Düzene Uygun Kafalar Nasıl Oluşturulur?
Hilal BAŞAK yazdı...
İnsanoğlu istese de istemese de hayatında hep bir şeylerin parçası olur. Parçası olduğumuz gruplar, ortamlar ve yapılardan bazı özellikler kaparız. Zamanla orası gibi düşünmeye, yaşamaya ve iş yapmaya başlarız. Router'in kitabını gördüğümde aklıma gelenlerdi bunlar. Düzene Uygun Kafalar Nasıl Oluşturulur şeklinde çarpıcı bir başlığın yanı sıra bir de fabrikaya girer gibi okula giden minik ve birbirinden farklı çocukların okuldan çıktıklarında aynı tip ürün misali imal edilmiş görüntülerini görmek kitaba karşı içimde fazlasıyla merak uyandırmıştı. "Okulda insanlar imal edilir" diyor Rauther ve devam ediyor: "Bu insan yapma sürecine de eğitim denir. İnsan yapma aracı bilgidir." (s.9)
Bilhassa pozitivist bir dönemde yaşamamız sebebiyle her şeyin bilgi ile değerlendirildiğine şahit oluyoruz. Aklı merkeze alan sistemlerin hesap edemediği noktalar hayatımızın pek çok yönünü etkiliyor. Rauther bu yönlerden en kritik olanına: Eğitime değiniyor.
Kısa kısa on yedi bölümden oluşan kitap aynı zamanda muhtevasında manalı çizimler barındırıyor. Rauther ilk olarak insanın hayat hikâyesinin imal edilişinden bahsediyor. Ve bu kuruma okul adını veriyor. İlerleyen süreçlerde insana yön veren bilginin planlanmış olmasının insanın özgür olduğunu düşünmesi noktasında en büyük adımlardan biri olduğunu açıklayan yazar; davranışlarımızın sonuçlarını beğenme oranımızın o davranışın kendi irademiz kaynaklı olduğuna inandığımızda büyüdüğünü; başkalarının iradesinden kaynaklı olduğuna inanırsak da küçüldüğünü ifade ediyor. Yani bizlere empoze edilen bilgiler ne kadar bizim düşüncemizmiş gibi empoze edilirse bilgiyi benimseme oranımız da o kadar artıyor.
Kitapta eleştirilen bir diğer nokta eğitim sistemimizin neden sonuç şeklinde sorgulanamıyor oluşudur. Hepimizin "Bu bilgiyi öğreniyorum ama ne işime yarayacak?" diye düşündüğümüz zamanlar olmuştur. Ancak bu soru cevapsız kalan yüzlerce sorunun arasında yerini almaktan başka bir işe yaramamıştır.
Eğitim sisteminin insandan uzaklaşıyor oluşu da olumsuz noktalardan biridir. Kitapta da bu durum: Okullarımızda ders konuları insandan uzaklaştıkça, daha kesin ve açık oluyor. Konular bizim için ne kadar yararlıysa o kadar anlaşılmaz oluyor." (s.25) cümleleriyle ifade ediliyor. İnsana ve hayata temas edemeyen konular teorik bir bakış açışı kazandırmaktan başka işimize yaramıyor.
Bu zamanda anlam veremediğimiz başlıca bir diğer problem ise sistemin ezberi dayatıyor olmasıdır. Salt ezber yapmakla yükümlü olan öğrenci istese de o bilginin tadını çıkartamaz çünkü yapması gereken ezber onu daima baskılar. Şimdi eğitim sistemi içerisinde ezberletilen sayfalarca formüllerin yanı sıra bizlere hiçbir faydası dokumayacak olan tarihlerin sınavdan sonra unutuluyor oluşu bunun en acı örneklerinden birisidir. "Kurbanlık koyun yetiştirmek, bu koyunlar ezbere şiir de okusalar, asla bir kültürel başarı değildir." (s.35)
Rauther eserde genel hatlarıyla üst aklı görmemizi ve resme kuş bakışı bakmamızı sağlamaya çalışıyor. Böyle olduğu takdirde ders programını ve dersin içeriğini sorgulayan ve ufku geniş bireylerin oluşmaya başlayacağını düşünüyor. Burada şunu belirtmekte fayda var öğrenci tüketici yapısıyla kendine sunulan her bilgiyi sorgularsa bu durum ilme karşı ciddiyetsizliğin oluşmasına sebebiyet verir. Dolayısıyla öğrencinin sorgulayacağı ve duracağı yeri iyi bilmesi gerekmektedir. Kitapta tamamen eleştirel bakış açısı aşılanmaya çalışılsa da kitabın yazıldığı yılların 1970'ler olması ve ülkenin farklı oluşu da göz önünde bulundurulmalıdır.
Ekonominin öğretmenlere ve öğrencilere yeterince öğretilmemiş olmasına değinen yazar bunun kasıtlı bir durum olduğunu ifade ediyor. Önlem olarak, özetle:
- Bültenlere bakmak (günceli takip etmek ve piyasadan haberdar olmak)
- Çıkarlarımızı göz önünde bulundurmak
- Soru sormak
- Kanılardan bilgi ile kurtulmak maddelerini sunuyor.
Rauther bu bölümü şu cümleler ile özetliyor: "İnsanların çoğu, düşüncelerinin kafalarının içinden çıktığını sanırlar. Oysa düşüncelerin dışarıdan içeriye girdiklerini bilmezler." (s.47) Bu cümle kitabın başlığıyla da paralellik arz etmektedir. Kapitalist, pozitivist, materyalist vb. düzenlere adam yetiştirmek bir diğer değişle "Düzene Uygun Kafa Oluşturmak," işte böyle mümkündür.
Kitabın içerisinde siyasi, ekonomik, politik ve hatta psikolojik pek çok nokta da yer alıyor. Konular zamanın olayları örnek verilerek açıklanıyor. Elimizdeki küçük hacimli eserin edebiyat eleştirisi olduğu kadar ekonomi eleştirisi olduğunu da göz önünde bulundurmalıyız.
Son bölümde yazar önceki bölümlerde açıkladığı sebepleri maddeler halinde toplamaya çalışıyor. Bu bölümde kitabın yazılış amacını da ortaya konuyor: Birbiriyle çelişen iki gerçek ile karşı karşıya kalıyoruz: "Eğitim planlayıcıları bir taraftan iyi yaşam uzmanıdırlar, diğer taraftan bizleri kötü yaşamımıza neden olan bilgilerle donatıyorlar. Hayatımızı çizenler şimdiye dek bu çelişkiyi asla açıklayamadılar." (s.64) Kitap bu çelişkiyi açıklamak için kaleme alınmıştır.
Bizler bu zamanda bariz eğitim sıkıntısı çektiğimizin farkındayız. Ancak sıkıntı o kadar büyük ve ve o denli fazla ki sorunu nereden düzelteceğimizi bilememekteyiz. Okullara ve eğitim sistemine karşı körü körüne bir nefret ne kadar yanlışsa körü körüne bağlılık da o kadar yanlış olacaktır. Yapmamız gereken eğitim sistemini iyi okuyup analiz etmek ve düzeltebildiğimiz noktalarına el atmaya çalışmak olmalıdır. Aksi takdirde kendi ülkesinin eğitim sistemine sövüp o sistemden eğitim alan milyonlardan farkımız kalmayacaktır.
Kaynakça:
Rauther A. E. (2020) Düzene Uygun Kafalar Naısl Oluşturulur?, Kaldıraç Yayınları,
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 24.04.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 16.04.2023 23:47