Dil ve İşgal Kitabına Bir Bakış
Büşra Tektaş yazdı...
"Tek isteğim benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır." Böyle diyordu Şeyh Ahmet Yasin Ümmet'in suskunluğunu şikâyet ettiği duasında. Çok öncesi değil bilakis şu anda hayatta olan nesli Rabbi'ne şikâyet edeceğini söylüyordu. Rabbine şikâyet edilmeme derdiyle yazıldığını düşündüğüm kitaplardan biri: Taha Kılınç'ın kaleminden çıkan "Dil ve İşgal". Eser Ketebe Yayınevinden çıkmış. Yazar unutulan İbranice'nin nasıl yeniden kullanımda olan bir dil haline geldiğini anlatıyor. Modern İbranice'nin doğuşunu bu konuda başrol isimlerden olan Eliezer Ben-Yehuda'nın hayat hikâyesiyle aktaran Kılınç kitabın sonunda bizlere çıkarmamız gereken dersleri hatırlatıp bitiriyor. Taha Kılınç Kudüs Yazıları kitabında "Bir Dil, Bir Adam, Bir İdeal, Bir Hayat" başlıklı yazısında Eliezer Ben-Yehuda'yı anlatıyordu. Kitabı ilk okuduğumda müthiş dikkatimi çekmiş ve çevreme bu adamı anlatma ihtiyacı hissetmiştim. Seneler sonra bu isteğimin dışavurumu olarak Dil ve İşgal kitabını görüyor olmak benim gibi okurları da sevindirmiştir umarım.
Başlar başlamaz okurun dahil edildiği bir üslup karşılıyor bizleri. Bu durum sıkıcı bir biyografi eseri olmadığının ilk işaretlerini veriyor. Eliezer ile birlikte çocukluk, gençlik ve sonraki yıllarına şahitlik ediyoruz aynı zamanda çalışmaları için ne kadar fedakâr davrandığını bir kere daha görmüş oluyoruz.
Eseri pek çok açıdan ele alabiliriz ancak ben iki temel noktaya değinmek istiyorum. İlki dil ve edebiyatın önemi. Yaşadığımız asırda çok önemli bir konumda değerlendirilmediğinden dilimize ve kültürümüze ait güzel kelimeleri yitirmekte sıkıntı görmüyoruz. Oysa işgal sadece top ve tüfekle olmaz. Kelimeler ve kavramlarla da yitirilir topraklar. Rasim Özdenören edebiyata bakışımızdaki dengeyi şöyle özetler: "Ne her şeyi edebiyattan bekleyecek kadar budala olmalıyız, ne onu büsbütün yok sayacak kadar kavrayış yoksunu."
Edebiyatın dil ile olan bağını ise Cemal Şakar Edebiyat'ın Doğası kitabında şöyle ifade eder: "Edebiyatın özgül dili gücünü dille cilveleşmesinden alır. Çünkü insana dair tüm hikayeler buradan doğar." İşgalin de fethin de kelimelerle yapılabileceğini bilecek kadar şuurlu olmalıyız.
Eseri ele alış noktalarımızdan bir diğeri de ciddiye alınmış dava şuuru olmalı. Eliezer kendisine kimsenin inanmadığı zamanlarda dahi tercihleri ve tavrını inandığı dava uğruna ortaya koyabilmiş. Başta Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem olmak üzere pek çok örneğimiz bulunuyor zaten ancak insan çağına yakın örnekler gördüğünde bu durum azmini pekiştiriyor.
Eliezer'ın İbranice'yi tekrardan iletişim dili haline getirmesini şu aşamalarla özetleyebiliriz.
1) Günlük hayatta herkesle İbranice konuşmak: Bu durumdan dolayı çevresi Eliezerle iletişim kurabilmek için İbranice öğrenmek durumunda kaldı.
2) İbranice gazete çıkartmak: Gazeteler her ne kadar eskisi kadar rağbet görmüyor olsa da iletişim ve haberleşmenin bir vesilesi.
3) Ailesine İbranice konuşmayı şart kılmak: Tercihlerini buna göre yaptı dediğimizde Eliezer'ın çabasını yeterince anlatamamış oluyoruz. Eşini seçerken yahut çocuklarını İbranice konuşmadıkları için arkadaşlarıyla oynatmadığından bahsettiğimizde durum daha belirgin bir hal alıyor sanırım.
4) Dev bir İbranice sözlük hazırlamak: Bu sözlüğün çoğu kendisi öldükten sonra basılmış o da pek çok kimse gibi emek harcadığı şeyin sonucunu hayattayken görememiş.
5) İbranice hikâye kitapları, piyesler ve güncel metinler kaleme almak: Dil inşa ederken çocuklara hitap edebilirse ailelere de erişebileceğini düşünen Eliezer bu konuda da haksız sayılmaz sanırım.
6) Popüler olan metinleri İbranice'ye uyarlamak: Dile olan talebi arttıran bir diğer unsur uyarlama, çeviri metinlerdir.
7) İbranice konusunda kimden yardım alabilecekse onunla irtibat kurmak: Burada sağlığı ve hatta onuru pahasına bir kovalayıştan söz edebiliriz. Kitabı okuyanlar kastımı daha net anlayabilecektir.
8) İbranice eğitim veren okullar ve bu konuyu dert etmiş kurumlar inşa etmek: Bu da bir toplumun eğitim ayağı demek oluyor ki toplumu oluşturan temel unsurlardan biridir.
Hayatı boyunca inandığı şey uğruna pek çok fedakarlıkta bulunan Eliezer "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz"1 hadisi mucibince çalışma masasında son nefesini veriyor. Ondan geriye kalan derslerin kafamızda daha net şekillenebilmesine yazar yardımcı oluyor. Kitabın sonunda "Son Söz Yerine" başlığıyla üç temel noktaya değiniyor Kılınç:
1) Tarih huzurunda kendine bir ödev vermek ve hayatını buna adamak
2) Dış şartların olumsuzluğundan hiç yılmadan işine odaklanmak
3) Gayretle ve dava şuuruyla gece gündüz çalışmak
Sonrasında Alem-i İslam'dan üç örnek verip bitiriyor yazar. Kitapta hoşuma giden noktalardan biri eserin aralarına serpiştirilmiş resimler ve notlardı. Kitabın son kısmındaki albüm bölümüyle de eklemeler yapılmıştı bu kısımlar okurun zihninde şekillenmesini kolaylaştırıyordu.
Bir diğer nokta Eliezer'in hayatına temas eden insanlardı. Ben kitaba yıllar sonra baktığımda da aklımda kalması için bir kâğıda isimleri ve kısaca Eliezer'in hayatındaki yerlerini not ettim ama kitapta eklenmiş fotoğraflar ve açıklamalarla buna ihtiyaç da duyulmayabilir.
Son söz yerine kısmı az olmasına rağmen öz ve gerekli bir kısımdı. Kitapta olmasa eksikliğini hissedeceğim bölüm yazarın bakış açısı ve cümleleriyle harmanlanınca daha anlamlı olmuş.
Kitap Filistin'deki işgal ve zulmün arttırıldığı bu demlerde bilhassa okunup incelenmesi gereken bir eser. Kastım körü körüne taklitçilik ve düşmanı övmek değil. İşgalin nereden yapıldığını fark edip o alana yoğunlaşmak. Problem nereden geldiyse çözüm de oradan olacaktır. Kendi zaaflarımızın nedenini bulup adım adım ayağa kalkmak mecburiyetindeyiz. Nitekim Tevbe Suresi 105. Ayet-i Kerime'de "Ve de ki: "Çalışın: Yaptıklarınızı Allah da Resulü de Mü'minler de görecekler. Sonra gizli ve açık her şeyi bilen Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız. O da yaptığınız her şeyi bir bir sizin önünüze çıkaracak, karşılığını verecektir." buyurulmaktadır.
Kısacası kitap modumuzun düştüğü, hiçbir şey yapmak istemediğimiz demlerde bizi silkelemesi bakımından kıymetli. Taha Kılınç'ın Kudüs Yazıları kitabında bahsettiği gibi: "Temel meselelerimizi, eksiklerimizi ve yapmamız gerekenleri büyük bir ciddiyetle ele alarak, deliler gibi çalışmaktan başka çare yok."
Dil ve İşgal
Taha Kılınç
Ketebe Yayınları
152 sayfa
2024 İstanbul
* (Tirmizi, Kıyamet, 26)
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 01.05.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 04.05.2024 02:13