Dergi Soruşturması: Mehmet Nuri Yardım
Sizin için dergi nedir?
Dergi, okumayı, düşünmeyi ve yazmayı sevenlerin kutlu otağıdır, istişare meclisidir, dost kapısıdır ve elbette biricik mektebidir. Dergi deyip geçmemek lâzım. Asım Gültekin kardeşimi rahmetle anıyorum: "Dergin mi var, derdin vardır." diyordu. Evet ama bu sıradan bildiğimiz cefalı dert değil, kutsal derttir. Tavsiye edilen ve herkese istenen mübarek derttir. Birinin bu hizmeti üstlenmesi gerekir. Kervancıbaşı hazır oldu mu, kervan yola çıkar, yolda düzelir, eksiklikleri tamamlanır, iyileşir, güzelleşir ve maksadına vasıl olur. Gerek edebiyatta, gerek ilim ve sanatta, gerekse medeniyet sahasında olsun çok kıymetli dergiler çıkmıştır. Ve bu dergiler etrafında ilim, sanat ve fikir adamları kümelenmiş, toprağına bağlı aydınlık fikirleri yaymışlardır. Bir bakıma fikir tarihimiz, dergi tarihimizdir. Hatta iddialı gibi görünse de edebiyat tarihimiz de bir ölçüde dergilerin gelişimiyle tezahür etmiş ve bu şekilde nesiller yetişmiştir. İsimlerini sayarsak çok yekûn tutar onun için rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki nasıl Tanzimat devrinde gazetecilik öne çıkmış ve düşünce hayatımızın motoru olmuşsa dergiler de (tabii o zamanki adları 'mecmua'dır) edebiyat dünyamıza yol vermiş, şair ve yazarlara yön çizmişlerdir. Edebî ekoller büyük ölçüde bu dergilerin etrafında vücut bulmuştur. Dolayısıyla dergiler dün nasıl zihinlerde ve yüreklerde geniş yollar açmışsa bugün de yeni kalemlerin neşvü nema bulmasına vesile oluyorlardır. Bu bakımdan ben dergileri çok önemserim. Yeter ki, dergi, dergi olsun; bir ekole, bir okula, bir mektebe dönüşsün.
Takip ettiğiniz dergiler hangileridir?
Geçmişte Büyük Doğu, Hisar, Diriliş, Sebil, Pınar, Türk Edebiyatı, Edebiyat, Meşale, Köprü ve Hareket dergilerini takip etmeye çalışırdım. Şimdi de Dergâh, Türk Edebiyatı, Yedi İklim, Hece, Dil ve Edebiyat, Kubbealtı Akademi Mecmuası ile Şehir ve Kültür dergilerini okuyorum. Tabii yeni çıkanlar da var. Anadolu'dan gelenler de… Hepsini ismen zikretmek mümkün değil. Bir de eski dergileri incelemeyi çok seviyorum. Yıllar önce Varlık dergisini baştan sona taramıştım. Sonra Servet-i Fünun Uyanış ile Çınaraltı dergilerini tetkik ettim. Bugün edebiyatla ilgilenenlerin mutlaka bir veya birkaç dergiyi takip etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Zira Cemil Meriç üstadımızın o muhteşem benzetmesi ile "Dergiler, hür tefekkürün kaleleridir."
Hangi dergilerde yazdınız ve ilk eseriniz hangi dergide yayınlandı?
Benim ilk yazım yanılmıyorsam Köprü dergisinde 1977 yılında çıkmıştı ve İbrahim Hakkı Hazretleri hakkında bir denemeydi. Daha sonra pek çok dergide yazılarım çıktı. Şu anda düzenli olarak her ay yazdığım tek dergi var: Şehir ve Kültür. Bu yazılarımda da yaşayan kültür sanat çınarlarını, üstat konumuna gelmiş şair ve yazarları anlatmaya çalışıyorum.
Yazarlık sürecinde dergilerin yeri hakkında neler söylersiniz?
Az önce belirttiğim gibi dergiler bir yol haritası veriyor size. Bunun için yayınevlerinde editörlük yaptığım zamanlarda yanıma gelen ve kitap çıkarmak isteyen herkese sorduğum ilk soru şöyle olurdu: "Hangi dergilerde yazdınız veya yazıyorsunuz?" Şayet buna müspet cevap alıyorsam tamam diyordum, yolcumuz yolunda güzel ilerlemiş. Şayet, "Hocam, ben hiçbir dergide yazmadım, bugün de yazmıyorum. Bütün şiirlerimi/yazılarımı topladım şimdi kitaplaştıracağım." diyorsa anlardım ki edebiyatın o kahırlı, çileli, zahmetli ama aynı oranda zevkli ve keyifli yollarında yürünmemiştir. "Hemen başlayın derdim, kitap neşretmeyi bir tarafa bırakın önce edebî ürünlerinizi dergilere gönderin. Durumunuzu bir görün. Dergi editörleri çalışmalarınızı beğeniyor mu, yayınlıyor mu? Ondan sonrasına bakarız." Bu görüşümü makul bulanlar olduğu gibi, "Ne gerek var dergide yazmaya hocam, direkt kitap çıkaralım." diye düşünenler de vardı şüphesiz. Ama onlar bu âlemde kaybolup gittiler, edebiyatta tutunamadılar. Dergiler bu kadar önemli.
Türkiye'deki genel dergicilik hakkında neler söylersiniz?
Dergiciliğin değeri ve önemi malum. Ama dergi çıkaranların da hakikaten iyi düşünmesi, hesabını kitabını doğru yapması ve bilhassa istişareye önem vermesi gerekiyor. Ne kadar çok bilgili ve akıllı olursanız olun, hatta zengin de olabilirsiniz. Ama dergiciliği bilmiyorsanız iyi bir yayın yapamazsınız. Bunun için bu işin kahrını çekmiş, çilesine talip olmuş dergiciler var. Gidip onlara danışmalısınız, fikir almalısınız. Hem biliyorsunuz inancımız gereğidir: "İstişare sünnettir." Bugün yüzyıllık, elli yıllık dergiler de var. Beş on sayı çıkıp kapanan dergiler de… Demek ki hesap edilmeden, akla ve mantığa başvurulmadan acele ile ve garip bir heves ile dergi çıkarılmış ve kapatılmıştır. Bu doğru değil. Bir de şunu görüyorum: Edebiyatın önce talebeliğini, çıraklığını yapmadan dergi çıkarıp üstatlığa soyunanlar, muvaffak olamadıklarında sadece dergicilikten değil edebiyattan da, yazı hayatından da uzaklaşıyorlar. Âdeta hayata ve insanlara küsüyorlar. "Niçin daha fazla destek olmadınız." diye yakın dostlarını bile töhmet altında bırakanları gördüm. Buna gerek yok. Zira dergi çıkarmak anonim bir iştir, topluca yapılması gereken bir kültür hizmetidir. Hatta önce mahfiliniz olacak, dostlarınızla buluşacaksınız sık sık. Sonra dergi düşüncesi gündeminize gelecek. Aksi takdirde sonuç, hüsran olur.
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Evet. Edebiyat yoluna girenlerin, yazı hayatına talip olanların mutlaka bir çıraklık ve kalfalık dönemi olmalı. Çıraklık yapmadan ustalık elde edilmez. Siz hiç tıp birinci sınıfta öğrenci olan bir gencin ameliyat yaptığını duydunuz mu? Veya terzi dükkânına sadece birkaç gün devam eden bir delikanlının elinden mükemmel bir elbise çıktığına şahit oldunuz mu? Olamaz elbette. Bu zenaatler gibi edebiyat da bir sanattır. Sabır, tahammül, çalışma, gayret, kanaat ve azimle kuşanmak mecburiyeti var. Eski dergi çıkaran üstatların hayatlarını okumalı bilhassa. Meselâ Türk edebiyatında bir ekol olan Hisar dergisini çıkaran Mehmet Çınarlı ve İlhan Geçer (Ki Çınarlı derginin sahibi, Geçer yazıişleri müdürüydü) dergi matbaadan geldiği zamanlar paketleri sırtlarında yazıhaneye taşımışlardır. Yani patron konumundakiler bile bir bakıma hamallığa razı. Zira bu işi aşkla, şevkle yapıyorlar. Bunu göze alanlar elbette unutulmaz dergilere imza atacak ve kültür hayatımızı bu eserleriyle zenginleştireceklerdir. Yeter ki, acele edilmesin, sabırla çalışmaya devam edilsin, gün ola harman ola.
Teşekkürler.
Ben de size teşekkür ediyorum.
MEHMET NURİ YARDIM
Edebiyatçı, yazar, gazeteci. 23 Nisan 1960 tarihinde Siirt'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu yerde tamamladıktan sonra 1980'de girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 1985'te mezun oldu. 1979 yılında başladığı gazetecilik mesleğini çeşitli kurumlarda devam ettirdi. Bu gazetelerde musahhih, redaktör, editör, röportaj yazarı, servis yönetmeni ve köşe yazarı olarak çalıştı. Bazı yayın kuruluşlarında editör ve danışman olarak çalıştı. Türkiye Çocuk dergisinin haber müdürü oldu (1994). 2001 yılında basından emekli olduktan sonra Kubbealtı Akademisi Kültür Sanat Vakfı bünyesinde çıkan Kubbealtı Akademi Mecmuası'nın yazı işleri müdürlüğünü görevini 15 yıl sürdürdü. 2016-2020 yılları arasında Mihrabad Yayınları'nın kurucu Yayın Yönetmeni olarak çalıştı.
YAYIMLANMIŞ BAZI KİTAPLARI
ARAŞTIRMA İNCELEME: Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları, Edebiyatımızda Hüzün, İstanbul'un 100 Yayınevi, Yunus Emre Seçme Şiirler, Ziya Osman Saba Sevgisi, Kediname; BİYOGRAFİ: Kayıp İstasyon, Mehmed Âkif Ersoy, Cancağızım Ömer (Ömer Seyfettin), Refik Halit Karay, Safiye Erol, Sait Faik Abasıyanık, Yahya Kemal Beyatlı, Ziya Nur Aksun Kitabı (ortak), Ziya Osman Saba; ÇOCUK KİTAPLARI: Romancı Olacak Çocuklar, Şair Olacak Çocuklar, Yazar Olacak Çocuklar, Çocuk romanı: Yıldızlarla Uyumak; DENEME: İstiklalden İstikbale; HİKÂYE: Sefertası, Halim Selim Efendi; MİZAH: Edebiyatımızın Güleryüzü, Tarihimizin Güleryüzü, Mizahın İzahı; PORTRE: Aşina Çehreler, Unutulmayan Edebiyatçılar, Kalem Efendileri; RÖPORTAJ: Kelam ve Kalem, Romancılar Konuşuyor, Şiirimizden Portreler, Bâbıâli'de Hayat.
Yazar: Kitaphaber - Yayın Tarihi: 02.09.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 08.12.2021 22:14