Cumhuriyet Devrinde Bir Köy Hocası: Kutuz Hoca, Kara Tahta, Misafir Köşesi

Cumhuriyet Devrinde Bir Köy Hocası: Kutuz Hoca yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Cumhuriyet Devrinde Bir Köy Hocası: Kutuz Hoca

18.10.2021 09:00 - Misafir Köşesi
Cumhuriyet Devrinde Bir Köy Hocası: Kutuz Hoca

S. Çelebi kaleme aldı...

1918 doğumlu Mehmet Hoca'nın (lakabı Kutuz), kendi anlatımıyla hatıraları, İsmail Kara Hoca tarafından derlenip 1990 senesinde Dergâh Yayınları tarafından basılmış. Mehmet Hoca, hayatı ciddiye alarak yaşamış, detayları atlamamış, modern zamanlarda 'deneyim biriktirmek' olarak pazarlanan olguyu mecburi olarak yaşamış, görmüş geçirmiş 'ihtiyar' bir insan üslubuyla anlatmış hatıralarını.

Hafız(a)

Bulduğu tüm fırsatları değerlendirip, ilim öğrenebileceği herkesten ders almaya çalışan hafızlık da yapmış olan Mehmet Hoca'nın hatıralarını okurken kuvvetli hafızasına şaşırmadan edemiyor insan. Örneğin ilkokulda sınıfa gelen müfettiş, mendillerinizi çıkarın dediğinde sınıfta sadece iki kişide mendil olduğunu hatırlaması bile ilginçken üzerine bir de bu iki kişinin adını soyadını dahi unutmaması, askerde rahatsızlığında kendisine verdikleri hapın ismi gibi ortalama insanın 2 hafta sonra unutacağı detayları yaklaşık 70 yıl sonra aktarması hayranlık uyandırıcıydı.

Bu kuvvetli hafızanın Allah vergisi bir yetenek olmasının yanı sıra, zihnin temiz ve berrak tutulması, haramlardan uzak durup, her daim kuran ile hemhal olmak suretiyle yani gayret sonucu verilmiş bir nimet olduğunu da düşünmek mümkün. Öte yandan aldığı derslerdeki dönem arkadaşları, görev yaptığı camilerin tüm mimari özellikleri, kronolojik olarak cami derneği başkanlığı yapan insanların isimleri gibi, yöreye kişilere aşina olmayanlar için pek bir anlam ifade etmeyen uzun detaylar, listeler ise, göz gezdirip atlanılan paragraflara sebebiyet vermedi değil.

İnsana ve Hayata Dair Değişmeyen Şeyler

Kitabı okumak kimi zaman bizden çok uzak zamanlardan derlenmiş bir anlatıya şahit oluyormuş gibi hissettirdi; kimi zaman insan doğasının ve hadiselerin özü itibariyle nasıl da aynı kaldığını görmek açısından tefekkür etmeye zemin hazırladı.

1946 yılında İran'da yayılan salgın bir tifo hastalığı baş gösterir. Hükümet sıkı bir aşı kampanyası başlatırken, halkta aşı olmaya karşı bir direnç vardır. Aşı kartını getirmeyen memura maaşını vermemek ve cuma namazı çıkışı cami kapılarında aşı yapan görevlilerin bekleyip aşı yapması 75 yıl evveline ait manzaralar. Lakin salgın günlerinde okuyunca, aşı karşıtı gösterilerin düzenlenmesi, aşıya teşvik edici ilanların, reklamların hazırlanması, aşı kartı olmadan pek çok yerde işlerin zorlaşması, cami bahçelerindeki aşı olma stantları derken 75 yıl öncesinin salgın ortamı da oldukça tanıdık geldi.

İnsan doğasına dair son derece üzücü bir hatıra ise, Kutuz Hoca'nın genç yaşına ve az tecrübesine rağmen Büyük Cami imamlığına getirilmesi karşısında başka hoca ve mollaların kıskançlıklarından ötürü uzun süre hocaya tavır alması hatta onun imamlık yaptığı camiye gelmemesi idi. Cemaatin önüne geçip onlara imamet yapma mevkiine aday olacak niteliklere haiz insanların böyle küçük hırslara sahip olabilmesi, bu hırslarını yenebilecek iradeyi sergileyememesi, bugün ümmet coğrafyasının parçalanmışlığının temelinde yatan en başat sebeplerden biri belki de…

O temele dinamit koyan sebeplerden birini özetleyen diğer bir konuşma ise, köydeki çocukları okutan Kutuz Hoca ile onu bu sebeple görüşmek (azarlamak) için yanına çağıran askeri kıyafetli kaymakam arasında geçiyor. Kaymakam, hocaya 'Tahsilin yok, çocukları boşuna meşgul ediyorsun' diyor. Kutuz Hoca ise 'Bana zeki çocukları vermezler, bir yerde okuyamayan çocukları okutur onları kahve köşelerinden kurtarırım' diye cevap veriyor. Bugün dahi, bir okul kazanamadı 'bari' kuran kursuna gitsin diyerek dini eğitim almaya gönderilen talebe sayısının yanında, 'bu çocuk çok zeki bu zekasını hafızlıkta, ilim öğrenmede kullansın, hizmet etsin' fikriyle kursa gönderilen talebe sayısı yok denecek kadar az…

Eleştiri Adabı

Yapıcı eleştiri nasıl yapılır? Eleştiriye karşı nasıl doğru tavır sergilenir? konuları insan evladının nefsinin doğrusunu bilse dahi uygulamakta en çok zorlandığı konuların başında geliyor. Kitapta konunun canlı güzel bir örneğine yer veriliyor.

Kutuz Hoca'nın birlikte demircilik yaptığı (maişetini sağlamak için hoca farklı zamanlarda farklı işler de yapmış) Hacı Memiş, bir gün mukabele çıkışı Kutuz Hoca'ya okumasının güzel olduğunu lakin tecvit konusunda eksikleri olduğunu söyler ve ekler 'İstersen birlikte tecvit çalışabiliriz'. Kutuz Hoca da elbette seve seve kabul eder ve sonrasında her sabah mesaiye başlamadan tecvit çalışırlar. Eleştiriyi yapan samimi ve yapıcı, çözüm önerisi ile birlikte eleştiriyi sunuyor. Eleştirilen değişime açık ve hırssız bir şekilde konuya odaklanıyor.

Eleştiri demişken, kitabı okurken Kutuz Hoca'nın her şeyi olduğu gibi anlatmayı tercih etmesinden kaynaklı kimi yerlerde zihnimdeki dindar bir Müslüman, bilinçli bir hoca profiline pek yakıştıramadığım detaylar olmadı değil.(işimiz bu ya!). Bununla birlikte, tarihin yaşamadığımız bir devrinde, aşina olmadığımız bir coğrafyasında, geçmediğimiz imtihanları yaşamış ilmi mertebesi, hizmetleri bizleri çok çok aşan zatlar hakkında fazlasıyla konforlu ve bu konfora rağmen yetersiz icraatlerimizle bu konuda da konuşmayıverelim, bir fikrimiz olmasın diye düşünerek, Kutuz Hoca'nın hatıralarını bitiriş cümlesi ile kapatalım yazıyı;

''Allah bes baki heves''

Kutuz Hoca'nın Hatıraları: Cumhuriyet Devrinde Bir Köy Hocası
Hazırlayan: İsmail Kara
İstanbul (1999)
Dergâh Yayınları


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 18.10.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 14.07.2023 21:19
1174

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1091 yazı bulunmaktadır.