Derya Ve Meczup’a Dair
Hayrettin DURMUŞ yazdı...
Milat Gazetesindeki köşesinde "Kitap Molası" başlığı altında nice şairi, yazarı konuk etti. Bizleri o güzel yüreklerle tanıştırdı. Kitap okuma aşkını uyandırdı içimizde. Biz de bir sürpriz yapıp onun Derya ve Meczup kitabı üzerine düşüncelerimizi paylaşalım istedik.
Bazı eserler yazarlarıyla bütünleşir adeta ruhu eserine yansır. Kendine, üstüne başına benzer. Yapmacık değildir, seslenişi, samimi, sözü hikmetlidir. Hançeresinden değil, yürekten söyler sözünü. Belki de onun için kalplerde konaklar.
Nuray Alper "Önce Zambakları Çaldılar Uykularımızdan"[1] kitabıyla seslendi bize. Zambaklardan sonra daha neleri kaybedecektik acaba? Zambak Bosna'nın da sembolüydü. Şairimiz Bosnalı Müslümanların dramını unutmayalım diye mi bu adı seçti bilmiyorum ancak güzel bir tevafuk olduğu belli. Oktay Akbal'ın yıllar önce bir öykü kitabını okumuştum "Önce Ekmekler Bozuldu" diye. Nuray Alper'in şiir kitabı da aynı sıcaklığı, aynı tadı barındırıyordu.
Nuray Alper'in edep mevsiminde, hayâ semtinde yaşadığını ilk kitabından biliyoruz. O çok konuşmaktan yana değil, tam tersine sükût sevdalısıydı. Hal diliyle konuşanı susarak dinlemeyi ne güzel anlatmıştı ilk kitabında. Vuslatın mezarda başlayacağını, rükûunda mahşer kalabalığının yürüdüğünü, kor alevler içindeki sıratı belki de uykuları çalındığı için fark ediyordu.
İşte ilk kitaptan iki dize:
"…Hattatın el izinde nakkaşın yanan sırrı
Ört simanı geceyle güneşler kıskanmasın…"
Aradan on yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra ikinci şiir kitabı "Derya ve Meczup"[2] yayınlandı. Bu bile şairimizin şiire verdiği önemi ve saygıyı anlatıyor aslında. Kitap yayınlama isteğiyle kitap yayınlamanın aynı şey olmadığını bir kere daha anlıyoruz.
Uykularınızda zambaklar çalınınca bir derviş misali yolunuz ulu deryalara düşüyor haliyle.
Nuray Alper'in şiirlerinin zemini muhkem. Tutunduğu dallar sağlam. Daha çok hece hâkim şiirinde. Geleneksel kaynakları önemsediği, öncelediği belli. Yaşadığını yazıyor ve O'nun rızasını arıyor şiirlerinde.
Uykuları da bölünse, zambakları ve heyecanı da çalınsa "münzevi bir sükuta" niyetli şairimiz umudunu diri tutuyor hep:
"Hadi kaldır umudumu düştüğü yerden
Kalbimle kalbin arasına bir dünya girdi
Oturup yağmuru bekleyelim yeniden (s.8)
Belki de "Sahaflar sokağından meczuplar yokuşundan/ Bulduğumuz ilk değil durağından izimizi" (s.15) diyerek insanlık maceramızın peşine düşüyor.
"Çiçeğine küs" mevsimlerden sükûtun olduğu bir vahaya gitmek istemesi, "Sora Sora Son Bahar"ı araması, geç kalan sabahı beklemesi boşuna değil elbet. Bu arada "Sancı ve Yalnız" kitaptaki dikkat çeken şiirlerden birisi.
"Kalbim Sana Emanet" şiirinde ümmetin acısını bölüşüyor şairimiz. Taif, Musul-Kerkük, Bağdat, Arakan, Gazze, Doğu Türkistan, Batı Şeria ve Kudüs geçiyor gözlerinizin önünden. Aylan bebeğin hüznü çörekleniyor içimize.
Pitorek çağrı da dikkat çeken şiirlerden:
"…seni bir dağ gibi sevdim, seni bir çağ, seni aşk
seni Malazgirt'te unutulan savaşçısıyla kalbimin
ıslak bir rüzgâr coşkusuydu hırçın ve sıcak…" (s.36)
Şairimiz "Şehr-i Aşkta Bir Fasıl" şiiriyle bize hem güzel İstanbul'u gezdiriyor, hem de tarihin kulağından sesler getiriyor. Lamartine'nin sözü, Roma'nın hüsranı yanında pek çok gönül adamının, tarihi şahsiyetlerin izini sürüyor. İçinizde derviş olma duyguları depreşiyor.
"Vatanıma Arzuhal" şiiri de tarihe ışık tutacak bir belge niteliğinde:
"… Haykırır çağlara tarih; sözü devlet sesi halk/ Güzelim tarihe ilham veren irfan da senin… Ne muazzez, ne asilsin; ne mübarek kılıcın / Şecaatten nasip almış ulu hakan da senin…" (s.49)
"İsrâ İlinde Kan Sızdı Ellerin" şiirinde cinas çok güzel kullanılmış. "kan/sızdı, vicdan/sızdı, yâr/sızdı, haya/sızdı" örneklerinden hareketle bir hoyrat dökülüyor dudaklarınıza. Bazı dizelerde kelime içinde özellikle büyük harfler kullanılmış. Belli ki mecaz yapılmış. Onu da yazan bilir.
Ahmet Haşim, Necip Fazıl, Yusuf Atılgan, Nigâr Hanım, Sabahattin Ali, Karakoçlar, Oğuz Atay ve Müzeyyen Senar "Yeni Tabir" şiirinde konuk oluyorlar kitaba. Bu da şairimizin başucu kaynaklarına işaret ediyor.
Nuray Alper'i kutluyor; şiirleri uzun soluklu olsun duasıyla, Musahhar şiirinden tadımlık bir bölümü dikkatlerinize sunuyoruz:
"Kalbime baktım ilkin, evinde yoktu
Elinde bir kandille nasıl ürkek ve umut
Geçmiş zaman gezgini, kırlangıç korkusuydu
Kırgın menekşelerden geçti, ırmaktan ve sabadan
Kordan bir damlanın peşinden gittiğini
Alnındaki deryayı görünce hatırladı." (s62)
Önemli olan şiir bataklığına saplanmadan, vadide şaşkın şaşkın dolanmadan, peygamber bürdesinin umuduyla şiirin yollarına düşmek değil midir?
[1] ALPER, Nuray (2010) Önce Zambakları Çaldılar Uykularımızdan. Akçağ yy., Ankara
[2] ALPER, Nuray (2022) Derya ve Meczup. Hece yy., Ankara
Yazar: Hayrettin DURMUŞ - Yayın Tarihi: 11.09.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 04.10.2023 23:19