Efendimizi Sahabe Gibi Sevmek, İlahiyat, Misafir Köşesi

Efendimizi Sahabe Gibi Sevmek yazısını ve Misafir Köşesi yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Efendimizi Sahabe Gibi Sevmek

14.09.2012 12:52 - Misafir Köşesi
Efendimizi Sahabe Gibi Sevmek

Şüheda Hüsna, kitaphaber okurları için kaleme aldı.

Muhammed Emin Yıldırım'ın yazmış olduğu "Efendimizi Sahabe Gibi Sevmek" adlı kitabında sevginin anlamını kavrama fırsatı yakalamış oluyor ve daha başlarken bu eseri okumaya, artık sevgiyi bilmenin verdiği sorumlulukla kendinizi hem mutlu hem de sorumlu hissediyorsunuz. Öğreniyorsunuz ki Efendimizi sevmenin, sonu cennet olan bir bedeli var. Anlıyorsunuz ki O'nu (sav) sevmek gerçekten büyük bir ayrıcalık, imanınızın bir gereği ve aslında iddianızın yani imanınızın- ispatı. O'nu sevmek bir vefa borcu, Rabbe şükrün ta kendisi, cennete gidebilmenin her adımı.

Sevginin ciddiyetini, önemini kavradığınız bu sayfalarda "Peki O'nu nasıl sevmeli"" sorusu dolanırken aklınızda yazarımız bu soruyu gelecek sayfada soruyor ve cevabını da Fatiha suresini baza alarak 7 maddede açıklıyor. Artık idrak ediyorsunuz ki O'nu Allah'tan sonra gelen her şeyden çok sevmelisiniz, sadece akıl ile değil kalbinize de tasdik ettirmeli, O'nun emri başım üstüne demeli ve O'nun razı olduğu işleri yapmalısınız.

Efendimizi sevmenin teorik bilgileri aktarıldıktan sonra, bunun pratiğe geçmiş hallerini merak ederken siz gelecek bölümde Peygamber Âşıkları karşılıyor sizi. Bir insan Rasul'ü sevecekse önce sahabeye bakmalı ki nasıl seveceğini bilsin. O yolda nasıl ana, baba, can, mal feda edilirmiş onu öğrensin. Bu tefsirdeki satırları okurken siz bir Sıdk Abidesine konuk oluyor ve Dost nasıl olunurmuş canlı şahidi oluyorsunuz. Mekke sokaklarında dövülürken Peygamber, izzetiyle O'nu kurtarmak için gelen bir beden, hicret yolculuğunda Peygambere canı pahasına siper olan bir göğüs görüyor gözleriniz. Ebu Bekir demek milyarlarca cümle, trilyonlarca kelime demek. O Ebu Bekir ki; iman etmesini gönülden arzuladığı babası iman şerbetini içtiğinde sırf Sevdiğinin amcası Ebu Talib o şerbetten içemedi diye bu olaya sevinememişti. İşte o yiğidin sevdası kalbinden onaylıydı. O, Peygamberin sağının adamıydı.

Ve Rasul'ün sol yanını onun için boş bıraktığı, beklettiği yiğit; İslam'ın Faruk'u, adalet timsali Hz. Ömer. Sevgi öğretmeniniz Hz. Ömer olursa ondan öğreneceğiniz ve size yetecek olan tek şey, sevginin sözde olmadığıdır. Efendimizden gelen "Beni nefsinden de mi çok seviyorsun"" sorusuna hemen cevap vermemiş ve kendini bir süre muhasebeye çektikten sonra hemen sevgilisinin yanına koşup "Evet Ya Rasulullah, seni anamdan, babamdan, malımdan, mülkümden, evlatlarımdan çok sevdiğim gibi kendimden de çok seviyorum." demiştir. Biz olsak bu soruya durup düşünmeksizin acaba "evet" mi derdik"

Sonra "Vallahi, on kızım olsaydı, onu da arka arkaya vefat etseydi, ben onları peşi sıra Osman'a verirdim." müjdesinin muhatabı, müminlerin üçüncü emiri Hz. Osman'a, çekirdekten temiz yetişen ve yaşının çok küçük olmasına rağmen Nebi'nin "Allah'a giden yolda bana kim yardımcı olacak"" sorusuna "Ben!" diye elini kaldıran ve ömrünün nihayetine dek hiç inmeyecek el olan Hz. Ali'ye, fedakâr, vefakâr, hem dost, hem sırdaş, hem eş, hem de kusursuz âşık olan annemiz Hz. Hatice'ye, Efendimizden, imanlarından, aşklarından canlarını kurtarma şansı olmasına rağmen vazgeçemeyen o yüce sahabelere; Hubeyblere, Zeydlere, kadında yiğitlik nasıl dururmuş, onun tefsiri olan Sümeyralara, Nesibelere şahid oluyorsunuz bu güzel eserde. Bu yiğit hanımları okurken anneliğin ne kadar önemli bir meslek olduğunu anlıyorsunuz.

Yiğitlere şahid olmak için diyar diyar, olay olay gezerken yüreğiniz "seven sevilir" ilkesiyle karşılaşıyor ve onların bu sevdasının müsebbibi olan Efendimiz, Sahabesini nasıl sevmiş, incelemeye başlıyorsunuz. Onların sevdası ancak Efendimiz gibi bir sevgiliye duyulabilir ve ancak O'ndan öğrenilirdi. Nebi'nin "Anam babam sana feda olsun." dediği Hz. Zübeyr'in yerinde olmak için can atıyor, Hz. Ebu Bekir'e, Hz. Ömer'e, Hz. Osman, Hz. Ali ve eşlerine olan sevgisine hayran oluyor, sevgide denge ve itidalin önemini kavrıyorsunuz.

Siz o devirde yaşamanın ne kadar güzel olacağını düşünürken kitabın son bölümlerinden olan "Efendimiz Ümmetini nasıl Sevdi"" sorusuyla heyecanlanıyor ve derinlerden "Ümmeti, Ümmeti" seslerini duyuyorsunuz nazlı Nebi'nin. İçiniz sızlıyor. Siz gece ibadetlerine bin bir bahaneyle kalkmazken, En Sevgilinin geceleri ümmeti için yakarışlarını öğreniyorsunuz. Ve biraz da halis bir ümmet olamamışlığın burukluğuyla kitabın son sayfalarına erişiyorsunuz. Sözün sonunda sevginin ne demek olduğunu anlamışlığın sorumluluğuyla, Efendimizi sahabe gibi sevmeye and içiyor ve Muhammed Emin hocadan Allah razı olsun diyorsunuz.

İstifadeli okumalar dilerim.

Efendimiz'i Sahabe Gibi Sevmek
Muhammed Emin Yıldırım
Siyer Yayınları


Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 14.09.2012 12:52 - Güncelleme Tarihi: 03.12.2021 10:28
3404
Yorumlar
  • Ayşenur 2012.09.14 12:48

    Allah (cc); Resulullah icin `Habibim` buyurmustur. Resulullah (sa); sonunda cennet oldugu icin degil; sevgiye en layik kendisi oldugu icin sevilir. Allah Teala ayette `Kim peygambere itaat ederse; Allah`a itaat etmis olur` buyuruyor. Oyleyse Resululullah`i sevmek de Allah`i sevmek demenin bir diger ifadesi degil midir?

    Yazi icin tesekkurler

Misafir Köşesi Hakkında

Misafir Köşesi

Kitaphaber ailesine misafir olmuş konuk yazarların yazılarını bu profilde bulabilirsiniz.

Misafir Köşesi ismine kayıtlı 1132 yazı bulunmaktadır.