Duyguların Dili Dosyası: Duyguların Kökeni
"Kafan karışmış olabilir, ama duyguların sana asla yalan söyleyemez." Roger Ebert
Kişiliğimizi anlamaya çalışırken duyguları, Eric Jensen ve Liesl McConchie Beyin Temelli Öğrenme adlı eserinde Bireyde Temel Duygular Nelerdir? Sorgusundan yola çıkarak duyguların temelinin iki kökene dayandığını anlamaktayız. Teorilerin ilki; kavramsal eylem duygu teorisidir. İnsanda bulunan ani temel duygular bu teori içerisinde yerini almaktadır. Bu teori insanda ani duygular oluşturarak beynin yapı ve işlevlerini etkileşime geçirmektedir. İnsan beyni yapı ve işlev etkileşimini kullanan yapılandırıcı bir organ olarak rol oynamaktadır. Teorilerinin ikincisi ise; altı ve yedi iç içe geçmiş duyguya sahip olduğumuzu savunmaktadır. Bu iki teorinin dışında öğrenilen duyguların çoğu kişinin yaşadığı coğrafyayla ilişkili olarak gelişim göstermektedir. Kişinin yaşadığı kültür içerisinde evi, okulu, yaşadığı şehri yer almaktadır.
İnsanoğlu duyguların kökeninden yüzde yüz emin olamamaktadır. Sahip olduğumuz birincil duygulardan en az altı temel duygu ya da yedi temel duyguya varılmaktadır. Bunlar arasında; neşe, korku, küçümseme, şaşkınlık, tiksinme, öfke ve üzüntü gibi duygular yer almaktadır. Ayrıca bu temel duygular arasına utanç ve suçluluk duygusunu da ekleyerek dokuz duyguya ulaşılmış oluyor. Bu duyguların hepsi hayatta olmamızın ve hayatta kalmamızın en büyük sağlayıcılarıdır. İnsan duyguları sayesinde sorunları önceden tahmin etme imkânına da sahip olmaktadır. Bu duygular vasıtasıyla kişinin kendini hayata karşı canlı olma imkânı da artmaktadır. Bilin ki; duygular canlıysa siz de canlısınızdır. Düşünüyorum öyleyse varım yerine duygusalım öyleyse canlıyım diyebiliriz.
Yedi temel duyguların hangileri olduğunu biliyor muyuz? Duygular insanlar için her zaman yaşamsal önemde olmuştur. Çünkü duygularımız hem bireysel hem de grup olarak hayatta kamamıza katkı sağlamaktadır. İlk olarak neşe duygusu öncelikle rahatlamamızı sağlamaktadır. Ayrıca neşe duygusu hayatta kalmamız için gerekli olan sağlıklı kararları almamızda önemli rol oynar. Çünkü neşe duygusu insanların sosyal bağlarının oluşmasını sağlamaktadır ve bu bağları güçlendirir. Bu bağlamda neşeli insanların daha sağlıklı olduğu ve daha uzun yaşadığı gözlemlenmektedir.
Temel duygular arasında yer alan korku; tehlike içerisinde olduğumuzun farkına varmak için uyarıcı nitelikte bir his vermektedir. Bu duygu geçişi uyarır ve tepkilerimizi tetikler. Şaşkınlık ise; bireyin sinir sistemini uyararak bir sonraki adımın ne olacağı konusunda yönlendirmektedir. Tiksinti ise; hayatta kalmak için kişiye yararlı olmayan şeylerden uzak kalınması gerektiği hissi vermektedir. Çevredeki insanların ya da bir nesnenin tehlikeli olduğunu ve ondan uzak durulması gerektiğini gösteren uyarı niteliğinde bir duygudur.
Öfke duygusu ihtiyaçlardan birinin karşılanmaması durumunda ortaya çıkmaktadır. Mesela; aşk, güven, kabullenme gibi duyguların karşılık bulmaması durumunda kendini göstermektedir. Öfke, kişiyi içerisinde bulunduğu durumu değerlendirmeye ve düzeltmeye iter. Üzüntü ise kayıplarla beraber ortaya çıkan bir duygu durumudur. Bizi üzen durumlar, hayal kırıklığına uğramak ve elimizden bir şeyin alınması çaresizlik gibi. Bu hüzün durumu ilişkide olduğumuz kişilere karşı zaman zaman uyarı niteliğinde kendini hissettirmektedir. Bu duygu durumu bizi bir şeyler yapmaya iter ve bu durumdan kurtulmamız için uyarmaktadır.
Bahsi edilen bu temel duygular tüm kültürlerde aynı olmakla birlikte; hangi toplumda olursak olalım duyguları görmemek ya da anlamamak gibi bir durum mümkün değildir. Bizi insan yapan en önemli şeyin duygular olduğu unutulmaktadır. Duyguları görmeli ve bunları kabul etmeliyiz. Duygular içerisinde olduğunu bilerek bu durumun üzerine eğilim göstermelidir.
Minnettar olma, şefkat, empati ve nezaket gibi duygularla ya tanışmamış olanlar ya da çok az içe içe olanlar başkalarıyla etkileşim halinde iken bu duyguları öğrenir ve geliştirebilir. Duygusal durumunu görmezden gelenler, zorluklarla bir arzuyu tatmin etmek için yıkıcı davranışlarda bulunduğunda yeni zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Endişeyi, hayal kırıklığını ve öfkeyi sihirli bir değnekle ortadan kaldırmak mümkün değildir. Benzer şekilde neşe, heyecan ve güven duygusunu aşılamak için de sihirli bir değnek bulmak bir o kadar zordur.
Duygular, fiziksel bağlantılı ve genellikle birkaç dakikadan fazla uzun sürmemektedir. Ancak duygularımız uyanık olduğumuz saatlerin neredeyse yüzde doksanını oluşturmaktaymış. Ayrıca duygular, tutumların, algıların, duyumların ve inançların bir göstergesi olarak öğrenilen ya da öğretilen zihin ve beden tepkisi olmaktadır. Bu durumun örnekleri arasında endişe, beklenti, hayal kırıklığı ve iyimserlik yer alıyor. Bu duygular, bedenin işleyişinde ve nefes alma hızında kısa bir değişikliğe neden oluyormuş.
Ruh hali zihin ve beden yapısını önemli ölçüde etkilemekte. Temel duygular her kişi üzerinde kendini farklı belirtiler şeklinde gösteriyormuş. Bir durum yalnızca birkaç dakika sürerken, ruh halleri saatlerce ya da günlerce sürebiliyormuş. Yaşanılan durumlar o andaki ruh halini tetikleyebilir ve güçlenmesine neden olabilir. Beden ve beyin çok sık yaşanılan ruh hallerini tanıyarak onlara karşı kendini korumaya almaktadır ve risklerin üstesinden gelmeye çalışabilmektedir.
Her bir duygu durumu yaşamın tüm alanlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Duygular, ruh halimizi ve davranışlarımızı etkiler ve nihayetinde yaşamımızı etkiler. Bu nedenle olumsuz bir durumun kontrolünü sağlamak oldukça zorlaşır. O anki durumu değiştirmek ruh halini değiştirmekten daha kolaydır. Durumumuzu değiştirmek için yüz ifademizi ya da duruşumuzu değiştirerek bunun üstesinden gelebildiğimizi biliyor muydunuz? Ancak ruh halini değiştirmek böyle kolay olmasa da daha fazla çaba gösterildiğinde değişmesini sağlayabilmekteyiz. Tabi duygularımızın dilini seçtiğimiz kelimelere daha dikkat ederek kendimizi ve duygularımızı yeniden inşa edebiliriz.
Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 23.05.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 15.05.2024 22:16