Edebiyat Raporu 4 : Son Çıkan Edebiyat Eserleri (Mart, 2022)
Bu raporumuzdaki eserler babil.com sitesi kullanılarak ve bize ulaşan tanıtım yazıları harmanlanarak hazırlanmıştır. Okumaya buyrun.
Deli ve Dahi: İngilizcenin En Kapsamlı İlk Sözlüğünün Hazırlanışının Çılgın Hikayesi / Simon Winchester / İthaki Yayınları
Oxford İngilizce Sözlüğü'nün başeditörü Dr. James Murray'nin önderliğindeki komite belirli kelimeler için alıntı ve tanım toplarken zaman içinde çalışma yöntemi ve şevkiyle bir gönüllü okur öne çıktı. On binden fazla tanıma katkıda bulunan ve çalışmaların ilk yıllarında gizemini koruyan bu okur bir Amerikan İç Savaşı gazisi olan, emekli cerrah Dr. W. C. Minor'dı ve işlediği bir cinayet sebebiyle uzun zamandır akıl hastanesinde yatmaktaydı.
Sözlüğün hazırlıkları 1857'de başlamıştı ve o güne kadar girişilen en iddialı çalışmaydı, tamamlandığında İngilizcenin en kapsamlı ilk sözlüğü olacaktı. Simon Winchester'ın titiz araştırmalar sonucunda kaleme aldığı Deli ve Dâhi, işte bu devrimci eserin hazırlanışına büyük katkılarda bulunan, çoğu yönden bambaşka ama kelimelere adanmışlığıyla hayli birbirine benzer iki adamın, Dr. James Murray ile Dr. W. C. Minor'ın eksantrik hikâyesini ve sözlükçülüğün meşakkatli dünyasını gözler önüne seriyor.
Aliya İzzetbegoviç: Hayat, Hakikat, Hürriyet / Eyüp Beyhan / Kadim Yayınları
Aliya İzzetbegoviç, hayatını halkının özgürlüğüne adamış önemli bir siyasi liderdir. Birçok zorluklarla imtihan olan bir coğrafyada insanların birlikte nasıl yaşayabileceği sorusu üzerine özgün düşünceler üretmiştir. Savaşlar ve soykırımla yüzleşen Bosna Hersek halkının geleceği için ortaya koyduğu barışçı ve ahlaki siyasetle tüm dünyanın takdirini kazanmış bilge bir liderdir.
Aliya'nın felsefi düşüncesinin temeli akıldır. 'Bilge Lider' olarak anılan Aliya, düşünceyi hayatının merkezine yerleştirmiştir. Onun; insan, ahlak, adalet, eşitlik, özgürlük ve İslam gibi konulardaki fikirleri doğrudan siyaset anlayışına kaynaklık etmiştir. Aynı zamanda kültürü; din, sanat, ahlak ve felsefenin uzantısı olarak görürken medeniyeti tekniğin, bilimin, tekâmülün ve beşeriyetin uzantısı olarak görür. O medeniyeti insanın tabiatla olan ilişki biçiminde anlamlandırırken, kültürü insanın kutsal ile kurduğu ilişki biçimleri ile açıklar.
Aliya'nın siyaset felsefesinin ve medeniyet düşüncesinin temelinde ahlaklı bir mücadele vardır. Elinizdeki bu kitap, 'siyaset felsefesi' çerçevesinde Aliya İzzetbegoviç'in kültür ve medeniyet tasavvuru başta olmak üzere Bosna Hersek özelinde liderlik ve "filozof kimliği"ni öne çıkararak hayatı ve siyasi deneyimlerini ele almıştır.
Meleğin Düşüşü / William Hjortsberg / İthaki Yayınları
"Meleğin Düşüşü, klasik dedektiflik hikâyelerinin en iyi yanlarını birleştiriyor... Okült unsurlar, şaşırtıcı mizah ve zekâ... Bu kitap Raymond Chandler ve Stephen King'in edebi aşk çocuğu... Kalbi zayıf olanlara göre değil." - Ridley Scott
Bir dedektifin karşılaşabileceği en korkunç düşmana karşı elinden ne gelir? New York'un her sokağını karış karış bilen özel dedektif Harry Angel'ın araştırmaya başladığı rutin bir kayıp şahıs vakası, çok geçmeden korkunç tehlikelere gebe bir davaya dönüşecektir. Birbiri ardına işlenen vahşi cinayetlere kara büyünün gölgesi düşer. Kuyruğunu ısıran yılan misali, Harry Angel da kendi geçmişinden kaçamayacaktır. Meleğin Düşüşü, polisiye ile korkunun ustaca harmanlandığı kapkaranlık bir çağdaş klasik.
Cadı Avcısı / Max Seeck / Doğan Kitap
Çoksatan yazar Roger Koponen'in eşi Helsinki'deki evlerinde öldürülmüştür: Maria Koponen üzerinde siyah bir gece elbisesi, yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle masada oturmaktadır. Az sonra bir başka kadının cesedi bulunur.
Soruşturmanın başındaki dedektif Jessica Niemi ile ekibi, cinayetlerin Koponen'in "Cadı Avı" serisindeki kitaplardan kopyalandığını fark eder. Başka cesetler bulundukça Niemi bu vahşi ölümlerin tek bir seri katilin işi olamayacağını düşünmeye başlar. Jessica Niemi bir yandan bu cinayetlere son vermeye çalışırken diğer yandan kendi travmatik geçmişiyle hesaplaşmak zorunda kalır.
Bir Azerbaycan Demiryolcusunun Sovyet Yılları: Türk İdik Azerbaycanlı Adlandırıldık / Feridun Zamanzade / Doğu Kütüphanesi
1910'da Ordubad'da dünyaya gelen Feridun Zamanzade, Çarlık Rusyası başta olmak üzere, 1918-20 yılları arası kurulan kısa ömürlü ilk Azerbaycan Cumhuriyetini, ardından Sovyet Azerbacan'ını, onun ardından müstakil Azerbaycan cumhuriyeti olmak üzere dört ayrı dönemin canlı şahidi olarak yaklaşık bir yüzyıla ait hatıraları geride bırakarak 2005'te bu dünyadan göçer.
Eğitim ve öğretime, o yıllarda çoğunluğu Türk öğretmenlerinin ders verdiği Bakü "Dar'ül Muallemeyn"de (Öğretmen okulu) başlayan Zamazade, Türklük bilincini ilk olarak bu öğretmenlerden alır. Dönemin yokluk, kıtlık, kırım, sürgün yıllarında Demiryolları Mühendislik mektebini tamamladığında, önce Zakafkasya, sonra Azerbaycan Demiryolları İdaresinin çeşitli kademeleriyle, Sovyet cumhuriyetlerinin diğer ülkelerinde çalıştıktan sonra, başmühendis olarak emekli olur.
Lenin'in ölümünü takiben, baştan sona Stalin rejimine, 2. Dünya savaşının bütün acılarına, Kruşçov'un iktidara gelmesiyle Azerbaycan Komünist Partisi 1. Sekreteri Mircefer Bagirov'un yargılanmasına, 1989'da Sovyetlerin dağılma aşamasında Kızılordu'nun Bakü'de yaptığı kırıma, daha sonra Elçibey tarafından bağımsız Azerbaycan cumhuriyetin kurulmasına, oradan Haydar Aliyev'in iktidara gelmesine kadar dönemin ve Azerbaycan tarihinin en önemli olaylarına tanıklık eden Zamanzade'nin hatıraları, aynı zamanda gezip gördüğü yerlerde sade Sovyet vatandaşlarının hayatları yansıtmasıyla, Sovyet toplumsal tarihine de ışık tutmaktadır.
Sessizliğin Dünyası / Max Picard / Albaraka Yayınları
Sessizlik, yalnızca insanların konuşmaya son vermesinden doğmaz. Sessizlik, kişinin yalnızca [söyleyeceği]sözden vazgeçmesinden, uygun olduğunda takınacağı bir tavırdan daha fazlasıdır. Sessizlik, sözün bittiği yerde başlar; ama söz bittiği için başlamaz. O zaman fark edilir olur.
Sessizlik, başlı başına bir fenomendir. Sessizlik, sözün kesilmesiyle özdeş değildir, indirgenmiş bir şey de değildir; kendiliğinden oluşan bir bütündür, söz gibi yaratıcıdır ve söz gibi insanları şekillendirir; ancak [söz ile]aynı ölçülerde değildir.
Sessizlik, insanlığın temel yapıtaşlarındandır. Elinizdeki kitap, okuru "sessizlik içeren bir dünya görüşüne" ulaştırmayı amaçlamadığı gibi, sözünü sakınmasına da yönlendirmemelidir. Nitekim insan, ilkin sözüyle insandır; sessizliğiyle değil. Söz, sessizlikten üstündür, ancak sessizlikle olan ilişkisini kaybettiğinde körelir. İşte bu yüzden, bugün üzeri örtülü sessizlik dünyası, sessizlik adına değil; söz uğruna yeniden açığa çıkarılmalıdır.
Tuhaf Bir Hikaye / Ryunosuke Akutagawa / Japon Yayınları
Edebiyat dünyasına 1914 yılında yayınlanan "Yeni Düşünce Akımı" dergisindeki "İhtiyarlık" öyküsüyle giren Akutagava Ryunosuke, Rashomon öyküsüyle ünlenmiş ve "Burun" öyküsüyle Natsume Soseki'nin övgüsünü kazanmıştır. Endişe ve korkuları yüzünden 1927 yılında yüksek dozda uyku ilacıyla dünyaya gözlerini yuman yazar geride 150'den fazla kısa öykü ve 19. ciltlik eser bırakmıştır. Bir solukta okuyacağınız bu kitapta "Çocuğun Hastalığı" hikâyesiyle yazarın hayatına dokunurken, "Tanrı Agni", Ejderha", "At Bacakları", "Siyahlara Bürünen Meryem Ana", "Yeşil Soğanlar", "Agucuk Bugucuk", "Tuhaf Bir Hikâye", "Sessiz Malikâne" hikâyeleriyle fantastik bir yolculuğa çıkacaksınız.
İstanbul - Üç Şehrin Hikayesi / Bettany Hughes / Alfa Yayınları
İstanbul'a ilk kez 25 yıl önce gittim ve o zaman âşık olduğumu anladım. Şehir geçmişte birçok büyük uygarlık için mihenk taşı olmuş ve bin yıl boyunca nesillerin hem hayallerini gerçekleştirmiş hem de hayal kırıklığına uğratmıştır. - Bettany Hughes
Kimi zaman bir aşk mektubu gibi, kimi zaman da kaybolan şeylere övgü gibi yazılmış. Yazar unutulmuşlara, sessizleştirilmişlere, dışlanmışlara kulak vererek gerçekleri ve hikâyeleri toplamıştır. İşte birçok farklı dile çevrilmesi gereken önemli bir kitap. - Elif Şafak, The Spectator
İstanbul 6000 yıllık tarihi boyunca Fenikeliler, Cenevizliler, Venedikliler, Yahudiler ve Vikingler için yurt; Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorlukları için de başkent olmuştur. Hughes, dünyanın en büyük şehirlerinden birinin tarihinin izini muhteşem bir şekilde sürmüş. - The Guardian
Satürn Yıldızı Altında / Susan Sontag / Everest Yayınları
Satürn Yıldızı Altında, Amerikalı yazar, eleştirmen, insan hakları savunucusu Susan Sontag'ın biri The New Yorker'da, diğerleri The New York Review of Books'ta yayımlanmış yazılarından bir derlemeyi içeriyor. Denemelerin tamamı, 20. yüzyılda düşünce, edebiyat ve sinemada fark yaratmış, tartışma alanları açmış sanatçılar hakkında. Kitap, Sontag'ın erken yaşlardan itibaren izlediği ve etkisi altında kaldığı Amerikalı yazar Paul Goodman'ın ölümü üzerine yaşadıkları ve düşündüklerine ilişkin bir denemeyle başlıyor; Roland Barthes'ın geride bıraktıkları, Antonin Artaud'un yaşamı ve sanat felsefesi, Walter Benjamin ve Elias Canetti hakkındaki değerlendirmeleriyle sürüyor; Hitler'in gözde sinemacısı ve propagandacısı Leni Riefenstahl'ın eserleriyle sanatının otopsiye tabi tutulduğu, Hitler hakkındaki çok uzun filmiyle tanınan Hans Jürgen Syberberg'in ve sinemasının irdelendiği denemelerle sona eriyor. Sontag, bu figürlerin kişisel ve düşünsel evreninde bıraktığı birikimle, ölüm, sanat, hayal gücü, etik ve estetik; bunlar arasındaki ilişkiler ve yazmak üzerine düşünüyor.
Charles Baudelaire / Rosemary Lloyd / Runik Kitap
Charles Baudelaire, gerçek değeri ancak yirminci yüzyılda anlaşılan son derece etkili bir şair, sanat eleştirmeni ve çevirmendi. Yaşamı boyunca hem mükemmel ve yenilikçi bir beceriyle kullandığı dile hem de zamanının sanatına büyük bir güç katan görsel sanatlara kendini adamıştı. Romantizmin yükselişi ile düşüşü, realizm ve sembolizmin başlangıcı döneminde yaşayan Baudelaire, 1848 Devrimi ve 1851 Darbesi gibi Fransa'yı hem sosyal hem de fiziksel açıdan değiştiren çalkantılı olaylara tanıklık etti. Onunla ilişkilerinin yazılı izlerini bırakan çok sayıda arkadaşı ve tanıdığı gibi bu olaylar da şairin hayatı ile çalışmaları için elverişli bir arka plan oluşturuyor.
Bu biyografi de Baudelaire'in yaşamını, yaratıcı ve eleştirel yazılarıyla bir araya getirerek bunların ne kadar bağlantılı olduğunu, günlük yaşam ve etrafındaki dünya deneyiminin çalışmalarında ne kadar rafine biçimde yer bulduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, çağının ahlak anlayışıyla, yazındaki yıkılmaz addedilen kurallarla ve maddi sorunlarıyla kendine has üslubunu kullanarak savaşmasına odaklanıyor. Hem genel okuyucuya hem de edebiyat öğrencilerine yönelik bu biyografi, Baudelaire'in kişiliğinin ve çalışmalarının tüm karmaşıklığını özlü bir biçimde sunuyor.
Çevirmen Öyküleri: Çevirmen Ne Yaşar Ne Yaşamaz / Fadime Çoban / Aktif Yayınevi
"Çeviribilimin araştırma alanlarından biri de, çeviri uygulamasıdır. Çeviriye, çeviribilimci olmayan ya da çeviri eğitimi almamış olan bir çevirmenden farklı bir açıdan bakabilen bir çeviribilimci, çeviride karşılaşılan sorunların çözümüne ilişkin kuramsal ve dizgesel bir yaklaşım getirebilir.
Dolayısıyla bir çeviribilimcinin uygulamada ne gibi kuramsal sorunların yaşanabileceğini, bunları nasıl çözümleyebileceğini ya da çeviride alınan farklı kararların gerekçelerini açıklayarak bir anlamda başka çevirmenlere yol gösterebilir. Bu açıdan bakıldığında, Çevirmen Öyküleri - Çevirmen Ne Yaşar Ne Yaşamaz adlı bu çalışmada, çeviri ile ilgilenen ve çevirinin salt dilsel ya da çevirmene bağlı bir olgu olmadığını, farklı etmenlerin çeviriyi ve çevirmeni biçimlendirdiğini dolaylı ve dolaysız biçimde 28 farklı çevirmenin/çeviribilimcinin deneyimlerinin okurlara aktarılması, çevirinin olgu ve süreç bağlamında ortaya konması bakımından alana önemli bir katkı sağlayacağı kanısındayım."
Arıza Aşklar / Ayşe Filiz Yavuz / Ötüken Neşriyat
Sen bende yaşıyorsun ben de sende. Tüm insanlar içinde ruhuma, yüreğime en yakın olanı, en iyi geleni sensin. Ruhlarımız ve yüreklerimiz asla kavga etmez. Sadece düşüncelerimiz kavga eder. Bana aşktan korktuğunu söylüyorsun. Neden küçüğüm? Güneş ışığından korkuyor musun? Denizin gelgitinden korkuyor musun? Günün doğuşundan korkuyor musun? Baharın gelişinden korkuyor musun? Aşktan neden korktuğunu merak ediyorum.
İnsan görmediği birine âşık olur mu? Cibran ve Ziyade'nin aşkı arıza bir aşk mıydı? Ya Afife Jale ve Selahattin Pınar'ın hem sevip hem ayrılmaları? Karakoç'un "Son bir kez bile görmek istemezdim. Bırak hayalimdeki gibi kalsın." demesi, acaba aşkın hangi hâliydi? Aşk vuslat isterken vuslattan kaçılır mı? Bu aşk dedikleri hakikatte ne idi? Daha nice soruyla baş başa bırakıyor bizleri Ayşe Filiz Yavuz. Aşkın türlü hâllerini, hikâyeleriyle önümüze seriyor.
Ölümden Uzak Bir Yer / Kerem Eksen / Yapı Kredi Yayınları
"Bir şeylerin olmasını bekliyor, bekliyor, olmayınca da oturup düşünmek istiyor, mesele nedir, neyi nasıl halletmek gerekir, derken önüne dimdik bir duvar çıkıyor, dokunmayı bile başaramadığı bir duvar, ne yapsın bilemiyor. İyice kararıyor Sait: Umduğum bu değildi. Çocuğum mutluluk getirecek diyordum ama öyle olmadı; fazlasını getirdi, sonra da mutluluğu aldı."
Sait ve Ömür çiftinin hayatı, merkezinde oğulları Yusuf'un yer aldığı ve yalnızca kendilerinin şahit olduğu inanılmaz bir olayın ardından kökünden değişir. Sonrasında, gündelik hayat tüm tekdüzeliğiyle sürüp giderken Sait'in içinde bir huzursuzluk büyümeye, oğlu ve karısıyla ilişkisine koyu bir gölge düşürmeye başlar. Yıllar geçtikçe Sait'le Yusuf'un ilişkisi hayaller, beklentiler, korkular ve hayal kırıklıklarının arasında akan, ölümün sürekli olarak kendini hatırlattığı bir hikâyeye dönüşür.
Buradayız ve Uyku Krallığı'yla tanıdığımız Kerem Eksen, üçüncü romanında baba oğul ilişkisi, aile, inanç ve ölüm üzerine benzersiz bir hikâye anlatıyor. Ölümden Uzak Bir Yer, "dünyanın ucundan kırpılmasının", açılan uçurumun bir tarafında yalnız başına kalmanın romanı.
Kilit Taşı / Sema Soykan / Alfa Yayınları
KİLİT TAŞI üç kadının hikâyesi. İyiliğin devrimsel gücüyle gururun şefkate, intikamın sevgiye, imkânsızın mümküne ve yalnızlığın kocaman bir aileye dönüştüğü, geçmişin izini sürerken kesişen, Mardin'den İstanbul'a uzanan sır dolu üç hayatın...
Anne-babasının ölümünün bitmeyen iç hesaplaşmasıyla yaşayan gururlu Avukat Nil, kızının kaderi kendininkine benzemesin diye ölümü göze alan Zekiye Hanım ve tüm engellere rağmen eğitimi için çabalayan Berfin. Omuzlarında sadece bugünün değil, tarih boyunca kadınlara reva görülen baskının, tahkirin, dayatmaların yükü. Tutuşurlarsa el ele, neleri değiştirebilirler halbuki...
1864 Çerkes Sürgünü ve Soykırımını anlatan ADSIZ ROMAN ve Köy Enstitülerini ve Türkiye'nin yakın tarihini anlatan KEŞKE'nin yazarı Sema Soykan'dan yine akıcı, zengin ve umudu bilinçle tazeleyen bir eser.
Son Yolcu / Nedim Gürsel / Doğan Kitap
Nedim Gürsel bu romanında kendi "ruh ikizi"nin portresini çiziyor. Hayatıyla yapıtının, öznel coğrafyalarının dökümünü yapıyor bir bakıma. Paris'le İstanbul, Saraybosna'yla Diyarbakır, Yunan eşiyle Kürt sevgilisi, yaşam coşkusuyla ölüm korkusu arasında gidip gelen bir yazarın dünyasında dolaştırıyor okuru. Ve beklenmedik gelişmelerin yaşandığı bir yolculuğa çıkarıp azınlıkların yakın tarihiyle de buluşturuyor.
Kurmacayla otobiyografik unsurların ustaca harmanlandığı anlatının odak noktasındaki yazar Deniz Çakır'ın belki bir ayağı çukurda ama, ülkesinin aydınlık geleceğine inancı da tam. Ne var ki, otoriter yönetime meydan okuduğu için tutuklanmadan önce "Son Yolcu"yu yazabilecek mi acaba? Unutulmuşların, yüzyıllar boyunca zulme uğrayıp göçe zorlanmışların, yerlerinden yurtlarından koparılmışların acısını dile getirebilecek mi?
Tokyo Ueno İstasyonu / Miri Yu / İthaki Yayınları
Akutagava ödüllü Miri Yu, Güney Kore vatandaşı olmasına rağmen Japonca yazan, gençlik yıllarındaki bunalımlarına Edgar Allan Poe ve Truman Capote gibi ustaların eserleri sayesinde direnen, kitaplarında hem psikolojik hem de sosyolojik arayışların peşine düşen bir yazar.
Çağdaş Japonya tarihinin her önemli dönemeci 1933'te doğan Kazu'nun hayatına bir şekilde etki etmiştir ama o artık bir ölüdür. Kazu'nun yaşam öyküsüne kara talih damga vurmuştur ve şimdi ölümde bile huzura eremez.
O parka 1964'te Tokyo Olimpiyatları'nın hazırlığında çalışmak için gelen ve son nefesini de parkın civarındaki evsizlerin arasında veren Kazu'nun gözlerinden Tokyo'daki gündelik hayatı görürüz bu romanda. Böylece onun şahsi öyküsüne dair mahrem ayrıntılar da gün yüzüne çıkar. Tıpkı toplumdaki eşitsizliklerin onun hayatına nasıl yön verdiğinin gün yüzüne çıkması gibi. Tokyo Ueno İstasyonu, Tokyo'nun en işlek mekânlarından birine musallat olan evsiz bir hayaletin hikâyesini anlatıyor.
Bir Borsa Spekülatörünün Anıları / Edwin Lefevre / Altıkırkbeş Yayınları
Borsanın kuralları, bu kitabın ilk yayınlandığı 1923'ten bu yana önemli ölçüde değişmiş olsa da insan doğası neredeyse hiç değişmedi. Korku, açgözlülük, umut ve gurur bugün 1900'lerin başındakiyle aynı ve bu temel temel insani duygular, küçük yatırımcılardan büyük hedge fonu yöneticilerine kadar çeşitli insanların yükselişini ve düşüşünü açıklayabilir.
Bu kitap, yalnızca borsadan kazandıklarıyla dünyanın en zengin insanları arasına giren efsanevi Wall Street tüccarı Jesse Livermore'un hayatını, sayısız başarısızlıklarını, çelişkilerini ve bunlardan ders çıkararak kendiyle mücadelesini ve elbette başarılarını anlatır. Doğru mali tabloların nadiren yayınlandığı, mevcut hisse senedi fiyatlarının alınmasının büyük bir operasyon gerektirdiği ve piyasa manipülasyonunun yaygın olduğu bir zamanda Livermore, alım satımlarının temeli olarak şimdi teknik analiz olarak bilinen şeyi kullandı. Livermore gelmiş geçmiş en büyük borsacılardan biri olarak kabul edilir. Piyasalarda bugün için kullanılan kalıplaşmış çoğu ifadenin de kaynağı bu kitaptır.
Dişi Aslanın İtirafı / Mia Couto / Çınar Yayınları
Kardeşi bir aslan saldırısında ölen Mariamar'ın hayatı, aslanları yakalaması için görevlendirilen gizemli avcının köye gelmesiyle iyice altüst olacaktır. Hem Mariamar'ın hem de avcının geçmişinde karanlık sırlar yatmaktadır. Kulumani köyü artık güvenli bir yer değildir ve aslanlar da sıradan hayvanlara benzememektedir. Oradaki en büyük tehdit ormandaki vahşi hayvanlar değildir.
Afrika edebiyatının büyük yazarı Mia Couto'nun büyülü gerçekçilik akımının önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen romanı Dişi Aslanın İtirafı, modern dünya ile geleneksel dünya arasındaki sınırlarda bizi keşfe çıkarırken baskı altındaki kadınların isyanına da ses veriyor.
Geç Kalan / Dimitri Verhulst / İthaki Yayınları
Dimitri Verhulst zifiri karanlık dünya görüşü, trajik komedileri, akıcı dili ve samimi portreleriyle bilinen bir yazar. Modern Belçika edebiyatının bu aykırı yazarını tanımlamak için de yalnızca "Verhulst-vari" denebilir: Ham, arkaik ve grotesk bir göz. Kelime oyunlarıyla dolu kitaplarında karakterlerinin çoğu toplumun sınırlarında yaşar ve yazarın sesini duyurmak istediği de, işte tam bu insanlar.
Başarısız hayatının sonbaharındaki emekli bir kütüphaneci, patronluk taslayan karısının dayattığı kasvetli monotonluktan kaçmak ister. Evliliğinin çökerttiği özgüveni yeniden kazanmasının da tek ve olağanüstü bir yolu vardır: Tüm toplumsal ve ailevi baskılardan kurtulup da kapağı bir huzurevine atana kadar bunamış numarası yapmak. Hayata kestiği bu son rol, huzurevine çocukluk aşkının ve eski bir Nazi subayının da gelmesiyle daha bir şenlenecektir.
Geç Kalan, bir yandan hayatla hesaplaşmanın eğlenceli tarafını gösterirken diğer yandan hafıza kavramı üzerine düşündüren dokunaklı bir eser.
Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler / Edogawa Rampo / İthaki Yayınları
Japon polisiyesinin kurucusu kabul edilen, ülkenin en meşhur yazarlarından biri olan ve ismini Edgar Allan Poe'nun okunuşundan alan, "Uzakdoğu'nun Poe'su" Edogawa Rampo, Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler'de gerçek ile rüyanın, akıl ile akıldışının sınırlarında dolaşan tekinsiz öyküler anlatıyor.
Aynalarla ve merceklerle aklını yitirip cehennemin kapılarını aralayan bir adam, yaptığı koltuğun içine gizlenerek koltuğa oturanlarla aşk yaşayan saplantılı bir mobilyacı, aşkı yüzünden bir resmin içinde yaşamaya başlayan bir genç, bir sandığın içinde mahsur kalan hasta bir ihtiyarın korku dolu son dakikaları, can sıkıntısından kurtulmak için kendine has cinayet yöntemleri bulan bir katil, suçlunun yakalanması için uygulanan psikolojik bir test, suç işlediği için adalete teslim olan bir uyurgezer ve daha fazlası bu gerilim dolu öykü derlemesinde kendine yer buluyor.
İnsanlar / Matt Haig / Domingo Yayınevi
Yağmurlu bir akşamda Profesör Andrew Martin, önce dünyanın en büyük matematik bilmecesini çözmeyi başarıyor, ardından sırra kadem basıyor. Nihayet bir yol kenarında çırılçıplak halde bulunduğunda, kıyafetsizlikten daha ciddi bir meselesi olduğu ortaya çıkıyor: Andrew Martin artık insanlardan tiksiniyor; görünüşlerinden de yiyip içtiklerinden de bitmeyen şiddet ve savaş arzularından da... Yabancı bir tür arasında kaybolmuş hissediyor kendini. Sevgi ve aile kavramları onda şaşırtıcı bir ilgi uyandırsa da tüm sakinlerinden nefret ediyor bu gezegenin. Newton hariç... Ama o da bir köpek işte...
Sahi, kim bu adam? Onun –ya da herhangi birinin– insanlık hakkındaki tüm fikrini değiştiren şey ne olabilir?
Son yılların en önemli romancılarından Matt Haig, onca karmaşıklığına rağmen hayatın içindeki mutluluğa ve insan doğasına dair alışılmadık bir hikâye sunuyor. İnsanlar, neşeli ve etkileyici bir üslupla "bizi" bize anlatıyor.
Yazar: Yeni Çıkanlar - Yayın Tarihi: 06.04.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.06.2024 14:22