Denemeyi Denemenin Faziletleri Üstüne!

Kuralları Yıkmak
Denemenin düşünce sistematiği açısından yazarı sınırlayan bir yanı vardır. Yazarın sınırlanması ve sınırlanan alan içinde hareket edebiliyor olması edebiyatın türlere ayrılarak ortaya çıkmasını sağlar. Bu bağlamda öğretici metinler grubu olarak sınıflandırılan metinler düşünceye ve birikime bağlı olarak ortaya konulan makale, deneme, sohbet, fıkra, eleştiri vb metin türleridir. Bu metinler günlük hayatın gerçekleri, tarihi olaylar, felsefi düşünceler ve bilimsel gerçekleri anlatır. Öğretici metinler, genelde kelimelerin ilk anlamları temel alınarak, çok anlamlılığa kapalı metin şeklinde oluşturularak, okuyucuda aynı izlenimi bırakmaları hedeflenir. Açıklayıcılık ve tartışmacılık teknik olarak bulunur. Eğer çok anlamlılığa açık kapı bırakılırsa, okurda farklı algılar oluşturulabilir. Yazarın bir tür muhasebesidir denemeler. Muhâsebe, insanın yaratılışında var olan bir amaç doğrultusunda kendisini hesaba çekmesidir. Bir işe başlarken, bir sözü söylemeden önce, her eylemin sonunu hesap ederek söz söylemek, sonradan pişman olmamak ve yanlış anlaşılmalara mânî olmak adına hareket etmektir.
Denemelerde söyleme odaklanma eğilimi yaygın olduğundan teknik kısma dikkat azalır. Dolayısıyla tür sınırları daha esnek ve aşılabilir olur, farklı türler arasında gelgit yaşanabilir. Hoş, hiçbir yazar da bir sınırlama içinde yazmaktan hoşlanmayacaktır. El netice, edebiyat tarihçisi ve eleştirmen düşünsün!
Ezberlerimizdendir! Deneme yazmak için gereken engin birikim, sistemli bir akıl yürütmeyle desteklenmelidir. Peki, bunun şart olmasının esbab-ı mûcibesini tartışmayalım mı? Bu da denemenin şanındandır. Dolayısıyla, sınırlamaların hemen her çeşidi, zihni bir kafese tıkmaktır. Deneme yazmak için engin bir birikim de sistemli bir akıl yürütme de gerekli değildir. Yazmak isteyen her konuyu teşrih masasına alabilir. Zaten günümüzde tür olarak denemenin, rahatsız olunan konular üzerinden kurulmak-yazılmak zorunluluğu vardır. Harcı âlem ve genel geçer meselelerin denemesinin yazılmasına da ihtiyaç yoktur. Çünkü hızlı bir çağ ve tüketim endeksli bir yaşantı söz konusudur. Buna -kulakları çınlasın- popüler bir isim de taktılar sosyologlar! Hız ve haz çağı diyorlar.
Denemenin yazarı zıvanadan çıkaran bir yanı, pek çok türe yaklaşabilmesidir. Zaten diğer türlerden uzak tutulabilmesinin zorluğu, yazılmasını da zor hale getirir. Denemede sıcak, içten ve samimi bir üslup sohbeti çağırır, düşünce ortaya koyarken fıkra çıka gelir, bilgiden yola çıkınca makaleye uğrar, duygularımızı bastıramazsak standart dışı eleştiriye uğramış buluruz kendimizi. Deneme aslında risktir.
Esas olan metnin oluşmasıdır elbette. Metnin oluşmasından sonra edebiyat tarihçisi ve eleştirmen ve hatta zaman, o metinle ilgili hükmü verir. Biraz serazat bir akıl yürütme ve hercai bir donanım olması yeter şarttır. Ancak bu iki fettan olguyu mezc edecek olan gerek şart dildir. Dil, Tanpınar'ın da ifade ettiği üzere, sanatın zemini değildir, kendisi de sanattır.
Boşluk Değil Hayat'ta Türlerarasılık
Boşluk Değil Hayat (Ata, 2022) Ötüken Yayınlarından yenice çıktı, buharı tüten bir kitap ve bu buhar Aralık ayazında beher miktar içimi ısıtıyor. Son zamanlarda deneme türüne biraz ağırlık vermemden mütevellit, Ercan Ata'nın bu çalışmasını bir çırpıda okudum. Kitap kapağı bir bakışa göre çok sade. Birkaç figür ve birkaç renkten oluşuyor. Bu figür ve renkler kapağın üçte biri kadar. Ancak başka bir bakış, kapağın yoğun olduğunu fısıldıyor. İnsanın zihnine ulaşmaya çalışan merdivenlerden bir yol. Bu yol zeminden zirveye bir yolculuk sunuyor. Önde-sağda kadın ve erkek temsili olarak yorumlanabilecek iki şekil var. Şekillerden biri ok işareti olarak da okunabiliyor. İşaret merdiveni gösteriyor.
Kitap türü deneme olarak belirlenmiş ve kapağın sağ alt kısmına yazılmış. Bu isimlendirme elbette aynı zamanda kitabın hangi seriden çıktığı ile de ilgili. Hemen bir çıkıntılık yapalım ve deneme okumayı sevmeyen okurları uyandıralım: bu kitap tür olarak deneme değil, yani sadece deneme değil. Varoluşsal olarak bir eserin şu ya da bu türe ait olması fikrinin de eskimiş, tüketilmiş olduğunu görmek, bilmek –itiraf ediyorum- biraz acı veriyor. Birbirine benzer ya da benzemez türlerin ortak söylem karakterlerinden çoğunu aynı anda ve bir arada barındıran dinamik yapılar var artık. Bunu kabullenmek, kitapların karşılık bulması kadar tasnif-tür nazariyelerinin geldiği noktayı da açıklamaktadır bize. Duruma örnek oluşturmak için arka kapak yazısından bir bölüm alalım:
"… kavramların etrafında serazat koşturuyor düşünce atını. Çocukluktan ilk gençliğe, yaşlılıktan ölüme kadar insanın yaşam duraklarında soluklanmasını da sağlıyor sonra. Sıradan insanın, günlük hayatına ayna tutuyor. Onun ümitlerini, sevdalarını, kayıplarını, mutluğunu, hüznünü işliyor ilmek ilmek. Edebiyat, sanat ve hayatın olduğu arka fonda birçok sanatçının eserlerine göndermelerde bulunarak düşüncelerini görünür kılıyor."
Bu kısımdan yola çıkarak bile kitapta yazarın farklı türlere yatkın metinler kurduğunu ifade edebiliriz. Bu metnin bir kitap tanıtım yazısı olduğunu farz edelim. Yazarın bu kitapta, deneme (kavramların etrafında serazat koşturuyor düşünce atını), hikâye (Sıradan insanın, günlük hayatına ayna tutuyor.), şiir (ümitlerini, sevdalarını, kayıplarını, mutluğunu, hüznünü işliyor ilmek ilmek), makale (birçok sanatçının eserlerine göndermelerde bulunarak düşüncelerini görünür kılıyor.) gibi sonuçlara ulaşırdım. E, ulaşmadım mı? Ulaştım. Bu durum da şu sonucu verdi: bu kitapta yer yer şiirsel ifadeler, anlatıya kayan hikâye parçaları, düşüncenin gün gibi parlak ifadeleri var. Elbette bu kadar değil.
Denemenin, türün bir cilvesi olarak makale ile kesiştiği yerleri de var kitapta. Neredeyse kimsenin itiraz edemeyeceği, sübjektifliği sıfırlanmış cümleler... Bir örnek verelim.
"Düzenli aile hayatına sahip olmayanlar, penceresiz ve çatısız ev gibi her türlü tehlikeye açıktır. Aile, kişinin üzerine sevgiyle açılmış bir şemsiyedir. Aile, evimizdir bir bakıma. Evimiz nasıl ki bizi dış etkilerden, yağmurdan, kardan, fırtınadan koruyorsa aile de her türlü sosyal afetten korur insanı. Ailesi olan insan, çoğunlukla kötülüğe vakit bulamaz. Ne zaman ne yapacağı bir plana, vakit çizelgesine bağlanmıştır."(S.14)
Ercan Ata, biliyorsunuz hem şair hem hikâyecidir. "Son Bisküvi" ile "Ten ve Gölge" kitaplarını unutmayalım. Şunu da unutmayalım: bir şair ya da anlatıcı ne yazarsa yazsın, şiiriyet ve anlatıcılık onun peşini bırakmaz. Bir hikâyeden alınmış metin şeklinde kendini gösteren parçalar var kitapta. Buna da bir örnek verelim:
"Şimdi ya da hiçbir zaman… 2018 kışının soğuk ve ıssız pazar sabahı uzak limanlardan gelip, kıyılarına demir atmış bir yelkenli gibi öperek seni uyandırmanın vakti midir ey sevgili? Gerçi şairlere "ey sevgili" hitabı yasaklanmıştı galiba. Olsun, ben şair değilim. Korsan ya da gemisi karaya oturmuş eski bir kaptan da değilim. Gerçeği söylemek gerekiyorsa hiçbir şey değilim. 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde maçı kaybetmiş, yenilmiş bir birey; kırılgan ve suskun bir ney olarak kime, neye, nasıl yanayım?"
Sohbet-söyleşi tadında ve sıcaklığında metin parçaları da var. Buna da örnek verelim: "O bizim uzatmalı aşkımız, prensesimizdir. Müzmin sevgilimizi herkesten kıskanırız. Ancak huzurumuz varsa keyfimize diyecek yoktur. Dünyanın en mutlu, en şanslı insanı addederiz kendimizi. Yeter ki her daim onunla olalım."
Sonuç
Ercan Ata, dilin sınırlarında gezinen bir yazar. Bunu anlatı geleneğinden şiirin imkânlarına dek her alanı rahat kullanmasıyla açıklayabiliriz. Ancak içerik daha genel geçer. Bu sanırım şu anlama geliyor: denemede konular bellidir. Yazılmamış bir şey yazacak haliniz yok. Buradan üslup meselesine geliriz. Her yazar gibi Ercan hocanın da "görsem tanırım" şeklinde belirgin bir söyleyişi var. En dikkat çekici husus "Sözü Geçen Çalışmalar" listesi. Deneme kitabında kaynakça ilginç geldi.
Kitap türler arasında yolculuk öneriyor. Kelimeler ve anlamlar konuya uğrayıp serazat buluşmalar yapıyor. Bu buluşma sermest ve hercai konuşmalara yol açıyor. Yazar kendisiyle de konuşuyor (deneme) okurlarla da (sohbet). Kelimelerin müziği ve dansı, dalgalanmaya yol açıyor. Dil denemeden beklenmeyecek şekilde dolu dolu anlamlarla süslenmiş ve ışıldıyor. Ercan Ata metinleri, anlamları adeta canlandıran, güncelin yorucu ve yıkıcı etkilerinden arınmış metinler. Her anlam için her kelime yetse keşke! Her kelime diğerini tetiklediği için teşekkürler.
Kaynakça
Ata, E. (2022) Boşluk Değil Hayat. Ötüken.
Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 04.01.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.01.2023 22:00
Yazının ilk bölümü bir süredir deneme türüyle ilgili içinde bulunduğum durumun izahı gibi oldu. Kaleminize sağlık.