Ethem Erdoğan İle Şiire, Edebiyata ve Kitaba Dair

Şiir serüveniniz nasıl başladı?
İlkokul üç veya dördüncü sınıfta ders kitabındaki bir şiirden yola çıkarak ilk şiirimi yazmıştım. Şiir içimde bir yerde duruyormuş. 12-13 yaşlarında idim Türkiye Çocuk Dergisi'nde Malazgirt savaşını anlatan bir şiirim yayınlandı.
"Ela Bentleri"ni kısaca içsel bir yolculuk sonrasında hikmet arayışı olarak görmek mümkün. Arayıp da bulamadığınız şey nedir? Kısaca bazı ipuçları verseniz en azından.
Ela Bentleri şahsi şiir yolculuğumun 20. Yılında beni yakaladı. Sıkıntılı bir kırk gün, kırk bent şiir verdi. Aklımın ermesinden sonraki kırk yıldan kotardım anlamını. Aradığım şey öncesinde ve sonrasında aradığım / aramaya devam ettiğim şeydir. Siz zaten söylediniz: Hikmet. Malumunuz bilinemeyen, sırrına vakıf olunamayan… Cürcânî'nin ifadesidir, "Hikmet insanın gücü ölçüsünde nesnelerin mahiyet ve hakikatlerini bilmesidir." Der. Buradan Cennetmekan Üstadımız Sezai Karakoç'un "hakikat medeniyeti" tanımına doğru yol alırız. Aradığımız şey elbette aranılası olandır. Yani 'gücümüz ölçüsünde nesnelerin mahiyet ve hakikatlerini bilmek' ameliyesi. Bunu kaybettik biz. Sonra yıkıldık. Diriliş düşüncesi de esasen bu yıkımdan, inkırazdan kurtulmanın "hakikat medeniyeti" ni yeniden kurmanın öngörüsüdür. Arayıp da bulamadığım… Evet. Mesele de zaten bulmak değil. Arayışın sürmesi.
"Ela Bentleri" ni Bilal Can'ın deyimiyle geç çıkmış bir ilk kitap olarak görmek mümkün. Biraz da bu kitaptaki şiirlerin yazılış sürecinden bahsetseniz neler söylersiniz?
Arayışın sürmesi, demiştik. İşin doğrusu şiirlerimin bir kitap bütünlüğüne kavuşması her şair gibi benim de arzumdu. Ancak bu istikamette bir girişimde bulunmayı, bu işlerin nasıl döndüğünü öğrenmemeyi de önemli buluyordum. Nasılsa bir gün olurdu. Kitap Ela Bentlerine nasip oldu. Dergilerde şiirlerimin yayınlanması üzerinden 22 yıl geçmişti. Dolayısıyla geç çıkmış bir ilk kitaptır.
Şiirlerin yazılış süreci için kısaca şunları söyleyebilirim. Anlamlar uzay boşluğunda olduğu gibi benim dimağımda da dolaşıyor ve sürekli yaşantıma sekte oluyordu. Bu anlamları yüklemek için söz arayışım bir noktada hedefi buldu. Kırk gün sürdü. Her gün bir bent tamamlandı. Elbette yaşadıklarım / yaşamadıklarım sözün hedefi bulmasında etkili olmuştur.
Kütahya şehri de şiire dahil midir son tahlilde?
Kütahya şehri şiire dâhil olmaktan ziyade bizatihi şiirdir. Anlamları imgeye yüklenmiştir. Herkes bu anlamlara ulaşamaz. O sebeple Kütahya'da bir sebeple bir süre de olsa bulunanlar ya tamamen yerleşir ya da nefret eder. İmgeleri çözenler bu şehirde kalır ve bu şehre mahsus huzuru, sükûnu yaşar. Hayatta en çok istenen şeydir huzur. O da bu şehirde vardır. Öte yandan bu şehir hem tarihi olarak hem de sanatın kendi süreçlerinde önemli olmuş bir şehirdir. Havası ve suyu şiir için fazlasıyla uygundur. Nev'i şahsına münhasırdır. Ne Ege'dir, ne İç Anadolu, ne Marmara… Üç bölgenin ortasında hiç birine benzemeyen ama hepsinden birer cüz barındıran bir şehir.
Günümüz şiir hakkında neler düşünüyorsunuz?
Şiirle ilgili meseleler üzerine söz ularken kişisel olarak dönemlere ayırma taraftarı değilim. Çünkü gerçek şiir tek damardır. Her dönem hayata benzer ya da farklı bakan insanlara kendini yazdırır. Şiir işte orda. Dergilerde. Şiirin yurdu dergidir. Günümüzün teknik imkanları dergi dışında genel ağ üzerinde şiire alan açabiliyor belki. Fakat orada dergilerde olduğu gibi yeterli düzeyde bir editöryal değerlendirmeye sahip olamıyor. Bu durum, bütün dergilerin bu editöryal incelemeye sahip olduğu anlamına gelmese de yine de her dergide bu iş yapılıyor. Net ortamında bunun hiç olmadığını düşünmeliyiz. Demem o ki; şiir metni çok. Aslında çoktan da fazla. Bunlara şiir denilebilirse tabi. Şiir enflasyonu demeli. Okurundan çok yazanı vardır belki de. Ancak gerçek şiir bir damar olarak hep var kalacaktır.
Size göre kimler, hangi şairler, geleceğe kalacak?
Bunu isim isim cevaplamam zor olmasa da sıkıntılı. Kalacak gerçek şiirin, o şiirin gereklerini yerine getirme hususunda mahir olanların şiiri olacağı kesindir. Başka hususlarda maharet gösterebiliyor olmanın şair açısından esprisi olmasa gerek. Şair de bu neviden aksiyonlara pirim vermez sanırım. Şiirde olması gerekenler uzun bir meseldir. Ancak şiiri başka bir şeyin aracı derekesine düşürmemek gibi bir şuur da temel gerekliliklerdendir.
Kitaphaber Size ne katıyor?
Yazı yazmak bisiklet sürmek gibidir. Pedala basmazsanız bisiklet durur. Esas olan sürekliliktir hatta sürdürülebilirliktir. Kitaphaber'in naif bir yanı var. Bu işin herhangi bir yanı yok ki gönüllülük esasıyla sürdürülüyor olmasın. Beni çeken yönlerden en önemlisi bu. Diğer yandan kitaphaber benzerleri arasındaki en disiplinli site. Kitap, dergi dışında bir ürün mesela şiir-hikâye yayınlamıyor. Bana da benzer bir disiplin sunuyor. Dergilerde yayınlamam gerekenlerle gerekmeyenler ayrımını sunuyor. Ayda 8-10 kitap okuyorum. Bunlardan bazılarını değerlendiriyorum.
Yazı bilincinin sürekli tutulması oldukça zordur. Kitaphaber bunu sağlıyor. Artık kitaba nasıl yaklaşmam gerektiğini, nesini yazmam gerektiğini gösterir halde tutuyor beni. Kitaphaber sitesinin büyük bir gönüllü kitlesi var. Kitabı değerlendirildikten sonra sitenin yazarı olanlar var. Normal okurlardan yazar üreten bir potansiyele de sahip. Takdir edersiniz ki bu noktada GYY Bilal Can'ın emeği var. Bu emek nerden bakarsanız bakın 3-4 farklı dergiye ürün olarak, dosya olarak yansıyor. Dergilerin yüküne omuz veriyor kitaphaber. Mesela şu anda üç farklı soruşturma yürütülüyor, tamamen gönüllülük ve özveriyle. Benden çok kültür dünyamıza katkıları önemli elbette. 11 yılda 4000 üzeri kitap incelenmiş, çeşitli soruşturmalar yapılmış… Müthiş bir kabiliyet müthiş bir külliyat.
Teşekkür ederim.
Bir Nokta Dergisi, 246. sayı (Temmuz 2022)
Söyleşiyi gerçekleştiren: Ercan ATA
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 23.12.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 22.12.2022 22:30