Distopya Yıkan Çocuklar; “Duvarın Ardı” ve “Palanka”
Distopyaların zirve yaptığı bir dönemi yaşadık, yaşıyoruz. Bazı distopyaların kötü gidişata uyanma fırsatı sunduğunu, bazılarının kötü sondan kaçınmayı salık verdiğini, bazılarınınsa bizi kaçınılmaz kötümserliğe mahkûm hissettirdiğini düşünürüz. Zihin açıcı distopyaları, içerdikleri kasvet nedeniyle, kimi zaman art niyetli bulmamız dahi mümkündür. Ancak edebiyatın ve görsel sanatların bu yadsınamaz türünde vereceğimiz eserlerin her zaman muadillerine kıyasla biraz daha fazla umut içereceğini beklemişimdir. Çünkü biz korku ile ümit dengesini iyi bilen, illâ bir seçim yapmamız gerekirse ümitten yana duran bir kültürün çocuklarıyız.
Tuğba Coşkuner de iki kitaptan oluşan Dünyanın Son İnsanları serisinde bu beklentiye cevap verecek bir hikâyeyle okurun karşısına çıkıyor. Bir hikâye diyorum çünkü bu iki kitap tek kitapta birleşseydi, kabaran hacminden başka hiçbir sorun olmazdı. İlk kitaptan ikinci kitaba pürüzsüz geçiliyor ve hikâye kesintisiz bir akışla devam ediyor. Yazar tek hikâye yazmış, yayıncı bunu iki kitaba bölmüş dahi olabilir. Sonuçta karşımıza "Duvarın Ardı" ve "Palanka" isimleriyle çıkmışlar. "Duvarın Ardı" 2021 yılında Türkiye Yazarlar Birliği'nden Çocuk Edebiyatı ödülü almış.
Nükleer Savaş Sonrası Dünyaya Doğmak
İlk kitapta, nükleer bir savaştan sonra radyasyon korkusuyla sindirilmiş olan toplum duvarla çevrili bir kente hapsedilmiş durumda. Seçilmiş ve yasak olduğu hâlde aileleri tarafından özel eğitilmiş çocuklar bu duvarın dışına çıkmanın yolunu arıyor ve buluyorlar. Bu çocuklar nükleer savaş öncesi dünyada hiç yaşamamışlar. Bugünün çocuğunun kullandığı hiçbir teknolojiyi kullanmamışlar, bildiği çoğu şeyi de bilmiyorlar. İkinci kitapta ise duvarın dışına çıkınca buldukları terk edilmiş kütüphanede yeni bir hayat kuran bu çocuklar, duvarın içinde kalan insanları ve ailelerini kurtarmaya çalışıyorlar. Önce hayatta kalmayı başarmalı, sonra da despot düşmanlara karşı koymanın yolunu bulmalılar. Distopyaların vazgeçilmezi olan bazı öğeler bu iki eserde de karşımıza çıkıyor. Duvar, kaybedilen dil, unutturulan hatıralar, iletişim kısıtları, gözlem altında tutulma, teknoloji dayatması ve yoksunluğu gibi olgular insanlığa dayatılan karanlık gelecekle ondan sonra kavuşulması beklenen özgürleşme döneminin kıyasına yardımcı oluyor.
Yazarın tasarladığı dünyada kullandığı karakter ve mekân isimlerini özgün buldum. Önce çağrışımsız ve genel kabule uygun seçildiklerini düşündüm. Hatta kitapların farklı dillere çevrilebileceği ihtimali göz önünde bulundurularak böyle bir planlama yapılmış olabileceği de aklıma geldi. Ancak hikâye ilerledikçe özellikle ana karakterlerin isimleriyle yetenekleri arasındaki bağ çözülüyor. Zaten yeteneğe dayalı eğitim modeli eserin farklı bölümlerinde defaatle vurgulanan bir kavram. Yazar ikinci kitabın sonundaki soruları arasına isimlerin çağrışımlarına dair bir soru da koymuş. Bu isimleri öğrenmeniz kitaplara dair merak uyandırabilir diye umarak sizlere küçük bir ön sunum yapayım. Distopyaya direnen çocukların isimleri Pika, Fito, Nanis ve sonradan tanıştığımız, hikâyenin anlatıcısı da olan Ernes. İlk iki isim o çocukların iyi becerdikleri işlerden, ikinci iki isim ise çocukların iyi becerdikleri işleri çok çok iyi beceren kişilerin isimlerinden üretilmiş. Bilmece gibi oldu değil mi? İşin keyifli yanı da bu! Metindeki diğer isimler de şöyle: despot kötü karakterin adı Hugo ve kontrolcü teknoloji şirketininkiyse Palanka. İsmi zikredilen yetişkinler Per Amca ve Mikyas Öğretmen. Duvarın ardına geçince sığındıkları kütüphanenin adı Kinodşot. Gruba eşlik eden köpekciğin ismi Parşömen.
Biraz da kitabın alt metinlerine eğilelim. Edebî anlatının içine gizlenmiş hayat dersleri ve insan tahlilleri tam kıvamında. "İyi şeyler de yapan kötü biri ile kötü şeyler de yapan iyi biri arasındaki fark.", hatırlayan insanlarla unutanlar arasındaki, nesiller arasındaki, parayı bilenlerle bilmeyenler arasındaki fark, karşısındakinin düşüncesini fark edip tavrını buna göre şekillendiren insanların inceliği, paranın değerini yitirdiği zamanların tahayyülü, değerleri değişmiş bir dünya tasarımı, "Mutsuzluk su maymununa benzer." gibi ilginç cümlelerle başlayan tanımlar metinde bulabilecekleriniz arasında yer alıyor. Per Amca'nın muzip hâlleri ve sempatik cümleleri ihtiyarla çocuklar arasında hoş bir bağ kuruyor. Her bir karakter farklı yeteneklerine göre eğitiliyor ve görevlendiriliyor; ortak amaçla işbirliği içerisinde çalışma düsturunu sergiliyorlar. Okur, tüketime yönlendiren teknolojiye karşı dolaylı yollarla uyarılıyor.
Aktıkça Açılan Bir Dil
Yazarın dilini değerlendirmeye niyetlenince mühendis zihnimde ilk kitabın başından ikinci kitabın sonuna kadar usul usul yükselen bir grafik çizgisi belirdi. Bu grafiği iki kelimeyle ifade edeyim; aktıkça açılıyor. Açıldıkça da uzun gibi görünen ama içerdiği anlamı tüm yüküyle hissettiren cümleler sunuyor. Mizah tohumları tarlaya eşit aralıklarla serpiştirilmiş. Genç okuru hafife almayan, onu zorlayarak zihninin edebî kaslarını geliştirmeye çalışan bu dili seviyorum. Başlarda klişelere mi teslim olacak dediğim hikâye bu kademeli gelişen dil sayesinde gittikçe daha zevkli bir şekilde devam ediyor.
Yazarın dikkatimi çeken diğer bir tercihi, genel eğilimin aksine, tırnak işareti yerine konuşma çizgilerini benimsemesiydi. Bu yöntem diyalogların akışını hızlandırıyor, kesintileri ve duraklamaları en aza indiriyor. Mizanpajda büyük yazı boyutu ve geniş satır aralıklarının da kullanılmasıyla anlam yoğun metnin hitap edeceği kitle 9+ yaş olacak şekilde genişlemiş. Birinci kitabın 151. sayfasındaki "süreklerdi", 179. sayfasındaki "haflalar", ikinci kitabın 181. sayfasındaki "gibi gibiydik" ve 197. sayfasındaki "kaşı" kelimelerindeki yazım hataları düzeltildiğinde yeni baskıların dizgisi kusursuz olacaktır. Çoğu tam sayfa olarak, birkaç kez çift, birkaç kez de yarım sayfa şeklinde yerleştirilmiş siyah-beyaz iç çizimlerin farklı tarzı hoş durmuş. Osman Büyükmutlu kübik-karikatürize yüzler çizerek karakterleri somutlaştırmış ve tasarımıyla metindeki zaman-mekan belirsizliklerini desteklemiş. Bu yaş grubu çocuk kitaplarında metin-çizim örtüşmesi sanıldığı kadar sık yakalanabilen bir uyum olmadığından bu detayı belirtmeyi ve naçizane takdir etmeyi bir görev biliyorum.
Tuğba Coşkuner
Dünyanın Son İnsanları 1 – Duvarın Ardı
(4. Baskı Temmuz 2022 – 208 Sayfa)
Dünyanın Son İnsanları 2 – Palanka
(1. Baskı Mart 2022 – 210 Sayfa)
Çiz.: Osman Büyükmutlu
Cezve Çocuk
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 28.11.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 08.11.2022 23:41