Dünya Masalları: Afrika Masalları
Kırk yılını Afrika'da geçirmiş Amerikalı bir presbiteryen misyoneri olan Robert Hamill Nassau'nun derlediği Afrika masallarıyla dünya masalları serisi incelemelerimizin sonuna geldik. Çoğu misyoner olan ve masalları yeşerten toprakların öz çocukları olmayan derleyicilerimizin 1850-1950 yılları arasında yaşadıklarını ve popüler olan bazı dünya masallarının da bu aralıkta yapılan derlemelerden sıyrılıp bizlere ulaştığını öğrenmiş olduk. Bu kitabımız on dört masal içeriyor.
İlk masalımız "Çakal ve Aslan" ardı ardına kurnazlık ve düzenbazlıklarla aslanı kullanan bir çakalın hikâyesi. Dürüstlüğe inanan ormanın ruhu onun oyununu boşa çıkarıyor ve aslan ailesi ile çakal ailesi avdan paylarını ancak olması gerektiği kadar alıyorlar. Tabii çakalın karısını kaybetmesi de onun cezası oluyor.
"Kralın Ayakkabısı" girift bir masal. Biri saf diğeri ihtiraslı iki kardeş prens, bir yaver, bir dev, bir cüce, bir ayakkabıcı, bir kaptan ve bunların etrafında dönen hikâyelerin kesişmesi şeklinde kurgulanmış. Tahtın kime kalacağı üzerinde iyi ve kötü niyetli dış müdahalecilerin yoğun etkisi, Afrika'nın kaderini belirleyen bir durumu özetliyor; kendi kaderini tayin etme hakkından mahrumiyet veya bu konudaki yetersizlikler bazı yöneticilerin safdilliğiyle diğerlerinin zorbalığı arasında seçim yapmak zorunda kalmalarına bağlanmış. İyi kral Savoda'ya önce yardım eden sonra onun hükümdarlığını ele geçirmeye çalışan Dev Lubercal'in kullandığı iki yöntem hiç yabancı gelmiyor. Biri bir mabet inşa ettirip halkı aynı inanç altında birleştirmek, diğeri ise insanı kokusuyla ve tadıyla kendinden geçiren bir sıvı!
"Çocuk ve Ülküsü" masalı, katır, domuz ve yılanın övünüp durdukları, yaradılıştan gelen özelliklerine karşın bir çocuğun hangi erdemler ile övündüğünü ve bu kıyasa dair atışmalarını aktarıyor. Çocuk yıldızına ulaşacağından bahsettikçe hayvanlar ona "Bundan pek emin değilim. Senin türüne dikkat ettim ve onlarda hep biraz kendimi gördüm. Senin yıldızın çok uzak." diyorlar. Nefs-i emmarenin Afrika masallarında insana nasıl hatırlatıldığına şahit oluyoruz. Doğruluk ve dürüstlük yıldızını takip eden çocuk yıldızının peşinden giderken hayvanlar övündükleri özelliklerinden kurtulmaya çalışır hâle geliyorlar.
"Prenses Gorilla'nın Müstakbel Kocası"nda mevzu, prensesi elde etmek isteyen hayvancağızların rom içme sınavından geçmeleri. Hayvanların berbat kokusu ve keskin tadından dolayı içkinin yanına bile yaklaşamamaları, kurnazlıkla içkiyi bitirmiş gibi görünen küçük maymun Tellinga'nın da diğerlerince dışlanması fena bir ders değil. Amerikalıların, kolonileri olan Afrika'ya romu ilk getirdikleri yıllarda anlatılan bir masalmış. Tehlikeyi ön görmüş, çocukları uyarmak istemiş olmalılar.
"Kusursuz Derili Leopar" masalı kusursuz derili bir koca arayan prensesin bu aşırı isteğinden dolayı yaşadığı zorlukları anlatıyor. İnsanlara veremeyeceğinden, vermediğinden fazlasını onlardan beklemek mutsuzluğa talip olmak anlamına geliyor. Kusursuzluk ise doğa kanunlarına aykırı ve kusuru bir süre gizleyebilme becerisinden başka bir karşılığı yok. Durumun farkında olan bilge babanın kızını talebinden men etmek yerine talebinin sonuçlarıyla yüzleşmesine yardımcı olması ise masalın diğer ince ve hoş detayı. "İguana'nın Çatal Dili" de aynı minvalde bir masal. Leopar, İguana ile eşit ama adil olmayan bir sözleşme yaparak onu altından kalkamayacağı bir işe zorluyor ve İguana da oldukça vahşi bir yöntemle bunun üstesinden geliyor. Vahşi dünyayla iç içe olan ve hayatta kalmak için sert yöntemler uygulamaya mecbur kalan toplumların masallarındaki sertliği Eskimo Masalları kitabından hatırlıyoruz. Afrika'da da benzer bir hisse kapılmamak mümkün değil. Bir sonraki masal da kaplumbağa ve köpek arkadaşlığı ile başlıyor ama birinin diğerini yemesiyle bitiyor.
"Büyük Çekişme" tam bir çocuk masalı. Aklın cüsseden üstün olduğunu, büyüklüğün güç anlamına gelmediğini, bir kaplumbağanın zekice oynadığı bir oyun üzerinden çok güzel anlatmış. File ve su aygırına en az onlar kadar güçlü olduğunu kolaylıkla ispat eden bu kaplumbağa her iki iri dostunu da eşit oldukları konusunda ikna ediyor. Birkaç masal sonra karşımıza çıkan "Koşudaki Kaplumbağa" masalı da yine aklın üstünlüğünü, aklıyla antilopu koşu yarışında mağlup edip hayvanların kralı olmayı hak eden kaplumbağayı anlatıyor.
Sıradaki masalımızın ismi olan "Cevizler Angangwe Sayesinde Yenir" aynı zamanda bir atasözü imiş. Bazı işlerin üstesinden ilâhi yardımla gelinebilir, bazı işler ancak başka birinin himmetiyle başarılabilir anlamına gelen bu sözü ispat etmek üzere anlatılmış sade ve hoş bir masal. Yedikleri cevizleri sadece kendi çabalarıyla elde ettiklerini düşünen, kendi eylemleri dışında etrafta olan bitenin farkında olmayan domuz sürüsü, canlarını borçlu oldukları krallarından ömürlük bir ders alıyorlar.
"Kuşların Kralı Kim" masalı cinsiyetçi bir yaklaşım üzerinden kuşların kralını tayin eden bir masal olduğu için bugünün dünyasında yer bulamaz belki ama kıvrak zekâyla üretilmiş eğlenceli bir masal, hatta fıkra olduğu söylenebilir. Masalın sonunda erkek-dişi farkı üzerinden elde edilen nâmın horoz ve tavuklara bir fayda sağlamadığı, aksine onları insanlara hizmetçi kıldığını görüyoruz.
Son masalımız "Büyülü Davul" hem bir tamah hem de elindekine sahip çıkma hikâyesi. Yokluk, açlık, kıtlık coğrafyasında safdillikle paylaşmanın suiistimalle sonuçlanacağına değinen masallardan biri daha. Bu tür anlatılar masalların öğüdünün zaman, yer ve duruma göre değişebildiği, evrenselliği yakalamaya çalışmayan masalların da olduğu gerçeğiyle bizi yüzleştiriyor.
Afrika masalları leopar ve kaplumbağanın ana karakterler olarak yer aldığı masallar oldu. Çin'in kaplan ve tilkisi gibi. Doğaüstülüğe nadiren ve ölçülü biçimde başvuran bu masalların dili oldukça yalın, birkaç tanesi dışında kurguları da sade. Serinin çeviri, imla, redaksiyon hatasıyla karşılaşmadığıma memnun olduğum kitaplarından biri olan bu kısa kitabın notu da on üzerinden yedi olsun. Serinin genel kapak tasarımlarına hiç değinmemiştim. Yumuşak renkler ve tasarımlarla ilgi çekici ve hoş insan-hayvan-mekân üçlemeleri kullanılmış. Bu kitapta hiç değinilmeyen kertenkele yerine çokça adı geçen kaplumbağanın orta sütunu hak ettiğini söylemeden geçemeyeceğim.
Serinin sonuna geldiğimiz için genel değerlendirmemi bugüne kadar verdiğim notları ufak kanaat dokunuşlarıyla güncelleyince ortaya çıkan sıralamayla yapayım. Konuya eğilmeye niyetlenen okurlara tavsiyem yukarıdan başlayıp tatminine göre devam etmesi yönünde olabilir. Böylelikle durup durmayacağını, duracaksa nerede duracağını tespit etmek mümkün olur.
9 İran Masalları
8,6 Hint Masalları
8,4 İbrani Masalları
8 Çin Masalları-1
7,8 Amerikan Masalları
7,7 Afrika Masalları
7,6 Viking Masalları
7,4 Rus Masalları
6,5 Kızılderili Masalları
6 Moğol Masalları
5,5 Norveç Masalları
5 Çin Masalları-2
4 İsveç Masalları
3 Eskimo Masalları
AFRİKA MASALLARI
Robert Hamill Nassau
Çev. Meral Ünalan
Salt Okur Yayınevi
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 08.03.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 22.02.2022 09:29