Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Fatma Çağdaş Börekçi

Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
Aslında her şey birdenbire oldu. Bir plan bir hedef bir hayal ile değil. Anne oldum. Çocuklarımı uyuturken masallar uydurmaya başladım. Sonra biraz büyüdüklerinde onlara kitaplar alırken, aldıklarımı okurken çocuk edebiyatını çok sevdim. Ve lisede şiirle başlayan yazı muhabbetim buraya evrildi. Sonrasında çocukların geri bildirimleri. Alanın keyifli muhabbetli oluşu. Bir şekilde buradayım. Kızıma aldığım ilk kitaplar arasında rahmetli Mevlana İdris'in çok tatlı eserleri vardı. Bunu da ifade etmem gerek. O güne kadar çocuk kitabı deyince aklıma gelen ne varsa o gün yerle bir olmuştu. Vay be demiştim. Güzel eserler de alana adım atmam için büyük bir motivasyon sağlamıştı.
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Bu tür sorular bana çok cevapsız gelir. Bazıları çocuklar için yazmanın kolay olduğunu söylüyor. Bazıları tam tersini. Herkes kendince haklı. Sadece şunu söylemek zorundayım çocuklar için yazmak sorumluluk açısından zor bir eylem. Yetişkin edebiyatında sahip olduğunuz esneklik, özgürlük burada biraz daha daralıyor. En azından benim için öyle.
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Okuduğum eserden keyif almak, sevmek, bağ kurmak istiyorsam çocukların da kitaplarla aynı muhabbeti kurabilmesi önemli benim için. Bir de nihayetinde çocuklar için iyi güzel işler ortaya çıkarmak.
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
Alanın önemsenmesi, ciddiye alınması açısından bence gidişat iyi. Elbette ki olay bir üretim sektörüne dönünce farklı sıkıntılar doğuyor. Fakat ben yeni, genç, çok da kabiliyetli pek çok arkadaşın bu alana girdiğini, heves ettiğini görüyorum. Güzel de işler çıkıyor. Dünyaya bakacak olursak keyifle okuduğum çok fazla çocuk kitabı var. Sadece bilhassa çeviri kitaplarda kültür ve yaşam tarzı farklılığı sebebiyle biraz daha dikkatli olmak gerek.
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
Burada cümlenin ilk kısmı tabiî ki olmazsa olmaz. Bizler nasıl ki iyi bir eserle muhatap olmak istiyorsak, bu, çocuklar için de geçerli. Onlarında en tabiî hakkı. Çocuğu kitapla eğitmek meselesi çokça tartışılan bir konu. Kitaba böyle bir sorumluluk yüklemek ne derece doğru bilemiyorum. Ama yazı, hayatın bütününü, bazen onun içinden parçaları yansıttığı için en "sanat için sanat" dediğimiz kitaptan bile bir çıkarım yapabiliyoruz. Burada sanırım önemli olan nasıl yaptığımız. Bir de yazarın kendi kişisel durumu da giriyor devreye. Mesela ben dertli bir insanım. Dünyada olup biten şeyler beni üzer. Savaşlar, göç, açlık, iklim sorunları. İçim dışım böyleyken yazdığım şeyler nasıl bunlardan bağımsız olur ki…
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
Aslında her şeyin sorgulandığı zamanlardayız. Genel kabul görmüş şeyler pek de kalmadı.
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
Aslında işin en zor kısmı yayıncılık. Eserin yayımlanması, pazar ağı, okura ulaşması çok zor. Dünyada da böyle mi bilmiyorum ama tüm güncel ve siyasi süreçlerden etkilenen bir zemin burası. Son yıllarda da darbe üstüne darbe alıyor yayıncılık sektörü. Ne yazık ki insanı soğutan, uzaklaştıran şeyler. Zahmetli. Son yıllarda bir de sosyal medya çıktı. Yazarlara yazmak dışında reklam tanıtım sorumluluğu da yüklendi. Buraya girersem çıkamam susayım en iyisi.
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Hiç sanmıyorum. Belki biraz çocuk kalmak…
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Çok zor bir çizgi. Çocuk hayatı dediğimizde içinde öyle çok şey var ki. Hayatın bütünü ve ne yazık ki hep güzel şeyler değil. Ben de sosyal hizmet eğitimi aldım. Dezavantajlı gruplarla çalıştım; haliyle bu kaleme de yansıyor. Sadece daima ümitvar olmaya çalışıyorum. Çocuklar daima umut peşinde koşar. Yaşadıkları ne olursa olsun. Ben de öyle bir çocuktum.
Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?
Ya ben böyle genellemelere pek inanamıyorum; yani hayat iki iki daha dört eder gibi bir şey değil. Okuyan, kendini geliştiren, bilgi, sanat, felsefe, bilimde ilerleyen pek çok insan dünyaya insanlığa zarar verebiliyor.
Sadece şunu söylemek isterim, okumak bize eleştirel düşünme noktasında fayda sağlar. Bizi hap gündemlerden biraz daha korur. Aklımızı kullanmamız, geniş bir ufka sahip olmamız ve bunun gibi pek çok noktada yardımcı olur.
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Son yıllarda aileler de eğitimciler de çok hevesli. Konuya verilen önem gittikçe artıyor. Tabi kitaplara gelen zamların üstüne artık ne olur bilmiyorum. Mesela okul etkinlikleri genellikle tek bir öğretmenin çabası ile oluyor. Görev tanımı içinde yer almayan bir çaba ile çocukları kitapla, kitabın yazarı ile bir araya getirmeye çalışan gayretli öğretmenler. Onların bu çabası o kadar kıymetli ki. Sadece okumak değil yazar olmak isteyen çocuklar için de bir yol açmış oluyorlar.
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Aslında yazar olarak bir beklentim yok. Ama arada annelik damarı devreye giriyor. Kitapları sevsinler, okusunlar, onlar da yazsınlar. Vatanına milletine bağlı, düşünen, sorgulayan bireyler olsunlar istiyorum. Popüler kültürden, internetin esaretinden, kitabı ezen, yok eden, önemsizleştiren unsurlardan uzak kalmalarını… en azından farkında olmalarını...
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Aslında hiçbiri. Yazıyı bir denetim mekanizması ile yazmak, ön kabullerle yaklaşmak ne kadar doğru olur. İşin sanatsal kısmını nasıl etkiler. Yine çokça tartışmalı bir konu. Bir de burada yaş aralığı da önemli; okul öncesi daha farklı mesela. Onun dışında modern ya da geleneksel diye bir ayrımım zaten yok. İkisi de insan işi, ikisi de yeri gelince yanılıyor. Hepsinden mümkün oldukça fayda sağlamaya çalışıyorum
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Bence kalıcı eserler illa olur, olacaktır. Lakin kadri kıymeti bilinir mi, keşfedilir mi onu bilmiyorum.
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Güncellik önemli. Yoksa bağ kurmak zor. Ama zenginlik de büyük nimet. Geçmiş, bugün ve gelecek. Hızla değişen evren. Renkler.
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Sanırım kıymetsizleşir. Kaldı ki bazen çok özel bir eser "bu fazla satmaz" diye basılmıyor. Lakin burada ticari bir ağ var. Onu da göz ardı etmemek lazım. Ticaret olmazsa kitap nasıl var olacak? Sadece içeriğin zenginliği, güzelliği bir yanda, popüler olan öte yanda, çok satan, az satan. Fenomen olan, olmayan. Ayakta kalmak için yaşam mücadelesi veren yayıncılar, yazarlar. Karışık işler.
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
Bazı sayfalardan ben de yararlanıyorum, çok da güzel oluyor. Doğru yönlendirme, yanlış yönlendirme derken? Bakarsın bir şey varsa vardır, sana hitap ediyorsa ediyordur, etmiyorsa çeker gidersin. Bunun kalıp bir doğrusu ya da yanlışı var mıdır? Eleştiri noktasında pek iyi değiliz. Zaten eleştiriye pek açık bir millet de değiliz. Şahsi algılamak ve kırılmak en iyi yaptığımız şey.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 26.10.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 16.09.2022 23:00