Esir Olmayan Şehrin “Esir” İnsanları
Vildan Kınalı yazdı...
Kemal Tahir'in İthaki Yayınları'ndan "Esir Şehir Üçlemesi" adıyla seri halinde çıkan üç kitabından ilki Esir Şehrin İnsanları Kurtuluş Savaşı yıllarını kitabın kahramanı Kamil Bey'in gözünden ele alır.
Kamil Bey paşa çocuğudur ve Avrupa'da eğitim görmüştür. Kendisi gibi paşa çocuğu olan karısı Nermin ve kızı Ayşe ile birlikte Avrupa'da rahat bir yaşam süregelmişlerdir. Dünyadaki olumsuz gelişmelere kulak tıkayarak rahatlarını kaçırmak istemeseler de Kamil Bey banka hesaplarındaki bariz gelişmelerden memleketinde ters giden bir şeyler olduğunu sezinlemektedir. Fakat hiçbir zaman İstanbul'un işgal edileceğini hesaba katmaz ve ailesiyle İstanbul'a döner. Burada maddi sorunlar yakasını bırakmaz ve bir gün kendini ideolojik hesaplaşmaların içinde bulur.
Buradan sonra kahramanımız Kamil Bey'den ziyade yazarımız Kemal Tahir'i tanımak kitabı anlamak için şart değilse de gereklidir. Yazardan ziyade kurgunun gerçekleştiği dönemi bilmek lazım desek de sanmıyoruz ki o dönemde gerçekten yaşamış insanlar bile dönemi iyi bilsin. İstanbul öyle bir ideoloji çukuruna düşmüştür ki çıkarabilene aşk olsun. Kitapta kim hangi cemiyeti temsil ediyor yazarın dünya görüşünü hatırlayarak anlarız. Fakat bunu bilmek yetmez. Türk edebiyatına çok iyi eserler kazandırmış olan Kemal Tahir'in kitabı hayatının hangi döneminde yazdığını bilmek şarttır! Zira Oğuz Atay'ın deyimiyle Tahir, "sürekli kendi ile ve dünya ile hesaplaşan bir yazar" dır. Kendini sürekli yeniler ve değişir.
Kitabı isim itibariyle ele alırsak aslında İstanbul halkı hiçbir zaman esir olmamıştır. Buna rağmen yazarın kitaba bu adı vermiş olması aslında ideolojik açıdan ele alınabilecek bir durumdur. Batılılaşma kıskacında olan ülkenin zihni olarak esir düştüğünü kastettiğini söylemek yanlış olmaz.
Kemal Tahir'in en bilinen özelliği ülkemizde hâkim olan batı hayranlığına karşı çıkmasıdır. Esir Şehir Üçlemesi'nin Kamil Bey'i üzerinden de yapar bu eleştirileri. Kamil Bey de tıpkı Kemal Tahir gibi hesaplaşma halindedir. Ülkesine döndükten sonra kendi milletine ne kadar yabancı olduğunu anlar. Yaşadığı maddi sorunlar hem halkla daha çok haşır neşir olmasına hem de bir gazetede çalışmasına vesile olur. Bunların kendisinde bıraktığı etkiyle içini bir vicdan azabı kaplar ve ülkesi için bir şeyler yapmak ister. Böylece asıl macera başlar.
Kemal Tahir, astsubay olan kardeşi Nuri Tahir'e Sabahattin Ali'nin kitabını verdiği için "askeri isyana tahrik ve teşvik" gerekçesiyle on beş yıl hapse mahkûm edilmiştir. Kahramanımız Kamil Bey de bazı belgeleri yerine ulaştırırken yakalanır ve tutuklanır. Okurken Kamil Bey ile Kemal Tahir arasındaki bazı benzerlikleri bulmaktan kendimizi alamayız. Alt metnin gücü kurguyu yener ve bazı yerlerde takılı kalırız. Hem de son derece duru ve akıcı bir dile rağmen. Kamil Bey'in profilini her ne kadar batıda yetişmiş, kendi vatanına yabancı biri gibi çizmeye çalışsa da ona kıyamaz sanki. Çok zavallı hallere düşürmekten kaçınır. Kamil Bey akıllı adamdır. Para için eğilmez, bükülmez. İyi ahlak sahibidir. Kemal Tahir'in çok eleştirdiği batı Kamil Bey'i bozmamıştır. Kamil Bey'in nahif tabiatı da batıda yetişmesinden değil, paşa çocuğu olmasından ve maddi rahatlığın verdiği sınıf farklılığındandır.
Kamil Bey gene boğazda fakir halkı müşahede ettiği bir anda aklından "Aç midelerde doğar nur topu ihtilaller" dizeleri geçer. Faruk Nafiz Çamlıbel'e ait olduğunu bildiğimiz dizelerde Marksizm'den izler buluruz. Kemal Tahir hayatının uzunca döneminde Marksist düşünceyi benimsemiştir. Gene Batı karşıtlığının bir netice si olarak sınıf ayrımına, özel mülkiyete karşı çıkar.
Kamil Bey tutuklandıktan sonra hapse girer. Fakat mahpusluk günlerinin asıl alengirli kısımları serinin ikinci kitabındadır. İlk kitaptaki mahpusluk ön hazırlık gibidir. "Esir Şehrin Mahpusu" bir sonraki yazıdadır…
Esir Şehrin İnsanları
Kemal Tahir
İthaki Yayınları
Yazar: Vildan KINALI - Yayın Tarihi: 05.09.2022 10:00 - Güncelleme Tarihi: 23.04.2023 23:50