Dergi Soruşturması: Müştehir Karakaya
Sizin için dergi nedir?
Cemil Meriç merhum, "hür tefekkürün kalesi!" dediği gibi dersek, ömrünün yarısından fazlasını dergilerle haşır neşir yaşamış benim için birçok şeyi ifade ettiğini söylemeliyim. Bir mektep, bir dergah, bir pişme kazanı, bu yazma serüveninin başında duran iş harmanı, bir değirmen... Bizim zamanımızda böyleydi. Sanal alem yokken. Eğer bir şeyler karalıyorsanız, bilin ki, önce dergilere isminizi kazımanız lazım. Dergiler bitince, yazmanın edebi de kalmaz. Bundandır, bugün herkes şair, herkes yazar...
Takip ettiğiniz dergiler hangileridir?
İstanbul'dayken yıllar yıllar önce, neredeyse 15-20 dergiye ulaşıyordum. Van'a döndükten sonra bu dergilerde azalma oldu. İmkanım dahilinde Kitaplık, Dergah, Yedi İklim, Yolcu, Ay Vakti, Bir Nokta, Mortaka, Akatalpa gibi vb. dergilerden sadece üç beşini takip edebiliyorum. Abone olmayınca, ancak bazı dostlar bana hâlâ Bir Nokta, Yolcu, Akatalpa, Butimar, Mavi Yeşil, Hayal Bilgisi, At dergilerini postalıyorlar sağ olsunlar.
Hangi dergilerde yazdınız ve ilk eseriniz hangi dergide yayınlandı?
Yazdığım dergilerin isimlerini buraya yazsam, sayfa yetmeyecek. Ürün isteyen, benden haberdar olan dergileri geri çevirmedim. İmkan buldukça onlara şiir, deneme, öykü gönderdim. Yurdun dört tarafında çıkan, okullarda yayımlanan dergilerde yazdım. Benim öyle kötü bir hafızam var ki, ilk defa hangi dergide, hangi şiiri, hangi denemeyi yazdığımı bilmiyorum. Bu derbederliğimden kaynaklanıyor. Arşiv oluşturmadığım için hatırlamıyorum. 1985 yılından bu yana sanırım dergilerde bir şeyler paylaştım.
Yazarlık sürecinde dergilerin yeri hakkında neler söylersiniz?
Yukarıda belirtitğim gibi, dergiler bu işin mutfak kısmıdır. Yemeğin cinsine, kalitesine, pişirilmesine aracılık eden mutfak ve ateş neyse, kapkacak neyse, dergiler o vazifeyi görür. Ben zamanında dört beş dergi çıkardım. Ta Kardelen zamanından bu yana, Van'da da Hazan, Beyaz Gemi, Seyir adında dergiler çıkardım. Bir ekol olmak isteyen, kültür-sanat ve yazın hayatını yakından takip etmek isteyen, kimin nerede ne yazdığını bulmak, eskiyi ve yeniyi yeniden keşfetmek için dergilerin yeri çok önemli. Dergi bunlarla bir bağ oluşturuyor ve harmanlıyor. Dergicilik aynı zamanda istikrarın ve istikrarsızlığın at meydanıdır. İyi koşan atlarla iyi koşmayan atların birbirinden ayırt edildiği hipodrom gibidir. Kimin uzun nefesli olacağını, yarışı kazanacağını bu süreçler belli eder. Ama şu bilinmelidir ki; öznel, şahsa munhasır, özel, amatör bir ruhla, fedakârlıkla çıkar dergiler, maddi ve manevi kayıplarla bu devam eder. Kapanınca bir dergi, bu onların bittiği anlamına gelmez. Sırtını ekonomik bir kuruma dayamayan hevesli ve çılgın gençler, bir süre sonra dergi çıkaramaz olur. O güne kadar iki ayak üzerinde durmuşsa bu başka yerlerde, başka arenalarda devam eder. Yirmi beş, otuz yıldır çıkan dergiler var ve hâlâ bu amatör ruhu taşırlar. Özveri ve fedakârlıkla... En iyi yazarlar, şairler dergilere yazanlardır diyemeyiz ama dergiler ruhlarını pişirir, onları disipline eder...
Türkiye'deki genel dergicilik hakkında neler söylersiniz?
Bu sorunun cevabı yukarıdaki paragrafta da var. Profesyonellik öngörüsünü benimseyen dergicileri çıkarırsak, ki, üniversitelerde çıkan hakemli dergileri de, onlar, ilim ve akademik çalışmalardır; sanat-edebiyat-kültür dergileri Türkiye'de mecrasını bulamamış birer mevkute olarak kaldılar, kalıyorlar. Okuma oranının az olduğu söyleniyor, yazanın çok olduğu... Benim gibi dergicilikle de hasbelkader uğraşmış biri bile bugün Türkiye'de çıkan dergileri bilmiyor ve takip etmiyorsa, varın siz düşünün. Adam bana bir şiir gönderiyordu, ve bana; "şiirimi yayınlarsanız, dergi takip etmiyorum, şiir okumam, dergiyi şu adresime gönderiniz" diyebiliyordu. Bilgi kırıntıları olan aforitik söylemlerin ayyuka çıktığı ve şiir sanıldığı bir ortamda bugün istediği yerde, istediği arkadaş dergilerinde yayımlatabiliyor. Daha ne diyeyim! Evet, Türkiye'de dergicilik bir heves ama zamanın çarkları kimi öğüttüğü kimi kalburüstü bıraktığı, on yıl, yirmi yıl sonra gösterecektir. Tıpkı yirmi yıl, otuz yıl öncesinde bizim dönemimizde olduğu gibi. Yüz yazandan ancak beşi kaldı. Bu beşten ikisini de merhum sayalım, üçü kaldı elimizde. Önemli olan da bu değil mi, kültürün yaygınlaşması ve yazmanın büyüsü... Dergiler buna hizmet ediyorlar diye düşünüyorum...
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Teşekkür ederim, bana bu soruları yönelttiğiniz için. Yayın hayatınızda başarılar dilerim. Bu sizin yaptığınız bir çeşit dergiciliktir sanırım. Birbirimizi anlamanın yolu da bu. Çünkü her ağzınızı açışınızda, başkaları oradan sizin zihninizi seyreder.
Teşekkürler.
Yazar: Kitaphaber - Yayın Tarihi: 25.09.2020 09:00 - Güncelleme Tarihi: 21.11.2021 23:27
Güzeldi sohbet soruşturma...Müştehir kadim dostuma selamlarımı muhabbetlerimi gönderiyorum teşekkürlerimi iletiyorum...