Emsalsiz Örnek Şahsiyet
Merve Yüksel, Kitaphaber için kaleme aldı...
Biz aciz kullarını imanın neşve huzuruyla muhibbi kılan Rahman Teala'ya hamd-ü senalar olsun! Şefkati ve merhameti cihanı kuşatan, âlemlere rahmet olarak insanlığa armağan edilen kainatın Fahri Ebedisi'ne salat ve selam olsun!
Salihlere, iyilere, dürüstlere selamdan sonra... Ermiş olmaya ve kemâlatı yakalamaya selamdan sonra... Aşka, fazilete ve cömertliğe selamdan sonra Rasûlullah'ın toprağından nasiplenmek için sefere çıkılır kitaplarla. İlahi rahmete davet vardır çünkü. Peygamber'in nuruyla boyanmaya gider bu kutlu yolun yolcuları. Yüzlerinde ve kalplerinde rahmet ve lütfün sıcaklığını hissetmek için, önden gidenin arkasından giderler. O'nun gönül âlemi, nadide ve zarif çiçeklerle, misk kokulu güllerle bezenmiş bir cennet bahçesinden çok daha öte güzelliktedir çünkü. Kullarına, Rahman'dan ne güzel hediye.
Ey Allah Rasulü'nün etrafında pervane olan, O'nun nurundan bir enstantane yakalamak isteyen ve ey İlahi huzura davet edilmeyi bekleyen! İşte davetiyen:
Yeryüzünde hiçbir anneye nasip olmayan eşsiz şerefe mazhar kılınan Hz. Âmine, Peygamber'in (sav) doğumunu, o mesut ânı şöyle anlatır:
'' Hamileliğimin altıncı ayında bir gece rüyada karşıma bir zat çıkıp dedi ki: Ey Âmine! Bil ki Sen, âlemlerin en hayırlısına hamilesin. Doğurunca ismini Muhammed koy ve halini hiç kimseye söyleme! Derken, doğum zamanı gelmişti.
Kayınbabam Abdülmuttalib Kabe'yi tavafa gitmişti. Evdeydim. Birden kulağıma müthiş bir ses geldi, korktum. Bir de ne göreyim" O anda bir beyaz kuş yanıma geldi ve kanadıyla arkamı sıvadı. O andan itibaren bende korku ve kaygı adına hiçbir şey kalmadı. Yanıma bir göz attım. Bana bir ak kase içinde şerbet sunuyorlar. Kaseyi dikip içer içmez, beni bir nur sardı. '' Ve Muhammed (sav) dünyaya geldi...'' Aziz anne doğum sonrasını ise şöyle anlatır:
'' Bütün yeryüzünü doğudan batıya kadar gördüm. Baktım ki, doğuda bir bayrak, batıda bir bayrak ve Kâbe'nin üstünde bir bayrak. Etrafıma çok sayıda melek toplandı. Muhammed (sav) doğar doğmaz, mübarek başını secdeye koydu ve şahadet parmağını kaldırdı ve '' La İlahe İllallah, innî Rasûlullah ( Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur, ben O'nun elçisiyim) buyurdu. Aniden gökten bir beyaz bulut inip yavrumu kapladı ve bir ses işittim: '' O'nu doğudan batıya kadar her yeri gezdirin, tâ ki mahlûklar O'nu ismiyle, sıfatıyla, suretiyle tanısınlar'' diyordu. Sonra o bulut gözden kaybolup gitti. Ve daha sonra Muhammed (sav) bir beyaz yünlü kumaş içinde sarılı gördüm. Ben büyük bir hayranlık içinde iken, ansızın üç kişi geldi; sanki güneş onların yüzlerinden doğmuştu... Birinin elinde gümüş bir ibrik, içinde ise misk gibi bir koku bulunmakta idi. İkincinin elinde dört köşeli ve yeşil zümrütten bir tepsi vardı ve her köşesinde beyaz inciler bulunmakta idi. Biri şöyle diyordu: '' İşte dünya! Bütün denizleri ve karası, doğusu ve batısı ile! Ey Allah Resulü, ne tarafını almak istiyorsan al! '' Ben bu sıra, Muhammed'in (sav) hangi tarafı tutacağını görmek için baktım ve gördüm ki O, tepsinin ortasından kavrayıp aldı. Biri şöyle nida etti: '' Hiç şüphesiz Muhammed (sav) Kabe'yi ve onun işaret ettiği manayı almıştır! Sımsıkı Tevhid 'e tutunmuştur. Şüphesiz Allah, Kabe'yi O'na kıble olarak verecek ve O'na mübarek bir makam kılacaktır.''
O gelen güneş yüzlü zatlardan üçüncüsünün elinde ise, beyaz bir ipek vardı. Onu açtı ve içinden mühür çıkardı. Mühür, görenleri hayretler içinde bırakacak güzellik ve parlaklıkta idi. Sonra o zat, bana doğru yaklaştı ve elindeki mührü, elinde tepsi tutmakta olan zata verdi. Bu sırada elinde gümüş ibrik tutmakta olan zat, bana doğru yaklaştı ve elindeki mührü, elinde tepsi tutmakta olan zata verdi. Bu sırada elinde gümüş ibrik tutmakta olan zat ibriği dökerek mührü yedi defa yıkadılar. Sonra Rasûlullah'ın iki omuzu arasını mühürlediler. Tekrar mührü beyaz ipek parçasına iyice sardılar. Sonra Muhammed'in (sav) omzunu mühürleyen zat, O'nu kanatları arasına alarak bir müddet tuttu. Sonra gözden kayboldular. ''
O, sureti güzel, sîreti mükemmel bir vücud-u mübarektir. O'nda güzellik, heybet, nurâniyet ve letafet o dereceydi ki, Peygamber olduğuna dair ayrıca bir mucize ve delile ihtiyaç yoktu. O, o kadar ince ve hassas bir kalbe sahipti ki, insanların en müttakisiydi. Hayatı boyunca bir samimiyet abidesi oldu. O, mülayim ve mütevazıydı. O'nunla aynı mecliste bulunup sohbetinden nasipdar olan kimseler, O'nu can kulağıyla dinler, öyle hayran olur, O'na can-ı gönülden aşık olurlardı. Cömert ve ikram sahibi, insanlara en güzel şekilde muamele eden, en güzel edep ve ahlak sahibiydi. Ahlakı ile adeta canlı bir Kuran'dı. O, şanı yüce Peygamber, ulvi bir merhamet abidesiydi. Rahman Teala, O mübarek varlığı, Kuran'ın tabiriyle, ''üsve-i hasene'' yani en güzel örnek şahsiyet olarak bütün insanlığa takdim etmiştir. Âlemlere rahmet olarak gönderildiği bildirilen Hz. Muhammed'in (sav) evrensel misyonunun açık bir şekilde dile getirildiği bu eser, okuyucusuna İlahi mesajın evrenselliğini mihman eyliyor.
Oku ey davete icabet eden Peygamber sevdalısı!
En kutlu kulunu, bir sabah vakti alemlere armağan eden Allah, fecrin aydınlığına ulaşman için sana, ''kısas-ı enbiya'ya'' son nebi mührünü vuran yüce Peygamber'in hayatının ve mücadelesinin anlatıldığı bu emsalsiz eseri takdim ediyor. Bu yolda yürüyecekler ''İkra'' emrinin verdiği müjdeyle dokunurlar kitaba. Kitabı açar, Allah'ın bağışlayıcılığına olan inancını yeniler, Kâinat'ın Sahibi'ne, her şeyi bağışlayan Allah'a ruhunu açarak, irfan sahibi bir din adamının kelamından tecessüm eden, Emsalsiz Örnek Şahsiyeti anlamaya çalışır. Yirmi birinci yüzyılın düşünürü, manevi dinamiği Osman Nuri Topbaş'ın her yeni çalışması ve kitabı, onu tanıyan ve takip edenler arasında heyecanla karşılanır. Günümüzün mana sultanlarından biri olan, saygıdeğer Osman Nuri Topbaş'ın gönül dünyasından damlayan katreler, bizlere emsalsiz örnek bir insan olan Efendiler Efendisini tanıtmaktadır. Muhterem Topbaş'ın '' Peygamber'in (sav) varoluş kadrosundaki mümtaz yerini takdim etmenin Allah'ın emri olduğu '' konusundaki inancı, kitabın tamamına işlenmiş temel bir düşüncedir. Bu düşüncesini anlamak ve okumaksa başlı başına bir nimettir.
Kitap dört bölümden müteşekkildir. Yazar bir bölümden öbürüne bağlılık ve teslimiyetle geçmektedir. Ahlaki ve manevi temel dinamiklerden alınan Rabbani ilhamla dile gelen Osman Nuri Topbaş'ın bu harikulade kitabı, Kuran'a ve hadislere dayanmakta olup, Peygamber'in (sav) sadrından ve gönül dünyasından yansıyan güzellikleri takdim etmekle birlikte, kişiliğinin ve amelinin önemini de vurgulamaktadır. Kitap, Hz. Muhammed'in (sav) yeryüzünde vesile olduğu müthiş inkılâbı, insanlığa getirdiği güzellikleri anlamak, değerlendirmek ve faydalı bir tefekkür için temel eser teşkil etmektedir. Okuyucunun yüreğinden taşan duygulara tercüman olma gibi bir fonksiyonu da üstlenen eser tasavvufî ve akıcı bir dille kaleme alınmış olduğundan bir defada okunabilecek bir hacme sahip. Bundan dolayı anlatım bir canlılık kazanıyor. Kitap, başta Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere, ashabından kutlu sakinlerinin de hilm, tevazu, cömertlik, sabır, tevekkül, vakar ve diğer üstün hasletlerini, yakından anlama ve yaşama yoluna bir çağrı...
Çağın bunalımları arasında sıkışan ve eşyaya sürgün gönüllerimize bir destegül...
Keyifli Okumalar!
Emsalsiz Örnek Şahsiyet Hz. Muhammed Mustafa (sav)
Osman Nuri Topbaş
Erkam Yayınları
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 21.04.2014 10:31 - Güncelleme Tarihi: 07.06.2022 19:15