Cumhuriyet'in Dindar Kadınları - Fatma Karabıyık Barbarosoğlu

Sümeyra Aktaş, Kitaphaber için kaleme aldı.
Sosyolog Fatma Barbarosoğlu’nun kaleme aldığı "Cumhuriyetin Dindar Kadınları" Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki gel-gitleri yaşamış dört hanımefendi ile cumhuriyetin kuruluşuna ve özellikle tek parti despotizmine şahit olmuş on iki hanımefendinin hayatlarına tanıklık etmeye çalışılmış bir kitap.
Bahsi geçen hanımefendilerin kitaba konu olan ortak özellikleri, cumhuriyet döneminde kamusal alandan soyutlanmaya çalışılan "dindarlık" algısını taşımaya çalışıyor olmaları ve bu uğurda verdikleri mücadele. Fakihe Güleç hanımın hikayesinde geçen şu satırlar konun özeti mahiyetinde olması hasebiyle önem arz ediyor:
"O dönemin enstitü mezunu günümüzün üniversite mezunundan daha makbuldür. Ne var ki Fakihe hanım başörtülü olduğu için, karşılaştığı kişilerden okuma yazma bilmez muamelesi görür."
Kitapta anlatılan dindar kadınlar, bizim lise yıllarında ilk kadın şair, pilot, kaymakam vs. diye başlayıp övgüyle söz ettiğimiz kadınlar değil; olamamalarını anlamak için de kitabın satır aralarına bakmak yeterli. Onlar hayat hikayelerini anlatırken dahi mahcubiyet yaşayan, kendilerini dindar oldukları için aşağılayanlara inat kamusal alanda başarılarıyla var olma mücadelesi vermiş kadınlar. Kitapta anlatılan her öykü birbirini tamamlayıcı nitelikte aslında. Bir yap-boz oyununun parçaları gibi; resmin bütününü, o dönemin siyasi tarihinin aktörlerini yerli yerine koyarak görebiliyorsunuz. Fakat kitabı okumadan önce cumhuriyet dönemini ve uygulamalarını anlatan bir siyaset tarihi kitabı okumanızı tavsiye ederim. Böylece yaşanılanları tahlil etmeniz kolaylaşacaktır.
Kitapta ilgimi çeken ve aklımda kalan en önemli satırlar ise Ankara ilahiyatta yaşanılanlar oldu. "A.Ü İlahiyat fakültesinin ilk yıllarına bir tanık" başlığıyla hayatını anlatan Türkan Özkul, Ankara ilahiyatın ilk öğrencilerindendir.
"O sene ilahiyat fakültesine kaydolan elli üç kişi vardır. Yeni kaydolan öğrencilerin hepsi başka okulda okumakta olan öğrencilerdir. Çoğu bir ideal uğruna okudukları okulu terk etmiştir. …Türkan hanım dahil diğer öğrencilerin başı açıktır ve Kur’an dersi de başı olarak yapılmaktadır. …İlahiyat fakültesinde dersler geçilir fakat hiç kimse okulu bitirince ne olacağını bilmemektedir. Şüphesiz bu öğretimin en renkli tarafı kendisi de bir Budist olan Ömer Buda'nın dinler tarihi dersine girmiş olmasıdır. İki yıl boyunca öğrencilere sadece totemciliği anlatır Budist hoca..."
Cumhuriyet dönemi, dini dönüştürme çabalarıyla dolu bir dönemdir. Din unsurunu dışlayarak yeni bir devleti ayakta tutamayacaklarını bilen yüce zevat, çareyi dini istedikleri forma dönüştürmekte bulmuşlardır. Dini kültürel bir öğe haline getirip "zararsızlaştırmaya" çalışmışlardır. Kamusal alan içerisinde dini motifi taşımak zorunda olan başörtülü hanımlarla uğraşılması tam da bu nedenledir. Siyasi simge denilerek yıllarca kafalarda olumsuz bir imaj oluşturulmaya çalışılan başörtüsünün serüvenidir aslında anlatılan.
Kitaba getirebileceğim olumsuz bir eleştiri varsa o da şudur ki; bahsi geçen hanımların hayatları yüzeysel bir şekilde geçilmiştir. Fatma hanım gibi bir sosyoloji doktorundan daha derine inen tahliller sunmasını beklerdim. Belki kitap format olarak, biyografi havasında olduğu için fazla yorum eklenmemiştir, lakin arka plan okumaları olmayan okuyucu için çok da birşey ifade etmeyebilir. Filhakika iyi bir okuyucu olmak da kolay değildir.
İyi okumalar…
Cumhuriyetin Dindar Kadınları
Fatma Barbarosoğlu
Profil yayıncılık
231 sayfa.
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 28.03.2011 09:05 - Güncelleme Tarihi: 17.11.2021 22:44