Ekonomik Süreçler ve Aileye Bakan Yüzü

Bütün sosyal değişimlerin temelinde hemen hemen ekonomik nedenler gizlidir. Devletler çağlar boyunca başka devletler üzerine ekonomik tahakküm kurmak istemişler veya üzenlerindeki tahakkümden bir şekilde kurtulma çabasına girişmişlerdir. Bu süreçler dahilinde aile de bu değişimlerden nasibini almıştır. Geçmişte daha kalabalık olarak varlık bulan aileler günümüzde büyük oranda çekirdek aileye dönüşmüştür. İhtiyaçlar ve tüketim alışkanlıkları da ona göre şekillenmiştir.
Teknolojiyle birlikte işgücü ve zaman yönetimi farklı bir alana taşınmış olup, "artık zaman" denilen -işgücünden artan zaman- sadece çok varlıklıların sahip olabileceği bir zaman dilimi olmayıp artık genele yayılmıştır. Günümüzde ise, zaman ve konfor alanının genişlemesi aile içerisinde tüketimin farklı bir boyuta taşınmasına sebep olmuştur. Geçmişte barınma, giyinme ve beslenmenin temel ihtiyaçlar olarak bilinmesi yansıra bugün bu ihtiyaçlar eğitim, kültürel faaliyetler ve statü edinme gibi mecraları da olmazsa olmazlarımız haline getiriyor. Bu konuları sırasıyla ele alacak olursak; eğitim, insanlığın varlığı ile var olan yeni bilgi birikimleri ve tecrübeler alanıdır. Günümüz şartlarında eğitim de bir sermaye alanı olarak kullanılmaya başlanıp, ekonomiyi derinden ilgilendiren bir unsur olarak karsımıza çıkar. Özel okullar, kurslar, değişen eğitim seçenekleri hem bir statü belirtisi hem de ekonomik aksiyon odakları haline gelmeye başlamıştır.
Bir diğer insan doğasının vazgeçilmez ihtiyaçlarından biri de kültürel faaliyetler alanında bulunmaktır. Geçmişte daha doğal, spontane gelişen kültür aktiviteleri günümüzde artık mali boyutlarıyla dikkat uyandırıyor. Sinema, tiyatro, spor aktiviteleri ve birçok eğlence seçenekleri kapitalizmin sermaye birikimine hatırı sayılır katkılar sağlamaktadır. Geçmişte ücretsiz izlediğimiz tv filmleri bile bugün dijital mecralarda bir bedel karşılığı seyirciye sunuluyor. Aslında tam burada statü edinme konusuna da değinmek için uygun bir zemin oluşuyor. Eskiden istidadımız ve çabamız karşılığı toplumda bir yer edilirken, artık içtiğimiz kahve markası, kullandığımız telefon, izlediğimiz dijital platform ve alışveriş yaptığımız mağazalar bizim toplumdaki yerimizi belirliyor. Milenyum çağı denilen 2000'li yıllarla beraber bulunduğumuz ortamlar ve özellikle gençlerin üzerlerinde taşıdıkları markalarla varlıklarının değeri ölçülür oldu. Kapitalist sermaye hedef kitlesini belirlerken aile ve gençler, yatay toplum projesinin en sadık müşterileri oldular. Yatay toplumda, dünyanın her yerindeki insanlar için değerlerin ve değer ölçülerinin aynılaşması söz konusudur. Statülerimizi bütün dünyada belirleyen araçlar yine kapitalist şirketlerin kendi markaları ve bize sundukları seçeneklerdir.
Ülkemize dönecek olursak, geneli şehirlere yığılmış olan insan kitleleri temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için istikrarlı bir şekilde çalışmak zorundadır. Çalışma zorunluluğu bütün yerleşim yerlerinde olmasına rağmen şehir hem cömert bir ekmek kapısı aynı zamanda ekmeğin aslanın midesine kadar indiği tehlikeli bir zemindir. İhtiyaçları karşılamak daha maliyetli ve hazır tüketime dayanır. Bir köyde sobayla yakıp ısınma ve pişirme ihtiyacınızı giderirken, bahçenizde her daim sofraya koyacak bir bitkiniz olabilecekken, şehir genelde bu imkanları sağlamaz. Fakat vasıfsız da olsanız iş bulma olasılığınız yüksektir. Son yıllarda kalifiye işgücünün yeterli istihdam edilememesi ucuz işgücünü beraberinde getirmiştir. Genel itibarla eşlerin her ikisi de çalışandır.
Ülkemiz ve dünya genelinde üst üste gelen ekonomik krizler, işsizliği artırmakla beraber işgücünün farklı alanlara kaymasına sebep olmuştur. Aileler için de enflasyon değerleri ve beraberinde getirdiği ekonomik zorluklar kimi zaman başa çıkılması zor durumlara sebebiyet vermektedir. Zor durumda kalındığında bir kurtarıcı gibi görülen kredi kartları ve bankalar da aile ekonomisini zora sokan ağır yüklerdendir. Bir ailenin ihtiyaçlarını düşünerek ekonomik anlamda tutarlı bir harcama nasıl yapılmalı kısaca maddeler halinde bir liste yapalım.
- Alışverişe çıkarken ihtiyaçların belirlendiği bir liste yapalım.
- Kredi kartını bizim ödediğimizi unutmayalım.
- Kazancımızın dışında harcama yapmamaya dikkat edelim.
- Her ay gelirimizden bir miktar para ayırmaya çalışalım. Mümkünse birikimimizi kolay harcayamayacağımız şekilde saklayalım (altın, döviz, vs.).
- Öncelikli olarak temel ihtiyaçlara yönelelim.
- Bankalardan yardım alacaksak gelir durumumuza göre en uygun seçeneğe başvurmalıyız. Geri ödeme seçeneklerini yeterince analiz edip ve ihtiyacımız olan tutarı aşmadan.
- Bereket kavramını unutmayıp, değerlerimiz gereği sadaka ve diğer yardımlarla kazancımızı güvence altına almalıyız.
- Borçlarımızı uygun bir planlamayla, öncelikle ödemeye çalışalım.
- Eğlence ve kültür aktiviteleri için uygun, düşük bütçeli seçenekleri değerlendirebiliriz.
- Sosyal medya ve görsellerin büyüsüne kapılmadan, bir markanın kahvesini içerek veya bir markayı kullanarak değil, eğitim ve gelişim anlamında kendimize yatırım yapalım. İş ve ekonomik anlamda bir alternatif sağlayacağı fikrini unutmayalım.
Aklımıza gelen noktalara işaret ederek ekonomik bilinç oluşturmaya çalıştık. Artık dünyadaki ekonomik dönüşümleri baz alarak geçmişteki kadar islerin kolay olmayacağını öngörmeliyiz. Dünya küresel bir köye dönüşürken bir taraftan da mahremiyet ve ekonomik özgürlüklerin daha da sınırlandığı bir hal aldığını unutmadan kendi ekonomik planlarımızı yapmamız gerekiyor.
Yazar: Ayşe BAĞCA - Yayın Tarihi: 14.04.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.03.2025 11:36