Duyguların Alfabesi Var mı?
Değerlendirmeme ilk önce eserin adı ile başlamak istiyorum. Alfabenin ilk harfi, A'yı Fenike yazı sistemine göre öküzün temsil edildiği söylenmektedir. Sözellikte imla hatasının olmadığı ve bu eser ile sözelliğe geri dönme çabası aktarılmakta. Sanders, sözlü kültür üzerinden anlatı üzerine yoğunlaşmakta ve dil üzerine çıkarımlarda bulunmaktadır.
Oyun oynayan insan anlamına gelen humo ludens, insanlığın oyunlar kurarak hayatını ikame ettiği gerçekliğine yaslanır. Dil ve anlatı da bu oyunun bir parçası olabilmektedir. Peki okur yazarlık ne zaman başlar?
Barry Sanders'a göre okuryazarlığın temelleri çok daha erken bir dönemde, anne kucağında atılır. Anneyle iletişim biçimi ilkin emzirmekle mümkün olabilmektedir.
Öküzün A'sı, sözellik ile okuryazarlık arasında doğal bir süreklilik olduğunu ve ancak sağlam sözel köklere sahip insanların gerçek okuryazar olabileceğini savunmakta.
Okuryazarlığın gelişimini alfabenin bulunmasından günümüze kadar mitoloji, teoloji, tıp, eğitim ve edebiyat gibi çok farklı alanlardan verdiği örneklerle sergileyen Barry Sanders, günümüzde okuryazarlığın karşı karşıya olduğu sorunları geniş bir bağlamda ele almaktadır.
Çocuklar evde aileye, özellikle de her an başrolü üstlenmesi zorunlu anneyle aralarındaki bağların gevşemesinden dolayı gerçek sözelliği ve dolayısıyla okuryazarlığı yaşayamadığına dikkat çekilir. Toplumsal doku değişirken sokak çeteleri çarptırılmış yeni bir kabile düzeni kurarak ailenin yerini ne yazık ki almıştır. Okuryazarlığa başkaldıran gençler, yeni fakat farklı bir sözellik sürecine giriyor. Çete gençliğinde okuryazarlığın yarattığı benliğin ayrılmaz birer parçası olan vicdan ve pişmanlık gibi duygular bulunmadığından çok daha kolay suç işleniyor.
Barry Sanders tarafından 1994 yılında yazılan inceleme türündeki Öküzün A'sı, Ayrıntı Yayınları tarafından 1999 yılında Türkçe'ye çevrilerek okura kazandırılmıştır. Eserin "Elektronik Çağda Yazılı Kültürün Çöküşü ve Şiddetin yükselişi" şeklindeki başlığı, içeriği hakkında net fikirler vermektedir. Barry Sanders'in diğer eserlerine bakarsak; insan ve toplum, kültür ve toplum, sosyoloji ve dilbilim alanlarıyla ilgili çalışmalarına ve eserlerine rastlamaktayız.
Sanders, kaleme aldığı dönem ile ilgili önemli tespitleri ve fikirleri açısından değerli bir eseri okura kazandırmıştır
Sözel kültürün ve yazılı kültürün kayboluşu, okuma oranının düşüklüğü, iletişim sorunları, kapitalist sistemin yavaş yavaş insanları kontrol altına alması ve son olarak tüm bu yozlaşmadan, karmaşadan etkilenerek kendilerini sokaklarda harcayan çocuklara dikkatleri çekmektedir. Tam olarak böyle bir dönemde, yaşanan sorunlara, sorunların nedenlerine ve nasıl çözülebileceğine değiniyor Barry Sanders. Bunu çeşitli kültürlerin eserlerinden ve akademik çalışmalardan anekdotlar vererek işlemektedir. Her bir konu somut örneklerle net bir şekilde anlatılmakta. İşlenen konular kimi zaman ağırlaşarak ciddileşmekte ancak yazarın bu konuları literatüre çok fazla girmeden anlaşılır şekilde dile getirmesinin temel nedenini anlam karışıklığını önlemektir.
Okur Yazarlık
"Okuryazarlar, düşüncelerini sözlü kültüre ait insanların asla yapamayacağı bir biçimde ifade edebilme gücüne kavuşurlar. Bu kitabın konusu, okuryazarlıktır. İnsanı son derece güçlü bir bilince taşıyan o gizemli, anlaşılması zor kuvvet." (s.14) Sanders tarafından da belirtildiği gibi, okuryazarlık konusu eserin ağırlığını oluşturarak büyük bir süreci kapsamaktadır.
Sanders, döneminin toplumdaki pek çok sorununa değinmekle birlikte, özellikle okuryazarlığın nasıl gelişeceğini ve bu gelişimden toplumun nasıl etkileneceğini detaylı bir şekilde açıklamakla yetinmez. Okuryazarlığı sihirli dünyalara aralanan bir kapı gibi betimlemektedir. İnsanlar iletişim kurarken; okuryazar olmadan önce sözel iletişimin ses ve hafıza gücünden kaynaklandığına güvenmektedirler. Bu sayede bilgi ve duygu durumuyla oluşan kültür ve değerler sözlü iletişimin denetimindedir. Bu sözellik toplumun tam olarak ortak bilincini oluşturmaktadır. Okuryazarlık ile birlikte, insanlar ortak bilincin gücünü kalıcı halde yazıyla mümkün kılar. Bilgiler artık kalıcı olarak somut malzemeler üzerine yazılarak saklanmaktadır.
Sözellik
Sözellik nedir? Değerler kültürünün hâkim olduğu sözel iletişimi aktarma biçimidir. İnsanların beş duyusunun ikisi aracılığıyla seslerle ve görüntülerle yani somut olanla ilgilendikleri alandaki yaşama biçiminin göstergesidir. İlk insanlardan günümüze okuma ve yazma öğrenmeden önce sözel yaşamaktaydılar. Bu dönemde anne ile iletişim çok daha fazlasıyla önemliydi. Bebekler anneyi gördükçe, dokundukça ve annesinin sesiyle yaşama bağlanarak kendilerini dünyada güvende hissetmektedir. Her yetişkin birey çocukken duygusal yeterliliğini ve sözelliğini annesinin sesiyle kazanmıştır. Çocuk anne asallarıyla yetişkinliğe ulaşır. Yetimhanelerde büyüyerek bunları hiç yaşayamayan çocuklar, ya da daha az ilgi gösterilerek yetişen çocuklar; sözellikten okuryazarlığa geçerken okumadan uzaklaşırlar. Dile, sözelliğe ve okumaya dair ilgi, istek ve sevgileri oluşamamaktadır. Söz konusu uzaklık, insanın ömrü boyunca her yerde karşısına çıkmaktadır. Okuryazar kültürü için geçmek içinse sözellikten ayrılmak gerekmektedir. Çocuk sözellikte bağlı olduğu sesleri birer harf ile bağdaştırmaya çalışmakta. Böylece somut olandan soyut olana geçiş gerçekleşmekte. Bu süreçte okumaya doğru yönlendirilemeyen, sözellikte kalamayıp aynı zamanda okuryazarlığa da tam olarak geçemeyen kişi, dünyayı eksik algılarken bazı şeylerden noksan yaşamaktadır. Okuryazarlığın insana kattığı bilinçten mahrumdur. Öz farkındalık ve sözelliğin getirdiği kültür, duygusal zekâ olarak içselleştirilememiş demektir.
Sosyal Medya Araçları
Dijital medya araçlarıyla yaşam istila altındadır. Ailelerin akşam saatini ayırdıkları televizyon, çocuklar için tehlikelerin en önemlilerinden biri olarak ele almaktadır Sanders. Çocuklar, televizyonun dijital sesi, reklamları ve kurgularıyla büyümektedirler. Eserde bu, bir çeşit "programlanma" olarak vurgulanmaktadır. Uzun uzun ve tekrar tekrar çocuğun bilinçaltına gönderilen sürekli mesajlar, etkileyici olmaktadır. Televizyon programları ister çocuğa hitap etsin ister etmesin bilinçli ya da bilinçsiz olarak özellikle çocukları sözellikten ayırmaktadır.
Televizyonda olmayan ama dilin doğasında olan ses tonu ahengi duyguya dayanmaktadır. Söz, kesilme aracılığıyla taşıdığı duygu değerinin taşınmasına dayanmaktadır. Televizyonlarda bu söz konusu değildir. Programlar duygusuz bir tonda kurallarla ve sınırlarla aynı bilgileri tekrar etmekteler. Hiç değişmeyen ses tonuna maruz kalan çocuklar bu sese duyarsızlaşmakta. Sözelliğin doğallığından uzaklaşmakta. Televizyonda tek yönlü bilgiler, tanıtımlar, reklamlar ve eğlenceler çocukları belirli şeylere yönlendirmektedir. Televizyonda gördüğü şeylerin dışında kalan hayatta; bir durumla karşılaşan çocuk bocalamaktadır. Algılaması değişmektedir. Dijital dünyanın olumsuz etkisi budur.
Çetelere Katılan Çocuklar
Küçük yaşlarda sözellikle büyümeyen, televizyonun yapay verileri ile bilinci programlanan çocuklar, dünyayı ve hatta kendilerini anlamakta sorunlar yaşamaktalar. Aileleri ve toplumun tamamı kısacası yaşam ile bir çatışma içerisindedirler. Sevgisizliğin dayanağı duygusal yoksunlukları ve okuryazarlıktan mahrum olmaları bilinçli olmaya erişemedikleri için benliklerinin farkında değillerdir.
Okuryazarlığın en önemli kazancı insana kendi üzerine düşünme olanağı sunmasıdır. Bu imkânı bulan çocuk insan olduğunu anlayabilmektedir. Kendine dışarıdan bir gözle bakmaya olan bulan insan ise eleştiri becerisini geliştirmektedir. En önemlisi doğruyu yanlıştan ayırmaktadır.
"Oku" emri yerine getirilmediğinde; Okuryazarlık soyut bir kavrayış olarak yetersiz kalacaktır. Sözelliğin duygusal bilinci, bu çocuklarda tamamlanamamaktadır. Bu nedenle çeteye veya bir örgüte mensup çocuklar, kendilerini birer özne olarak görmemektedir. Onlara göre her şey kendi kontrolü dışındadır. Sadece robot gibi uyumludurlar. Öldürmek bile cinayet olarak algılamamaktadırlar. İnsan hayatı ya da o insana bağlı olanların yaşayacakları acı, çete çocuklarının düşüncesinde bile yoktur. Birini öldürmek bilgisayar oyununda tuşa basmak gibi basit bir eylemdir.
Yazarın Önerileri
Toplumda yükselişte olan şiddetin temeli duyarsızlığa alıştırılmış insanlardan kaynaklanmaktadır. Televizyonlar, gazeteler ve diğer medya araçları yoluyla empoze edilen şiddet haberleri insanları hayrete düşürmemektedir. Bu durumun etkilerinden kurtulmanın yolları şu şekildedir: İlk adım ailede başlamaktadır. Aileler çocukları ile kaliteli vakit geçirmelidir. Bu vakitlerde onlarla iletişim kurarken ve sözlü kültürü duygusal anlamda geliştirecek şekilde ilgilenmelidirler. Sonrası okul ortamı ile devam etmektedir. Çocuklara doğrudan dil bilgisi ve sıkıcı gramer verilmemekten kaçınılmalıdır. Dillerin oyuncu, bilmeceli ve eğlenceli tarafları da çocuğa aktarılmalıdır. Özellikle temel eğitimde çocuğun dili sevmesi mutlaka sağlanmalıdır.
Okulda kitaplarla ilgili destekleyici çalışmalar da mutlaka yürütülmelidir. Hem ailelere hem de gençlere şiddet olayları ile ilgili kamuca bir bilinç kazandırılmalıdır. Okuryazarlık oranını artırmakla birlikte henüz çeteye karışmamış ancak karışma tehlikesi olan çocuklar korunmuş olurlar.
Öküzün A'sı
Barry Sanders
Ayrıntı Yayınları
2019
Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 16.08.2023 10:16 - Güncelleme Tarihi: 16.08.2023 10:18