Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Feride Sönmez

Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
Çocuklar, hayatımın her alanında hep varlar, beni kuşatmış durumdalar.:) Ablayım, anne oldum. Bazı dönemler eğitimci sıfatıyla çocuklarla hemhal oldum. Bu durumdan da son derece memnunum. Hem dünyalarına dahil olmayı çok seviyorum hem de onların; heyecan, mutluluk, merak, samimiyet gibi formu değişmemiş duygularından bana ve diğer tüm yetişkinlere de bulaşmasını arzu ediyorum. Bu yüzden çocuklar için yazmak ve beraber kitap okumak; onlarla muhabbet etmek, maç yapmak, birdirbir oynamak gibi, dünyalarına sızma aracı benim için.
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Çocuklar için yazmanın zor olduğuna inanmıyorum. Çocukların beğenisini kazanmanın ve onları kitap aracılığıyla eğlendirmenin; bunları yaparken de ebeveynlerin ve öğretmenlerin gönlünü hoş tutabilmenin zor olduğuna inanıyorum. Bunların hepsi bir arada olduğunda ciddi ve önemli bir iş başarılmış gözüyle bakabiliyorum. Yetişkinler için yazmak konusunda çok tecrübeli değilim bu yüzden kıyas yapmam pek doğru olmayabilir.
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Olmazsa olmazım, derinlere gizlenmiş felsefi bir önerme olabilir. Çünkü ne zaman bir şeyler karalasam, alt metninde; üzerinde kafa yormaya, anlamaya ve kendime kazandırmaya çalıştığım özellikleri konu alan işaretler buluyorum. Galiba bu yaşıma söz geçiremiyorum ve çocukluğumdan, çocuk ruhumdan destek almaya çalışıyorum. Bu ölçütüm tabii ki değişebilir çünkü ben de değişebilirim.
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
Normalde hobi olarak takip ediyordum fakat son süreçte kıymetli arkadaşım F. Zehra Aydemir ile "Kitap Kulisi" isminde bir podcast serisine başladık. Çocuk edebiyatı eserleri üzerine konuşuyoruz. Dolayısıyla daha derin okumalar, araştırmalar ve değerlendirmeler yapmak durumundayız. Diğer yazarları okumayı da önemsiyorum. Özellikle birebir tanıştığım yazarların kitaplarını okumaya ve onlara geri dönüş yapmaya özen gösteriyorum. Bunun bir yazarın kalemini ne denli beslediğini biliyorum ve ufacık da olsa katkı sunmak istiyorum. Son yıllarda "muhteşem" diyebileceğim çocuk edebiyatı eserleri okudum. Alana ilgi ve özen arttıkça ümitlerim de artıyor. Gidişatın daha da güzel olacağını öngörebiliyorum.
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
Edebi kurguya ve sanatsal dile ağırlık vermeye çalışıyorum, öğreticilik kendiliğinden geliyor ki gelmese de yokluğunu hissetmem galiba. En azından ben öyle olmasını ümit ederek yazıyorum. Karakter analizlerinde genelde eğitim ve kariyer odaklı, sanattan uzak bir insan gibi görünüyorum ama uzmanlar da ne bilsin yüreğimden geçeni?:)
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
Harika.:) Aslında çok var ama ben en risksiz olanını söyleyeyim.:) Çocuğa yönelik eserlerde, çocuktan yana olmaya çalışılırken bunun abartılmasından biraz rahatsız oluyorum. Empatinin, yanında olmanın, destek olmanın dozunun aşılıp olumsuz bir noktaya çekildiğini düşünüyorum. Mesela her çocuğun ebeveyniyle çatıştığı noktalar olur ama bunu bir harp gibi, bir taraftar gibi tezahüratlarla kaleme almak… Ya da bütün çocuklar okula koşarak gitmezler ama okulu sevmediklerini anladığını göstermeye çalışırken bu duygularını daha da körüklemek… Çocuklara kendilerini bütünüyle haklı zannettirmek… Bilemiyorum. Bu kadarına gerek var mı?
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
En büyük eksiğimiz özgünlük olabilir. Hiç yazılmamış bir konuyu yazmaktan bahsetmiyorum. Kalemin tadındaki özgünlükten bahsediyorum. Edebiyatın bir matematiği olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla her kalemden çıkan sonucun da benzersiz olması gerektiğine inanıyorum. Beni zorlayan ve kendimi geliştirmeye çalıştığım nokta da burası; her hikâyede tatlı bir ton yakalayabilmek, imzamı kenara köşeye bir yere gizlice iliştirebilmek, diyebilirim.
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Çocuk sevmek, onların dünyasına dahil olabilmek, kimi zaman yetişkin olduğumuzu unutabilmek ve sizin saydıklarınız. Bunların en azından birkaçı olmalı diye düşünüyorum. Hiçbiri yoksa kendi çocukluğumuzdan da yardım alabiliriz, içimizdeki çocuktan biraz.
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Yazarın ideolojisini çocuk okuruna dayatması rahatsız eder. Kendi bulunduğu noktadan sonsuz emin ve herkesi o noktaya davet eden, acabası olmayan yazar beni her zaman ürkütür ve soğutur. Evrensel değerler, mutluluklar, acılar, hüzünler, heyecanlar… hepsini konu alabiliriz, konuşabiliriz, yazabiliriz fakat mahremiyet gibi, ölüm gibi kritik konularda bir pedagog ya da psikolog fikri almak bana her zaman daha sağlıklı gelir.
Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?
Okuyan çocuğun iyi bir insan olacağı gibi bir kestirme yol hayal edemiyorum. İzlemek, okumak, öğrenmek; bunlar gelişimin ilk basamakları, yolculuğun azıkları gibi. Önemli olan bunları doğru yerde ve zamanda kullanabilmek, düşünmenin de eşlik ettiği bir okuma, öğrenme süreci… Farklı alanlarda kitaplar okuyan, evreni okuyan, doğayı okuyan, insanı okuyan ve okumaya çalışanla bunların hiçbirini yapmayan bir olur mu?
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Gerekli ve yeterli olmaya da çalışılıyor diye düşünmek istiyorum. Teknolojinin gelişimiyle beraber kitaplara ulaşılabilirliğin artması ve fırsat eşitliğine doğru yol alıyor olmamız beni ümitlendiriyor; sesli kitap uygulamaları ve ücretsiz kitap bulabileceğimiz uygulamalar var. Bununla beraber iyi kitaplara olduğu kadar kötü kitaplara da ulaşım kolaylaşıyor. Bu noktada biz çocuklarımızı nasıl ki sağlıklı beslemek için elimizden geleni yapıyoruz, çocuklarımızın hayat kalitelerini artırmak için kullandığımız her türlü materyali ve niteliklerini önemsiyoruz, zihinlerini beslerken de aynı titizliği göstermemiz gerekiyor. Seçim yapmak için de yine çok fazla kaynak var. Çocuk kitaplarını değerlendiren kıymetli hocalar, editörler var. Güvendiğimiz insanların önerilerinden faydalanabiliriz.
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Okurlarımla buluşma eylemi beni başlı başına heyecanlandırıyor. İmza günlerinde bazı çocuklar kıpır kıpır oluyorlar, beni dinlerken ya da soru sorarken gözleri parlıyor ve bir aralık bulup bana sarılmaya çalışıyorlar. Onlara sıkıca sarılmayı ve kulaklarına birkaç güzel söz fısıldamayı çok seviyorum ve o çocukların simalarını bile unutmuyorum. Çocuklardan beklentim yok ama onların benden beklentilerini öğrenmeyi çok isterdim.
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Yerelleştirilmiş, kültürümüzle harmanlanmış pedagojiyle aram iyi fakat yetişkinleri çeviri ve dublaj diyaloglarla tembihleyen pedagojiye sadece gülüyorum. Çünkü ithal ve hormonlu öğretiler bizde çalışmıyor. Uygulanması salık verilen yöntemlerin getirilerini yeterince idrak ettiğimizi ve buna hazır olduğumuzu sanmıyorum. Örnek vermem gerekirse; bundan on yıl evvel ithal pedagojiye göre sınır koymak çok yanlıştı, çocuk her şeyi keşfetmeli, her merakı giderilmeli, ebeveyn tüm hayatını ona göre şekillendirmeliydi. Şimdi de tam tersi moda oldu. Her yerde çocuklara sınır koymanın gerekliliğiyle ilgili seminerler var. Fakat iş işten geçti ve bu çocuklar büyüdü. Kural tanımaz, sınır bilmez, her şeyi kendilerine hak gören ergenler oldular. Ebeveynler de nasıl sınır koysak, neresinden tutsak, diye psikologların kapılarını aşındırmaya başladılar. Bu yüzden yeni çıkan her akıma kapılmadan önce kendi süzgecimizden geçirmemiz ve bu yaklaşımla büyütülen çocukların yetişkin versiyonlarını biraz öngörebilmeye çalışmamız gerektiğine inanıyorum.
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Bu, benim de sıklıkla üzerine düşündüğüm ve cevap bulmakta zorlandığım bir soru. Geçmişte hayat bu kadar hızlı değildi ve insanlar arkalarında bu kadar fazla iz bırakmıyordu. Az ve öz izleri takip ettik hep. Bir yazar vefat ettikten sonra günlüğü bulunup yayımlanırsa sevindik, hazine saydık. Fakat günümüzde yazarlar da diğer sanatçılar da herkes her yerde. Sosyal ağlara, internete, cihazlara o kadar çok iz bırakıyoruz ki, kitaplarımız ve yazdıklarımız da dahil. Bu kadar çokluğun arasında bulunmak, keşfedilmek ve çağının ötesine taşınabilmek oldukça zor gibi görünüyor. Geçmişteki yazarların bile henüz keşfedilmemiş, hak ettiği değeri görmemiş onca edebiyat eseri varken benim ve çağdaşlarımın öne çıkıp parlaması ve unutulmaması biraz zor ve nasip işi gibi. Çok normal, seçenek çoğaldıkça seçilme ihtimali azalır.
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Mümkündür bence, neden mümkün olmasın? Yeniliğe, yeni fikirlere ve düşünce sistemlerine açık olan her yetişkin; gençleri ve çocukları anlama konusunda avantajlıdır. Zaten tek dünyalaşma sürecindeyiz ve biz de o tek dünyanın içindeyiz. Farklı bakış açılarından, empatiden ve anlayıştan yardım aldığımız oranda çocuğun dünyasına da yaklaşabileceğimizi düşünüyorum.
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Her şeyin ticaretinin, pazarlamasının yapıldığı bir dünyada kitabın da yapılsın, yapılmalı bence. Çünkü burada da bir hizmet var ve bu hizmeti sağlayan insanlar var. Ayrıca toplum, çocuk için yapılan yatırımları lüks görmüyor. Mamasından oyuncağına, yatağından duvar süslemesine kadar her şeyine özenen ve çocuğu için en iyisi olsun isteyen ebeveyne elzem olan bir şeyi daha hatırlatmak gerekiyor; kitap.
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
Kitap reklam sayfalarının faydalı ve işe yarar olduğunu düşünmüyorum. Reklam çünkü neticede, okunmadan paylaşılmış bile olabilir ki binlerce dediğinizin büyük bir kısmı bu sayfalar. Öte yandan bu işin içinde belli bir deneyim kazanmış, muteber yazar, editör ve yayıncıların yaptıkları kitap tanıtımlarının çok faydalı olduğunu söyleyebilirim. Her ebeveynin ya da öğretmenin sürekli kitap okuyup eleme ve seçme yapmak için vakti ve maddi imkânı olmayabiliyor. Bu anlamda güvendiğimiz isimlerden tavsiye almak, kitap hakkında ön bilgiye erişebilmek çok kıymetli hale geliyor. Benim takip ettiğim ve faydalandığım mecralar var elbette ama bu yönlendirmeler göreceli ve kişiye özel olmalı. Herkes kendi hassasiyetlerine uygun kaynaklar bulup oralardan faydalanabilir.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 07.05.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 20.03.2025 11:33