Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Çiğdem Balta O, Söyleşi, A. Erkan AKAY

Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Çiğdem Balta Oruç yazısını ve A. Erkan AKAY yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabi

Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Çiğdem Balta Oruç

14.12.2022 09:00 - A. Erkan AKAY
Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Çiğdem Balta Oruç

Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?

Bendeniz memuriyete Sevgi Evleri'nde başladım. Orada 13-18 yaş erkek ergenlerle çalıştım. Öncesinde özel kreş ve anaokullarında çalışmıştım. Çalışma hayatımda hep çocuklar oldu. Zamanla çocuklar adım adım hayatımın merkezine yerleştiler. İki oğlumla birlikte hem anne olarak, hem editör olarak, hem psikolog ve memur olarak diyebilirim ki 24 saatimin önemli bir kısmı çocuklar etrafında kuruluyor. Çocuklar için yazmak ise tüm bu süreçlerin içinde gelişen ve hayatıma sonradan dâhil olan bir uğraşı oldu.

Sevgi Evleri'ndeki çalışma hayatımın ve tanıştığım çocukların bana çok kıymetli şeyler kazandırdığına inanıyorum. Biraz daha memleket gerçeğine yaklaşmamda, çalıştığım alanı daha somut ve geniş bir pencereden görmemde orada geçirdiğim zamanlar bir hazine değerindedir. Onlarla vakit geçirdikçe keşke tüm çocuklar, severek okuyabilecekleri, okumanın tadına varabilecekleri nitelikli çocuk kitaplarıyla erken yaşta buluşabilse diye hayıflanırdım. Ankara'ya döndüğümde aslında bu fikirler doğrultusunda gelişen bir proje önerim oldu ve çocuk edebiyatı ağırlıklı bir çocuk dergisi oluşturmak için kolları sıvadık. Adı "Sevgi bir Kuş" olan dergimiz benim için bir iş olduğu kadar bir okul da oldu. Tüm bu gelişmeler çocuklar için yazmaya giden yolun yapı taşlarını oluşturdu.

Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?

Öncelikle çocuk edebiyatının çocukla ilgili her şey gibi çok ciddiye alınması gereken bir alan olduğunu gördüm. Çocuklar için yazılan metinler için az emekle, az düşünceyle, az kelimeyle yazılabilir ve anlaşılabilir gibi bence çok eksik ama ne yazık ki hâkim bir anlayış var. Oysa çocuğun dünyasındaki basitliğe, sadeliğe ulaşabilmek, oraya dokunabilmek, çocuk olabilmek, çocuk gibi hissedebilmek, düşünebilmek "çocuk oyuncağı" değil.

Bir kere sıkı bir perhiz gerektiriyor, manevi ve hatta entelektüel bir perhiz. Sadeleşmek, şeyleri, varlığı, olayları en saf, en sade haliyle görebilmek için birçok zihinsel perdemizden, ön yargımızdan, kaygımızdan sıyrılmamız gerekiyor. Kırk kat giyinmiş kelimelerden, laf kalabalığından, bitmek bilmeyen uzun ağdalı cümlelerden uzaklaşmak için epeyi emek çekmek lazım. Çocukça bir bakış açısına varmak, renkleri, şekilleri bir çocuğun gözüyle görebilmek için sadeleşmek ve derinleşmek çok önemli. Bu yüzden biri diğerinden daha zor demek yerine çocuklar için yazmanın meşakkatli ve emek gerektiren bir süreç olduğunu söyleyebilirim.

Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?

Açık söylemek gerekirse çocuklar için kaleme alınmış metinlerde beni en çok rahatsız eden şey "didaktizm". Tabiri caizse "göze sokarak" öğretmek isteği. Bu çocukları da nesneleştiren bir yaklaşım. İlişkiyi tek yönlü kuran, öğrenmeyi karşılıklı bir alışveriş olmaktan çıkaran bir yaklaşım. Tek yönlü olan hiçbir şeyin verimli, bereketli olamayacağına inanıyorum. Anlatılmak istenenin didaktik olmadan, eğlenceli, estetik ve edebi değeri yüksek bir biçimde verilmesi, o işin niteliğini belirleyen asıl unsur diye düşünüyorum. Çocuklar için kaleme alınmış bir metin ne kadar didaktikse çocuğa o kadar çok parmak sallıyor ve çocuk da metnin söylemek istediğinden o kadar çok uzaklaşıyor. Ben de çocuklar için yazarken ve üretirken didaktizmden uzak durmaya dolayısıyla daha yaratıcı ve eğlenceli olmaya kendimi zorluyorum. Ve her geçen gün bu ölçüte daha da dikkat ediyorum.

Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?

Tabii. Edebiyat, dolayısıyla çocuk edebiyatı, kültürün en önemli bileşeni. Kültür bir yönüyle milli ama bir yönüyle de evrensel. İnsan da öyle değil mi? Bir yandan üzerinde yaşadığımız topraklarla yoğruluyor, öte yandan da Afrika'daki, Latin Amerika'daki insanlarla bizi buluşturan ortak dertlerimize çözüm bulmaya çalışıyoruz. Mesele çocuk olunca bu halka daha da genişliyor. Zira siz de iyi bilirsiniz, çocuklar çok kolay arkadaş olurlar. O yüzden çocukların dünyasında sınırlar, gümrükler yok. Ben de bu bağlamda dünya çocuk edebiyatını bilmenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Öte yandan bizim tarihsel tecrübemizi, kültürel değerlerimizi çok lezzetli bir sos olarak yemeğin içinde hep görmek istiyorum tabii.

alti_adimda_sinek_kusu_olmak_kitap_kapak_gorseli

Edebiyatın bir de malumunuz bir endüstrisi var. Çizgi filmler, dijital oyunlar, animasyonlar, sinemalar vs. Arkasında çok yaratıcı, yenilikçi, derinlikli bir enerji barındıranlar olduğu gibi ticari ve çocukların özgür dünyalarını bazen yeterince hassas olmadan şekillendiren bir eğilim de var. Buna karşı sorumlulukla hareket etmek gerekiyor. Çocuk edebiyatını bu gelişen süreçlerle düşünmek ve yorumlamak önemli. Çünkü dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri takip etmeden, okumadan ve hatta üzerine düşünmeden bu alanda ilerleyebilmeniz ve nitelikli bir eser ortaya koyabilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla güzel işler çıkaran yayınevlerini, yazarları, çizerleri, editörleri, senaristleri, yapım şirketlerini vb. takip ediyorum. Çocuk edebiyatı özelinde söyleyecek olursam, severek takip ettiğim yazar ve çizerlerden zaman zaman ilham alıyorum. Özellikle ülkemizde nitelikli işler yapan çocuk edebiyatçılarımızla da gurur duyuyorum. Onların varlığı ile çocuk edebiyatı her geçen gün çıtasını yükselterek uluslararası standartlarda yayınlarla kendini daha doğru ve güzel ifade edebilme şansını elde ediyor.

Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?

Biraz öncede açıklamaya çalıştığım gibi, benim için işin sanatsal tarafı çok daha ağır basıyor. Çünkü estetik, zevk veren ve nitelikli olanın zaten çocuğa fısıldadığı çok güzel düşünceler, öğrettiği harika deneyimler oluyor. İnsan yaradılışı gereği güzeli arar, güzel sever. Güzelle buluşunca da içinde onu kendi varlığının özünü keşfetmeye iten güç açığa çıkar. İşte böylece özgürleşir, varoluşsal açmazlarına dair derinleşir. Bunlar da insanı üretmeye, yaratmaya sevk eder. O yüzden bir metni sırf bir şeyler öğretmek için kaleme alırsanız, çocuk o kurgudan zevk alamaz. Zevk almadığınız hiçbir şeyden bir şeyler öğrenemez ve onu içselleştiremezsiniz. Dolayısıyla bana göre çocuklar için hazırlanmış bir metnin öğreticiliğinden ziyade sanatsal değeri çok daha kıymetlidir.

Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.

Çocuk dünyasına ideolojik bir bakışı doğru bulmuyorum. Az önce de ifade ettim. Çocukların dünyası varlığın kaynağına büyüklerden daha yakın. Yağmurun saflığı gibi, hakikatle aracısız konuşabilen bir dil bu. O yüzden çocuklar için yazan biri, çocukça bir zihin duruluğuna, içtenliğe, taassuptan arınmış bir bakışa yaklaşabilmeli. İdeolojik olanın yanı sıra pedagojik bir zorlama da zaman zaman çocuk edebiyatının sınırlarını daraltıyor, yaratıcılığını azaltıyor. Bir hikâyenin ne kadar pedogojik olup olmadığına fazla hassasiyet gösteriyor ve çoğu zaman bunun sınırını kendi değer yargılarımıza göre çiziyoruz. Örneğin bir yazarın ölüm, ayrılık, göç, ihmal vb. konuları seçerek yazdığı hikâyeler bizim değer yargımıza göre çocuklara hiç anlatılmaması gereken konular kategorisine girebiliyor. Çocuğu korumak için bunlara da müdahale etmemiz gerektiği yargısına kapılarak bir zaman sonra kitapları bakış açılarımıza ve değer yargılarımıza göre kategorize edebiliyoruz. Hatta iş bizim için uygun olmayan konuları işleyen kitapları kötülemeye ve iyi bulduğumuz kitapları listeler çıkararak tavsiye etmeye kadar varıyor. Hâlbuki her çocuğun nitelikli çocuk edebiyatı eserleri aracılığıyla hayatında var olan ve kaçamayacağı bu kavramlarla yüzleşmeye ihtiyacı vardır. Önemli olan bu kavramları çocuğa aktarırken nasıl bir hikâyeyle anlattığınız, hangi çizgilerle hissettirdiğinizdir, yani işin niteliğidir.

Bir diğer husus da çocuk hikâyelerinde olabildiğince yalın bir dil kullanmak gerektiği hususudur. Şöyle ki felsefi tartışmalara kapı aralayacak, soyut kavramların kullanıldığı ve benzetmeler yapılan cümlelerden kaçındığımız zaman ancak çocuklara ulaşabileceğimiz yanılgısıdır. Çünkü çocuk anlamaz. Anlatmak istediğimiz şeyi en sade ve düz biçimiyle anlatmak durumundayızdır. Bu bakış açısı son zamanlarda yayımlanan ve çok da sevilen bazı çocuk kitaplarıyla kırılmaya başlamıştır. Çocuklar sezebilir ve hissederler. Kelimelerin anlamları da sezilir ve bellekte bir iz bırakır. Gerisi çocuğun zihnine bırakılır. Çocuk anlamaz demek kolaycılığa kaçmak gibi geliyor bana. Bu yüzden bu önyargılar üzerine tekrar tekrar düşünülmesi gerektiğini vurgulamak isterim.

Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?

Şöyle ki siz bu alana dair ilginizi keşfediyor ve kendinizi bu konuda yetiştirmek için epeyi emek sarf ediyorsunuz. Sürecin sonunda da ortaya bir metin çıkıyor evet ama işte bu noktadan sonra işler biraz karışıyor. Dosyanızı cesaret edip çocuk kitapları yayınlayan yayınevlerine yolluyorsunuz. Fakat çoğundan cevap dahi gelmiyor. Bazıları da eğer dosya beğenilmemişse olumsuz olduğunu belirtip kestirmeden cevap veriyor. Peki, neden olumsuz bulunuyor? Yazar bunu ancak kişisel bağlantılarıyla keşfetmeye çalışıyor. Aksi takdirde buraya kadarmış diyerek belki de çok iyi bir dosyayı rafa kaldırıyor. Çoğu editörle bu durumu paylaştığınızda "O kadar çok dosya geliyor ki baş edemiyoruz." cevabını alıyorsunuz. Bence ülkemizde çocuk yayıncılığının ilerlemesini istiyorsak daha profesyonel bir sistem üzerinden dosyaların değerlendirilmesinin yollarını aramalıyız.

Bir de tabii ki söylemeden edemeyeceğim, yayınevleri özellikle artan kâğıt fiyatları ile birlikte artık çok zor çocuk kitabı basıyorlar. Çünkü çocuk kitaplarının maliyeti diğer kitaplardan daha fazla oluyor. Bu yüzden de yayınevleri basacakları kitapları tekrar tekrar gözden geçirmek ve birçok yazarın dosyasını rafa kaldırmak durumunda kalıyor. Yeni bir yazar keşfetmektense, daha önce deneyimlediği ve başarılı görülen yazarların kitaplarını yayımlamayı tercih ediyor. Bu da çocuk yayıncılığı için ciddi bir handikap oluşturuyor.

Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.

Evet. Kendime de hatırlattığım bir ön şartım var sanırım, çocuklara sormak ve çocukların ne istediğini ve beklediğini anlayabileceğim yolları çoğaltmak. Bunun için çocuklarla etkinlikler, atölyeler vb. bahanelerle bir araya gelmeye çalışıyorum. Örneğin, son zamanlarda çocuklar P4C (Çocuklar için felsefe) atölyeleri yapıyoruz. Orada onların bakış açılarını, beklentilerini anlamaya çalışıyorum. Yetişkinler olarak çocuklar için uygun olanı hep onlara sormadan yapmaya çalıştırdığımız için emin olun, çocukların fikirleri doğrultusunda hareket etmek o kadar da kolay olmuyor. Ama uygulamaya çalıştıkça onları dinleyerek yaptığım tüm işlerde daha başarılı olduğumu ve onlara daha çok yaklaşabildiğimi hissediyorum.

bir_ruyanin_pesinde-_osman_kemali_kitap_kapak_gorseli

Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?

Çocuk kitaplarında çocuğun hesaba katılmadığı her durum beni rahatsız eder açıkçası. Çocuğun yaşına uygun olmayan içerik tercihleri, editöryel süreçten geçmemiş ve didaktik yazılmış metinler, estetikten yoksun çizimler, yazım hataları, özensizce yapılmış mizanpaj… Maalesef bu durumlarla sık karşılaşıyoruz.

Diğer bir soruyu düşünecek olursak, çocuk kitapları hayatımızın gerçekleri olan olumsuzlardan da bahsedebilir; ölüm, ayrılık, göç, şiddet vb. Önemli olan onu nasıl işlediğimizdir. Nitelikli çocuk kitaplarını inceleyecek olursanız hiç ölüm kelimesini kullanmadan ölümü ustalıkla anlattığını görürsünüz. Çünkü hikâyenin kurgusu çok incelikle örülmüştür. İşte bu o metnin edebi değerini gösterir. Bazen de sözcüklerle anlatılamayanı çizimler tamamlanmıştır. İşte çocuk kitaplarında edebiyatın ve sanatın gücü burada devreye girer. Konu ne kadar zor olursa olsun, edebi değeri yüksek ve iyi resimlenmiş bir çocuk kitabı her zorluğu ve olumsuzluğu çocuğa anlatabilir. Bu yüzden çocuklar için hazırlanmış metinlerde bu dengeye dikkat etmenin önemli olduğunu düşünüyorum.

Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?

Çocuklar yetişkin olduklarında iyi bir insan olsunlar diye yazmadım ya da yazmak için motivasyonum bu olmadı. Onların kendilerini anlama, anlamlandırma ve gerçekleştirme sürecine bir şekilde katkı sağlar mı umuduyla yazmak istedim açıkçası. Yaşam tecrübemde bana iyi gelen ve çocuklara iyi geleceğine inandığım şeyleri onlara sezdirmek istedim. Yoksa iyi ve kötü çok izafi kavramlar. Size göre "iyi" olan bir başkasına göre öyle olmayabilir.

Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?

Ebeveynler ve sonraki süreçte öğretmenler, çocuklar belli bir çağa gelene kadar, tercih edecekleri kitaplar konusunda çocuklara rehberlik etmeliler diye düşünüyorum. Çocuklar için yazılmış kitapların sayısı her geçen gün ciddi oranda yükseliyor. Bunların içinde kaybolmaktansa çocukları olabilecek en erken dönemde nitelikli eserlerle buluşturmak çok önemli. Tabii kitap seçimi konusunda ebeveynlerin ve eğitimcilerin farkındalık kazanması gerekiyor. Nitelikli kitapları seçen ve çocuklarla buluşturan ebeveynler ve eğitimciler çocuğun ileriki dönemlerinde kitabı sevmesi ve hayatına dâhil edebilmesi açısından çok kıymetli.

Kitapların nasıl seçileceğini düşünecek olursak burada önemli olan gerek metinle gerekse çizgileriyle, tasarımıyla estetik bulunan, bir şeyler öğretmek kaygısıyla kaleme alınmamış, zevk veren anlatım biçimiyle bir yetişkini kavrayan her kitap çocuğu da kavrayabilir diye düşünüyorum. Burada yetişkinlerin ve eğitimcilerin bir çocuk kitabından ne beklediği de önemli aslında. Kendi görüşlerini destekleyen ve çocuğa mutlaka bir şeyler söyleyen metinlerden ziyade farklı görüşlerin de var olduğu ve yukarıda sıraladığım özelliklere sahip bir çocuk kitabı ancak çocuklarımıza kitabı ve okuma sürecini sevdirebilir.

Kitapların seçimi kadar nasıl okunduğu da önemli tabii. Günümüzde kitabı sadece okumuş ve çocuğumuza okutmuş olmak yetmiyor. Çocuğun kitapla ilgili zihninde beliren soruları açmak ve onu yorumlamasını sağlayacak etkinlikler yapmak kitap ve çocuk arasındaki bağı kuvvetlendiriyor. Örneğin, anne, baba veya eğitimcilerin metni etkileşimli okuma tekniklerini kullanarak çocuğa aktarmaları, çocuğun kitaptan aldığı zevki arttırdığı gibi kitapla ilgili daha derin düşünmesini sağlıyor. Bunun gibi nice oyunlar, yöntemler var. Önemli olan sadece okuyup veya okutup geçmek değil, kitabın çocuğun zihninde iz bırakmasını sağlayan yöntemler üzerine düşünmektir bence.

Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?

Çocuklar çeşit çeşit tabii. Bazısı az konuşarak, gözlem yapmayı seçerken bazıları kendini ifade etmekten, duygularını, düşüncelerini anlatmaktan daha çok hoşlanıyor. Önemli olan çocuklarla sahici ve samimi bir iletişim kurabilmeniz bence. Ben ne zaman çocuklarla bir araya gelsem heyecanlanıyorum. Ama ilgili, meraklı, soru soran, anlatmayı ve dinlemeyi seven, coşkulu çocuklarla ben de daha bir coşuyorum işin aslı. J

Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?

Psikoloji mezunuyum. Çocukların gelişimine yönelik birçok ekolü okudum, okuyorum ve üzerine kafa yoruyorum elbette. Lakin bu yeni yöntem ve tekniklerle yetiştirilen çocukların da bambaşka problemlerle uğraştıklarını görüyorum. Ne yapmamamız gerektiği üzerine daha fazla odaklanan modern pedogojik yöntemlerin de zayıf kaldığını zaman zaman düşünüyorum. Duygular üzerine daha fazla yoğunlaşmış, düşünce ve davranışlar konusunda başarısız kalan yöntemlerden ziyade, çocuğun ve onu yetiştiren çevrenin ihtiyaçlarının farkında olan, üstenci değil, içeriden, bütüncül bakış açılarına ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. Geleneksel olana karşı da önyargılı değilim. Benim için geleneksel veya modern olması değil, kullanılan yöntemin çocuğu merkeze alan, çocuk ve ebeveyn ya da eğitimci arasındaki iletişimi güçlendiren bir bakış açısına sahip olması önemlidir. Yazdıklarımı da bu doğrultuda kaleme almaya çalışıyorum.

Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?

Açıkçası dünyada ve ülkemizde benim çok severek okuduğum yazarlar var. Onları şimdi ben böyle heyecanla ve severek okuyorsam elli yıl sonra okuyan da aynı heyecanı hisseder diye düşünüyorum. Çünkü yaratıcılar, yazdıklarıyla, bakış açılarıyla şaşırtıyorlar, sarsıyorlar. Bunların yarattığı etki aradan geçen yıllarla eskimez ki… Şu anda ülkemizde de ismini burada vermeyi tercih etmeyeceğim ama kendini yazdığı her yeni eserle geliştiren ve elli yıl geçse de severek okunacak birkaç tane yazar biliyorum ve ben de onlardan çok ilham alıyorum. J

Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?

Eğer nitelikli eserler üreten iyi bir çocuk kitabı yazarı olmak istiyorsanız çocukları anlamaya, onların dünyasını, ifade ediş biçimlerini kavramaya, onların istek ve beklentilerini hesaba katmaya mecbursunuz. Aksi takdirde çocuklar için ürettiğiniz içerikler sizler ve çocuklar arasındaki o yıkamadığınız duvara çarpıp size geri dönecektir. Yani çocuklara ulaşmayacaktır. Bu mümkün müdür? Neden olmasın?

Kuşaklararası bağı da ancak onların dünyasını anlamaya çalışarak koruyabiliriz. Bunu da tek bir anlayışın bakış açısıyla sağlayamayız. Dünya değişiyor, çocuklar, annelik babalık tarzları, büyük aile kavramı… Dönüşüyoruz. Bunu birbirimizi kendi anlayışlarımıza hapsetmeden, farklı bakış açılarına da kucak açarak aşabiliriz diye düşünüyorum.

Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?

Çocuk kitaplarına ulaşımın lüks olması beni korkutur, evet. Burada anlatmak istediğim her fikrin temelinde çocukların erken yaşta nitelikli çocuk kitaplarıyla buluşmasının öneminin ne kadar kıymetli olduğu var. Bu artık tartışılmaz bir gerçekken çocuk kitaplarının fiyatları hepimizin malumu. Çocuklarına kitap almak isteyen fakat bütçesi buna elvermeyen anne babaların sayısı çok fazla. Bunun için herkesin erişebileceği, kitap çeşitliliği olan çocuk kütüphanelerinin sayısının arttırılması büyük önem arz ediyor. Çocuk kütüphanelerinin varlığı sadece kitaba erişim için değil, kitabın işlenmesi, yazar, çizer, sanatçı vb. buluşmalarının gerçekleştirilmesi için de çok önemli. Kütüphaneler çocukların dünyasında kitaba erişim sağlayacağı mekânlar olmasının yanı sıra sosyalleşeceği, kitabı tartışıp, konuşabileceği etkinliklerin de var olduğu alanlar olmalı. Bu yüzden daha fazla iyi tasarlanmış çocuk kütüphanelerine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Sosyal medyanın varlığıyla yazarların markalaşması süreci hız kazandı. Açıkçası okuyuculara evinin içinde ne olduğunu dakika dakika bildiği, ruh halinden günlük haberdar olduğu, sosyal hayatına vakıf olduğu yazarlar daha cazip geliyor. Onların yazdıklarını da daha çok merak ediyoruz. Hayatından bihaber olduğumuz, sosyal medyayı aktif kullanmayan yazarların günümüzde çok ciddi bir farkla yeteneğini ortaya koyması gerekiyor. Çünkü yayınevlerinin önemli bir kısmı da yazarın dosyasını kabul etmeden önce sosyal medya hesaplarına bakmayı tercih ediyor. Bu bir ihtiyaç oldu. Tabii, günümüz şartlarını düşünecek olursak haklı gerekçeleri de olabilir. Sadece her yazar veya sanatçı kendini sosyal medyada çok iyi ifade edemeyebilir veya bunu tercih etmiyor olabilir. Bu dosyalarının değerlendirilmesi sürecinde onlar için bir handikap oluyorsa burada sıkıntı var demektir. O yüzden bazı şeyleri birbirine karıştırmadan, bu hususlara dikkat etmek lazım.

Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?

Çocuk kitaplarını eleştiren çok çeşitli hesaplar var. Örneğin, çocuğuna kitap alıp çok beğendiğini ifade eden ebeveynlerin paylaşımları okuyucuya sadece fikir verirken, çocuk edebiyatı alanını iyi bilen ve takip eden hesapların verdiği bilgiler çok daha bütüncül ve nitelikli oluyor. Kitap sadece metni yazanın değil, resimleyen, editleyen, tasarlayan ve yayına hazırlayanla birlikte bir ekip işi olduğu için, iyi bir kitap eleştirisinde tüm bu faktörlerin hesaba katıldığını ve yorumlandığını görüyoruz. Bu da bize kitapla ilgili çok daha ayrıntılı fikir veriyor. Bence böyle hesaplar ebeveyn ve eğitimcilerin nitelikli kitaba yönlendirilmesi için güzel bir hizmet veriyor. Fakat sadece kişisel çabalarla oluşturulmuş sosyal medya hesapları yeterli değil tabii. Özellikle çocuk kitaplarının etraflıca incelendiği ve eleştirildiği yayınların çoğalması gerekli. Günümüzde bir süreli yayının çok zor şartlarda basıldığını düşünecek olursak bu konuda farkındalığın artırılarak, teşviklerin de çoğalması güzel olur.


Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 14.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 06.11.2022 22:57
1106

A. Erkan AKAY Hakkında

A. Erkan AKAY

1981 İstanbul doğumludur. İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. 2008 yılından bu yana Konya'da yaşamaktadır. İki evlat babası, iki evlat amcası, ikisinin de eniştesidir.

Spora, edebiyata ve küçükleri eğlemeye ilgisi çocukluğundan beri devam etmektedir. 2012-2020 yılları arasında Bilgin Atıcılık Spor Kulübü Kurucu Yönetim Kurulu Üyeliği, 2015-2020 yılları arasında Türkiye Atıcılık Federasyonu Teknik Kurul Başkanlığı, 2017-2020 yılları arasında Türkiye Olimpiyatlara Hazırlık Merkezleri Atıcılık Komisyonu Üyeliği ve İl Branş Sorumluluğu görevlerini yürüterek ulusal ve uluslararası düzeyde başarıya ulaşmış birçok sporcunun yetişmesine katkıda bulunmuştur. Destek AFAD gönüllüsüdür.

2017 yılında, kardeşinin bir hayali olan “Hayallerin Karın Doyursun” isimli kitaba katkılarından sonra, hep arzuladığı çocuk kitapları yazımının önü açılmıştır. Yayımlanmış 14 kitabı bulunmaktadır. Edebistan, Eğitim Her Yerde, Dilhane, Masal Dergisi gibi çeşitli sanal dergilerde, Hece ve MEB Özel Eğitim Çocuk Dergisi gibi matbu dergilerde deneme, makale ve şiirleri yayımlanmıştır.

Farkındadır ki her yazılan okunmaz ama okunanlar da ancak yazılanlardır. Yaşadıkça anlamını kaybeden sonsuz sözler arasından zarurî olanlara tutunuyor.

Dualarınızı bekler.

A. Erkan AKAY ismine kayıtlı 150 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 10 kitap bulunmaktadır.

Twitter Facebook Instagram mastodon/Threads LinkedIn YouTube Kişisel Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com