Edebiyat Raporu 8: Son Çıkan Edebiyat Eserleri (Temmuz, 2022)
Aylık olarak yayınladığımız Edebiyat Raporu isimli kitap seçkimizin bu sayısında ağırlıklı olarak Dünya edebiyatından Temmuz ayında yayımlanmış 20 eser yer alıyor. Bu raporumuzdaki eserler babil.com ve idefix.com siteleri kullanılarak hazırlanmıştır. Eserlerin seçilmesinde 2 editörümüz katkıda bulunmuştur.
Baraka: Son Köle Kargosunun Gerçek Hikayesi / Zora Neale Hurston / İthaki Yayınları
Siyah-beyaz toplumsal bütünleşmesine dair görüşleriyle ayrıksı bir isim olan Zora Neale Hurston'ın genç bir antropologken Alabama'da görüştüğü, Atlantik Köle Ticareti'nin hayatta kalan son kurbanlarından seksen altı yaşındaki Cudjo "Kossola" Lewis köleliğin kaldırılışından elli yıl sonra, o dönem maruz kaldığı zulmü sakin sakin anlattı. Hurston, tüm dinlediklerini, Cudjo'nun aksanına bile dokunmadan bire bir kaydetti, böylece İç Savaş'ın sonuna kadar boyunduruk altında geçen bir hayata ve siyahların son köle gemisi Clotilda ile okyanusu aşmadan önce Afrika'daki yaşamlarına dair yeri ikame edilemeyecek bir eser çıkardı ortaya.
Hayattayken Harlem Rönesansı'nın kilit yazarlarından olsa da yapıtları görmezden gelinen, ancak Alice Walker'ın 70'lerdeki bir makalesinden sonra değeri bilinmeye başlanan Zora Neale Hurston'ın yenen şeftaliler ve karpuz eşliğinde Cudjo Lewis'ten dinlediği Afrika'da geçen çocukluk anıları ve folklorik hikâyelerin, köle ticaretinin kan dondurucu gerçeklerinin, emansipasyon sonrası özgürlüğün ne anlama geldiğinin tarihten silinmemesini sağladığı eseri Baraka: Son "Köle Kargosunun" Gerçek Hikâyesi zincirlerinden yıllar sonra kurtulan, sarsıcı bir hayatın anlatısı.
Benim Gibi Biri / Cengiz Dağcı / Ötüken Neşriyat
Ağır ama güçlü adımlarla köprüye doğru yürüdüm; yürürken, sımsıkı sıktığım yumruğumu öbür elimin avucu içine vura vura: Ben yalnız değilim! Ben yalnız değilim! diye tekrarlıyordum soluğum altında. Ben yalnız değilim! Bunu yalnızca kendime değil, üstünden geçtiğim yollara, çamlara, çimlere, kayalara söylemek, uçurumların ucunda durarak avaz avaz göklere haykırmak istiyordum... Ben yalnız değilim! Eti etimden, kanı kanımdan biri olacak yanı başımda.
Haksız suçlamalara uğradığım zamanlarda suçsuzluğumu savunacak biri olacak yanı başımda. Yeniden gurbet yollarına düştüğüm takdirde, benimle birlikte yürüyecek; öfkemi ve hüznümü anlayacak biri olacak yanı başımda. Yürüdüm, yürüdüm. Bayırı tırmandım. Bayırı indim. Ormanda meşe ağaçları arasında yürüdüm. Irmağın kıyısında dizlerimin üstüne çökerek soğuk suyla yüzümü yuvdum; başımı gökyüzüne kaldırarak esintiyle, güneş ışıklarıyla yüzümü kuruladım; ve barakaya yeni bir insan olarak döndüm. Magdalena yenileştiğimin farkındaydı: vücudunun karşıtı bir mutlulukla baktı yüzüme. "Mutlu musun?" diye sordu. "Mutluyum", dedim.
Katil / Kaneo Minato / Doğan Kitap
Tokyo'dan beş öğrenci, birlikte uzak bir köyde birkaç gün geçirmek üzere keyifle yola çıkarlar. Güzel başlayan tatilleri fırtınalı bir gecenin sonunda tamamen değişir. Üç yıl sonra hepsi onları katil olmakla suçlayan isimsiz mektuplar alınca eski sınıf arkadaşları yeniden bir araya gelir. Mektupları gönderen kim? Katil kim? Suçlu kim?
İtiraflar ile dünya çapında büyük beğeni kazanan Japon yazar Kanae Minato, ölümcül bir kazaya yol açan sayısız zinciri zekice birbirine ekliyor ve trajik gerçek nihayet gün ışığına çıkana kadar okuru ustaca yanlış yola çekiyor. Tam çözüldüğü anda düğümün aslında çok daha gerilerde olduğunu görecek, okudukça daha da içine çekileceksiniz.
Kurmaca Kimden Yana / Abdullah Harmancı / İz Yayıncılık
George Steiner "Edebiyat eleştirisi bir sevgi borcundan doğar" der. Okuduğumuz eserlere karşı borçlanırız. Elinizdeki eser, her şeyden önce bu borcu ödeme gayretidir.
Bir öykü üzerine düşünmek aslında öykü üzerine düşünmektir. Eleştiriden poetikaya sızan, poetikadan eleştiriye süzülen damarlar vardır.
Kitaptaki yazıların eleştiri türüne daha yakın durduğu ilk bakışta verilebilecek bir yargıdır. Son bakışta ise yazıların birçok türe aynı anda yakın durmakta olduğu görülecektir.
Eleştiriye, poetikaya, denemeye, okuma notuna, yaratıcı yazarlık ders notlarına, hatta hatıra türüne dönüşebilecek gibi duran düzyazılar, aynı zamanda son dönem Türk öykücülüğüne dair bir anlama, anlamlandırma çabası.
Nibelung Yüzüğü 1 / Ren Altını / Richard Wagner / Vakıfbank Kültür Yayınları
Nasıl ki bir lanetle bana geldiyse, Aynı şekilde lanet olsun yüzüğe! Onun altını verdi bana ölçüsüz bir kudret, Şimdi onun sihri onu taşıyana ölüm getirsin! Hiçbir kısmetli ona sahip oldu diye sevinmesin Onun parıltısı, hiç kimseye mutluluk vermeyecektir, Kim ki onun sahibi, onun sorunu çok olacak Ve ona sahip olamayanı ise kıskançlık kemirecektir!
Alman besteci Richard Wagner tarafından bir opera olarak değil müzikli bir dram olarak kurgulanan Nibelung Yüzüğü (Der Ring Des Nibelungen), konusu itibariyle J.R.R Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi (The Lord of the Rings) romanına da ilham kaynağı olmuş eserler arasındadır. Nibelung Yüzüğü, kaynağını Yunan ve İskandinav mitolojilerinden alsa da Wagner'in felsefi eğilimlerinin yanı sıra müzik, şiir, dram ve dekorla birleşince ortaya yıllarca sahnelenecek bir opera klasiği çıkar. Yunan tragedyalarındaki baht dönüşünün, değişmez yasanın hükmünün yeniden kurgulandığı eserde kullanılan leitmotifler ve Wagner'deki Schopenhauer etkisinin sıklıkla görülebileceği alanlar bu eseri biricik kılan özellikler arasında yer alıyor. Şüphesiz ki Nibelung Yüzüğü I: Ren Altını, konusu ve biçimsel yeniliğiyle dikkat çeken, yüzlerce yıldır sahnelenen ve sahnelenmeye devam edecek olan bir klasik olma vasfını koruyor.
Körler Kıssası / Gert Hofmann / Jaguar Kitap
Belçika'da bir Orta Çağ kasabasında, sabahın erken saatlerinde altı kör dilencinin uyuduğu ahırın kapısı çalınır ve kendilerinden resimleri yapılacağı için hazırlanmaları istenir. Fakat tıpkı körler gibi, bu haberi verenler de körlerin resimlerinin kim tarafından veya neden yapılacağını bilmemektedir. Böylece körlerin yürüyüşü başlar.
Belçikalı ressam Pieter Bruegel'in dünyaca ünlü Körler Kıssası (1568) tablosundan esinlenerek kaleme alınan Körler Kıssası'nda, tablonun yaratılış süreci, resmedilen altı körün bakış açısından, bu altı kör sanki yekvücutmuşçasına birinci çoğul şahıs ve şimdiki zaman kipiyle anlatılır.
Hofmann'ın romanı, Bruegel'in başyapıtı kabul edilen tablonun kurgusal yaratılış sürecini anlatırken mevcut grotesk üslubu bozmaz; üstelik absürt tiyatronun döngüsel, tekrarlı mizansen ve diyalog yapısını da kullanarak tabloyu âdeta yaşayan bir organizma haline getirir.
Robert Walser ile Yürüyüşlerimiz / Carl Seelig / Everest Yayınları
Carl Seelig'in Robert Walser ile yürüyüşlerine dair kayıtları, gerek bu iki yazarın bir parçası olduğu İsviçre edebiyatında, gerek dünya edebiyatında benzersizdir. Walser, ellinci doğum gününden sonra yazmayı bırakmış ve yaşamını bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde sürdürmüştür. Ona ve eserlerine destek olmak isteyen Seelig, Walser'i hastanede sık sık ziyaret eder, böylece "birlikte yürümek" alınyazıları haline gelir. 1936'dan 1956'ya dek çıktıkları yürüyüşlerdeki hayat, edebiyat ve siyaset üzerine konuşmalarından süzülen notlar, dünyaya sırt çevirecek kadar "hassas" ve "suskun" bir yazarın portresini çizer. Bu notlardan hareketle Percy Adlon'un yazıp yönettiği Der Vormund und sein Dichter filmi de büyük ilgi toplamış, 1979'da iki Adolf Grimme Ödülü'ne layık görülmüştür.
Türk Canavarları Sözlüğü: Şamanist Söylencelerde Canavarlar ve Şeytani Ruhlar / Ahmet Burak Turan - Holden Yayınevi
Bu kitapta, mitolojik bilgi alanının, kötü ruhlarla ilgili olan kısmıyla karşılaşacaksınız. Neler yok ki? İnsana hastalık getiren kötü ruhlardan, halüsinasyon gördüren varlıklara kadar her şey. İnsanın gelecekle ilgili yaptığı kötü tahminlerden, tabiat olaylarına kadar her şey bir kötü ruha bağlanarak açıklanmış. Aslında tabiat bilgisi, soyutlama yapılarak, tabiatı yöneten ruhlar üzerinden anlatılmaya çalışılmış. (Prof. Dr. Muharrem Kaya)
Ahmet Burak Turan, bu sözlükteki maddeleri yüzlerce kaynağı tarayarak; Anadolu'nun, Balkanlar'ın ve Kafkasya'nın birçok bölgesini dolaşarak yazdı. Türk mitolojisi dünyada ve Türkiye'de giderek ilgi konusu olurken böyle bir sözlüğe ihtiyaç kaçınılmazdı. Bugün bile hâlâ halk tarafından varlıklarına inanılan, evlerin karanlık odalarında fısıltıyla anlatılan, çocuklara korku salan birçok "canavar"ın kökenlerini öğreniyoruz bu kitapta. Turan'ın bu yaratıkların dış görünüşleri hakkındaki tasvirleri, onlardan nasıl korunmamız gerektiğine dair önerileri ve Aslı Ekim'in çizimleri kitabı zenginleştiriyor.
Çağdaş Azerbaycan Öyküsü / Meltem Türkeri / Ketebe Yayınevi
Türk Dünyası edebiyatı içinde Azerbaycan nesrinin kendine özgü bir yeri vardır. 19. asrın ortalarından itibaren Rusya üzerinden Kuzey Azerbaycan'a doğru esen Avrupa'nın kültür rüzgârları, Kuzey Azerbaycan edebi coğrafyasının büyük bir hızla genişlemesine vesile olmuştur. Yakın Doğu ve Orta Doğu'da ilk tiyatro ve nesir eserlerinin Azerbaycan'da yazılması ve yayımlanması asla tesadüf değildir. Daha o yıllarda, Avrupa'da yazılmaya ve yayılmaya başlayan tüm edebi türler, Azerbaycan edebi muhitinde de kendine yer bulabilmiştir. Bu nedenle Azerbaycan nesrinin köklü bir geleneğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Türk okuyucuları, kendilerine sunulan bu antolojide, Azerbaycan edebî kuşakları arasındaki geçişlerin; Azerbaycan nesrindeki basitlikten mükemmelliğe doğru gidişin bütün renklerini izleme imkânı bulacaklardır. Daha doğrusu bu antolojiyi okuyan edebiyatseverlerin, Azerbaycan nesrinin bedii estetik açıdan ilerlemesini de bütün yönleriyle izlemeleri mümkün olacaktır.
Buraya Kısıldık Sanırım / Aslı Akarsakarya / Yapı Kredi Yayınları
Aslı Akarsakarya, 2021 Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü alan Buraya Kısıldık Sanırım'da on sekiz etkileyici öykü anlatıyor. Çok çeşitli konu ve karakterle örülü öyküler, geçmişin katılığı ve geleceğin belirsizliği arasındaki müphem kırılma anlarına odaklanıyor. Kahramanlar ne kadar uğraşsalar da kendilerine biçilen rollerden, belleklerinden, zamanın yıkıcılığından ve çoğunluğun ikiyüzlülüğünden kurtulamıyor. Düşünülenle yapılan, kurgulananla yaşanan, isyan edilenle kabul edilen sürekli çarpışıyor ve kazanan hep hayatın gerçekliği oluyor.
"Onunla yıllar sonra yolda rastlaşıp merhaba dediğim vasat bir hikâyem olmasın isterdim. Yanından sessizce geçerdim, uzaktan dikizlerken geçmişin tüm titreyişlerini tavaf ederdim, ille gerekirse buruk bir baş selamı bile verebilirdim ama gidip de n'aber ya görüşmeyeli, demezdim. Demeyecektim yani çünkü hikâyemiz daha iyisini hak ediyordu, şüphesiz, ama hayat sihir olasılıklarını birer birer siliyor, öldük işte biraz daha diye düşünüyorum çünkü lambalar teker teker sönüyor ve çünkü şalter birden atmıyor."
Manuel'in Kitabı / Julio Cortazar / Everest Yayınları
"(…) Yıllardır Latin Amerika'nın sorunlarıyla ilintili metinler kaleme alan biri olmama rağmen roman ve öykülerimde o sorunlardan hiç bahsetmiyor ya da yüzeysel bir biçimde değiniyordum; şimdi burada nehrin iki kolu birleşti, ama bu hiç kolay olmadı, nitekim kimi karakterlerin karmaşık ve çalkantılı çizgisi bunu gözler önüne seriyor."
20. yüzyıl edebiyatının en özgün isimlerinden Julio Cortázar'ın Manuel'in Kitabı romanı, 1973'te ilk yayımlanışından itibaren yazarın diğer yapıtlarından ayrılan çizgisiyle tartışmalara yol açtı. Manuel, Paris'te yaşayan Latin Amerika kökenli bir bebek, adına bir kitap yaratanlar da ona daha iyi ve daha eğlenceli bir dünya kurmak isteyen büyüklerdir. Latin Amerika'nın o dönemdeki politik durumuna odaklanan bu deneysel siyasi romanda kahramanlar -hem Manuel hem okurlar için- dünyadaki buhranı gerçek gazete kupürleri ve kaynaklarla ortaya koyarken, estetik arayışların ve devrimci hareketlerin bir boyutu da gözler önüne serilir. Cortázar'ın politik düşüncesini ve edebi çalışmalarını bir arada anlamak için eşsiz bir deneyim.
Rahatlama Kitabı: Suyun Üstünde Kalmamı Sağlayan Düşünceler / Matt Haig / Domingo Yayınevi
Rahatlama Kitabı, zor günlerden çıkarılmış derslerin ve öyle zamanlarda biraz olsun iyi hissettirecek önerilerin bir derlemesi.
Gece Yarısı Kütüphanesi ve İnsanlar gibi sevilen kitapların yazarı Matt Haig, Rahatlama Kitabı'nda kendi deneyimlerinden öğrendiklerini, Marcus Aurelius, Emily Dickinson, James Baldwin gibi fikirleriyle ilham vermiş isimlerden edindikleriyle harmanlayarak yaşamın iniş ve çıkışları üzerine kısa ve umut dolu metinler sunuyor. Zihnin zindanlar yaratabileceğini ama yanında anahtarlarını da verdiğini gösteriyor bizlere. Mutluluğun ancak "olmanız beklenenleri" bir kenara bıraktığınızda filizlenebildiğini hatırlatarak, yaşama telaşı arasında şöyle bir yavaşlayıp, var olmanın güzelliği ve tahmin edilmezliğinin değerini bilmeyi yüceltiyor.
Bir dostun aklına, sarılmanın huzuruna -ve en kötü zamanlarda bile umudu hatırlamaya- ihtiyaç duyduğunuzda elinizde olmasını isteyeceğiniz bir kitap.
Sakal: Toplu Öyküler / Janko Polic Kamov / Fihrist Kitap
Avrupa'da modern edebiyatın öncü isimleri ilk önce şiirde kendini göstermiştir; Hırvat Edebiyatı'nda da modern öncüler şiir alanındadır. Kendisi de bir şair olan Kamov (1886 - 1910), bu aykırı ve yenilikçi ruhunu düz yazıda da göstererek her okuyucu tarafından keyifle okunacak öyküler yaratmıştır.
Maupussant öykücülüğünden etkilendiğini söylese de, dili, Kafka'dan önce Kafka'yı andırır. Ama o, Kafka'dan bir adım ileri gitmiştir sanki; özgüven dolu bir şarlatandır adeta. Janko Polić Kamov, toplumun değerlerine bir karşı duruşu da temsil eder. Birinci ağızdan yazdığı öyküleri psiko-sosyal çözümlemelere meyillidir.
Kendiyle alay edebilmenin sınırlarını zorlayan, duygusal bir yansımanın ürünü olan "Maskaralıklar" adını verdiği kısa öyküler, adeta toplumdışılığı da imler. Flanör ile serseri arasında bir yerde konumlabilecek olan "Bitanga" terimi, tam olarak onun duruşunu temsil ediyor diyebiliriz. Dolayısıyla, mizah kokan bir reddiyeci tadını aldığımız hikayelerindeki yalınlık, asi yönünü törpüleme aracı taşır sanki; yine de bir o kadar vurucudur.
Tıraş olmak için giriştiği serüvenin sonunda bize bu keyifli satırları bırakan Janko Polić Kamov, "Zamanımızdan Bir Kahramanın İtirafı" adını verdiği maskaralıklarıyla, aynı zamanda okuyucuyu trajik sonlara hazırlamaktadır.
On İki Numaralı Yatağın Ölümü / Gassan Kenefani / Loras Kitap
Çırpınırken doktorlar etrafında ona bakıyordu. Yatağın yanı başında asılı hasta kartını karıştırdım. Odamdan onun odasına süzüldüm, orada durdum. Doktorlar ölüyü kurtarmak için boş yere çabalıyorlardı. Kartı okudum: "İsim: Muhammed Ali Ekber, Yaşı: 25, Ummanlı." Sayfayı çevirdim: "Kan kanseri".
Zayıf esmer yüzüne, geniş ürkünç gözlerine ve titreyen mor menekşe deniz gibi dudaklarına bakmaya başladım. Gözleri döndü, üzerimde sabitlendi, benden yardım istiyormuş gibi geldi bana. Peki, niçin? Her sabah selam verirdim. Bu yüzden mi? Yoksa yüzümde, sıkıntısını çektiği korkuyu anladığımı mı görmüştü? Bana baktı, baktı sonra ruhunu kolayca teslim etti.
O an doktor beni fark etti. Kolumdan çekip kızarak beni oradan uzaklaştırıp odama götürdü. Ancak zihnimde yer eden bu manzaradan beni uzaklaştıramadı. Karyolama çıktım, hasta bakıcının koridorda basitçe söylediği şu sözleri işittim: "12 numaralı yatak öldü."
Jack ve Kaybolan Zaman / Stephanie Lapointe / Çınar Yayınları
Jack ve Kaybolan Zaman etkileyici bir görsel dünya ile duygusal dünyayı birleştirerek zaman kavramı üzerine unutulmayacak bir öykü.
Jack diğer kaptanlara benzemiyor. Balıkçılar onun garip biri olduğunu söylüyor. O ise tek bir şey için yaşıyor: Yıllar önce oğlu Julos'u yutan, sırt yüzgeci yaralı, gri balinayı bulmak. Bir gece teknesinin etrafında dolaşan balinayı gördüğünde hiç düşünmeden kendini onun karanlık ağzına atıyor. Julos, balinanın midesinde yıllarca yalnız kaldıktan sonra babasını tanıyabilecek mi?
Jack ve Kaybolan Zaman kayıp duygusu, sevgi, geçen zaman ve seçimlerimiz üzerine dokunaklı bir hikâye. Her yaştan okur için…
2019 Kanada Edebiyat Ödülleri Birincisi
Iron Karı'nın Maceraları / Gabriela Cabezon Camara / İthaki Yayınları
Çağdaş Latin Amerika edebiyatının önde gelen isimlerinden olan, feminist aktivist yönüyle de dikkat çeken Arjantinli yazar Gabriela Cabezón Cámara, eserlerinde yerleşik, egemen fikirleri bozup gölgede kalan temalara ve muktedir kahramanlar yerine mağdurlara ses vermesiyle tanınıyor. Iron Karı'nın Maceraları da bu sesin en çok yükseldiği romanlarından biri.
1872'de şair José Hernández tarafından kaleme alınan, Arjantin edebiyatının kurucu eserlerinden biri sayılan, ülke tarihinde önemli bir yer kaplayan "gaucho"ların, yani sığır çobanlarının hayatına odaklanan Martín Fierro adlı destanın altüst edilerek yeniden anlatıldığı bu romanda, özgün destandaki isimsiz, sadece "karı" olarak hitap edilen bir kadın, kimliğine kavuşurken toplumsal, duygusal ve hatta cinsel bağlamda da kendini yeniden keşfediyor.
Iron Karı'nın Maceraları, bir ülkenin kimliği ile bir insanın kimliğinin nasıl yakınlaşıp uzaklaştığını anlatan, hem tarihsel hem de bireysel bir uyanışa sahne olan derinlikli bir yapıt.
Ebubekir Erdem: Cağaloğlu'nda Bir Yayıncı Portresi / Kolektif / Erdem Yayınları
Bir insanı tanımak ve anlamak öncelikle onun yetiştiği toprağı bilmekle başlar ya Ebubekir Bey'in hikâyesi de onun doğumunun öncesinde başlar. Sonra çocukluk kaygılarının yerini gençlik telaşları, heyecanları ve idealleri alır. Önce Erzurum'dan İstanbul'a gelip İTÜ'lü olma ideali, bu yolda kararlı ve azimli bir yol alış; sonra daha büyük idealler. İstanbul'da Hareket dergisi ile tanışıp Nurettin Topçu'nun "gösterişsiz ve nümayişsiz maden işçileri"nden biri olur ve bu kez toplum için bir idealiste dönüşür. İdealleri canlı ve diri tutmak için ticarete atılma, şehir şehir dolaşma, yayıncılık, dağıtımcılık, kitapevleri, dostluklar, hayaller, hayal kırıklıkları, aile, sanat, siyaset, insan olma hâlleri... Ama hep fikir, hep kitap... Bunlarla örülü bir hayat, 68 kuşağından biri, "gösterişsiz ve nümayişsiz"...
Ebubekir Erdem'in hayatını yer yer otobiyografik yer yer biyografik özelliklerle anlatan bu kitap, bir yayıncının hayatını anlatmanın ötesinde 1950'li yıllardan 2000'li yıllara kadar uzanan tarihsel süreçte Türkiye'nin sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi ve düşünce hayatına anlamlı bir ışık tutuyor. Fikir hareketlerinin ayakta kalmak, fikrin devamını ve gelişimini sağlamak için arka planda sosyoekonomik gerçekler karşısında nasıl mücadele verdiğini anlatarak fikir hareketlerinin farklı açılardan değerlendirilmesine zemin hazırlıyor. Davam dediği "Hareket"in ayakta kalması için kazma-kürek işleriyle uğraştığını ifade eden Ebubekir Bey, bu kez kalemi eline aldı, biz de kelamını okura sunuyoruz.
Kokunun İzi / Gökhan Dağıstanlı / İnkılap Kitabevi
"Bütün ilişkilerde bir gün yalnız kalındı. Hayır, ayrılığı kastetmiyorum. Belki yabancılaşma, belki tükeniş, belki kanıksama… Bir gün geldi, her evde boş gözlerle uzaklara dalındı. Ya aşktan kalan yetmedi ya aşksızlık hali fazla geldi. Mesafeler açıldı günün birinde her evde. Düpedüz çoklu bir yalnızlığı anlatıyorum. Kimsenin kimseye derman olamadığı, varlığın ancak kendine yettiği bir yalnızlıktan bahsediyorum. Bu da sevgiye dahildi belki ya da biz sevmeyi hep yanlış anlamıştık. Bilmiyorum." Gökhan Dağıstanlı'dan aşka dair, yalın ama sözün duygu yüküyle dopdolu mektuplar, hikâyeler.
"Bu mektuplar; hayatın içindeki olumsuzlukları gördükçe zaman zaman küçümsese de aşktan vazgeçemeyenlere; onlarca kez acı çekse de suçu aşkta aramayanlara; mutluluğu, kaybetme korkusuna kurban etmeyenlere; yaşamın gizinin ancak aşktan ibaret olabileceğine inananlara adanmıştır."
Kahramanı Beklerken / Murat Erol / Muhit Kitap
Bazen ilaç niyetine hayatına aldığın şeylerin seni nasıl zehirlediğini göreceksin.
Sen kendin için bir şey yapmıyorsan kim senin için bir şeyler yapacak? Sen kendi yaralarını kendin sarmadan, kim sana yardım edebilir gerçekten? Eğer başkaları için önemli olmadığını hissediyorsan, ilk önce kendine şunu sormalısın: Ben kendim için önemli miyim?
Seninle bir yolculuğa çıkacağız bu kitapla birlikte. Her insanın içinde bir sağlıklı bir de sağlıksız bir "ben" vardır. Sağlıksız ben kontrolü devraldığında, insan kendine zarar verir. İşte bu kitapla çıkacağımız yolculuğun amacı, içindeki güzel insana yani sağlıklı bene ulaşmak.
Bu yolculukta, kaygılarınla baş etmek ve kafaya takmamak için hangi yöntemleri kullanabileceğini, olumsuz düşüncelerini nasıl kontrol edebileceğini, sağlıklı ilişkilerini geliştirirken sana zarar veren zehirli insanlardan kendini nasıl koruyabileceğini, hangi alanlarda mücadele etmenin anlamlı olduğunu, hangi alanlarda hayatı ve getirdiklerini kabullenmen gerektiğini, içindeki değersizlik hissini nasıl yenebileceğini ve kendini nasıl dönüştürebileceğini keşfedeceksin.
Hazır mısın bu yolculuğa?
Çaylak Kesiği / Eren Buğdaycı / İz Yayıncılık
Yaşamımızın gidişatını değiştiren küçük veya büyük kırılma anları vardır ve bunlar bizi her zaman mutlu sona ulaştırmaz. Aksine bazen bu kırılma anları bizi olabilecek en mutsuz sona sürükler. Hayat bazıları için daima umut dolu, iyimser ve lütufkâr değildir. Eren Buğdaycı da ilk öykü kitabı Çaylak Kesiği'nde, kaçmak istediğimiz, gözlerimizi kapattığımız bu gerçekleri bize gösteren, kanayan yanlarımızla bizi yüzleştiren öyküler kaleme aldı. Gittikçe karmaşıklaşan hayatın, aynı karmaşa içinde yeniden basitleşmesini anlatan yazar, insanın gizliden gizliye şahit olduğu ve unutmak istediği bu karmaşayı işliyor.
Yazar: Kitaphaber - Yayın Tarihi: 06.08.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.08.2022 17:19