Disleksi Farkındalık Haftasındayız. Farkında mıyız?
Hayır, tükenmedi kelimelerim. Ben yine konuşacağım. Umutsuzluk düşse de zaman zaman kalemime, benim yine edecek kelamım var içime sinmeyen sinmişliklere...
Disleksi Farkındalık haftasındayız. Her zaman her yerde fark edin diyoruz. Bu çocuklar özel, bu çocuklar çok zeki, ellerinden tutar seslerini duyarsanız – ki çoğu zaman sesleriyle değil beden hâlleriyle yardım isterler- hayatları güzelleşir. Üstelik sadece onların değil, ellerinden tutanlarında...
Evet, bunları ve daha fazlasını söylüyoruz. Her zaman... Her yerde... Peki, disleksiye sahip çocukların aileleri ne kadar farkında? Birçoğu farkındayız diyor ancak farkında olmak yetiyor mu? Dış çevre için farkındalık boyutu bu ölçüde yetebilir ama biz aileler için yeterli olması mümkün mü? Değil... Elimizi ne zaman taşın altına koyacağız? Ben bugün çuvaldızı kendimize batırmaya niyetliyim. Tabii ki herkesin alacağı mesajlar var yazımda ama önce biz aynaya bakalım.
Herkes bizi anlasın istiyoruz. Biz bizi ne kadar anlıyoruz? Ey yüce büyükler el atın bizim çocuklarımıza diyoruz da o elin uzanması için ne kadar çaba sarf ediyoruz? Ya da çaba sarf edenlere ne kadar destek oluyoruz?
Ben anneyim-babayım. Zaten zorluğu yaşayan benim, sığınaklarında kurban psikolojisine girmeyelim dostlar. Etiketlerden korkarak rapor almak istemezken önce biz etiketlemeyelim çocuklarımızı. Nedir bu bizim yapıştırdığımız etiketlerimiz? En başında geleni hemen söyleyeyim. "Yapamaz..." İyi de neden? Disleksiden diye bağıran iç sesinize karşılık sorarım size, biz demiyor muyuz onlar normal ve normalüstü zekâya sahip diye... Biz demiyor muyuz hepsinin keşfedilmeyi bekleyen yetenekleri var diye... O zaman yapamaz niye? Yapamaz dediğimiz hiçbir şeyi yapamayacakları su götürmez bir gerçek. Bir yolu vardırlara bakmak gerek...
Bir yolu vardır dostlar. Ama o yol bizi oturduğumuz koltukta bulmayacak. Hiçbirimizin elinde sihirli bir değnek de yok. Hayal ettiğimiz konforlu yaşamı sunabilmek için birlik olmalıyız. Yolunu bulanların izlerine koşmalıyız. O yol bize gelmeyecek. Biz yola gideceğiz. Düşsek de yorulsak da devam etmesini bileceğiz. Biz bileceğiz ki çocuklarımız da bilsin. Biliyorum çok zor ve uzun bir yol gibi görünüyor. İnanın biliyorum. Ben de o yollarda bir yolcuyum. Ama yol, yola çıkınca kısalır. Durduğumuz duraktan bakınca hedef daima uzaklaşır. Hadi bir farklılık yapalım. Yine farkındalık haftasında herkese seslenelim. Bu bizim görevimiz. Ama önce, hemen şimdi kendimizi de sorguya çekelim. Ne dersiniz?
Tüm disleksili çocuklarımızın ailelerine kucak dolusu sevgilerimi göndererek düşünmeye davet ediyorum. O arada ben de anlatmaktan asla bıkmayacağım özgül öğrenme güçlüğün içeriğine dair birkaç şey söylemek istiyorum. Öyle kitaplardan alınmış, kalıplaşmış cümlelere götürmeyeceğim sizi. En bildiğimden, oğlumdan bahsederek anlatacağım.
Hani diyoruz ya "Disleksi nörogelişimsel bir farklılıktır." diye. Hadi biraz bunu açalım. Sizi evimin salonundan yansıyan kelimelerimi izlemeye davet ediyorum.
İbrahim ve ben okul döneminin başlamasıyla ödevlere gömülmüş hâldeyiz. Eminim tüm okullu çocukların ailesinin gözünde canlandı bile. Ama olaylar bizde biraz farklı işliyor. Önümüzde her biri bir sayfa uzunluğunda olan sözel mantık soruları duruyor. Laf aramızda kalsın insan bakarken bile korkabiliyor. Oğlum bu sene LGS öğrencisi. Dolayısıyla sınava hazırlanmak gibi bir sorumluluğumuz da var. Disleksi tanılı çocuklarımızın sahip olduğu yasal haklardan birisi de ek süreye sahip olmalarının yanı sıra, sınava okutman ile ayrı sınıfta girebilmelidir. Hâliyle hazırlığımız da bu doğrultuda olmalı. Tabii ki evdeki okutman ben oluyorum. Kitap onun önünde açık ve ben artık tersten okumakta uzmanlaşmış durumdayım. 20 soruluk bir testte ben okuduğum zaman 18 doğru yapıyorsa kendi okuduğu zaman en fazla 10 doğru yapabiliyor. Çünkü o bir disleksili ve o kadar uzun soruları okurken zaten sorunun başını unutmuş oluyor. İşitsel ve görsel hafızası daha kuvvetli olduğu için de benim okuduklarımı unutmadan cevaplayabiliyor. Burayı daha doğru anlaşılır kılmak adına bazı bilgilere değinmekte fayda var. Ö.Ö.G. yani hepimizin anlayacağı ismiyle disleksili çocuklar kendileri okudukları zaman bir nevi fanolojik farkındalık savaşına giriyorlar. Nasıl mı? Şöyle söyleyeyim.
Okumak öğrenilen bir eylemdir. Beynimizde okuma kodları kayıtlı değildir. Disleksi fonolojik bileşendeki zayıflıktır. Anlama, düşünme, akıl yürütme gibi diğer yetenekler ise disleksiden etkilenmez. Disleksili çocuk kendisi okuduğu zaman, metin onun önünde adeta bir bulmacadır ve deşifre etmesi gerekir. Hem kelimeleri görüp çözümlemesi hem oluşan cümleleri birbiriyle bağlantılı hâle getirmesi, zihninde bağdaştırması ve sorunun bütününde ondan ne istediğini kavrayarak çözüm yolunu da bulması gerekir. Bizde bütün bunlar otomatik olarak gerçekleşirken disleksili bireylerin snapsları orantılı olmadığı için aynı hızda gerçekleşemez. Ancak onlar çizginin dışında bir düşünce yapısına sahip olmaları ve güçlü olan sağ lobları sayesinde başkasının okuduğu soruları bayinlerinde canlandırabilirler. Biz okurken kaçırdığımız ince detaylara bile hâkim olduklarını görürüz. Sorunun içinde geçen ağaçlar çiçeklenir, kuşların kaç tanesinin ve hangi renkte olanlarının uçtuğunu zihinlerinde izleyebilirler. Biraz uzunca açıklamış oldum fakat daha net anlaşılması için buna ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bazen detaylar önemli püf noktaları barındırır. Öyle değil mi?
Artık dönebiliriz bizim çözmeye çalıştığımız soruya. Özetle bir apartmanda oturan çeşitli meslek gruplarına sahip beş kişinin hangi katlarda oturduğunu bulmamızı istiyordu bizden. Soruyu okuyan ben daha okuma aşamasında boş bırakmayı kafama koymuştum. Ancak benim uzun zaman harcayıp çözemeyeceğim sorunun cevabı, okumayı bitirdiğimde oğlumda hazırdı. Meseleyi iki dakikada çözerek onun disleksili beynine bir kez daha hayran olmamı sağladı. Ben okurken o herkesi olması gereken kata yerleştirmişti bile. Bana sormayın hâlâ anlayabilmiş değilim. Birçok alandaki soruları da bambaşka yollarla çözüyor ve doğru sonuca ulaşabiliyor. Kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım onun gibi bakamayacağımı biliyorum artık. İşte bu onun nörogelişimsel farklılığı. O yüzden ben oğluma hep bir yolu olduğunu ve vazgeçmemeyi öğretmeyi tercih ediyorum. O da eninde sonunda yolunu buluyor. Yeter ki fırsat verilsin... Yeter ki zaman verilsin...
Sözün özü çocuklarımız gerçekten özel ama engelli değiller. Bunu dilimizde pelesenk olmuş hâlde haykırmaktan vazgeçip önce biz aileler yürekten inanalım olur mu? Neden bunları yazdığımı, ne gerek olduğunu sorgulayacak ailelerimiz muhakkak olacaktır. Disleksinin sesi olmaya niyet ettiğim günden beri öyle şeylerle karşılaşıyorum ki bunları da söylemek benim boynumun borcudur dostlar. Ulaşabildiğim sınırlı sayıda insana anlatmaktansa yazmayı ve sesimi duyuramayacağım insanların da okuyup bu satırlarla aynaya bakmasına vesile olduğumu hayal etmiş olmam disleksili bir çocuğun annesine çok görülmez herhalde.
Ayrıca fazlasıyla bilgi kirliliğinin olduğu ve birçok kişinin bunlara kandığı gerçeğini hatırlatarak, herkesi Bursa temsilciliğini yaptığım ve ülkemizde aile odaklı tek dernek olan Disleksi Aileleri Derneği'nden doğru bilgileri almaya davet ediyorum. Ve sesime destek olan Kitaphaber aileme teşekkür ediyorum.
Yazar: Merve YURTSEVER - Yayın Tarihi: 04.10.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.10.2024 22:44
Yüreğinize kaleminize sağlık Merve hanım . Harika bir yazı okudum . Birilerini beklemek yerine o beklenen birinin kendimiz olduğunu öyle güzel anlatmışsınız ki , evet sizin de dediğiniz gibi ; çuvaldızı batıra batıra, kafamıza vura vura. İşte ihtiyacımız olan motivasyon.👏🏼👏🏼👏🏼
Çok güzel konuyu açıklamışsınız. Yazınız da kendimi buldum kendi ve 3 çocuğu disleksili bir anne olarak yaşadıklarımı ve her zaman her yerde anlatmaya devam edeceğiz. DİSLEKSİ FARKINDALIK HAFTASINDA FARKEDİLMEK DİLEĞİYLE
Teşekkür ediyorum bukadar açık ve net yaşadigimiz zorluklar guzelikler anlatmaniz çok önemli dediğiniz gibi evlatlarımız sad3ce farklılar ve çok zekiler engelli değiller biz anneler ve babalar yasil onlar yardımı olabilizin yollarını aramalıyız yüreğinize saglik
Yüreğimdekileri hissederek yazılmış bir yazı zaten bu olayı yaşamayan hissetmeyen bukadar içten yazamazdı kalbinize kaleminize sağlık
Kaleminize emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Farkındalık önemli. Birde bu farkındalığa varmamızı farketmemiz ayrı önemi var çünkü çoğu kişide hala bu bilinç yok ve çoğumuzdan da yetersiz.
Yüreğinize sağlık çok teşekkür ediyorum
Agzınıza yüreyin ize kaleminizesaglık okadar güzel anlatmışsınız ki ne diyeceğimi bilemiyorum cok teşekkür ederim Meryem hanım bir disleksi Annesi olarak Bilgileriniz beni memmun etti devamını bekleriz hocam