Ekmek Kavgalarının Yazarı: Orhan Kemal, Edebiyat, Necla DURSUN

Ekmek Kavgalarının Yazarı: Orhan Kemal yazısını ve Necla DURSUN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Ekmek Kavgalarının Yazarı: Orhan Kemal

10.05.2023 09:00 - Necla DURSUN
Ekmek Kavgalarının Yazarı: Orhan Kemal

İnsana dokunan hikâyelere imza atan bir yazarın eserlerinden biriydi avuçlarımda duran. Kapağındaki "Orhan Kemal 100 Yaşında" ibaresiyle yazarının doğum tarihi olan 1914 'e atıfta bulunan "Çamaşırcının Kızı - Küçücük" adlı kitap "beni oku, beni oku" der gibiydi. Beyaz fon üzerine oldukça sade tasarlanmış kapağıyla dikkat çeken bu kitabı hemen okuyamadım. Bir müddet sırasının gelmesini bekledi. Esasında okumak için sabırsızlanıyordum çünkü kapağındaki yıpranmış çamaşır mandalı görseli beni çocukluğuma götürüyordu. Bu hafıza güncelleme anlarında, gıcır halini yıllar sonra şehir yaşantısında gördüğüm ahşap mandalın zihnimde canlandırdığı; çamaşır makinesiz köy yaşantısındaki bizim evin bitmek bilmeyen çamaşırlarıydı. "Mandal sepeti" diye bir birikim merkezinin olmayışıyla mandalla yağmur-yaş-güneş-kar altında çamaşır ipinde (ki bizim oralarda ona "çamaşır teli" denilirdi) asılı kalırdı. Hava koşulları onu zamanla karartır, belindeki metal yayın pas tutmasına sebep olurdu. Çamaşırlar kuruyup da toplandı mı telin bir köşesinde otoparktaki arabalar misali sıralanırlardı. Böylece tekrar çamaşır asılacağı zaman geldiğinde oracıkta hazır oluverirlerdi. Bu durum zor köy yaşantısına bir parça kolaylık sağlardı. Görsel hafızamın geçmiş görüntüleri eşliğinde kitabın sayfalarını çevirmeye başladığımda sonbahar güneşi etrafı ısıtıyordu.

Başlı başına fakirliği ve fakirliğe bağlı her şeyi en iyi anlatan yazarlardan biri olarak bilinen Orhan Kemal, şiirlerinde "Raşit Kemali" ismini kullanırken "Orhan Kemal" roman, hikâye, oyun gibi birbirinden farklı tarzlarda eser vermiştir. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü 'dür. Yazdıklarında çoğunlukla doğduğu yer olan Adana ve çevresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu alır. Çukurova'nın toplumsal ve ekonomik değişiklikleri anlatılarına konu olurken okumakta olduğunuz yazımıza konu "Çamaşırcının Kızı - Küçücük" adlı kitabındaki hikâyelerin mekânı çoğunlukla İstanbul'dur. Bu sıralamada ikinci sırayı hapishaneler işgal ederken diğer mekân belirteçleri; ev, mahalle, sokak ve kahvehanelerdir.

Orhan Kemal'in "Çamaşırcının Kızı - Küçücük" adlı kitabı 13 öyküden oluşmaktadır. Küçücük, Eski Gardiyan, Ayşe ile Fatma, İki Kız, Recep, Dilenci, Şahut'la Karısı, Çamaşırcının Kızı, Kötü Kadın, Duvarcı Celal, Sevinç, Çöpçü ve Mavi Eşarp isimli hikâyelerinin yer aldığı eserinde en kısa hikâye üç sayfadır.

Arka kapağında Ara Güler imzasını taşıyan fotoğrafıyla okuru selamlayan hikâyelerinde yazar toplumsal gerçeklerin yalınlığını harflere yırtık pırtık yoksulluk giysileri giydirerek anlatmıştır. Üzücü yanlarıyla beraber toplumun çelişkili katmanları içinde sıkışmış, günlük yaşamın sömürüsüne maruz kalmış insanların yaşamlarını nakletmiştir.

Kitaptaki tüm hikâyeler ayrı ayrı ele alınmaya layık olmakla birlikte yazımızın hacminin okunabilir uzunlukta olmasını teminen "Küçücük" ve "Recep" adlı hikâyeler üzerinde durulacaktır.

"Küçücük" kitaba adını veren iki hikâyeden biridir. Eserin ilk ve en uzun hikâyesi olması yazımızda mercek altına alınmasına sebep olurken "Recep" adlı hikâyenin tercih sebebi ise başkahramanının Balkanlı olmasıdır.

"İki" Hikâye "Bir" Orhan Kemal

"Küçücük" elli beş sayfadan oluşan yedi bölümlü bir hikâye olmasına rağmen anlatımın ve betimlemelerin niteliği sebebiyle okunurken roman tadı vermektedir. Yazarın 1952 yılında yazdığı, İstanbul'un saçaklarındaki semtlerden birinde teyzesiyle yaşayan Ayten'in hikâyesini anlatır Küçücük. Evin geçimini tek başına sırtlanan Ayten 'in herhangi bir mesleği olmayan, mahalle kahvesinde zaman öldüren, cebinde beş kuruşu olmayan Erol'a kör kütük aşıktır. Fakat bu aşk tek taraflıdır, hiçbir zaman karşılık bulmaz. Tütün fabrikasında çalışan annesinin kazandığıyla gün geçiren, oynadığını sandığı beceriksiz futboluyla olur olmaz hayallere kapılan Erol, Ayten'in kendisine olan gerçek aşkını görmez. Görmediği bu değeri bozuk para gibi harcar hatta kötüye kullanır. Evlilik vaadiyle kandırarak Ayten'den sürekli para sızdırır. Parayı nasıl kazandığını ise hiç sormaz/sorgulamaz. Mahallede dönen dedikodulardan Ayten'in Beyoğlu 'nda zengin adamlara Pakize Abla isminde biri tarafından satıldığını öğrendiğinde kılı kıpırdamaz. Futbolda dikiş tutturamayan basiretsiz Erol'un aklına arkadaşı Altındiş girer ve Ayten'i haraca bağlayıp hayatını bu şekilde sürdürebileceğini söyler. Erol işittiği bu kötü niyetli öneri için arkadaşına öfke dahi duymazken bilakis bu düşünce aklına yatar. Kolay yoldan ve hiç çalışmadan para kazanabilecek olması ona türlü çeşit hayal kurdurur.

Birbiri ardınca ilerleyen gelişimlerle hikâyedeki anlatım ve sonrasındaki olaylarla aşkın çaresizliğinin insanları nasıl tükettiği okunur. "Aşkın gözü kördür" atasözü bu hikâyede etkili bir anlatıma sığar. Aşkı sebebiyle kullanılan, istismar edilenlere ait bu acıklı hikâyede mutlu son beklentisi sayfalar ilerledikçe tükenir. Temiz aşkına rağmen kirli bir hayat yolu seçen Ayten'in hikâyesine dahil olan herkes görünürde kendi halinde olsa da iç dünyaları kömür karasıdır. Yazar bu durumu kahvehaneci Hasan Ağabey özelinde açık ve net şekilde yazmıştır; "Hasan Ağabey'in içeri girmiş çıkmış, vurmuş vurulmuşluğunu biliyordu. Sonra gene biliyordu ki, harama uçkur çözer, denk getirdi mi çalar çırpar, esrar, afyon, eroin, satar, kullanırdı ama dinine Allah'ına da bağlıydı. Kahvesinde Allah'a küfredildiği zaman öfkesi, gözlerinin önünde karısına sataşıldığı zaman duyacağı öfkeden aşağı olmazdı." (Kemal, 2014, s. 10)

"Recep" kitabın beşinci hikâyesidir. Henüz on dördündeyken yaşadığı köyde işlediği bir cinayet yüzünden hapse atılan göçmen bir ailenin oğludur. Bulunduğu koğuştan memnun olmayan Recep, hapishane müdürüne giderek diğerlerinin onu rahatsız ettiğini ve yerinin değiştirilmesini talep eder. Eğer bu mümkün olursa ne iş olursa yapacağını vaat eder. Şivesi sebebiyle onu sempatik bulan hapishane müdürü talebi olumlu karşılar. Onu aşçının yanında yamak olarak görevlendirir. Gel zaman git zaman çalışkanlığıyla aşçının gözüne giren Recep ustasıyla arkadaş olur. Ona okuma yazma bilmeyen Recep ustasından kendisine okuma yazma öğretmesini ister. Recep umut dolu ve hayalperest bir karakterdir. Okuyup doktor olmak isteyen Recep'in işlediği cinayeti anlatışından onun bir anlamda masum olduğu izlenimi uyanmaktadır.

Umut dolu bir çocuğun yaşamının bir kesitini konu alan bu hikâyede Balkan ağzıyla konuşan bir karakterin olması ilgime mazhar oldu. İrdelemeye ve anlatmaya değer buluşuma sebep; "Asıl maciriz[1] biz. Gelmiş bubamlar[2] Urumelinden[3], ben te bukağmışım[4].", "Sülemem yalan.", " Dedim oşt bre uğursuz hayvan… A be oşt", "Çıkarırım cepceğizimden sustalımı, savururum karanlıklara, görmez gözüm bubamı, ne bilem.", "Gelir candarmalar[5], olduk mapis[6]." gibi cümlelerdir. Bunlar öyle ifadelerdir çok tanıdıktır. Yaptığı çağrışımlarla bizim ellerin; durduğu yerde durmayan, arı gibi çalışkan, konuşkan, temiz niyetli, muzip ve daima öğrenmeye meyilli insanını taşımak istedim satırlarıma. İletişime açık, paylaşımcı, ikramkar, genlerine kodlanmış temizlikte titizlikleriyle dur durak bilmeden hareket halindedirler. Muhacir Recep karakterinin vefalı oluşunu ise Orhan Kemal'in kaleminden okuyalım: "Cezasını doldurup çıkacağı günün gecesi cezaevini koğuş koğuş dolaştı. Küçük, büyük, zengin, fakir, serseri bütün tutuklularla teker teker vedalaştı, helallik aldı. Adembabalara sigara dağıttı. Sonra revirden çay kaynattı, millete kolonya serpti, harmandalı oynadı, türkü çağırdı…" "Macir" ler işte tam da böyle anlatıldığı gibidir. Fazla söze ne hacet…

Kitaba Dair Birkaç Not

Zengin ve ünlü bir film yıldızı olmayı hayal eden çamaşırcının kızı Neriman'ın Amerikalı oyuncu Lana Turner'e benzetilmesiyle kitabın kapağındaki mandal daha bir siyah ve paslı görünür okuyucuya. Bu durum kitaptaki öykülerin ortak özelliğidir. Mutsuz, yoksul, hayat ile mücadele eden, çaresiz fakat bir o kadar umut dolu insanların gündelik hayat hikâyeleri vardır sayfalarda. Bir lokma ekmek için kötü şartlarında çalışan, her yönüyle zor ve çekilmez bir hayatı sırtlananlar vardır. Çatlamış ellerin, bükülmüş sırtların, ağarmış saçların, yağmurlu havada sızım sızım sızlayan dizlerin insanlarıdır kitabın kahramanları. Okudukça okuyana yoksulluk ve çaresizlik bulaşır sanki.

Yoksulluk ve çaresizlikle çırpınan bu insanların neden böyle oldukları sorusunun cevabını öğrenmek istercesine okunur hikâyeler. Bir sebep aranır; aleni veya gizlice bahsi olunmuş… Eğitim eksikliği, enflasyonist şartlar, kötü alışkanlıklar, zarar veren sosyal çevre, sağlık sıkıntıları, mahalle baskısı, cehalet gibi… Sayfalar çevrildikçe evvela kahramanı çokça çalıştıran buna rağmen az para veren patronlar mercek altına alınır. Sonrasında hayat pahalılığına gelir sıra. O da olmaz kahramanların iyi niyetinin kötüye kullanılmasında aranır sebep. Sonra sıra doğuştan kötü kalpli inşalara gelir. Fakat okudukça öğrenilir ki; aslında ezilenleri ezenler kendileri gibilerdir. Ezenler kimi zaman ezilenle aynı şartlardadır. Bazen de sosyal olarak bir üst sınıfa azıcık yaklaşmış olanlardır. Birbirinin üstüne bastıkça daha yüksek daha havadar ve manzaralı bir yer göreceğini düşünen bu kişiler, duruma ve düzene uyum sağladıkça kazanacaklarına inanırlar. Uyum gösterdiğini sandıkça da görünmeyen bir canavar tarafından yutulduğunu fark etmezler bile.

Yoksulluğun diz boyu olduğu hikâyelerde "küçük ve sıradan" olarak tanımlanabilecek karakterler film izler gibi okunur. Acı gerçeklerin, incitici aldatma becerilerinin yazarı Orhan Kemal bu durumu; "Ben gerçekçi bir yazarım. En iyi bildiğim konuları alırım. Varlıklı yurttaşların yaşayışlarını bilmiyorum, nasıl yaşadıklarından haberim yok." şeklinde açıklamaktadır. (İstanbul, 2021)

Anlattıkları bu kadar acı iken hikâyelerinde şekerden söz etmesi demli bir bardak çaya atılmış bir adet kesme şeker gibidir. Etkisiz ve anında yok olup giden. "Küçücük" teki çarşı pazardaki fiyatların yüksekliğine dem vuran "Şekeri beş yüz kırk beşe yediğimizi unutmadık." cümlesinin aynı "Eski Gardiyan" isimli hikâyede de mevcuttur. (Kemal, 2014, s. 58-69) "Ayşe ile Fatma" adlı hikâyede "Teşekkür ederim. Şeker sevmem ben." (Kemal, 2014, s. 78), "Recep" hikâyesinde "Vardı Üsüyn'ün[7] bir finosu, beslerdi şekerle." diyen muhacir Recep yine bir başka sayfada hapisliği tamamlandığında kurduğu hayalleri şekere bulamaktadır; "Satacağım şeker, zarf kâğıt, kuru üzüm, hem de incir." (Kemal, 2014, s. 89)

Karakterlerin sorunlarını ve iç dünyalarını yazarken onların seven fakat sevilmeyen, hayal kuran gerçekleşmeyerek hayal dünyasında yüzen karakterler var edilmeye çalışıldığı görülür. Örneğin daha iyi bir hayatın hayalini kurarken başkalarının hayatını tehlikeye atan, bir süre sıcak yemek ve yatacak yer için suç işleyerek hapse girmeyi göze alan karakterlerle örülür hikâyeler. Kadınların sürekli kötü yola düştüğü, bu yolun yolcusu olmayanların karakterlerinin parlatılmadığı, arızalı erkek karakterlerin bu kadınlara musallat olduğu hikâyelerdeki bazı cümleleri anlamak için sözlüğe bakmak gerekir. Gamato[8], maltız[9], haybeci[10] vb sözcüklerin yanısıra sözlükte anlamı araştırılacak feminen sözcükler de eklenebilir listeye; dökar[11], amaroza entarilik[12], vual çorap[13], ruj, oje ve japone kollu[14] bluz gibi…

Sonuç

Orhan Kemal'in oğlu Işık Öğütçü babasını anlattığı bir röportajda onun sabah 5:00 de daktilosunun başına geçip 10:00 a kadar yazdığını ve yazdıklarını koltuğunun altına alıp ailesi için para kazanmak amacıyla yollara düşmesini; "Bizler kuş gibi ağzımızı açıyorduk o da kelimeleriyle bize yemek bulup getirip ağzımıza bırakıyordu" şeklinde anlatmaktadır. (Çelik, 2021) O her ne kadar para kazanmak, ailesini geçindirmek için yazmış olsa da bu gün yazdıkları toplumun sosyal anlamda daha anlaşılabilir olmasına katkı sağlamaktadır.

Öykülerinde; yoksulluğu, mahrumiyeti ve imkânsızlığı anlatırken hayatın acımasız gerçeklerini sonu gelmez umut denizi içinde yüzdürerek yazıya döken Orhan Kemal, kalemiyle kanat çırparak ailesine yemek götürürken o kanatlarla okurun dünyasında kalıcı izler bırakmaktadır.

Kaynakça

Çelik, C. (2021, 9 22). Orhan Kemal'in oğlu anlatıyor: 'Babamın kayıp senaryoları. İndependent Türkçe: https://www.indyturk.com/node/414756/k%C3%BClt%C3%BCr/orhan-kemalin-o%C4%9Flu-anlat%C4%B1yor-babam%C4%B1n-kay%C4%B1p-senaryolar%C4%B1 adresinden alındı

İstanbul, K. (2021, 6 2). Orhan Kemal 100 Yaşında. Kültür İstanbul: https://kultur.istanbul/gerceklerin-yazari-orhan-kemal/ adresinden alındı

Kemal, O. (2014). Çamaşırcının Kızı-Küçücük. İstanbul: Evrest.

Orhan kemal

Çamaşırcının Kızı - Küçücük

Everest Yayınları

9.Baskı 2014

134 sayfa

[1] Muhacir

[2] Baba

[3] Rumeli

[4] Bu kadarmışım

[5] Jandarma

[6] Hapis

[7] Hüseyin

[8] Küfür

[9] Taşınabilir küçük ocak

[10] Çalışmadan bedavadan yaşayan

[11] Bir çeşit kadın üst giyimi

[12] Bir tür kumaş

[13] Bir tür kumaş

[14] Kolsuz üretilmiş üst giyim


Yazar: Necla DURSUN - Yayın Tarihi: 10.05.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 07.05.2023 23:31
936
Yorumlar
  • Resul Bulama 2023.05.10 10:42

    Kemal Tahir hakkında, "Başlı başına fakirliği ve fakirliğe bağlı her şeyi en iyi anlatan yazarlardan biri," demişsiniz ya Necla Hanım. Öyküler de buna benzemiyor mu biraz. Bir ahşap mandal, bir tel nerelere götürüyor bizi. Fakirliğin sembolünden, zengin bir anlatıma. Keyifle okudum yazınızı , tebrik ediyorum.

  • Necla Dursun 2023.05.11 10:16

    Değerli Resul Bulama merhaba, “Ekmek Kavgalarının Yazarı: Orhan Kemal” başlıklı yazıma gösterdiğiniz ilgi, dikkat ve özen için teşekkür ederim. Yazımın keyifle okunduğunu duymak öyle mutluluk verici ki, tekrar teşekkür ederim.

Necla DURSUN Hakkında

Necla DURSUN

1976 Sakarya doğumludur. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Yerel Yönetimler Anabilim Dalı Küresel Şehirler ve İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı’nda Yüksek Lisansını “Kuzguncuk Semt Tarihini İnsandan Okumak; Bir Seçki ile Şahsiyetler” konulu yüksek lisans teziyle tamamlamıştır. Finans sektöründe çalışmakta ve İstanbul’da yaşamaktadır.

Yayınlanmış Kitapları

- Roman ve Coğrafya, Okur Kitap, 2023

Necla DURSUN ismine kayıtlı 111 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 1 kitap bulunmaktadır.

Twitter Facebook Instagram YouTube Kişisel Kitap Satış Sitesi