Çocuk Edebiyatına İçeriden Bir Bakış: Naciye Kaya

Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
"Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir?" diye düşünürken kendimi çocuklara yazarken buldum. Çocuklar için yazmak, dünyanın bütün keşmekeşinden kendi çocukluk ülkemin çiçekli yollarına bir kaçış gibi benim için. Edebiyatla, özelde divan edebiyatıyla/şiiriyle hemhal olmam sebebiyle sanırım, az sözle çok şey söylemek bakımından çocuk edebiyatının verdiği selamı almak da âsân oldu diyebilirim. Zira bir istidat vermişse yaradan, razı olacağı gibi kullanmayı, arkamdan anlamlı izler ve işler bırakmayı dilerim. Yahut şöyle ifade edeyim:
Senden erişmezse emân
Olur kamu işler yaman
Yâ sâhib-i kevn ü mekân
Yessir lenâ hayre'l-umûr/ İkbâlî (2. Mustafa)
Çocuklar için yazmanın yetişkinler için yazmaktan daha zor olduğuna inanıyor musunuz?
Çocukluk memleketinize hiç uğramıyorsanız, çocuk olan sizle dostluk bağını kopardıysanız ve dahi sıla-i rahîmi de kestiyseniz elbette çocuklar için yazmanın daha zor olduğunu söylemek mümkün. Belki de en yakın akrabalık bağı insanın kendi çocukluğu ile olanıdır. Bunun üzerine düşünmeli ve bu alanda üretim yapıyorsak sık sık ziyaret etmeli, bağı sağlam tutmalıyız zannımca. Velhasıl çocukluğumuza şöyle dedirtmeyelim:
Dost bî-pervâ felek bî-rahm devrân bî-sükûn
Derd çok hem-derd yok düşman kavî tâli' zebun/Fuzûlî
Çocuklara hitap eden metinlerinizde "olmazsa olmaz"ınız nedir? Sizce yazma sürecinizde bu ölçütünüz değişebilir mi?
Elbette yazarken temel ölçütlerim var. Olmazsa olmazım diyebileceğim şey ise çocuklara, iyiyi, güzeli ve dahi özü işaret edebilmektir. Değişir mi? Değişmemesini dilerim ama insanım ve kalp taşıyorum. Malumunuz kalp kelimesinin değiştirme, çevirme anlamı da vardır. Yıllar sonra dönüp şöyle demek istemem:
Nusha-i aşufte-i divan-ı ömrüm sorma hiç
Hat galât mana galât imlâ galât inşa galât/Lâedrî
Çocuk edebiyatının ülkemizde ve dünyadaki gelişimini takip ediyor musunuz? Diğer yazarları okur musunuz? Gidişat nasıl?
Elimden geldiğince takip ediyorum. Meselenin özünden uzaklaşmamak, günceli takip edip akışta kalmak adına farklı yazarlar okumayı önemsiyorum. "Aaa şahane fikir! Burada neden büyülendim? ne yaptı bana şimdi bu?" deyü deyü okumalar yapmak daha bir lezzetli elbette. Gidişatı, herkes kendi derdinde nev'inden şöyle ifade edeyim:
Güller güler figânla geçer ömr-i andelîb
Bîmâr ihtizârda ücret diler tabîb/Ziyâ Paşa
Yazarken edebî kurgu ve dile mi yoksa öğreticiliğe mi ağırlık veriyorsunuz? Sanat mı eğitim mi?
Ayrımını yapmak güç hakikaten. Nitelikli bir metinde ikisi de olmalı diye düşünüyorum. Sanatın bizatihi kendisi bütün ruhlar için başlı başına bir eğitmendir bana göre. Vermek istediğimiz mesaj (öğretici unsurlar belki) edebî bir dilden ve sanat rayihaları ile dolu bir kurgudan uzak olursa elbette yavan kalacaktır. Bu noktada okuduğu metinden edebî bir haz almak çocukların da hakkıdır diye düşünüyorum. Elbette bu hazzı yakalamak için de bir çaba gerekli. Çocuk seveceği türde eseri keşfetmiş olmalı ki zevk alabilsin. Aslında her yaştan okuyucu için bu böyledir denebilir. Bunun için de aramak, tabiri caizse bir miktar giryân olmak lazım gelebilir. Şöyle buyurun lütfen:
Fuzûlî dehrden kâm almak olmaz olmadan giryân
Sadef su almayınca ebr-i nîsandan güher vermez/Fuzûlî
Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığınız klişeler var mı? Rahat olabilirsiniz biz bizeyiz.
Klişeler, kalıplar, sınır çizmeler, hiçbir yerde kabul edilesi kavramlar değil. Hem hayal gücünü hangi klişe sınırlayabilir ki… Şurada daha güzel bir cevap var:
Dil-i vîrânı benden sorma vîrân eyleyenden sor
Perîşân hâtırım var git perîşân eyleyenden sor
Beyâna yok ki hâcet arz edem hâl-i tebehkârı
Anı sen âciz-i nâlân u giryân eyleyenden sor/Hersekli Ârif Hikmet Bey
Dil-i vîrân: Çocuk edebiyatı hakkında genel kabul görmüş ama katılmadığımız klişeler.
Çocuk kitapları yayıncılığında sizce en büyük eksiğimiz nedir? Bilgisayarda açtığınız boş dosyadan kitabınız okurun eline ulaşana kadar hangi basamak sizi en çok zorlar?
Bu soruyu yayıncılıkla doğrudan sorumlu arkadaşlara havale ediyorum. Meselenin boş dosyayı nitelikli ve içime sinmiş bir şekilde doldurmak kısmı ile ilgileniyorum. Nihayetinde benim mesul olduğum yer burası. İkinci sorunuz için dosyayı teslim ettikten sonraki süreç diyebilirim. Dosyanın ete kemiğe bürünüp de kitap olarak görünmesini beklemek zorlayıcı olabiliyor. Bütün zorluklara karşı rahatlatıcı nev'inden kullanılacak o cümleler:
Sen Hakk'a tevekkül kıl
Tefvîz et ve rahat bul
Sabreyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler/Erzurumlu İbrahim Hakkı
Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Saydığınız şartlar elbette etkilidir çocuğa erişebilmek noktasında. Üç şartı da sağlamakla beraber benim ön şartım ise meselelere çocuğun gözünden bakmak ve öylece hissetmek olur sanırım. Hem de hangi yaş grubuna yazıyorsak o gözü takmak belki. O gözlerin hepsi de bizde var/dı. Saklandıkları yerden bulup çıkarmak gerekiyor sadece. Bir de ibret gözünü yabana atmamak lazım. Alt metinde ibret gözü sessizce vazifesini ifa etmeli belki de. Zira şöyle demişler:
Bir göz ki onun olmaya ibret nazarında
Ol düşmenidir sâhibinin baş üzerinde/Niyâzî-i Mısrî
Çocuk kitaplarında ne görürseniz sizi rahatsız eder? Çocuk hayatının da gerçeklerinden olan olumsuzluklarla kitabınızın içeriği arasındaki dengeyi nasıl belirlersiniz?
Çocuk kitaplarında mizah, eğlence adı altında çocuğa görelik ilkesinin görmezden gelinip bir takım değerlerin çiğnenmesine gönlüm razı gelmiyor. Olumsuzluklar elbette olacak bu hayatın bir gerçeği. Yazdığım metinlerde olumsuzlukların karşısına bitimsiz bir ümit duygusu ile düzeltilebilir, ıslah edilebilir oluşu çıkararak dengeyi sağlamaya çalışıyorum sanırım. Ümit bir merhem değildir de nedir peki?:
Âgûşumı tehî ḳoma ey merhem-i ümîd
Ol zahmlar ki sînededür tazelenmesün/Nâbî
Okuyan çocuğun daha iyi bir insan olacağına dair elimizdeki dayanak nedir?
Okumak bir yolculuk yapmak gibidir aslında. İnsan da bu dünyada bir yolcudur nihayetinde. Sanırım ikisi arasındaki bağı görmek önemli bir farkındalık oluşturmaya kapı aralıyor. Aklımız yettiğinden beri hep bir anlam arayışı içindeyiz bence. (Bulabilecek miyiz? Aramanın tadını bilmek yeterli olacaktır belki de…) Kitaplar, çocukları bu arayışa çıkaran yolculuklar sunar. Farklı ufuklar, düşünceler, bakış açısını geliştirmesine katkı sağlayacaktır elbette. Okuyan çocuğun empati yapmayı, farklı görüşlere saygı duymayı ve daha birçok güzel hasleti bulması kuvvetle muhtemeldir. Umulur ki tüm bu okumalar çocuğu kendini bilmeklik durağına da uğratsın. Şöyle demiş bizim Yûnus:
İlim ilim bilmekdir ilim kendin bilmekdir
Sen kendini bilmezsin ya nice okumakdır/Yûnus Emre
Ebeveyn ve öğretmenlerin çocuk okumalarına katkısı gerekli veya yeterli mi? Çocuk bu konuda yönlendirilmeli mi, nasıl yönlendirilmeli, kitap nasıl seçilmeli ve okunmalı?
Evvela sorumluluğumuzun farkında olmamız gerekiyor sanırım. Gerek ebeveyn gerekse öğretmen olarak muhatabımız çocuk ise pırıl pırıl bir ruh dünyası ile karşı karşıyayız demektir. Bebekliğinden itibaren (çok daha geri bile gidilebilir, belki anne karnında iken) kitaplarla bir bağ kurması sağlanabilir. Daha ilk yönlendirme buralardan başlatılabilir. Sonrası ise örnek olmakla mümkün sanırım. Karşısında kitapla hemhal olan bir ebeveyn, öğretmen gören çocuk için okuma işi elbette doğal bir süreç olarak ilerleyecektir. Bu noktada anlatmadan göstermek yoluyla çocuğa tesir etmek önem arz ediyor. Yönlendirme aşamasında ise çocuğu iyi tanıyıp seveceği türden kitaplar seçmesine rehberlik etmek çok kıymetli olacaktır. Rehber olmaklık bakımından şöyle demişler:
Tut elinden rehber ol fenn ü ma'ârif semtine
Tıfl-ı endek-sâlüni sen mekteb-i irfâna çek/Hasan Yâver
Okurlarınızla buluşuyorsunuzdur. Hangi çocuk sizi heyecanlandırır? Çocuklardan beklentiniz nedir?
Karşılaştığım bütün çocuklar beni çok heyecanlandırıyor. Saf ve temiz duyguları, dünyaya ve olaylara bakış açıları çok manidar gelir. Onlara baktıkça hayret duygum hep artmıştır. Bu da beni olumlu manada besleyen bir damar oluyor. Akıllara hayret veren başka bir şey ise şuracıkta:
Gösterür bir ma'nevî cünbişle bin nakş-ı garîb
Hayret-endûz-ı hıreddür hâme-i pergâr-ı sun'/ Nâbî
Modern pedagojiyle aranız nasıl? Geleneksel yöntemlerle modern pedagoji arasında nerede duruyorsunuz? Yazdıklarınızda hangisinin ağırlığı daha fazladır?
Geleneksel yöntemlerin "modern pedagoji" dediğimiz şeye kaynaklık ettiğini düşünenlerdenim. Bu nedenle birini seçmek zorunda hissetmiyorum kendimi. Yazdıklarımıza fayda sağlayacak, daha nitelikli bir hale getirecek her türlü disiplin kabulümüzdür elbette. Bu noktada bize düşen doğru kaynaklar bulmaya ve istifade etmeye gayret etmek olacaktır. Ne güzel demiş bizim Yûnus:
Çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen
Kırk yıl orda durursa kendi dolası değil/Yûnus Emre
Bugünün yazarları kalıcı eserler bırakabilecek mi? Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl (yüz çok olduysa elli diyelim) sonra da okunur?
Bugünün yazarları da elbette kalıcı eserler bırakacaktır. Bundan hiç şüphem yok. Biliyorum ki kendisine kalem verili birçok kıymetli isim var. Kim yahut kimler sorusunun cevabını şu şekilde vermek daha doğru olacak kendi adıma:
Ders-i aşkın müşkilin Yahyâ nice halleylesin
Söyleyenler kendini bilmez bilenler söylemez/Şeyhulislâm Yahyâ
Ders-i aşkın müşkili: Sizce çağdaşlarınızdan kim yüz yıl sonra da okunur?
Yahyâ: Naciye
Yetişkin bir yazarın bugünkü çocuğun diline, düşüncesine sahip olması mümkün müdür, gerekli midir? Farklı kuşakların bağını koruyabilmek için dünyalar arası bir köprüye mi yoksa tek dünyalaşmaya mı ihtiyaç var?
Bence mümkündür ve elbette gereklidir. Yetişkin yazar, içinde bir yerlerde hep yaşattığı "çocuk kendini" bugünkü çocukla tanıştırmalı hatta samimiyeti ilerletip arkadaş olmalı. Arada böyle duygusal bir bağ oluştuktan sonra olumsuz bir durumla karşılaşılmayacaktır diye düşünüyorum. Bu bağ ise iki taraf arasında kurulan gönül köprüsü ile mümkün olacaktır. Her insanın biricik oluşunu da hatırlatarak şu beyit ile cevabı sonlandıralım:
Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen/Şeyh Gâlib
Günün şartları ve çocuk edebiyatının ticarîleşmesi sizi korkutuyor mu? Okumak bir lüks, yazarlar marka, okurlar müşteri olmaya doğru mu gidiyor? Giderse ne olur?
Kitaplar aynı zamanda ticarî bir meta olarak da varlar. Bu göz önünde bulundurulduğunda bir korku da oluşmuyor kendi adıma. İkinci sorunuza biraz ironi de katarak cevap verelim. Okumak isteği elbette bir lükstür herkese nasip olmaz. Yazarlar tabii ki markadır zira her biri kendi şahsına münhasır kalemlerdir. Ve okur her daim müşteridir, tâliptir. Üçüncü sorunuza ise şöyle cevap verelim efendim:
Dehr bir bâzârdır herkes metâ'ın arz eder
Ehl-i dünyâ sîm ü zer ehl-i hüner fazl u kemâl/Fuzûlî
Sosyal medyada binlerce kitap değerlendirme hesabı var. Bunlar sizce okurları doğru yönlendiriyor mu, işe yarıyor mu? Kitap incelemeleri, değerlendirmeleri, eleştirileri noktasında neredeyiz? Takip ettiğiniz, çocuk kitaplarını değerlendiren bir mecra var mı?
Günümüzde sayıları oldukça arttı bu tarz mecraların. Her konuda olduğu gibi nitelikli olanı aramak, seçmek gerekiyor sanırım. Elbette istifade ettiğimiz yerler var. Çocuk Yazını, Yayın Dedektifi ve Kitaphaber sitesi bunların başında geliyor benim için. Bu vesile ile Kitaphaber ekibine, çocuk edebiyatı deryasının içinde olduğumuzu hatırlatan kıymetli soruları için çok teşekkür ederim. Şu beyit ile bitirelim o halde:
Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler / Hayâlî
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 16.04.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 18.02.2025 11:17