Edebiyat Raporu 1 : Son Çıkan Edebiyat Eserleri (Kasım, 2021)
Her ne kadar ülkemizde kitap okunmuyor diye eleştiriler dönem dönem haklı şekilde yükselse bile yayıncılık konusunda velud olduğu ve sürekli yeni kitapların çıktığını ve bunların takibinin bile ayrı bir yetenek gerektiği gerçeği inkar edilemez.
Kitaphaber.com.tr olarak yeni yayımlanan veya yeni baskıları çıkan TÜM kitapların takip etme imkanımız yok. Bunun yerine 2021 yılı kasım ayında gözümüze takılan kitapları sizler için babil.com sitesinden derledik.
Umarız okunmaya değer kitapları seçmeyi başarmışızdır.
Sıralama çoğunlukla rastgele olup hiçbir mantığı bulunmamaktadır.
Görseller babil.com sitesinden alınmıştır.
Kehribar Geçidi / Nazan Bekiroğlu / Timaş Yayınları
Kusurlu bir sikke elden ele, keseden keseye geçerek bütün Roma'yı nasıl dolaşır?
Hikâyeyi hikâyeye, yolu yolcuya, rüyayı rüyete, yedi kişiyi erdemli bir köpeğe nasıl bağlar?
Gölgelerin mağarasına dönen haberci her defasında niye taşlanır?
Kehribar Geçidi, MS 300'lü yıllarda İmparator Diocletianus Roma'sında bu sorulara cevap arıyor.
Okuyucularını Forum'un, Colosseum'un, Senato'nun, Tiber ırmağının, Şifa Tapınağı'nın, sonradan kaybedilmiş veya hiç edinilmemiş özgürlüklerin, hitabetin, yazmaların, lâhitlerin, şifalı otların, kurtların kuşların, dağların, en dehşetli dövüşlerin, toga picta'nın ve dikenli deniz salyangozlarının arasında uzun bir yolculuğa davet ediyor.
Berrak fakat derin dili, karakterlerinin canlılığı, olaylarının sürükleyiciliği, dönemsel detaylarının zenginliği, can yakıcı meselelerinin her daim geçerliliği ile tarihin özel bir noktasından çekip çıkarılmış olsa da evrensel insanlık hallerine dair söyleyecek sözü olan destansı bir başyapıt. Sekiz yıllık bir emeğin sonucu.
"Sanki ölmüşüz de bu dünyadaki günlerimizi anarak konuşuyoruz seninle. Sanki bu dünyadaki yaşamımız bitmiş de biri, bütün dertlerimize dönüp şöyle bir bakalım diye omuzumuzu okşar gibi. Bitti artık, geçti, der gibi.''
Dune / Frank Herbert / İthaki Yayınları
Dune adıyla bilinen Arrakis gezegeni, evrende baharat adı verilen uyuşturucu maddenin çıkarıldığı tek gezegendi. Bir çöl gezegeni olan Dune'u, Padişah İmparator'un isteği üzerine Harkonnen Hanedanı yerine Atreides Hanedanı'nın yönetmeye başlayacak olması ise tüm değişimlerin miladıydı.
Baharatın sağladığı geleceği görme gücüne herkesten daha çok ihtiyaç duyan Uzay Loncası'nın sözünden çıkamayan Padişah'ın, güç delisi Harkonnenların ve öngörü gücüne rağmen Lonca'nın bile gelişini fark edemediği bir değişken vardı: Atreides Hanedanı'nın genç varisi Paul Atreides.
O, hem yıllardır beklenen kurtarıcıydı hem de yapılan tüm planların düğüm olduğu yegâne insan. Uzun yıllar üzerinde çalışılan genetik deneylerin sonucu da olabilirdi, Fremen denen çöl kavminin mesihi de.
Topraktan Dönenler / Ray Bradbury / İthaki Yayınları
Fahrenheit 451, Mars Yıllıkları ve Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana gibi kitaplarıyla spekülatif kurgunun her alanında ölümsüz klasiklere imza atan Ray Bradbury'nin 2001'de yayımlanan eseri Topraktan Dönenler, kısa öykülerin bir araya getirilmesiyle inşa edilmiş bir korku romanı. Bradbury, Sonbahar Ülkesi'yle de akraba metinlere ev sahipliği yapan bu kitabında, ruhumuzu donduran öyküleri kendine has sıcaklığıyla kaleme almaya devam ediyor.
Önce "Ev" vardı, ardından asil kedi Anuba geldi. Onu, başka zihinlere, başka bedenlere yolculuk yapabilen Cecy izledi. Sonra bir örümcek ve bir fare. Ve elbette, o evdeki Aile üyelerine hiç benzemeyen, ölüm soluyan hortlak ahalisinin ortasına yaşam dolu bir aziz gibi düşen Timothy... Ardından anlaşıldı ki dünya değişiyordu, ölüm ve korkularla kurulan ilişkiler sarsılıyordu. Ölümsüz varlıkların bu hayattaki yeri neresi olmalıydı?
Topraktan geldi insan, peki toprağa döndü mü?
Uzak Yarın / Leigh Brackett / İthaki Yayınları
"Babam Bana Öyle Bir Yerin Olmadığını Söylemişti. Bartorstown'un Sadece Bir Fikir Olduğunu Söylemişti."
Ray Bradbury'nin akıl hocası, Star Wars Bölüm V gibi klasikleşen birçok filmin senaristi, 1940'lar Amerika'sında kadınlara reva görülen hayatın çok ötesine geçerek hem Hollywood'da hem de bilimkurgu dünyasında adını kanıtlamaya çalışan Leigh Brackett, döneminin en cesur kalemlerinden. Uzak Yarın ise tasvir ettiği Amerikan pastoral kıyametiyle döneminin ruh hâlini ve nükleer korkusunu sayfalarında dolu dolu hissettiren bir kitap.
Tüm dünyayı mahveden ve şehirleri yerle bir eden Yıkım'ın ardından insanlar iki nesildir toparlanmaya çalışmakta, savaştan aldıkları derslerle dindar bir hayat sürmektedirler. Teknoloji, özellikle de insanın kendi zanaatıyla üretemeyeceği teknoloji hem dinen hem de kanunen yasaklanmış, merak Tanrı'ya şirk koşmakla eşanlamlı hâle gelmiştir.
Len ve kuzeni Esau Colter büyükannelerinden gizli gizli dinledikleri şehir hikâyeleriyle büyümüştür. Bir gün gözlerinin önünde yasaklı kasaba Bartorstown'dan olduğu gerekçesiyle bir adam recmedildiğinde, merakın, özgür düşüncenin ve özgürlüğün günah sayılan çekiciliğine kendilerini kaptırırlar. Önlerindeki uzun yol zorluklarla dolu olsa da hem yetişkinliğe hem de gerçeğe ulaşmak bu yoldan geçmektedir.
Uzak Yarın, insani ikilemlerde sınırların nerede çizilmemesi gerektiğinin büyük bir hatırlatıcısı.
Pat Cadigan'ın sunumuyla
Sokakta / İsmail Kılıçarslan / Ketebe Yayınları
Sokak, evin kapısını çalarken kendimizi bulduğumuz yerdir. Giderken de dönerken de gözlerdeki nemin sebebinin sorulmadığı uzun bir koridor, geçinmek için kitap satılan bir diyar, rastlantıların, karşılaşmaların, ibretlerin ve hatta hatırlamaların merkezi yine o sokaklardır. Dışarıdan çıkıp içeri girildiğinde akıl hâlâ sokaktadır, bu sebeple bedenin kısa bir süre yalnız kaldığı anlardaki tat kendine has niteliktedir. Zihnin sokakta topladığı kıymetli şeyler kapalı mekâna hemen giremez, gönüllere işlemesi için bir süre bedenin yalnız kalmasını bekler.
İsmail Kılıçarslan şiirleri gibi fikirlerinin, yazılarının, meselelerinin ve hayatının özünü Sokakta yakalıyor. Olmayacak çocukluk aşklarından Huzur Kıraathanesindeki şiir muhabbetlerine, Aksa'nın Kırlangıçları'ndan radyoda çalan içli bir türküye her detayı şiirden bozdurup kısa öykülere çevirerek o eşsiz anları tatlı bir Türkçeyle okuyucusunun gönlüne işliyor.
Birinci Tekil Şahıs / Haruki Murakami / Doğan Kitap
Belki de bir anlamda gerçek aşktı bu. Ya da gerçek yalnızlık…
Hepimiz öyle ya da böyle maske takarak yaşıyoruz. Bu vahşi dünyada maske takmadan yaşanamaz çünkü. Kötü ruhların maskesinin altında meleklerin gerçek yüzü, meleklerin maskesinin altında kötü ruhların gerçek yüzü vardır. Sadece biri olması mümkün değildir.
Birinci Tekil Şahıs'ta sıra dışı kahramanların sıra dışı öykülerini anlatıyor bize Haruki Murakami. Ölüm ve aşk üzerine şiirler yazan bir genç kız, kadınlara evet kadınlara âşık olan ve onların isimlerini çalan bir maymun, çok çirkin ama tuhaf bir çekim gücüne sahip bir kadın, uydurduğu bir yazıyla bir caz sanatçısının yeniden "doğmasını" hatta albüm yayınlamasını sağlayan bir genç adam…
Murakami'nin yazmak ve koşmak dışındaki üçüncü büyük aşkı beyzbol da var bu öykü seçkisinde.
Ve yazarın sizi gülümsetecek, şaşırtacak, beyzbol üzerine yazdığı muzip şiirler de…
Evvel Zaman Öyküleri / Hasan Erimez / Ötüken Neşriyat
Evvel zaman içinde hayat bulan bu öyküler silsilesi, okuru farklı zamanlarda ve farklı hayatlarda unutulmaz bir seyrüsefere çıkarıyor. Yolu kâh Tuna'ya, kâh Konstantin'in Hipodrom'una, kâh Fatih'in İstanbul'una, kâh Tebriz'e, kâh Türkmen yaylalarına uğrayan Evvel Zaman Öyküleri bir atın yüreğinde, bir hükümdarın hayallerinde, bir eşkıyanın öfkesinde, bir devşirmenin nasibinde, bir sürgünün aşkında duruyor. Tarihi bir methiye malzemesi olmaktan çıkarıp insana odaklanan bu öykülerde ruhun amansız çelişkileri, tutkuların getirdiği sürüklenmeler, aşk çıkmazlarındaki dramlar, toplum şartlarının kişi üzerinde yarattığı çatışmalar çarpıcı kesitlerle ele alınıyor.
Tarihî roman sahasının parlak kalemi Hasan Erimez'den bu kez "Doğu öyküleri" literatüründe yer edinecek bir eser... Evvel Zaman Öyküleri; dinmeyen bir heyecanla farklı çağların, farklı insanların ve farklı duyguların içinde bir evvel zaman yolculuğuna akıyor.
Öyküler / Gabriel Garcia Marquez / Can Yayınları
İstasyonda kimsecikler yoktu. Sokağın öbür yanında, badem ağaçlarının gölgelediği kaldırımda bir bilardo salonu açıktı sadece. Köy, sıcağın içinde dalgalanıyordu. Kadınla kızı trenden indiler, aralarında çıkan otlar yüzünden döşeme taşları yer yer çatlamaya başlamış bomboş istasyondan çıkıp karşıdaki gölgeli kaldırıma doğru sokağı geçtiler.
Gabriel García Márquez'in Hanım Ana'nın Cenaze Töreni, İyi Kalpli Eréndira ve On İki Gezici Öykü derlemelerinden seçilerek resimlendirilen bu altı öykü, çocukken anneannesinin anlattığı masalların üzerinde bıraktığı etkiyi her fırsatta dile getiren Kolombiyalı yazarın zengin imgelemini yansıtıyor.
Öyküler'e eşlik eden resimlerin yaratıcısı Carme Solé Vendrell, eserlerini resimlendirmek için Márquez'in izin verdiği tek sanatçı olma özelliğini taşıyor.
Fink / Murat Menteş / Alfa Yayınları
Küresel markaların reklam yüzüydü.
Hollywood yıldızlarıyla takılıyordu.
Yakuzaların kara listesindeydi.
Cami cemaati ona 'Muhammed Ali' diyordu.
Prensin teklifini reddetti.
Koruması dünya şampiyonuydu.
Krala secde etmedi.
Kaplan saldırısından kurtardığı kadınla evlendi.
Danimarka'da mimar olarak iş bulamayınca...
Taksi şoförlüğü ve bulaşıkçılık yaptı.
2 yıl psikiyatrik tedavi gördü.
130 kilo olmuştu.
Ve şimdi geri döndü!
2002'de Kıvanç Tatlıtuğ'un kazandığı modellik yarışmasında dereceye giremeyince Hong Kong'a gidip Goku Sky adını alan ve
Asya-Pasifik ülkelerinde tam 10 yıl fırtına gibi esen top-model Göksenin Yıldırım'ın inanılmaz ama gerçek hikayesi!
Baştan sona seci sanatının kullanıldığı ilk modern roman!
Ters Lale / Sadık Yalsızuçanlar / Profil Kitap
Selimiye'ye gidiyorum.
Caminin kubbesinde, duvarlarında, büyük mimarın sesi çınlıyor:
"Ters lale istedim ki herkesin dikkatini çeksin, Selimiye için nazarlık olsun, buraya gelenlerin keskin nazarlarını üzerine çeksin. Öyle meşhur olsun ki bu muhteşem eseri bile gölgede bıraksın. Selimiye Camisi'ni görmeye gelen, ilk önce ona koşsun. Koşmakla kalmayıp ona dokunsun. Zaman içinde o dokunmalar sebebiyle mermere kazınmış ters lale silinecek hale gelsin. Kaybolmaması için muhafaza altına alsınlar. Koca cami, parmak büyüklüğündeki bir ters lalenin gölgesi, şöhreti altında kalsın.Böylelikle benim âcizliğim, Allah'ın garip bir kulu olduğum meydana çıksın. Aynı zamanda ters lale, O'nun emirlerinin, doksan dokuz isminin ima ettiği anlamın dışına çıkıldığı ölçüde dünyanın yaşanılmaz hale geleceğine ve tersliğin, nefsin tabiatına uygun olduğu için çok ilgi göreceğine işaret etsin…"
Çok Üzgünüm: Toplu Şiirler 1995-2014 / Hakan Arslanbenzer / Ketebe Yayınları
Neo-epik işlere savaşmamaktan
Evlendim çocuklarım oldu savaşmamaktan
Sırf param yok diye neler çektim ben savaşmamaktan
Daha da kötüsü başkasının memleketinde
Yaşıyor gibi yaşadım şu mübarek 36 seneyi savaş
Mamak'tan Keçikıran'dan Boğazlıyan Kaymakamı
Kemal Bey'den Kars'ın kahraman milisleri Abdullah Beyler
Dedem İsmail Bey'den dedem Laz Osman'dan
Dedem Ağamalı'dan dedem Omar'dan
Bir babam ağlardı bir ben savaşmamaktan
Annemin yumrukları için Ben bu işlerin neo-epik işlerine
Hak Yol İslam Yazacağız: Hasan Aksay Hatıratı / Nevin Meriç / Turkuvaz Kitap
Millî Nizam Partisi'nin kurucuları arasında yer alan Hasan Aksay, yıllardır beklenen hatıratında tek partili yıllardan günümüze, Türkiye'nin siyasi ve sosyal hayatına dair bir projeksiyon sunuyor.
On iki cumhurbaşkanıyla reel siyasette çalışmış, iletişimde bulunmuş bir isim Hasan Aksay. Hem ülke siyasetinde önemli bir yeri var hem de dindarların siyaset tecrübelerine dair izlerde ilkler arasında. Doğumundan önceki yıllarda olup bitenleri büyüklerinden dinleme imkânı bulması ve sonraki dönemlerde yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasî olayları bizzat deneyimlemesi onun hatıratını daha da önemli kılıyor.
Hak Yol İslam Yazacağız geçmişten feyz alıp günümüze ayna tutan gerçek bir kaynak…
Kur'an'ın Harikulade Kelimeleri: İlginç Manaları ve Türkçe'de Kullanılan Şekilleri İle / Fatma Serap Karamollaoğlu / Cezve Kitap
Kitabımızın adını "Kur'ân'ın Hârikulâde Kelimeleri" koyduk. Bu isimde yer alan üç kelime de Arapçadır. Hârikulâde kelimesi iki kelimeden oluşmuş, mürekkep yâni birleşik bir kelimedir. İlki hârika kelimesidir. Hârika; Arapçada yırtıcı, delici demektir. Bu kelime bu mânâsıyla Türkçede kullanılmamaktadır. İkinci kelime âdet kelimesidir ki, aynı mânâda ve aynı şekilde Türkçede kullanılmaktadır. İkisi birlikte âdeti yırtan, âdeti yâni alışılmış olanı delip geçen mânâsında hârikulâde kelimesini oluşturmuştur. Bu birleşik kelime, Arapçada da Türkçede de olağanüstü mânâsında kullanılmaktadır.
Kitapta Kur'ân'da geçen ve hârikulâde gibi Türkçede de kullanılan kelimeler çeşitli yönleriyle tanıtılmıştır. Bu kelimelerin lügatta konduğu mânâlarını, bazen zıtlarını bazen eş anlamlılarını ve bunlar arasındaki ilginç bağlantılarını okurken keyifli saatler geçireceksiniz. Bunları öğrenmekle Kur'ân'la olan yakınlığınız da artacak. Kur'ân okurken kelimeleri ve mânâlarını düşünmeye başlayacaksınız.
Hayatınıza yeni ve zevkli bir bakış açısı getirecek olan bu kitabı elinizden bırakamayacaksınız.
Biliyor musunuz, bu kısacık arka kapak yazısında yer alan 150 kelimenin tam 67 tanesi, yani E'i Arapçadır.
İslamla Damgalanmış Varoluş / İsmet Özel / Tiyo Yayınevi
"İslâmla Damgalanmış Varoluş" İsmet Özel'in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı yedinci kitabıdır.
Türkler bir yurda değil, bir vatana kavuştuklarında ata binme ve silah taşıma hakkını olduğu kadar salahiyetini de merkezi yönetimden alıyorlardı. Müslüman olmanın bir teminat bilindiği çağdı. Bu toprakta özel mülkiyete ihtiyaç duyulmaksızın ve toplumda bir polis teşkilâtının gözetimine başvurulmaksızın asayişin berkemal yürümesi imkânı veriyordu. Bu kültürün şimdi iz bırakmaksızın ortadan kalkışına hayıflanmayalım. Salih hayat iz bırakmaz. İnsanlar kendi şereflerini koruma çizgisini yeniden yakalayarak öncekinden çok daha üst düzeyde görgülü bir yaşama tarzı yürürlüğe koyabilirler. Ferdin yükselişinin millî yükselişe delil olduğu günleri göreceğimizi bilerek yaşamanın yolunu fark etmemiz her şeyin yoluna girmesini sağlayacaktır. Acaba sözü teker teker hepimizin üstünde birer vazife yüklü olduğu bahsine mi getireceğim?
Elveda Aşk / Sinan Akyüz / Alfa Yayınları
"Sen…" dedi kekeleyerek, "sen… deli misin?"
Süreyya buruk bir şekilde gülümsemiş, birden gamzeleri ortaya çıkıvermişti.
"Değilim," dedi düşünceli bir sesle, "inan bana deli değilim! Ama şükürler olsun ki sana âşığım. İçimde fokurdayıp duran bir sen varsın. Sadece içimdeki senin bu telaşına engel olamıyorum. Karşında durmuş böyle saçmalıyorum."
Güzide kalakalmıştı. İlk defa hazırcevaplığı bir işe yaramıyordu. Titrek bir sesle, "Bu yaptığın," dedi, "iş mi senin? Böyle bir zamanda birine âşık mı olunur?"
Süreyya bu sefer tatlı tatlı gülümsedi.
"Ne yapayım? Savaş çıktı diye bu hikâyem yarım mı kalsın?"
Güzide birden öyle savruldu ki… O savrulmanın etkisiyle arkasını dönüp oradan hızla uzaklaşırken, "Nerden biliyorsun?" diye söylendi. "Belki de yarım kalan hikâyeler güzeldir…"
Daha Balkan Harbi'nin yaralarını saramadan yeni bir savaşın ortasında kalan Osmanlı'da, halkı yine fedakârlıklar beklemekteydi. İstanbul Sultanîsi talebelerinden Yusuf, Süreyya ve Feyzi ilk aşklarını henüz yaşarken vuslatın sancısı gelip yerleşti yüreklerine. Onlar için artık vuslat demek savaşın bitmesi ve vatanın kurtulması demekti.
İçlerinde kopan fırtınalara rağmen umutla gittiler cepheye… Aşklarına kavuşmak, yarım kalan hikâyelerden olmamak için…
İncir Kuşları ve Meyra'nın yazarı Sinan Akyüz'den Çanakkale Savaşı'nı ve gerçek kahramanlarını anlatan heyecan dolu yeni bir roman…
Çelik Mağaralar / Isaac Asimov / İthaki Yayınları
İlk olarak 1953 yılında, Galaxy Magazine'de tefrika edilen Çelik Mağaralar'ı yazarken Isaac Asimov'un aklında bilimkurgunun tek başına sınırlı bir tür olmadığı, edebiyatın her türüne uygulanabileceği fikri vardı. Dönemin popüler türlerinden olan dedektif öyküleri ile bilimkurguyu başarıyla birleştirerek türe farklı kapıları açtı. Vakıf serisinden birkaç yıl sonra yayımlanan ve Galaktik İmparatorluk'un yükselişi, çöküşü ve onu izleyen iki Vakıf'ın kurulmasıyla sonuçlanan uzak geleceğin binlerce yıl öncesini anlatan, Asimov'un kompleks evreninin diğer parçası Robot Serisi böylece şekillenmeye başladı.
Gelecekte, bildiğimiz dünyanın yaklaşık üç milenyum sonrasında, insanlığın gidişatını değiştiren iki ilerleme yaşanmıştı: galaksinin kolonizasyonu ve yapay zekânın yükselişi. Aşırı nüfuslu Dünya'da geride bırakılmış birçok insan gibi New York'ta dedektiflik yapan Elijah Baley de ne kibirli uzaycıları ne de onların robot dostlarını seviyordu. Ama önemli bir Uzaycı, gizemli bir cinayete kurban gitmişti ve Baley'nin katili bulması kendi gezegeninin kaderi için önemliydi. Bu davadaki ortağı R. Daneel Olivaw ise bir robottu.
Filistin Kampında Bir Ömür: Zaman-ı Derviş el-Yâfavî / Atıf Ebu Seyf / İnkılab Yayınları
1948'de Filistin Nekbet/Felâket'inden sonra Gazze'de doğan mülteci Derviş'in mahzun hikâyesi.
Kendi ülkesinde mülteci olmak nasıl bir duygu?
O, yürek paralayıcı şartlarda, dul bir baba ve üç çocuğuyla baş başadır.
Bir kulağı sürekli, barış görüşmelerinin neticelenmesi beklentisiyle, büyük oğlunun İsrail zindanlarından salıverileceği haberindedir...
İçinde bulunduğu sıkıntılı günlerde mutluluğu hissetmek ister.
Hep kendisine umut verecek şeylerin arayışında, basit olaylardan tad almak peşinde:
Kızı ve küçük oğluyla yağmur altında keyifli bir yürüyüş; yağmur sonrası güneş açtığında bir gökkuşağının doğuşuna şahit olmak; evinin çatısında saksılarla oluşturduğu küçük değerli bahçesini korumak; balık tutmaya gitmek…
Ah, günlük hayatın bu sıradan işleri, işgalci İsrail Kuvvetlerinin izniyle mi olacaktı?!..
Kraliyet Mürebbiyesi: Kraliçe 2. Elizabeth'in Çocukluk Yılları / Wendy Holden / Nemesis Kitap
Sunday Times çoksatan yazarı Wendy Holden, dünyanın en ikonik figürlerinden biri olan Kraliçe 2. Elizabeth'in bilinmeyen çocukluk yıllarını anlatırken kraliçeyi bir hükümdara dönüştüren mürebbiyeyi de sahneye davet ediyor.
Marion Crawford, kraliyet ailesinin mürebbiyesi olmayı kabul ettiğinde hayatı hiç beklemediği bir şekilde değişir. Ailenin genç kadından tek isteği, prenseslerin korunaklı ve ayrıcalıklı hayatlarına bir miktar normallik getirmesidir. İngiliz monarşisinin kalbinde yer bulan Marion, tahttan çekilmekten ayaklanmalara, taç giyme töreninin cazibesinden saray dramalarına kadar İngiliz tarihinin en önemli olaylarına tanıklık eder. Fakat kraliyet ailesinin sevgili mürebbiyesi ve sırdaşı olmanın bir bedeli vardır.
Kraliyet Mürebbiyesi aşk, fedakârlık ve bağlılığın görkemli hikâyesiyle Kraliçe 2. Elizabeth'in tahta çıkmasından önceki yıllara büyüleyici bir ışık tutuyor.
Karacaoğlan: Deli Gönül Uçtu Yine / Abdülselam Arvas / Muhit Kitap
Türk halk şiiri, başlangıçtan beri âşıkların / ozanların "ilden ile beyden bey"e kopuzları / sazları eşliğinde icra ettiği geleneksel mahsuller olmasından ötürü Türk dilinin en önemli ve canlı unsurlarından birini teşkil etmiştir. Âşık-ozanlar da Türk dilinin Anadolu coğrafyasındaki en mühim taşıyıcıları olmuştur. Nitekim Yunus Emre, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve benzeri şair-dervişlerin yanı sıra Öksüz Dede, Kayıkçı Kul Mustafa, Köroğlu gibi çok sayıda halk şairi de Türkçenin mühim köşe taşlarını oluşturan isimlerdir. Karacaoğlan ise bu kervanın içinde hatta başında yer alan çok önemli bir halk şairimizdir. Özellikle doğa, aşk, sevgili unsurlarını halk diliyle çok sade şekilde sazının eşliğinde terennüm etmesi onu yedi iklim üç kıtada tanınan ve sevilen bir halk şairi yapmıştır. Sade Türkçeyle söylediği deyişleri yanı sıra ezgileri de takipçileri tarafından icra edilmiş ve günümüze kadar getirilmiştir. Bundan mütevellit Güney Anadolu illerimizde "Karacaoğlan çığırmak" tabiri ortaya çıkmıştır. Bugün bile çoğumuzun hafızasında Karacaoğlan deyişlerinden bir dörtlük, bir beyit bulunması veya kulağımızda ezgilerinin yankılanması onun ne kadar şöhretli bir "âşık / ozan" olduğunun delilidir.
Hiçbir Özelliği Olmayan Adam / Enes Can / Eşik Yayınları
Saat 8.05, otobüs tıklım tıklım. "Dıtt, tam kart; son iki biniş." Boğucu bir hava var. Pencere kenarında oturan insanlar uyuklarken, en arkaya doluşmuş gençler arasında devam eden bir muhabbet… Kulaklıklı bir genç sırt çantasını yolculara çarptırarak arkaya doğru ilerlerken otobüsün içinde insan yüzlerinden camlara, tavana ve yere oradan da kulaklara çarpan homurtu ağır ağır yükselerek kulağındaki müzikle karışıyordu.
İki kere yıkanamadığımız şehrin bu sokaklarında birbirlerinin farkında olmadığı halde arkadaşlıklar kuran yahut birbirlerini çok iyi tanıdıklarını sanıp yol yürüyen insanların hikâyeleri şaşırmamız için yeterli olmayacak. Hiçbir Özelliği Olmayan Adamın Hikâyesi; İnsan hâllerine düşürülen bir iz düşüm.
Yazar: Yeni Çıkanlar - Yayın Tarihi: 07.12.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.12.2023 11:23