Düşünmek, Düşlemek Ve Gülümsemek İçin: Şimdi Karş, Edebiyat, Merve YURTSEVER

Düşünmek, Düşlemek Ve Gülümsemek İçin: Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz yazısını ve Merve YURTSEVER yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr

Düşünmek, Düşlemek Ve Gülümsemek İçin: Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz

02.09.2024 09:00 - Merve YURTSEVER
Düşünmek, Düşlemek Ve Gülümsemek İçin: Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz

Okuyalı çok oldu. Anlatmaya yakışacak kelimeleri bulmaksa bir hayli zor. Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz kitabı için okuduğum en eğlenceli kelime dizimi diyebilirim. Hüseyin Kılıç, eserindeki öyküleriyle hüznün de bir tarafı güldürmeli, neşenin sesi kahkahaya dönüşmeli anlayışını oturttu yaşamıma. Öyküdeki beklentimi değiştirdi. O yüzden akışı biraz bozacağım. Sırasıyla bahsetmeyeceğim, en sevdiğimden başlayarak kelimelerim yettiğince anlatacağım. Çok fazla ipucu barındırmayacak sadece hislerimden bahsedeceğim. Gizemini koruyan hallerin yakışacağını düşünüyorum, Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz kitabı için.

Eser, on dört benzersiz öyküden oluşuyor. Öyle lafın gelişi değil. Gerçekten benzersiz. Sıra dışı konuları eğlenceli bir üslupla anlatmayı başarmış yazar. En vurucu öyküsü kitabın ismini taşıyor. Ve ilk olarak ona dair birkaç cümle kurmak istiyor gönlüm. Artık her müşteri temsilcisini aradığımda ve de trafik ışıklarında beklerken aklıma üşüşüyor, bir martıdan dile gelen bu hikâye. Benzer yaşanmışlıkların buluşması... Tesadüf mü? Kader mi? Enerji çekimi mi? Siz ne dersiniz bilmiyorum ama ben kitaba ismini veren öyküyü biraz manidar da buluyorum. Sanki biz okuyuculara öyle öyküler salacağım ki akıl odalarınıza hadi buyurun bundan sonra aynı kefeye oturtun başka öyküleri de geçin bakalım karşıya nasıl geçeceksiniz diyor. Kapağıyla da bunu destekliyor. E haklı aynı lezzeti bulamıyor insan...

"Ben mi kimim? Belki benle de karşılaşan vardır aranızda. Belki biriniz bana bir gün simit atmıştır adalar vapurunun güvertesinden. Ama eğer şu gagamdaki iğnenin sebebi balıkçı aranızdaysa sakın karşıma çıkmasın. Canım çok acıyor onun yüzünden..." (s. 28)

Sosyolojik açıdan toplumumuzun mizah anlayışı batıdan çok farklıdır. Tabii ki kültürel farklar bunu gerektirir. Hüseyin Kılıç, içinde yaşadığı toplumu çok iyi gözlemleyen ve farklı bakış açılarıyla süsleyebilen, ironik göndermeleri kurgusuna yerleştiren bir yazar olduğu için bu kadar akıllarda yer edinen metinler ortaya çıkarıyor. Zira olumsuzu görmeye alışmış çoğunluğun içinde yaşadığımızı düşünürsek insanları zekice güldürebilmek hiç de kolay olmasa gerek.

"Elimdeki kâğıdı çevirince hiç beklemediğim bir şey vardı karşımda: İçerde oturan babamın ölüm ilanı. Hemen salona koştum. Baktım babam ölmemiş, derin bir nefes alıp 'Baba bi gelsene.' dedim." (s. 21)

Yukarıda alıntı yaptığım Ölüm İlanı isimli öyküyü okurken şöyle durup bir düşündüm. Fena fikir değil aslında diye düşünerek gülümsedim. Sevgili kalbimi kırabilecek dostlara ısrarla tavsiye ediyorum. Bu kitabı okumalı ve aydınlanmalılar ki bir gün adlarına ilan görürlerse şaşırmasınlar. Ben değilim suçlu... Aklıma bu fikri sokan bir öykü okudum. Bütün mesele bu...

Kavanoz isimli öykü ise kitabın ilk sırasında yer alıyor. Onu okuyup da okumaya ara vermeniz mümkün değil. İlk öyküsüyle yazar kesinlikle merak uyandırmayı sevdiğini gösteriyor. Hâliyle elden bırakmak mümkün olmuyor. Mardin dosyası nasıl kapandı? Bayburt dosyasında neler var? Gel de düşünme... Düşünüyor, tabii ki ihtimalleri kurguluyorsunuz kendi dünyanızda. Zaten mizahın bir görevi de kişinin sahip olduğu anlam ve kavramlarda değişiklik yapmak değil midir? Duraklıyor ve ardından "Resetlenmek için 000 numaralı bir kavanoza ihtiyacım var sanırım" diyerek devam ediyorsunuz okumaya.

"Fevzi'nin neler düşündüğünü hemen değil birkaç saat sonra Bay Patron'la konuşmasından anlamıştı, her şey bir bilimkurgu filmi gibiydi adeta. Nevzat'ın şahit olduğu sadece Bay Patron'la konuşması değildi. Mesai bittiğinde bütün çalışanlar sırayla gelmiş ve o gün duyduklarını gördüklerini detaylıca anlatmış ve sonra 000 kavonozundan bir kaşık almışlardı. Bunun çalışanların hafızasından o akşamı silmeye yaradığını anlaması da birkaç gününü aldı Nevzat'ın." (s. 15)

Gerçek Üstü Bir Kıyafet devrimi hikâyesini okuyunca kurgunun muhteşemliğine hayran kalıyorsunuz. Kitaptaki öyküler öyle etkili bir dille giriyor ki zihninize kurgu olduğunu bile bile -mesela bir mağazanın vitrinine bakarken- hikâyelerin zihninize sızdığını, hayatınıza girdiğini fark ediyorsunuz.

Huzur Hakkı ismini alan öyküyü okurken hangimiz topluma teslim olmadık ki diye düşünebilirsiniz. İnsan en çok kendi olmak ister ve en çok kendi olamaz ya öyle bir durumda buluyorsunuz kendinizi. Belki de daha önce defalarca bulduğunuz ruhlara bürünüyorsunuz... Bir anımsama, bir ortak his... "Sadece kendim olmak istedim." diyor satırlarında. Mark Twain'in "Mizahın kaynağı acıdır." sözünü hatırlatıyor. Ne kadar basit ama bir o kadar da zor bir istek. Değil mi?

Küçük Kara Sinek öyküsüyle empati yapmalı mıyım, bilemedim. İnsan olmanın özgürlüğüne ve de şükrüne sığındım, düşünmedim.

Sosyolojik açıdan bakıldığında hikâyelerin içinde kültürümüzün yansımalarını çokça görüyoruz. Tüm kitap boyunca yazar bazen kendiyle konuşuyor ve okuru da kendiyle konuşmaya itiyor. Bazen de okuruyla konuşan bir anlatıcı oluyor ve onu da konuşmaya teşvik ediyor. Yazarın tarzıyla içgüdüsel olarak okura geçen bir hâl bu. Belki de en çok ihtiyacımız olan şeydir bu. İnsanın kendiyle konuşması...

Son dönemlerde sıkça rastladığımız, hikâyenin içine başka bir hikâye yerleştirme tekniğini, eserde yer alan Köse Eşref'in Mübarek Sakalı öyküsünde de görüyoruz. Ancak Hüseyin Kılıç farkıyla. Kitap dışında edebiyat dergilerinde de çokça adını gördüğümüz yazarın öykülerinin kesinlikle kendine özgü bir sesi var. Altında imzası olmasa dâhi onun kaleminden dökülen bir metin olduğunu anlayabilirsiniz. Rahatlıkla bunu ancak Hüseyin Kılıç zekâsı öyküleştirebilirdi diyebilirsiniz. Aynı zamanda yazarın kalemi, türlü sorunlarla çevrelendiğimiz hayatta sizi gülümsetecek, nefes aldıracak bir misyona bürünmüş gibi bir hava taşıyor diyebilirim.

"Şimdi size anlatacaklarım Köse Eşref'in... Öhöm öhöm... Size şimdi anlatacaklarım Köse Eşref'in... Öhöm öhöm... Kusura bakmayın, öksürük tuttu. İnanın heyecan olsun diye değil, su içince ferahladım." (s. 77)

Rüya Fabrikası ismini taşıyan son öykü oldukça düşündürücü. Teknoloji çağında hiç de imkânsız gibi gelmiyor aslında kurgusu. Bir takım Freud'sal denemeler İlgi çekici. Ancak kurgudan öte nasıl anlattığı meselesine gelirsek finale yakışan etkide olduğunu söyleyebilirim. Son sayfada "İnsanların bilinçüstünde ve bilinçaltındaki düşüncelerini bu kadar net bir şekilde ekranlara aktarmak ne kadar doğru?" diyor. Buzdağını kurcalamak tehlikeli ve çekici olabilir. Etrafında dolaşmak ise kontrolü elden bırakmamaktır. Yazarlar için daima bilinçaltından fısıldayan ilhamlardan bahsedilir ya Rüyalar Fabrikası'nı okuyunca Hüseyin Kılıç için buzdağının etrafında dolaşmayı bilinçli bir şekilde tercih ediyor diye düşündüm. Belki de eserinin son sözleriyle bu mesajı vermek istemiştir bize. Kim bilir?.. Evet, biz bilemeyiz. Sadece tahmin yürütebiliriz. O yüzden okunmalı. Kimler nasıl mesajlar alır söyleyemem ama okuyacağınız kitaptan heybeniz boş çıkmazsınız diyebilirim.

Hüseyin Kılıç'ın kaleminden daha nice eserler okuyabilmek dileğiyle...

Hüseyin Kılıç

Şimdi Karşıya Geçebilirsiniz

Ketebe Yayınları

124 Sayfa


Yazar: Merve YURTSEVER - Yayın Tarihi: 02.09.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.09.2024 23:14
539

Merve YURTSEVER Hakkında

Merve YURTSEVER

1985 yılının eylül ayında Ankara’da doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimlerini Ankara’da tamamladı. Yerleştiği Gazi üniversitesini yarım bıraktı. 2005 yılında evlenerek Bursa’ya yerleşti. Üç çocuk annesidir.

Yarım bıraktığı üniversite hayatına geri dönerek şu anda İstanbul Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümünde okumaktadır. Aile koçluğu ve öğrenci koçluğu eğitimleri aldı. Aktif olarak birçok aile ve öğrencilerle çalışmaktadır. Küçük oğlunun aldığı özgül öğrenme güçlüğü tanısının ardından disleksi ile tanıştı. Önce kendi çocuğuna, sonra diğer çocuklara ve ailelere yardımcı olabilmek adına disleksi eğitici eğitmenliği eğitimini aldı. Birçok çocuğun tanı almasına ve hayatlarının kolaylaştığına vesile olmak motivasyon kaynağı haline geldi.

Kâğıt rölyef tablolar yapmayı, resim yapmayı, çeşitli el sanatlarıyla uğraşmayı seviyor. Onu tanıyanlar içinde sönmeyen bir öğrenme aşkı olduğunu vurgularlar. En büyük tutkusu ise yazmak. Nadir görebileceğiniz sinirli anlarında bilinir ki o gün bir şeyler yazmamıştır. Yazı hayatına Edebiyat Daima ile başladı. Şu an da çeşitli dergilerde yayınlanmış altmış öykü ve beş kitap tanıtım yazısı bulunmaktadır. 2022 yılı eylül ayı itibariyle Kitap Haber’ in başlattığı okuma hareketinin Bursa koordinatörlüğünü yapmaktadır.

Disleksili çocukların yaşadıkları sıkıntılara yakından şahit olması onu bu çocuklar için daha fazla ne yapabilirim sorusuna götürmüştür. Onların anlaşılabilmeleri, seslerini duyurabilmeleri için gerçek yaşanmış hikâyelerden oluşan Disleksinin Sesi isimli bir kitap çıkarmıştır. Okumak, yeni bilgiler edinmek, her gün bir öncekinden bir adım daha ilerlemeye çabalamak, hedefleri doğrultusunda hayatına yön vermek onu mutlu ediyor. Yeni kitap çalışmaları ise devam etmektedir.   

Yayınlanmış Kitapları

- Kelimelerin Gücü Adına, Evreka Çocuk, 2024
- Disleksinin Sesi, Truva Yayınları, 2022

Merve YURTSEVER ismine kayıtlı 28 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 2 kitap bulunmaktadır.

Twitter Instagram Kitap Satış Sitesi Kitapyurdu.com