilenmiyorum. Kendime bakmayı öğrendim. Ben kendimi nasıl geliştirebilirim bunun derdindeyim.
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
Bu işi gerçekten hakkıyla yapan hesaplar var. Benim de takip ettiğim, önerilerine kulak verdiğim isimler mevut. Nöbetçi Blog Kevser Şenel, Ayşegül Sözen Dağ, Kipatistan'dan Adnan Saraçoğlu, Hayal Tohumları Ayten İlhan, Cestanouss Semra Gültekin, Lokum Çocuk Kütüphanesi Esra Kara, Yıldıray Lise benim keyifle takip ettiğim isimlerden bazıları.
Ne yazık ki tam aksine sırf popülerlik ve maddiyat için de yapanlar var. İkisini birbirinden ayırmayı zaman içinde öğreniyorsunuz. Artık birçok dergi ve gazetenin çocuk kitapları bölümü var. Bunların sayılarının artması iyiye gittiğimizi gösteriyor.
Çocuk Yazını internet sitesi alanda akademik seviyede çalışmalar yapan kıymetli bir oluşum. Kitap tanıtımı değil ama çocuk edebiyatı sahasında çok önemli çalışmalar yapıyor.
Bir de Tudem yayın grubunun İyi Kitap dergisini anmadan geçemeyeceğim. Her ay kaliteli ve dolu dolu bir içerikle karşımıza çıkıyor. Ciddi emekle hazırlanıyor. Alanda büyük bir boşluğu dolduruyor.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 28.09.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.08.2022 22:46