Denizin İçini Görmek İsteyen İnsan
""Sevgi, ayrılık saati gelene kadar bilmez kendi derinliğini.""
Ermiş, "Orphalese" adlı bir şehirde yaşayan "El Mustafa" isminde bilge bir kişi ile başlar. Yerliler, onu bir bilge olarak görüyorlar, ama o kendisini doğduğu şehre geri götürecek gemiyi on iki yıl boyunca bekledi.
Şehrin yukarısındaki bir tepeden gemisinin limana geldiğini görür ve tanıdığı insanları terk etmenin üzüntüsünü hisseder. Şehrin ileri gelenleri ondan ayrılmamasını isterler. Gitmeden önce yaşam felsefesini anlatması, toplanan kalabalığa doğruları söylemesini, hakikati vermesini isterler. Böylece onlar da Ermiş'in verdiklerini çocuklarına, onlar da kendi çocuklarına aktaracak ve hakikat yok olmayacaktır. Söyleyecekleri kitabın temelini oluşturur.
Ermiş, sevgi, evlilik, bahşetmek, yeme içme, çalışma, çocuklar, neşe ve kader, giyim, alışveriş, suç ve ceza, yasalar, eğitim, zaman, zevk, din, ölüm, güzellik ve dostluk gibi bir dizi konuda zamansız ruhsal bilgelik sağlar. Ermiş, bazen güvendiğimiz birinin bizi sakinleştirmek için bize söylemesini dilediğimiz türden şeyleri söylüyor gibi hissettirir. Her bölüm, Cibran'ın kendisinin çağrıştırıcı çizimlerine tekabül eder. O çizimlerden bazılarından bahsetmek isterim:
Sevgi ve Evlilik
Ermiş diyor ki: "Yolları zor ve dik olsa da sevgi sizi çağırdığında, onu takip edin. Kanatlarıyla sizi sarmaladığı zaman, ona teslim olun, tüyleri arasında gizlenmiş kılıçlar sizi yaralayacak olsa da".
Sevginin sadece belirli bir ölçüye ulaşmasını isteyemeyiz, ya da onun gidişatına yön verebileceğimizi varsayamayız, "çünkü sevgi, eğer seni hak ediyorsa, senin rotanı yönlendirir." Sevgi büyümemize izin verdiği kadar, aynı zamanda bizi budamaya da etki eder, böylece dümdüz ve uzun boylu büyürüz.
Ermiş, evlilik hakkında soru sorulduğunda, iki kişinin bir olmasını içeren geleneksel bilgelikten ayrılır. Gerçek bir evlilik, "meşe ağacı ve selvinin birbirinin gölgesinde yetişmemesi" gibi, her iki kişiye de bireyselliklerini geliştirmeleri için alan verir.
Çocuklar
Ermiş, çocuklara dair onların hak ve özgürlüklerinin olduğunun mesajını çok güzel verir. "Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları. Onlar bizden çok uzak fırlatma noktalarıdır" der. Bizden olmuş olabilir; ama bize ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz; ama düşüncelerinizi veremezsiniz Siz sadece yay görevi yürürsünüz Yaradan ise onların ufuklarında ki aydınlığı görüp, onları oraya fırlatır.
Evler
"Ev ve eşya sevgisinden sakının" diye uyarır Ermiş, çünkü bu rahatlıklar ruhun gücünü aşındırır. Kendinizi hayatın ev içi lükslerine çok fazla bağlarsanız, "Eviniz bir çapa değil, bir direk olacak." Gemi battığında ona bağlanacaksınız.
Dua
Tanrı sizin en derin ihtiyaçlarınızı zaten bilir. Tanrı bizim temel ihtiyacımız olduğu için, başka şeyler için dua etmemeliyiz. Tanrı'dan daha fazlasını istemeliyiz.
Son söz olarak, Cibran'ın kitabı, hayatın gizemine dair mecazi bir anlatımdır. Dünyaya geliriz ve geldiğimiz yere geri döneriz. Ermiş, gemiye binmeye hazırlanırken, sözleri bir kentteki insan topluluğundan ayrılışı değil, doğmadan önce geldiği dünyaya döneceğini anlatır.
Dünya hayatını uyanılması gereken bir rüya gibi görür. Ruhu da, aklımızın ve tutkumuzun sonsuza dek karşıt göründüğü bir savaş alanına benzetir. "Yine de savaşmak pek bir işe yaramaz" der: Kendinizi iyileştirmeden önce tüm savaşan öğelerinizi sevmeniz, barışçıl olmanız gerekir.
Kitabı okurken biraz hüzün verse de, dünyaya gelme deneyiminden memnun olmamız gerektiğini söylüyor, çünkü ölümden sonra yaşamın bir modeli ve bir amacı olduğunu ifade eder. Tanrı bizi yaratırken görme, işitme gibi duyu organlarımıza sınır getirmiştir, örneğin dünyanın kendi etrafında dönerken çıkardığı sesi, toprağın altındaki karıncanın sesini kulaklarımız duyamaz. Oysaki Tanrı, sevgi, hırs, korku gibi iç âlemimize sınırlar koymamıştır. Bu yetkiyi bize vermiştir. Bu varoluşsal gerçeği kitapta Ermiş'in bizi içsel yolculuğu davet etmesinde görürüz. Çünkü bu yolculuğun sınırları bizzat insanın kendisi tarafından çizilmektedir. Güzellik ve sevginin yaşadığı yeri iç dünyamızda bulacağız.
Ermiş, ayrıca yeryüzündeyken diğer insanlardan ve tüm yaşam biçimlerinden hissettiğimiz ayrılığın gerçek olmadığını öğretir. Bizler sadece artık unutulmuş daha büyük bir birliğin ifadeleriyiz. El Mustafa, yolculuğunu dört gözle beklerken kendisini "sınırsız bir okyanusta uçsuz bucaksız bir damla"ya benzetiyor. Kendinizi sonsuz bir kaynağın geçici bir tezahürü olarak hissetmek büyük ölçüde rahatlatıcıdır ve belki de Ermiş'i okurken pek çok kişinin yaşadığı huzur ve özgürlük hissini açıklar.
Ermiş
Halil Cibran
İndigo Yayınları
60 Sayfa
Yazar: Elif MERT - Yayın Tarihi: 07.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.11.2022 22:30