Dünya Masalları: Çin Masalları I
Çin masallarını derleyen Richard Wilhelm yirmi beş yıl Çin'de yaşamış bir Alman ilahiyatçı, misyoner ve sinolog, yani Çin tarihi bilimcisi. Dünya Masalları serisinde iki kitap ayrılan tek bölge Çin olmuş. Birinci kitap "Tanrı Efsaneleri, Aziz ve Büyücü Masalları, Doğa ve Hayvan Masalları" alt başlığıyla çıkmış. Ancak içeride "Çocuk Masalları" başlığı altında dördüncü bir bölüm daha olduğunu görüyoruz. Kitap bu bölümle başlıyor. Çeviri yine İngilizce'den.
Kitabın ilk bölümü olan "Çocuk Masalları" bölümü bize diğer kitaplarda neden böyle bir ayrım yapılmadığı sorusunu sorduruyor. Çocuklarına masal okumaya niyetlenen ebeveynlerin beklentileriyle tarihî, edebî, kültürel araştırmaların konusu olacak masal okumalarına niyetlenenlerin talepleri farklı olacağından okurların kendilerine uygun kitapları belirleyebilmesi için bu sınıflandırmanın satış kanallarında ve kitap kapaklarında belirtilmesinde fayda olacaktır.
İlk masalımız "İki Kardeş" Tolstoy'un 'İnsana Ne Kadar Toprak Yeter' hikâyesinin masal muadili bir tamah hikâyesi diyebiliriz. Azı karar çoğu zarar diyen kardeşle, gözü doymayan kardeşin kıyası. "Aç Gözlülüğün Sonu" ve "Sihirli Fıçı" da aynı konuyu işliyor. Çin kalabalığının aç gözlülüğe tahammülsüz bir toplum inşa etmeye çalışması olağan. "Günahkâr kimdi?" masalı önyargı yıkıcı bir fıkra desek hata etmiş olmayız. Kalplerdekinin gizliliği, tanrı ile kul arasındakinin bilinmezliğine işaret ederken batıl inancı ve zannı öteliyor. "Dokuz Başlı Kuş" daha önce diğer kitaplarda rastladığımız "sahte kahraman" masallarından. Başkasının başarısına konarak sonuca varılamayacağını anlatıyor. "Panter" masalı söz dinletebilmek amacıyla kurgulanmışa benziyor; çocuğa, anlamlandıramasa dahi büyüklerin talimatlarını uyguladığında kazançlı çıkacağını işliyor. "Tufan" masalı adından da anlaşılacağı üzere Hz. Nuh kıssasına benzer ama Hz. Yusuf kıssasından da bir parça barındıran, dilenci kılığında kuluna temas eden tanrı öğesini ve çokça karşılaştığımız hayvanlarla yardımlaşma döngüsünü de barındıran bir ahlâk masalı. "Tilki ile Kaplan" ve "Tilki ile Kuzgun" dünyayı dolaşan, her dile mal olmuş masallardan. Çocuk masalları bölümü kedi ile köpeğin kadim düşmanlığına bir sebep atfeden eğlencelik bir masalla bitiyor. Kısa ve mesajını doğrudan veren çocuk masallarının özel bir bölümde verilmiş olmasını takdir ederek Tanrı Efsaneleri başlığı altındaki masallara geçiyoruz.
Dünyanın ve insanlığın yaratılışını anlatan "İnsanlığın Beş Atası" masalı toprak, ateş, su, maden ve tahta efendilerinden meseleye giriyor, -evet yanlış okumadınız, espri de yapmıyorum; tahta!- Konfüçyus, Lao Tzu, Ho Schang Gung gibi önderlerini tanrılarla bağdaştırarak Taoizmi temellendiriyor. "Dokumacı Kız" masalı yağmur festivali ve çoban takımyıldızını anlamlandıran bir efsane. "Yang Oerlang" gökyüzünün on güneşten tek güneşe düşüşünü anlatıyor. İpek çiçeğinin kutsanması açıklanmış. Masalın devamında anlıyoruz ki "Oerlang bu sonuncu güneşi durmaksızın takip ederken bir yandan da ipek çiçeğinin arkasına saklanıyormuş." cümlesi hatalı zira güneşin arkasına saklanan Oerlang değil güneş. "Sonra güneş, ipek çiçeğinin ardından çıkmış ve çiçeğe onu kurtardığı için minnettar olduğunu..." Benzer bir karmaşa "Tilki ile Kaplan" masalında da vardı. Çeviriden çeviriye, kulaktan kulağa metinlerin cilvesi!
"Notscha" kutsanmakla lanetlenmek arasında gidip gelen ruhanî bir kahramanın fantastik hikâyesi. Çin film endüstrisi diye bir şey olsaymış bu masaldan bir 'Yüzüklerin Efendisi' çıkabilirmiş. En aşkın, alt edilemez insanüstü güçlerin hanedana hizmet ettiğine dair satırlar Çin kültüründe hanedanın kutsallık seviyesini gösteriyor. "At Başlı Kız" ipek böceği tanrıçasının doğuş hikâyesi. Editör notundan atın, ipek böceği kozalarının örülmeye başladığı bahar mevsimi simgeleyen burcu simgelediğini öğreniyoruz. "Cennetin Kraliçesi" zor zamanlarında denizcilerin imdadına yetişen bir tanrıçayı konumlandırıyor. Liman kentlerinde onun adına yapılan tapınaklar ve sunulan kurbanlar bu masala dayanıyormuş. "Ateş Tanrısı" masalında yardım ettiği kıza yan gözle bakmadığı için başına gelecek yangından Ateş Tanrısı tarafından kurtarılan bir adam görüyoruz. "Konfüçyus Efsanesi"nde ise meraktan Konfüçyus'un mezarını açtıran kötü bir kralın ölümle cezalandırılması konu ediliyor. Bu masallar, bizim kültürümüzde hayatın içinde tutunmaya çalışan ama genel kabule erişmeyen hurafelerin Çin toplumunda nasıl dinin temellerine dönüştüğünü gösteriyor. İnsan-tanrı arası geçişkenlik, doğayı anlamlandırmadaki yetersizlik tüm pagan toplumlarda olduğu gibi Çin toplumunda da dini sınırsızlığa ve çerçevesizliğe taşımış.
Kitabın üçüncü bölümü "Aziz ve Büyücü Masalları". İlk hikâye azizlerin başları üzerindeki hâlelerle ilgili. Bir nevi mertebelendirme, insan-aziz ayrımını tespit. Buradaki "aziz" ruhban sınıfından ziyade tanrılaştırılmış ruhanî varlıklar için kullanılmış. Lao Tzu'nun uşağıyla yaşadıklarını anlatan "Lao Tzu" masalı aynı zamanda uşağın Lao Tzu'nun öğretisini Tao Te King (Yol ve Erdem) adlı kitaba döküşünü de hikâye ediyor. İnsanlığın yaşına dair bir soruya cevap aradığını sandığım "Yaşlı Adam" masalı Türk mitolojisinde de yaratılışla ilgisi kurulan kaplumbağa simgesini içeriyor. Masalın hesabına göre iki bin beş yüz yıl olan bu tarih son satır efsanesiyle on bin yıla çıkarılmış. Takip eden masallarda tay-i zaman ve gençleşme hikâyelerine rastlıyoruz. Ölümsüzlük iksirine sahip azizler Hz. Hızır'ı, zaman atlayanlar yedi uyurları hatırlatıyor. Sekiz ölümsüzler sergiledikleri erdemli davranışlar sayesinde ölümsüzlüğe erişiyor. Dschou Kralı Mu, tay-i mekan ile ruhlar alemine varıp maddenin hakikatine ve dünyanın anlamsızlığına erişiyor. Büyücülerden, azizlerden geçilmediğine bakmayın tasavvufu Çin masallarından okuyoruz desek yeridir. Bölümün son masalı olan "İyi Kalpli Büyücü" masalında bir nefs terbiyesi hikâyesi anlatılıyor. Kendisine bahşedilen servetleri defalarca tükettikten sonra parayı hayırlı yolda harcamayı öğrenen bir adamın mürşidi tarafından imtihan edilmesi konu ediliyor. Kendisine yaşatılan hayal âleminde türlü sınavlardan geçen bu adam evlat sevgisi karşısında pes ediyor ve ölümsüzlüğe erişemiyor. Renkli Çin dünyasının manevi âlemindeki yolculuğumuzu tamamlayıp son bölüm olan Doğa ve Hayvan Masalları'na geçiyoruz.
"Çiçek Cüceleri" masalında bir âlimin bahçesindeki ağaçların rüzgârlarla münasebeti bambaşka bir boyuta taşınmış, her biri kişileştirilerek tatlı bir dünya yaratılmış ve bu dünya üzerinden dinleyiciye ağaç, çiçek, doğa sevgisi ve bilgisi aşılanmış. "Karıncalar Kralı" masalının kahramanı küstah karınca kralı, kendi imparatorluğu ve yiyecek zenginliğinden övünçle fakir bir âlim insana üstünlük taslayınca onun gazabına uğruyor ve yuvası âlim tarafından bir çırpıda darmadağın edilip tüm varlığı yok oluyor. Yersiz kıyaslar, dayanaksız özgüven, haddini ve kendini bilmeme durumunu gayet güzel anlatan bu masal çocuk masalları bölümüne de girebilirmiş. "Sarı Nehrin Ruhları" masalı nehir tanrıları üzerine inançları pekiştirme amacıyla anlatılan, küçük ibret hikâyelerinden oluşan bir metin. Diğerlerinin inandığı nehir tanrılarını küçük bir yılandan ibaret görenlerin başlarına gelen felaketler anlatılarak dinleyici bu inancın sağlamlığına ikna edilmeye çalışılıyor. Bu bölümdeki masalların bir âlim üzerinden yürüyor olduğunu ve dinî telkin niteliğinde olduğunu görüyoruz. Alışık olduğumuz fabl tarzından oldukça uzak, aslında ruhanî bir varlığı ve hükümdarlığı simgeleyen ejderha imgesinin hiç eksik olmadığı anlatılar. "Ejderha Prenses" de âlimden alınan hikmetli bilgiye itimat konusun işlendiği bir diğer masal. Bölümdeki diğer birkaç masal bazı efsanevi karakterlerin öykülerinden ibaret. Kimi küçük bir ders de içeriyor ama çoğu, olay ve yer betimliyor, karakter tarihçesi veriyor. "Terk Edilmiş Prenses" masalında, kurtardığı kızla evlendirilmeyi iyiliğe karşılık beklemek olarak gördüğü için onu beğenmesine rağmen kendi iradesiyle bu teklifi reddeden bir adamın daha sonra farkında olmadan tekrar o kızla evlendirilmesi anlatılmış. 'Hak edilmiş iyilik dönüp dolaşıp kişiyi bulur' telkini.
Tokgözlülük, itimat, disiplin, nefs terbiyesi, doğa ve doğaüstü ile barış içinde olma, maddi-manevi dünyaların ayrılmazlığı öğeleriyle bezeli Çin masallarının ilk kitabını memnuniyetle tamamlıyoruz. Kadim bir anlatıya muhatap olduğumuzu hissettiriyor. Seri kitapları arasında derleyici eleğinin en başarılı olduğu kitap diyebiliriz. On üzerinden sekizle zirveye ortak olmayı hak ediyor. "Hayalet Hikâyeleri – Tarihi Efsaneler – Edebi Masallar" alt başlığına sahip ikinci kitabın Çin masallarını bir kademe daha yukarı taşıması sürpriz olmaz.
ÇİN MASALLARI - I
Richard Wilhelm
Çev. Ferda Kütükçüoğlu
Salt Okur Yayınevi
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 08.02.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 23.12.2021 22:41