Edebî Haz Ağacına Tüneyen Baron; Calvino
İlk okumaları aşmış, popüler ya da klasik nitelikli eserlere göz değdirip en azından on beş yaşına gelmiş ve bu süreçte edebiyata ilgisi günden güne artmış her genç için gerçek edebiyatla tanışma, onu iliklerine kadar hisstme fırsatı olabileceğini düşündüğüm bir eserin etkisindeyim. Bu etki üzerimdeyken Italo Calvino'nun "Ağaca Tüneyen Baron" adlı romanından mümkün olduğunca detaylıca bahsetmek istiyorum. Kitap değerlendirmelerimizi takip edenler fark etmiştir ki her eseri geniş bir özetle ele almaz, hikâyeye ana hatlarıyla değindikten sonra metnin ve çizimlerin yapısından, dilinden, sonra da kitabın somut özelliklerinden bahsederiz. Ancak söz konusu eser bir başyapıt seviyesinde olduğunda, hakkını verememek kaygısı beni hikâyeye mümkün olduğunca yoğunlaşmaya zorluyor. Dolayısıyla hikâyeden ağzınıza parmak parmak bal çaldıktan sonra diğer irdelemelere geçeceğim.
Cosimo'nun Hikâyesi
Baron bir baba, "general" lakaplı bir anne ve sadistmeşrep rahibe bir ablayla aynı aileyi paylaşan, bunlar yetmiyormuş gibi bir de ihtiyar bir rahibin öğretmenliğine ve çiftlik yöneticisi Şövalye Avukat'ın işgüzarlıklarına maruz kalan iki küçük çocuk, Cosimo ve kardeşi Biagio, isyan edilecek bir hayat yaşamaktadırlar. Cosimo, sofradan kovulduğu bir gün bahçelerindeki pırnal (meşe) ağacına tırmanır ve bir daha inmeyeceğini söyleyerek asil bir isyana kalkışır. İşin garibi ve hikâyenin temeli de budur ki Cosimo ömrünün sonuna kadar sözünü tutar.
Hikâyenin Cosimo ağaca çıkana kadarki başlangıç bölümü, çocukların içinde bulunduğu can sıkıcı durumları tüm detaylarıyla ve oldukça iç gıcıklayacı şekilde veriyor. Bireylerin huylarına dair olumsuz tahliller, ablanın mide bulandıran yemekleri, ebeveynlerin acımasız cezaları, çevredeki asaletin yapmacıklığı gibi unsurlar can sıkıcılığın onulmaz parçalarını oluşturuyor. Bu şeffaf ve ağdalı dil okuru isyanın içine çekmek üzere kurulmuş ve şüphesiz, amacına ulaşıyor. Devam eden bölümlerde, ağaçlardan oluşan yeni dünyasını keşfetmeye başlayan Cosimo'nun, önce komşu ve hasım çiftliğin kızı Viola ile, sonra da meyve hırsızlarıyla ilişkilerine tanıklık ediyoruz. Kahramanın yaşamaya başladığı yerüstü dünya yavaş yavaş kuruluyor. Hikâyenin fizikî dünyası genişlerken düşün dünyasında da Viola'yla, ona Fettan Hanım ismini takmış olan meyve hırsızı çocuklar arasında bir çatışma başlıyor. Viola'dan hoşlanan ama aynı anda hırsız çetesiyle de kaynaşmaya çalışan Cosimo ilk ikilemini yaşıyor. Vahşi bir kediyle dallar üzerinde yaşadığı kapışmanın sonunda da ilk zaferini, "acılı zafer" hissi ile tadıyor ve böylece ilk ciddi sınavında ağaçtan inmeme iradesini pekiştirmiş oluyor. Ama Viola'nın yatılı okula gönderilerek dünyasından uzaklaştırılmasına engel olamıyor. Yaban hayatına iyiden iyiye nüfuz ederken ailesinden ve gündelik gereksinimlerinden de kopmayan Cosimo, ağaçlardan inmeden suya, süte ve yumurtaya ulaşmanın, avlanmanın ve tuvalet ihtiyacını gidermenin yollarını buluyor, Viola'nın çiftlikte unutulan köpeğiyle dostluk kuruyor. Amcası olduğundan şüphelendiği Şövalye Avukat Eneo Silvio ile bir süre işbirliği yapıyor. Ancak bu tuhaf ve tutarsız kişilik Cosimo için, insanlardan soyutlanmanın olumsuz sonuçlarını gösteren bir örnek olmaktan öteye gidemiyor.
Çerçeve metin, Cosimo'nun farklı yaşamından kesitler sunan bölümlerle ilerliyor. Bu bölümlerin odağındaki olaylar kendi içinde veya takip eden bir iki bölüm içinde sonlandığı için bir olay örgüsü oluşturmuyor; bir yaşantının kimi zaman birbirine bağlı ama kimi zaman da bağımsız kısa parçaları şeklinde anlatılıyor. Bölümlerden birinde Cosimo'nun meşhur haydut Gian dei Brughi ile karşılaşması, birlikte kitaplar okumaları, kitaplara kapılıp haydutluğu bırakan Brughi'nin, okuduğu kitaplardan birinin kahramanıyla aynı kaderi paylaşıp asılarak idam edilmesi seyriyle ilerleyen ve bütün bu süreçte Cosimo'nun ona yoldaşlık ettiği dokunaklı bir hikâye var. Bu hikâye Cosimo'nun sonraki hayatına yön veriyor ve biz de yazarın niyetini yavaş yavaş sezmeye başlıyoruz. Kitaplara olan ilgisi artan, öğrendikleriyle öğretmeni olan rahibi de etkisi altına almayı başaran Cosimo, Avrupa aydınlanmasına dair fikirlerden haberdar ettiği öğretmeninin hapse atılmasına sebep olsa da kitaplardan bahçecilikle ilgili edindiği bilgileri kullanarak çalışmaya ve para kazanmaya başlıyor. Ağaç budamadaki becerisi ile çevre çiftliklerin aranan adamı oluyor ve hayattındaki önemli bir aşamayı daha bu şekilde kotarırken ağaçları, yani kendisinin yaşam alanı olan dallar dünyasını ihtiyacınca şekillendirme şansını da yakalıyor. Takip eden bölümde yaşadığı küçük çaplı bir tecrübeden sonra büyük orman yangınlarına karşı geliştirdiği tedbirler ve oluşturduğu örgüte liderlik edişiyle öne çıkan Cosimo'nun birey ile toplum arasındaki farklara vakıf oluşuna şahit oluyoruz. Bu liderliği vesilesiyle babasıyla bir karşılaşma yaşıyor Cosimo. Babası ona zaten doğuştan bir baron olarak topluma liderlik edebileceğini hatırlatınca Cosimo daha makbul olan liderliğini şu cümleyle tanımlıyor:
"Başkalarından daha çok fikrim varsa, başkalarına fikir veririm, eğer kabul ederlerse tabii; ben yönetmekten bunu anlarım." (s.128)
Şövalye Avukat Enea Silvio amcanın ölümüyle ilgili bölüm menfaatperestlik ve ihanet temalarını ve bu durum karşısında Cosimo'nun yaşadığı açmazı işliyor. Hikâyenin başından beri Türkler ve müslümanlarla olan geçmişine değinilen, onlara benzeyen kılığıyla betimlenen bu karakter, sonunda onlarla işbirliği içerisinde olduğu ortaya çıkınca, her ne kadar kendince haklı sebepleri varmış gibi görünse de, hazin ve kaçınılmaz sonu yaşıyor, beklenmedik bir şekilde hikâyeden ayrılıyor. Yazar, hikâyenin dönemiyle ve o dönem Avrupa'sının Türklere bakışıyla ilgili tüm ipuçlarını bu karakter üzerinden aktarmış. Cosimo'nun bu karakterin ölümüne dair farklı zamanlarda farklı hikâyeler anlatması, kardeşi Biagio'nun bu hikâyelerdeki boşluklardan ve çelişkilerden bahsetmesi, yazarın anlatıcı üzerinden ana karaktere dair değerlendirmeler yaparak güvenilir anlatıcı konumuna geçmek istediğini gösteriyor. Bu sayede yazar, Cosimo'ya hak verdiği ya da vermediği durumlara dair daha nesnel yaklaşımlarda bulunma imkânına kavuşuyor. Amcanın ölümünden sonra baron babanın da ölümüyle Cosimo artık ağaçlarda yaşayan yeni baron olarak karşımızda. Ancak anlatıcımızın güvenilir konumundan bakılırsa Cosimo artık güvenilmez bir anlatıcı, çünkü serüvenlerine bolca abartı, uyduru kaydırı katmaya başlıyor. Toplumdan ayrışmayla delirme arasındaki bağın ilk ipuçları bu bölümde veriliyor.
Cosimo bir başka bölümde daha yere inmekle imtihan ediliyor. Kral III. Carlos'la sürtüşüp İspanya'dan sürülen bir grup İspanyolun, Olivabassa topraklarına ayak basmaları yasak olduğu için mecburen ağaçlara çıkmak zorunda kaldığını öğrenen Cosimo, benzer bir kaderi paylaştığı bu insanları görmek ister ve oraya gider. Orada grubun liderinin kızına aşık olur ve evlenmeyi düşünür. Ancak o bunları düşünürken İspanyollar için af çıkar ve hepsi birden memleketlerine geri dönmek üzere yere inerler. Cosimo yine inmeyecektir! Yazarın bu bölümde Cosimo'yu "Voltaire'ci" olarak yaftalaması ve onun ağzından "Ben sizden önce çıktım buralara beyler ve sizden sonra da kalacağım." (s.160) cümlesini sarfetmesi metnin temel bir göndergesini iyice açık ediyor: Cosimo Avrupa aydınlanmasını, yaklaşmakta olan ihtilâli temsil etmektedir. Siyasi çekişmelerin üzerinde bir bilincin, yolundan dönmeyecek bir inancın, bir davanın simgesidir ve bu dava dünyevi arzuların gerçekten üzerinde tutulmaktadır. Cosimo'nun malıyla mülküyle ilgili işleri kardeşine devredişi bu olguyu pekiştirir. Hasta annesini gözden çıkarmaması, ona elinden geldiğince yardım etmeye devam etmesi ise yeni davanın geçmişle olan inkâr edilemez bağına tekabül etmektedir.
Eserin son çeyreğinde Fransız İhtilâli ve sonrasındaki Napolyon dönemine dair, Cosimo ile Napolyon'un karşılaşmasını da içeren bazı detayları buluyoruz. Fransız Devrim Savaşları'nda, ormanda uyuşukluğa kapılan bir Fransız müfrezesini, askerlere pire atarak harekete geçiren ve onlara destek veren "yurttaş" Cosimo Napolyon tarafından ziyaret edilir. Cosimo ile Napolyon arasında tarihî meşhur bir diyaloğun zıttı sahnelenir. Büyük İskender'in "Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?" sorusuna "Gölge etme başka ihsan istemem." diyen Diyojen'i hatırlatan bu sahnede roller değişir; Cosimo Napolyon'a aynı soruyu sorar ve o da Cosimo'dan, gözüne giren güneşi kesecek şekilde kendisine gölge etmesini ister. Yazar, ihtilâl büyüsünü bozan Napolyon'a bu ironiyi kullanarak büyük bir ustalıkla sitem etmiş, aynı anda Cosimo'nun topluma değil de orduya dayanan bu hakimiyet karşısındaki çaresizliğine de hayıflanmıştır. Eserin sonunda ihtiyarlıkla birlikte deliliğe de düşmekte olan Cosimo, aklının son demleriyle yine halkın dertlerine çare olabilmekte, kiminlerinden alay kimilerinden saygı görmekte ve yavaş yavaş sahneden çekilmektedir.
Calvino'nun Başarısı
Ağaca Tüneyen Baron üst ve alt kurmacasıyla, diliyle, duygusuyla "vay be!" dedirten bir eser. On iki yaşında çıktığı ağaçlardan bir daha yere inmeyen bir delinin gökyüzünde kaybolarak sonlanan gerçeküstü hayatını baştan sona, tüm ayrıntılarıyla, ama dünyanın gerçekliğinden de kopmadan anlatmayı başarıyor. Gerçeküstüyle gerçeğin böylesine kaynaştığı pek az esere rastlanabilir.
Cosimo'nun hikâyesini kardeşi Biagio'nun anlatısından dinliyoruz. Yani yazar, olayların içinde olan ama hikâyemizin baş kahramanı olmayan bir anlatıcı seçmiş. Olayları dışarıdan bir gözle, tanrı anlatıcı gözüyle de anlatmıyor. Cosimo'nun tarafında olan, onu karizmatik bulan ve fakat yeri geldiğinde zaaflarını da görebilen bu anlatıcı metni samimi kılıyor.
Eserin ilk çeyreğinde, aslında her biri müstakil cümleler olmasına rağmen virgüllerle veya noktalı virgüllerle birbirine bağlanmış cümlelerden kurulu uzun pasajlar bulunuyor. Bu tip tek veya iki uzun cümleden ibaret çok sayıda paragraf var. Bazen üst üste iki noktalar ile seri şekilde bağlanmış cümlelere dahi rastlayabiliyoruz. Bu yapı zaman zaman yorucu/sıkıcı olabiliyor ama bazı bölümlerde de bağlamı koruma amacına hizmet ediyor. Bir tarz olarak benimsenmiş. Son bölümde de rastladığımız benzer pasajlar neyse ki ortadaki iki çeyrekte seyreliyor ve böylece aykırı bir tekdüzeliğe dönüşmüyor. Yazar, anlatıcının işini kolaylaştıran parantezlerden de sıkça faydalanmış. Çevirmen editör Filiz Özdem ünlem cümlelerini orijinal hâlleri ve hemen yanında Türkçe yinelemeleri olacak şekilde vermeyi tercih etmiş, böylelikle eserin orijinini canlı tutmuş.
"Au secours! Au Secours! Yetişin! Yetişin!" (s.78)
Calvino'nun dili kullanımı, etkileyici bir bestenin ruha akışı gibi. İspanya, Portekiz, İtalya menşeili eserleri içine kattığım Akdeniz edebiyatının beni yakalayan tarafının bu duygu yükü olduğunu düşünmüşümdür.
"Alçaklık etmiştim, böylece ağabeyim kendini daha da yalnız hissetti, gidişinde bana karşı da bir protesto vardı, onu düş kırıklığına uğratmıştım; ama henüz sekiz yaşındaydım, irade gücümü, o yaşta olabilecek irade gücümü, ağabeyimin bütün hayatını belirleyecek insanüstü direnmeyle karşılaştırmak neye yarar?" (s.15)
"'Dikkat! Düşecek zavallı!' diye bağırdı, bizi top atışı altında gönüllü seyredecek ama her oyunumuzda kahrolan annemiz." (s.18)
Tarihî Kurguları Okumanın Zorluğu
Belki de "zorluğu" ifadesi yerine, bu okumaların faydasını vurgulayan "zorlayıcılığı" ifadesini tercih etmeliyiz. Zira Fransız İhtilâline zemin hazırlayan 18. yüzyılın bir özetini bize sunan bu eseri okumadan önce veya okurken yeri geldikçe, dönemle, bahsi geçen olay ve şahıslarla ilgili küçük araştırmalar yapmak belki okumamızı bölecek ve uzatacak ama büyük fayda sağlayacaktır. Bir tarih dersinde ezber metoduyla öğrene(meye)bileceğiniz süreçleri, içine keyifle girdiğiniz hikâyenin parçaları olarak zihninizde birleştirmeniz çok daha kolay olur. Bu küçük araştırmaları yapmamanız hâlinde pek bir anlamı olmayacak olan metin, internetin imkânlarını kullanarak yapacağınız birkaç dakikalık yan okumalarla değerli bir birikime dönüşecektir.
Eserin aslında bir yetişkin romanı olduğunu, çocuklar için değil ama başta da belirttiğim gibi yetkin genç okurlar için yeniden yapılandırıldığını tekrar vurgulamakta fayda var. Bazı değerlendirmelerde bu eserin çocuklar için yeniden düzenlendiği yazılmış ancak 15 altı yaş grubu ve 15 üstü olsa dahi henüz derin okumalara hazır olmayanlar için bir hayli ağır olur. Metin 26 bölümden oluşuyor ve bölümlere serpiştirilmiş birer tam sayfalık çizimler metne eşlik ediyor. Çizimler yazarın çağdaşı olan İtalyan sanatçı Maria Enrica Agostinelli'ye ait. Hem yazar hem çizer çocuk kitapları konusunda dolgun deneyime sahipler. Roman, öykü ve makaleleriyle dünya edebiyatında saygın bir yer edinmiş olan Italo Calvino'nun Türkçeye çevrilen kırktan fazla eserinin çoğunu bu seviyenin biraz daha altındaki çocuk kitapları oluşturuyor. İlerleyen süreçte bu kitapları da incelemeyi umuyoruz.
Ağaca Tüneyen Baron
Italo Calvino
Yapı Kredi Yayınları
2022 Mart
220 sayfa
Yazar: A. Erkan AKAY - Yayın Tarihi: 20.03.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 27.02.2023 23:35