Edebiyat Raporu 3 : Son Çıkan Edebiyat Eserleri (Ocak, Şubat 2022)
Maalesef Covid'in ezip geçtiği, kitap fiyatlarının katlanarak arttığı gündemimize Rus ayısının Ukrayna'yı işgali damgasını vurdu. Her gün katlanan enflasyon sebebiyle kitap satışları gittikçe azalıyor. Bütün bu olumsuzluklara rağmen yayıncılar kitap basmaya (biz buna deli cesareti diyoruz) devam ediyor.
Geçen ay vakit bulup yayına veremediğimiz Edebiyat Raporu isimli seçkimizi Şubat ayında yayınlanan cidden çok az sayıdaki eserleri de dahil ederek hazırlamaya çalıştık.
Bu raporumuzdaki eserler babil.com sitesi kullanılarak ve bize ulaşan tanıtım yazıları harmanlanarak hazırlanmıştır. Okumaya buyrun.
Sabit Fikir / Paul Valery / Yapı Kredi Yayınları
Paul Valéry en eski yazınsal biçem olan diyalogdan hareketle, zihinsel bir "büyük patlama"nın ürünü bir metin ortaya koyuyor. Sabit Fikir birbirini yadsıyan, besleyen, çürüten, doğuran konuşmalardan örülü bir kitap, bir anlamda Valéry'nin denizde taş sektirme egzersizleri.
Sabit Fikir Valéry'nin düşünce dünyasının ve ilgi alanlarının nerelere uzanacağının kısa bir özeti.
"Büyük acıların pençesindeydim; çok etkin ve çok şiddetli kimi düşünceler zihnimden ve dünyamdan geriye kalan her şeyi perişan ediyordu. Hiçbir şeyle oyalanamıyor, sonunda kendimi daha da kaybederek acıma geri dönüyordum.
Buna, kendimi zihinsel, yani unutulmaya mahkûm şeyler tarafından yenilmiş hissetmenin keder ve utancı da ekleniyordu. Belirli bir nedeni olan bir düşüncenin verdiği acı, doğası gereği, aynı düşünceyi sürdürür, oradan çoğalır, sürer durur, güçlenir."
Romanın Kısa Öyküsü / Henry Russel / Hep Kitap
Don Quijote'den Alice Harikalar Diyarında'ya, Jane Eyre'dan Savaş ve Barış'a, Ulysses'ten Hayvan Çiftliği'ne, Çavdar Tarlasında Çocuklar'dan Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım'a 67 önemli roman...
Romanın Kısa Öyküsü romanların kısa tasvirleri ve neden önemli olduklarının açıklamasının yanı sıra önemli janrlara, temalara ve tekniklere de ışık tutuyor. Çevremizdeki dünyayı anlamamızda romanın önemine dikkat çeken bu anlaşılır ve olağanüstü görsellere sahip kitap, okurların hem en sevdikleri kitaplara farklı bir gözle bakmalarını hem de yeni romanlar keşfetmelerini sağlayacak.
Dünyanın Orta Yeri / Aysun Kara / İthaki Yayınları
Uzakta, denizin ötesinde, zeytin ağaçlarının, telaşsız rüzgârın arasında, dağların ve çiçek kokularının gölgesinde bir köy. Tuhaf rüyaları, türlü maharetleri, farklı hikâyeleriyle kimi tanıdık kimi yabancı insanlar. Gizemli bir kaza sonucu köye misafir olan iki adam ve suyun yatağında usulca akışına benzeyen yolculukları.
2010 Orhan Kemal Öykü Ödülü sahibi Aysun Kara, bu sefer Dünyanın Orta Yeri isimli romanıyla buluşuyor okurla. Sırtını tek bir hikâyeye yaslamak yerine, bizi farklı insanların dünyalarına dâhil ederek bir bütün oluşturmayı yeğliyor.
"Kidonya'da yaz sıcağının iyiden iyiye hissedildiği sıradan bir öğle vakti, güneşin ucu yenilmiş bir lor tatlısı gibi göründüğünü ilk önce dut ağacına tırmanan çocuklar fark etti. Büyüklerine anlatmak için epey dil döktükleri bu durum, bir süre sonra tarlada çalışanlardan kapı önlerinde pinekleyen ihtiyarlara kadar Kidonya'da kim varsa herkesin dikkatini çekti. Güpegündüz ortaya çıkan uğursuz gölge büyüyerek güneşin yarısını kapladığında etraf alacakaranlık olmuştu. Şaşırtıcı, bir yandan da korkutucu bu durum, yaşı yetenlerin bunun sıradan bir güneş tutulması olduğunu söylemesiyle açıklığa kavuştu. Yine de Kidonyalılar o alacakaranlık öğleden sonrasını işi gücü bırakıp güneşi kaplayan karanlık daireyi, etrafındaki yüzük biçimindeki parlak halkayı izlemekle geçirdiler."
Anlaşılır Tuhaflık / Hüseyin Yıldırım / İthaki Yayınları
Yabancı bir kadın, sahipsiz bir çocuk ve kaçak bir adamın –bir katil mi demeli yoksa?– anlaşılır ve tuhaf hikâyesi: Anlaşılır Tuhaflık.
"Bunlar niye oldu?" dediği hadiselerle örülü bir yaşam zincirine sahip olan İbrahim, sürekli bu soru çemberinin etrafında dönüp dolaşırken, kaçmak için bir fırsatla karşılaşır ve bu fırsatı değerlendirir; fakat sonra, kaçarak bir ölümden kurtulduğunu düşünürken, aslında başka bir ölüme doğru yol aldığının farkına varır. Ölümden ölüme koşmaktır onunki.
Hüseyin Yıldırım, ikinci kitabı Anlaşılır Tuhaflık'ta, bir mesele olarak ait olamamanın, kimliksizliğin, kimsesizliğin peşine düşüyor. Siyah bir çocuk odağında "yabancılık" kavramı üzerine inşa ediyor romanını. Bir tarafta bu çocuğun hikâyesi var olurken, diğer tarafta romanın anlatıcısı ve başkişisinin başına –peş peşe ve ısrarla– gelenler temel kurguyu oluşturuyor. Karşıtların birliğinden, gerçek ve ironinin iç içeliğinden beslenen anlatım, romana kuvvetini veriyor.
"Otobüs Boğaz'dan geçerken neredeyse kitabı yarılamıştım ama içindeki bir cümleye takılıp kaldığımı hatırlıyorum: 'Nüfus cüzdanımı kaybettim, ben de sürekli pasaportla dolaşmaya başladım...' Sonunu merak etmeme rağmen benim için kitap orada bitmişti. Aslında yaşadıklarımın özeti bu cümleydi işte. Durumum aynı böyle, yabancılık çekmiyordum ama büyüdüğüm şehirde kimliksiz hissediyordum kendimi. Aklımdan hiçbir zaman kaçmak geçmedi, ancak gitmek için meğer her an hazırmışım."
Azad Bek / Bülent Keskin / Ayyıldız Kitap
"Azad Bek, adını duyduğumda yüreğimde derin sızılar hissettiğim kişilerden birisidir. Onu ilk olarak Ankara Türk Ocağı'nda canlı olarak dinlemiş, söylediklerini Türkiye Türkçesine çevirerek, Yeni Düşünce gazetemizin o haftaki baskısına yetiştirip yayınlamıştık. O güne kadar ne kadarımız farkındaydı bilmem ama insanlarımızın birçoğu Afganistan diye bildiğimiz coğrafyanın neredeyse yüzde kırk beşinin Türklerden oluştuğunu, Afganistan'ın kuzeyi diye bildiğimiz yerlerin ise aslında Güney Türkistan olduğunu ondan öğrenmişti.
Orada Türk ailesi fertlerinin yaşadığını; bırakın Türkiye'ye, Dünya'ya duyuran kişi de Azad Bek Kerimi'dir!" Dr. Hayati BİCE
Boran / Tahavi Ahtanov / Yar Yayınları
Sovyet Kazah edebiyatının önde gelen yazarlarından Tahavi Ahtanov'un Sovyetler Birliği'nde en büyük sanat ödülünü kazanan eseri Boran, yazarın ustalığını kanıtladığı, sıradışı bir romandır.
Cengiz Aytmatov'un kitabın önsözünde "kalemim bu yüce yazara armağan olsun" dediği Tahavi Ahtanov, insanoğlunun doğayla savaşını coşkun bir dille anlatırken, Kazakistan'ı, Kazah toplumunu bütün boyutlarıyla gözler önüne seriyor. Kahramanımız Kozban'ı takip ederken onun direnme gücüne hayran kalıyoruz. Yazar üç gün üç gece süren boranın korkunç ulumaları arasında, ustalıkla Kozban'ın inanılmaz zorluklarla geçen hayatını anlatıyor.
Savaş sırasında Nazilere esir düşen Kozban, esir kampındaki arkadaşından öğrendiği "insan her kötü durumdan bir çıkış yolu bulur," sözünü hayatı boyunca tekrarlamak zorunda kalıyor. O geçmişini hatırlarken, biz de soluğumuzu tutarak Kozban'ın hayatta kalma mücadelesini izliyoruz. Gerek esir kampında, gerek esaretten sonra döndüğü yurdunda kendine şüpheyle yaklaşılırken, gerekse boranda hayatta kalmaya çalışırken..
Tanzimat Dönemi Türk Romanında Erkeklikler / Ferda Zambak / Kesit Yayınları
Ferda ZAMBAK, Tanzimat Dönemi Türk Romanlarında babasız temsil edilen oğulların erkeklik biçimlerini incelerken modernleşme sürecine dair değişimlerin daha çok "erkeklik" üzerinden kurgulandığını ortaya koyar. Bu dönem romanlarında, "yetim oğul olmak", Osmanlı modernleşmesinin eril tahayyülü için gerekli olduğu kadar sakıncalı bir durum olarak ele alınır. Anlatıcıların yetim oğullardan beklediği babayla ve sultanla simgesel hale gelen hegemonik erkekliği inşa etmeleri değil, Batı karşısında ataerkil normların dışına taşmadan modernleşebilme becerisini gösterebilmeleridir.
Tanzimat Dönemi Türk Romanında Erkeklikler, ataerkil anlayışın normları etrafında yeniden biçimlendirilen ideal ve yeni erkeklik şekillerine, çocuksu güçsüzlüğün kıskacındaki farklılaşan züppelik biçimlerine ve egoistlikten sömürüye geçen erkekliklere yakından bakar. Romanlarda oğulların yetimliğinden üretilip kurgulanan erkeklik biçimleri ile Osmanlı modernleşmesinin cinsiyeti ve içeriği hakkında okura yeni bir okuma deneyimi sunar.
Çiğiltepe - Miralay Reşat: Vatan Savunmasında 27 Yıl / Cihangir Akşit / Alfa Yayınları
Balkanlar'dan Çanakkale'ye, Doğu Cephesi'nden Filistin'e ve esarete kadar giden 27 yıllık askerlik yaşamı hep savaşarak geçen bir kumandan Miralay Reşat Bey. Aldığı ölümcül yaralara rağmen muharebe meydanlarından ayrılmayıp her defasında Mehmetçiklerinin yanında olmayı seçer. Son durağındaysa çetin bir tepeyle karşı karşıya kalır: "Çiğiltepe."
Çiğiltepe romanı savaş edebiyatının usta kalemi Dr. Cihangir Akşit tarafından adeta kuyumcu sabrıyla, titizlikle araştırılıp 26 yılı bulan uzun bir sürede emekle kaleme alınmış, olayların son tanıkları hayattayken yüz yüze görüşülüp derlenen konuşmalarla, yurt içi ve yurt dışından taranan çok sayıda kaynaktan toplanan bilgilerle, şahsi dosyası da dahil çok sayıda devlet arşiv belgelerinin dikkate alınmasıyla, "Miralay Reşat Çiğiltepe'nin yeniden kan ve can bulduğu", duygu dolu anlarıyla bir çırpıda okunacak, gelecek nesillere de "Bu günlere nasıl gelindiğini haykıran" ve çok yönlü dersler aktaracak bilgi yüklü bir "Cumhuriyet Tarihi Romanı"…
On Yıl Savaş ve Sonrası (1912 – 1922) / Fahrettin Altay / İş Bankası Kültür Yayınları
Türk askeri tarihinin son yüzyıldaki en önemli figürlerinden biridir Fahrettin Altay. Harbiye'deki öğrencilik günlerinden itibaren imparatorluğun son yıllarında, Milli Mücadelede ve Cumhuriyetin erken döneminde yaşananların kimi zaman tanığı kimi zaman aktörlerinden biri olmuştur.
2. Meşrutiyet öncesi Doğu Anadolu'daki görevinde, 1908 Devrimi ve 31 Mart Vakası döneminde, Balkan Savaşları'nda, Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale, Romanya ve Filistin cephelerinde aktif hizmet verdi. İstiklal Harbinde süvari kuvvetlerinin başında İnönü Muharebeleri, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz'a katıldı ve zaferin komutanları arasında yer aldı. Mersin milletvekili olarak Büyük Millet Meclisi'nde görev yaptı. Ulusal kurtuluş hareketinin her aşamasında Gazi Mustafa Kemal'in yanındaydı. Cumhuriyet döneminde ise hem ordu komutanı hem de devrimlerin savunucuları arasındaydı.
Vatanım Yugoslavya / Goran Voynoviç / Kutu Yayınları
Vladan Boroyeviç, Yugoslav Halk Ordusunda eski bir subay olan ve Yugoslavya'nın çöküşünden sonra iç savaşta öldürüldü diye bildiği babası Nedelko'nun adını Google'da arattığında, karanlık bir aile sırrını keşfeder. Beklenmedik bir anda ortaya çıkan bu hikâye Vladan'ı, kasabada geçen çocukluğuna ve askerî terimleri ilk kez işittiği 1991'in yıkıcı günlerine götürür. Yıllar sonra kahraman bildiği babasının kaçak bir savaş suçlusu olduğunu öğrenmesi Vladan'ı, hayal meyal hatırladığı babasını bulmak için çıkacağı bir Yugoslavya yolculuğuna sürükler. Eski, parçalanmış Yugoslavya topraklarına... Bu yolculuk Vladan'a, ailesinin dağılmasının bir zamanlar hep birlikte yaşadıkları vatanlarının da paramparça olmasıyla ilişkili olduğunu öğretecektir.
Sloven yazar Goran Voynoviç'in cesurca kaleme aldığı, balkanların geçmişini ve bugününü yan yana konu eden Boroyeviç ailesinin hikâyesi, bombalardan kaçmayı başaran ancak savaştan kaçamayan insanların trajik kaderiyle de iç içedir.
Dante Ezoterizmi / Rene Guenon / Kapı Yayınları
René Guénon… 20. yüzyılın en esaslı, sarsıcı, açık medeniyet ve zihniyet eleştirilerini kaleme alan Fransız asıllı Müslüman düşünür… Guénon, Doğu ve Batı adlı eserinde, nitelikli Batılı entelektüellere kendi geleneklerinin derinlikli tezahürlerini yeniden keşfetme çağrısı yapmıştı. Dante Ezoterizmi, bunun nasıl olabileceğinin harika bir örneği.
Bu kitap, Dante'nin metinlerinin literal anlamının ötesinde bâtınî bir yüz taşıdığına dikkat çekiyor. Onun, modern Batılıların hiç bilmediği geleneksel bilimlere (sayılar ilmi, kozmik devreler teorisi, kutsal astroloji gibi) vâkıf olduğuna vurgu yapıyor. Dante Ezoterizmi tek başına hermenötik felsefe için bile okunabilir: İlahî Komedya gibi klasik bir metnin bugüne dek fark edilememiş derin anlamlarının nasıl ortaya çıkarılabileceğinin uygulamalı bir sunumu adeta. Müslüman Guénon, İlahî Komedya ile "Mirâc" hadisesi arasındaki benzerlik/alıntı/ödünçleme/intihal meselesini de ihmal etmiyor bu metinde. İlahî Komedya'ya atıf yapılan yerlerde, eklenen görseller metnin yorum ufkunu daha da genişletiyor…
Bunca Şingayı Kim Yedi? / Park Wansuh / Fihrist Kitap
"Bunca Şingayı Kim Yedi?", Modern Kore Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden biri olan Park Wansuh'un yıllar boyu "en çok satan" raflarından inmeyen otobiyografik romanıdır. 2011 yılında ölümüyle tüm Korelileri yasa boğduktan sonra da, bütün kitapları Güney Korelilerin ellerinden zaten hiç düşmemiş ve gönüllerinde derin bir yara gibi yer etmiştir. O, Korelilerin ilelebet annesidir artık, derin yaralarına inat gülümseyen bir neslin, her koşulda gülümseyen annesi…
Park Wansuh birçok eserini Kore Savaşı'nı odağına alarak inşa eder. "Bunca Şingayı Kim Yedi?" ise, Japon sömürge döneminden itibaren Kore Savaşı'na kadar olan süreci, 1933 doğumlu yazarın çocukluk ve gençlik yıllarındaki bakış açısını yansıtarak kendine konu edinir. Aslında, bu kitap, büyük acılar içinde büyümüş bir neslin içinden çıkan bir yazarın en gerçekçi ve yalın ifadelerle muazzam bir derinlik yakaladığı, birinci ağızdan dile getirdiği yaralı bir ülke panoramasıdır.
Dağların Ezgisi / Nguyen Phan Que Mai / Arkadya Yayınları
1920'li yıllarda dünyaya gelen Trần Diệu Lan, ayrıcalıklı bir ailenin tüm imkânlarına sahip olarak eğitimli ve güçlü bir kadın olarak yetişmiştir. Büyük fikirleri, idealleri, hayalleri ve tüm bunları hayata geçirebilecek sarsılmaz bir iradesi vardır. Günün birinde sadece gözlerine bakarak bile aklını okuyabilen, yüreğinin derinliklerine yavaşça sızıp orada kendine taht kuran Hùng ile yolları kesiştiğinde ise, hayatı daha da masalsı bir hâl alır. Artık kesinlikle çok şanslı olduğuna, hayatın ona hep güzel yüzünü göstereceğine emindir, ta ki Vietnam'ın üzerine ilk karabulutlar çökene kadar.
Vatanı, Japon istilası sırasında yabancı askerlerin ayakları altında bin parçaya bölünürken, Diệu Lan da paramparça olan ailesinin ve hayallerinin külleriyle kendine yepyeni bir kader yazmaya çalışır. Öte yandan hayat da en az Diệu Lan kadar inatçıdır. Her seferinde çiçek açan umutları acımasız bir kasırgayla yeniden kırılırken, yıllar sonra aynı yazgı çocuklarının ve torunlarının da yakasına yapışır. Çocukları, bir anda patlak veren Vietnam Savaşı'na katılmak üzere evden ayrılınca, yaşlı bir kadın olarak bu kez torunu Hương'la tek başına hayatta kalmak ve hayatta tutmak için var gücüyle mücadele edecek ve âdeta umudun, cesaretin sarsılmaz kalesi hâline gelecektir.
Sessiz Çığlık / Kenzaburo Oe / Can Yayınları
İnkâr ve kaçışın, kefaret ve deliliğe uzanan hikâyesi…
Çocuğunu bakımevine teslim etmek zorunda kalan Mitsu ile ABD'deki hayatından kaçan kardeşi Takaşi, Tokyo'da buluşup çocukluklarını geçirdikleri köye dönerler. Hem bir süreliğine şehir hayatının etkisinden kurtulma hem de aile evlerini satma niyetindedirler. Ancak bu süreçte kendilerini aile geçmişleriyle yüzleşirken bulur ve yıllar içinde birbirlerine ne denli yabancılaştıklarını anlarlar.
Oe'nin bu başyapıtı insanlık durumunu, aile psikolojisi ve kardeş rekabetini şiirsel bir dille derinlemesine inceliyor. Yaşam ile mitin bir araya geldiği huzursuz edici bir evren yaratıyor.
Gül Alırım Gül Satarım / Yağız Gönüler / Profil Kitap
Niyâzî-i Mısrî, "Bil ve âgâh ol ki Hakk bir kimseyi inâyetine lâyık görürse o kimsenin kalbine, 'Biz bu dünyaya niçin geldik?' sorusuna bir cevap bulma arzusu koyar." demiş. Bu sorunun peşinden giderken yolum pek çok kitaptan ve insandan geçti. Kitapların yeni kitaplar açtığını, Hakk'ın insanlara insanlardan tecelli ettiğini pek çok defa tecrübe ettim. Düşe kalka yürümenin, yolun mecburiyeti olduğunu fark ettiğimde mesele biraz daha berraklaştı: Düşmesiyle, kalkmasıyla, kaygısıyla, kırılganlığıyla, yarasıyla, yasıyla hiç kimse her zaman dimdik yürüyemez, dümdüz ilerleyemez. Yoldan da çıkılır, tekrar yola da girilir. Her nefeste bir şeyler olur, bir şeyler biter. Çünkü insan olmak bir inşa sürecidir, bitmez bu tadilat.
"Bu dünya yolu, dikenli bir yoldur. Bu dikenler sana batacak, ayıklamaya kalkma. Dikenler nedir? Laf, söz, etrafın kıskançlığı, haset, azaplar, çileler... Durup da dikenleri ayıklamaya kalkma çünkü yolundan geri kalırsın. Dikenlerle yürümeye alış." diyor mektuplarından birinde Sâmiha Ayverdi. Bu zorlu yürüyüşte karşılaştığım güzel kitaplara ve güzel insanlara dair yazmış olduğum yazılar işte bu kitapta bir araya gelmiş oluyor. Bir taraftan gül yürekli kimselerin kendilerinden ve eserlerinden bahsediyorum, diğer taraftan onların gönlüme nakşettikleri güllerden birer demet sunuyorum. Gül alıyorum, gül satıyorum.
Yazmak Üzerine / Raymond Carver / Can Yayınları
Tıpkı yaşarken olduğu gibi, yazarken de özensiz olmaktan vazgeçin. Yazmayı konuştuğumuzda ne konuşuruz? Yazmak Üzerine, adı modern öyküyle eşanlamlı hale gelen Raymond Carver'ın yazın hayatını denemelerinin izinden sürüyor. Carver, kendisine sade bir dille gerçekçi öyküler yazmayı öğreten öğretmenini hatırlıyor, öykülerin aklında şekillendiği ilk anlardan söz ediyor, kendi yapıtları ve farklı yazarların kitapları hakkındaki görüşlerini her zamanki açıksözlülüğüyle dile getiriyor.
Bir yazarın nasıl ve neden yazdığını, hatta bazen nelere rağmen yazdığını ve dilini nasıl oluşturduğunu kendi hayatından örneklerle anlamaya ve anlatmaya çalışırken, okurları da benzer soruları aynı dürüstlükle düşünmeye davet ediyor. Yazmak Üzerine, Carver'ın dünyasına ve yazarlık felsefesine dair bir tanıklık, neyin söylemeye değer olduğuna ve en samimi şekilde nasıl söyleneceğine dair düşünceleri bir araya getiren dolu dolu bir seçki, öykünün ustasından bir dizi yazarlık dersi.
Yayan Yapıldak / Haydar Ergülen / İthaki Yayınları
Yol, başladığı gibi bitmeyi de bilen ama bitmeyen, daralıp genişleyen, yapan, onaran, yeniden var eden yegâne şey. İnsandan başlayıp insanla bitmenin başka adı. Doğaya, şiire, geçmişe ve geleceğe uzanan bir el.
Haydar Ergülen, Yayan Yapıldak'taki denemeleriyle dünden bugüne, bugünden yarına uzanan bir yol alfabesi kazandırıyor bize. Bazen nesnelere, bazen kavramlara, bazen de hayvanlara yepyeni anlamlar katıyor. Göğ'e ve Su'ya götürmek için evvela yola çıkarıyor bizi.
"Merakımız var, hevesimiz var, yaşama aşkımız var, kalbin göğüne mi desek göğün kalbine mi, ikisi de gönülden geçer, bakasımız var, öyleyse kanatlarımız da var demektir! Ne duruyoruz? Kanatlarımızı açalım, onlar dünden hevesli. Sorun diyorlar, sora sora, bakın diyorlar, baka baka, düşleyin diyorlar, düşe kalka, uçun diyorlar, heves denizinde, merak göğünde, bata çıka, özgürlük ancak o zaman kuşlar gibi ve kuşlarla aynı hizada."
Denizin Uzun Taçyaprağı / Isabel Allende / Can Yayınları
Benim hayatım bir dizi deniz yolculuğuyla geçti, bu dünyada oradan oraya dolaştım. Derin köklerim olduğunu bilmeden hep bir yabancı oldum… Ruhum da denizlerde yolculuk etti. Ama bunların üzerine düşünüp taşınmanın yararı yok gibi geliyor bana; bunu çok önce yapmalıydım.
İspanya İçsavaşı sırasında genç doktor Víctor Dalmau ile piyanist Roser Bruguera, Barselona'dan kaçarak Şili'nin yolunu tutarlar. Avrupa savaşların pençesinde kıvranırken Víctor ile Roser ülkelerinde bir türlü kavuşamadıkları huzur ve barışı şair Pablo Neruda'nın "uzun taçyaprağı" diye tanımladığı Şili'de bulurlar. Ta ki 1973'te Salvador Allende'yi deviren askerî darbeye kadar…
Denizin Uzun Taçyaprağı'nda Isabel Allende 20. yüzyılda Avrupa ve Latin Amerika'yı şekillendiren tarihî olayların insani yansımalarını unutulmaz karakterler üzerinden aktarıyor.
Tutsak / Karin Slaughter / Kırmızı Kedi Yayınevi
Georgia Soruşturma Bürosu'ndan Will Trent ve ortakları metruk bir inşaat sahasında bir ceset bulur. Sıradan bir vaka gibi görünse de, cesedin eski bir polise ait olduğu fark edilince manzara tamamen değişir. Bu inşaat sahasının, kısa süre önce Will'in tüm çabalarına rağmen tecavüz suçlamasından kaçmayı başarmış zengin ve nüfuzlu bir basketbol yıldızına ait olması şüpheleri daha da artırır. Üstüne üstlük, olay yerindeki büyük kan kaybı cesede değil, oradan kaçan ve hemen bulunmazsa ölecek bir kadına aittir. Bu kadın ise kendini bildi bileli Will'in hayatının ayrılmaz parçası olmuş biridir…
Dünyanın önde gelen polisiye yazarlarından Karin Slaughter, suçlu arayışının kişisel hesaplaşmalarla iç içe geçtiği Tutsak'ta, okurlarını merak ağının içine almayı yine ustalıkla başarıyor.
BİZE ULAŞANLAR
Nadir de olsa yeni çıkan kitaplarını veya tanıtım bültenlerini kitaphaber sitemize gönderen düşünceli yazarlar/yayınevleri de oluyor. Kendilerine bu gayretleri için çok teşekkür ederiz.
Kanayan Gül / Ömer Çoban / Günce Yayınları
"Her an yüce bir değerdir" deyişindi başkaldırın… Diye başlar Ömer Çoban'ın Günce Yayınlarından çıkan yeni kitabı Kanayan Gül. Kitap deneme/yazın türünde yazılmıştır. İçerik olarak samimi, akıcı, kısa ve etkileyici cümlelerden oluşur. Yazar, evrensel duyguları olabildiğince açık bir dille ifade etmiştir. Okur, kitabı sanki kendisi yazmış gibi bir izlenime kapılmaktadır. "Ve göğün ayrılığa durmadan ağlayarak yüzümün yeryüzüne savurduğu şiddetli yağmurlarda. Yazıyorsam, sözcüklerin aracılığıyla sana sesleniyor ve haykırıyorsam bunun bir tek nedeni vardı. Artık ruhumun sahip olduğu aşkın ağırlığı altında dayanabilecek gücü bulamıyorum." Cümleleriyle yazar gerçekten de insanın iç dünyasına seslenerek düşünmeyi, duygu seline kapılmayı ve aşkı mükemmel bir şekilde anlatmaktadır. Günce Yayınları tarafından edebiyat dünyasına kazandırılan Kanayan Gül kitabı, kendi türünde çok farklı bir öneme sahiptir. Çünkü bu kitap hem gerçekçi hem toplumcu hem de herkesin yaşadığı ve yaşamakta olduğu bir hayatı dile getirmektedir. "Öyle bir zamandayız ki sevgili, saflık, iyilik, merhamet, şefkat, masum ve mazlum rolü oynayarak halkın en kutsal, en özgün duygularına, duyarlılıklarına, inançlarına acımasızca, hunharca, vahşice saldırıp durmaktalar egemen oldukları her türlü araç gereçlerle. İnsan algısı tarihin hiçbir evresinde bu kadar çok talana uğraşmamıştır." İfadeleriyle yazar günümüz dünyasındaki toplumların yaşadığı hezeyanları çarpıcı bir şekilde tasvir etmiştir.
Diplomat Şair: Yahya Kemal'in Elçilik Yılları (1926-1949) / Berksan Gülsoy / H2O Kitap
Yahya Kemal Beyatlı'yı şairliği ile tanıyoruz. "Lale Devri" kavramını ilk kullanan, Türkiye Türkçülüğünün başlangıcını 1071 Malazgirt Savaşı olarak belirleyen bir tarihçi olduğu ise fazla bilinmez. Oysa tarihçi yönü pek çok şiirine yansımıştır.
"Sessiz Gemi" Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım'ın peşinde adaya yapılan gemi yolculukları kadar 1903'te Abdülhamit yönetiminden gemi ile Paris'e kaçışından da izler taşır. Genç yaşında yaptığı bu yolculuğun ilerde diplomat olmasına etkisi büyüktür. Ne de olsa yeni kurulan Cumhuriyet'in diplomata ihtiyacı vardı ve İsmet İnönü'nün deyişiyle "İstasyon'a gider; İstanbul'dan gelenler arasında kim kravatlıysa, … hariciye memuru" yapılırdı. Yurtdışında eğitim görmüş, yabancı diller bilen Yahya Kemal diplomat adaylarının başta gelenlerdendi.
Nitekim Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan Görüşmeleri'ne katılan heyetin içindedir ve bu deneyim diplomasiye doğru yolculuğunu hızlandıracaktır. 1926-1949 yılları arasında, sırasıyla Polonya, İspanya, Portekiz ve Pakistan'da elçi ve büyükelçi olarak bulunacaktır.
İşte bu geçmiş ve elçilik dönemi, bu kez tersinden onun şairliğini de dönüştürecektir. "Endülüs'te Raks, Kar Musikileri, Madrid'de Kahvehane" gibi şiirleri bu döneme aittir. Artık o "Diplomat Şair"dir.
Berksan Gülsoy bir ilki gerçekleştirerek Yahya Kemal'in diplomat yıllarını inceliyor ve bu dönemin onun şairliğine etkilerini araştırırken dolaylı olarak Cumhuriyet'in kuruluş yılları ve ilk dönemi için de tarihi bir panorama sunuyor.
Okumak / Alejandro Zambra / Notos Kitap
"Haftalık edebiyat eleştirilerini bıraktığımda pek çok kez bazı kitapları okumamaktan ötürü haz duydum. Bu kitabın bir yazımdan ödünç alınan başlığının sebebi de kısmen bu. Aslında başlık bu seçkide bulunan birkaç konuya atıfta bulunuyor; edebiyat dünyasındaki sahtekârlıklara, yeniliklerin zulmüne, iç karartıcı zorunlu okuma listelerine, olağandışı ama artık kök salmış bir alışkanlık olarak kitapları hiç okumadan üzerine konuşmaya ve bir bakıma da başlık bulmanın zorluğuna. Fakat bu kitabın hepsinden öte okumaya bir övgü olduğu açık."
Çağdaş Şili edebiyatının en parlak yazarlarından Alejandro Zambra edebiyat üstüne yazılarını Okumamak'ta bir araya getiriyor. Kendi edebiyat yolculuğuna da yer verdiği bu içten, bir o kadar da derinlikli yazılarında Bolaño'dan Tanizaki'ye, Cortázar'dan Kafka'ya, Buzzati'den Borges'e, Madam Bovary'den Yastıkname'ye birçok yazar ve eser hakkında tespitlerde bulunuyor.
Yazar: Yeni Çıkanlar - Yayın Tarihi: 09.03.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.06.2024 14:22