Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Muhammed Emin Oyar

Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
Çocukken düzenli bir şekilde kitap okurdum. Okuduğum kitapların yazarlarını hayal ederek onlarla sohbet ederdim. Bu kitapları yazdıkları için onlara teşekkür ederdim. Onlarla bu şekilde bağ kurardım. Çocukken yazarlarla kurduğum bu bağ yazar olarak beni çocuklarla bağ kurmaya sevk etti galiba. Bir yandan da çocuklar için bir metin kaleme alırken çocuk gibi hissetmeniz gerekiyor. Bir nevi o anlık çocuk oluyorsunuz. Bu hissiyat da hoşuma gidiyor elbette…
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Evet, çocuklar için bir metin kaleme almak kolay gibi görünse de aslında bu işin zor olduğunu düşünüyorum. Çocukların dünyasına girmek kolay olmuyor. Gençler ve yetişkinler için kaleme aldığım metinlerde kendimi daha rahat hissediyorum.
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Sanırım tek olmazsa olmazım ortaya iyi, temiz ve istifadeli metinler ortaya koymak için gayret etmektir.
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
İşim gereği genellikle gençlik edebiyatını takip etmeye çalışıyorum. Çocuk edebiyatını da daha çok kızım vesilesiyle takip ediyorum. Çok güzel kitaplar var. Fakat ülkemizde çocuk edebiyatının küçümsendiğini düşünüyorum. Bu yüzden de gerekli özen gösterilmiyor. Metin, çizim ve baskı konusunda çeviri kitaplar kadar özen gösterilmemesi beni üzüyor açıkçası…
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
Çocuk metinlerinin öğreticilik yanı mutlaka olmalı diye düşünüyorum. Bir tema işlenmeli. Ya da güzel davranışı, güzel ahlakı teşvik etmeli. Ama tabii ki tüm bunlar ilgi çekici bir kurgu ve güzel bir dil ile verilmeli. Buradan yola çıkarak "Bu konuda eğitim sanattan önce gelir ama sanatsız eğitim verme çabası da beyhudedir" diyebilirim.
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
Bir kere biz bize olmadığımızın gayet farkındayım, beni kandıramazsınız… Bu konuda kendimce düşündüğüm çok mevzu var. Fakat o konular psikologları, pedagogları ve eğitimcileri ilgilendiriyor. Konunun uzmanı olmadığım için bu konudaki düşüncelerimi aleni bir şekilde söylemeyi uygun bulmuyorum.
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
Az önce de belirttiğim gibi çocuk kitaplarında gerekli özenin gösterilmediğini düşünüyorum. Kitapların baskısındaki kalite konusunu maliyetin yüksek olmasıyla açıklayabiliriz belki ama metinlerdeki ve çizimlerdeki özensizliği anlamakta güçlük çekiyorum. Bazen çok acele edildiğini düşünüyorum. Ne yazık ki bazen "Bunu nasıl olsa çocuk okuyacak" diye düşünüldüğünü hissediyorum. Aslında "Evet, bunu çocuk okuyacak. Bu yüzden daha dikkatli, daha özenli olmalıyız" demek gerektiğini düşünüyorum.
Çocuk metni yazarken beni en çok zorlayan şey ise diyaloglar diyebilirim. Çocuk metninde en zor kısım bu olsa gerek. Çocuk olmayan karakterleri bile çocuğun dünyasına hitap edecek şekilde konuşturmak gerekiyor. Bu da kolay bir şey değil. Bunun haricinde çizim yapabilme yeteneğimin olmasını isterdim. Bu sayede kendi kitaplarımı kendim çizebilirdim. Bir kitap için yapılan çizimler ne kadar güzel olursa olsun yazarı kolay kolay tatmin etmez. Çünkü yazar o resmi hayal ederek metni kaleme almıştır. Çizerden de o hayalin aynısını çizmesini bekleyemezsiniz. Bunu sadece yazarın kendisi yapabilir. Gelin görün ki bu da ayrıca maharet isteyen bir şey…
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Ön şart olmasa da çocuk sahibi olmak ya da çocuklarla sürekli beraber olmak işi biraz daha güzelleştiriyor, zaman zaman da kolaylaştırıyor.
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Olumsuzlukların çocuk metinlerinde yer alması hep bir tartışma konusu olmuştur. Bu konu az önce de belirttiğim gibi psikologların ve pedagogların alanı. Ben de yazdığım metinlerde kendi fikrimce bu dengeyi kurmaya çalışıyorum. Ama nihayetinde bir uzmana danışıyorum. Eşimin psikolojik danışman olması bu konuda işimi kolaylaştırıyor.
Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?
Çevremizdeki örneklerde bunu görebiliriz. Erken yaşlarda kendilerine kitap okunan çocukların konuşmaya erken başladıklarını ve yaşıtlarına göre daha güzel konuştuklarını görebiliyoruz. Bununla beraber duyguları güzel ve doğru bir şekilde algılayabiliyorlar ve kendi duygularını ifade edebiliyorlar. Bir günde kullandıkları kelime sayısı artıyor. Hayal güçleri gelişiyor. Yani çocuğa kitap okumak ya da çocuğun kitap okuması ona farklı yönlerden çok fayda sağlayabiliyor. Fakat burada okunan kitap çok önemli. Çünkü kitap da en az çizgi film kadar çocuğa etki ediyor. Kitabın içeriği kötüyse, dili kabaysa, gayri ahlaki davranışlara yer veriliyorsa ve tüm bunlar normalmiş gibi aktarılıyorsa bu kitabı okuyan çocuğun iyiye yönelmesini bekleyemeyiz.
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Çocuklar elbette ki okumaya teşvik edilmeli. Bu teşvikin nasıl olacağı konusunda ortaya bir formül koymak da kolay değil. Çünkü bu tarz tavsiyeler her çocukta ya da her ailede istenen sonucu vermeyebiliyor. Kitap seçerken çocuğun ilgi alanı göz önüne alınırsa belki bu işe yarayabilir. Mesela teknolojiyi seven bir çocuğa teknoloji ile ilgili kitaplar ya da teknoloji konulu hikâyeler seçilebilir.
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Kitap fuarları, imza etkinlikleri ve söyleşiler vesilesiyle okurlarımızla buluşuyoruz. Kitabımı okuyan ve kitap hakkında sorular sorup o kitap üzerinden sohbet etmeye çalışan çocuklar beni çok heyecanlandırıyor. Hele ki kitabın devamı hakkında tavsiyelerde bulunanlar… O zaman yazdıklarınızın beğenildiğini ve benimsendiğini hissediyorsunuz. Bu da bir yazar için çok önemli bir motivasyon kaynağı…
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Modern pedagojiyle aram pek iyi sayılmaz. Çünkü bildiğim bir alan değil. Ne kadar geleneksel bir yazar olsam da modern pedagojiyi de dikkate alıyorum. Bu yüzden her metnimi bir uzmana okutuyorum. Genellikle bir sorun yaşamıyoruz. Sanırım her iki tarafın da ortak kabul gördüğü bir alanda kalem oynatıyorum.
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Bu sadece yazarla ilgili bir durum değil ne yazık ki… Kitabın sürekliliğini sağlayan pek çok faktör bulunuyor. Çok güzel, çok istifadeli kitapların baskısının devam etmediğine günümüzde şahit oluyoruz. Bunda yazarın bir kabahati yok elbette. Yayınevi stratejisi, ikili ilişkiler, dönemin getirdiği bazı alışkanlıklar kitapların devamlılığını etkiliyor. Bu yüzden bu konuda tahmin yapmak çok zor.
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalararası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Çocuk edebiyatı yazarları çocukların diline, düşüncesine sahip olmaya çalışır genelde. Bu çok zor bir uğraş olduğu için her zaman mümkün olmayabilir. Ama bu dili, düşünceyi yakalamak, en azından o düşünceye yaklaşmak çok önemli. O dünyaya girmeden çocuğa bir şey anlatamazsınız. Nasıl bir yetişkine çocuk muamelesi yapamazsanız, çocuğa da yetişkin muamelesi yapamazsınız.
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Belki de en çok bu soru üzerine düşündüm. Kendimi dahi tam anlamıyla tatmin edecek bir cevap bulamadım. İlle de birkaç kelam etmek gerekirse şunları söyleyebilirim: Evet, kitap günümüzde ticari bir ürün olarak piyasada yer ediyor. Bu insanı korkutmasa bile, üzüyor. Ama bir yandan da şartlar bunu gerektiriyor. Her şeyde olduğu gibi kitaba da bir maddi değer biçiliyor ve onun üzerinden yazar, yayınevi, matbaa, dağıtımcı ve okur arasında bir alışveriş gerçekleşiyor. Burada asıl korkutucu olan reklam sektörünün vahşiliği… Sadece satılmak için ortaya konan ürünler…
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
İçlerinde belki güzel, yerine tavsiyede bulunanlar vardır ama ben işin ehli olmayan, bir hevesle açılan sayfadan tavsiyelerde bulunan kişilerin pek de ciddiye alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuyu biraz araştırdığımda şunu gördüm: Bazı yayınevleri bu hesaplara hediye kitaplar gönderiyorlar. O hesap sahipleri de hediye gelen bu kitapları paylaşıp takipçilerine tavsiye ediyorlar. Hatta hesaplarının biyografi kısmına "Hediye kitap kabul edilir" ifadesini yazmayı da ihmal etmiyorlar. Kendisine gönderilen her kitabı okuyup takipçilerine tavsiye eden hesaplardan uzak durmak gerekir.
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 18.05.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 06.05.2022 19:04