Evvel Roman İçinde Ahir Roman İçinde, Edebiyat, Ethem ERDOĞAN

Evvel Roman İçinde Ahir Roman İçinde yazısını ve Ethem ERDOĞAN yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Evvel Roman İçinde Ahir Roman İçinde

02.06.2025 09:00 - Ethem ERDOĞAN
Evvel Roman İçinde Ahir Roman İçinde

Roman İçin Başka Bir Başlangıç Denemesi

Türk edebiyatını bütünlüklü şekilde düşünebilmek için gereken en önemli verilerden biri Türk tarihinin yaklaşık iki bin yıllık geçmişini bilmek ve hatta dikkate almaktır. Bu bütünlüklü yaklaşıma sahip olabilirsek roman türünün, pek bir yeni tür olduğunu algılayabiliriz. Türk edebiyatı için değil yalnızca… Dünya edebiyatı için de. Durun, bunu bir kolajla anlatmayı deneyeyim.

Bin Bir Gece Masalları, 7. Asırda Hindistan'da ortaya çıkar. Sonra İran'a ve oradan da Arap edebiyatına girer. Temeli halk hikâyesidir aslında. Bu temel Arap makamelerinin ortaya çıkmasına sebep olur. Arap makameleri hususu şu şekilde: "Sözlükte "kalkmak, ayakta durmak" mânasındaki kıyâm kökünden türemiş bir isim olan makame, "bir araya gelmiş bir grup insan, bunların bulunduğu veya oturduğu yer" anlamına gelir. Zamanla bu yerlerde söylenen sözlere de makāme denmiştir. İslâm devletinin güçlenip genişlediği, buna paralel olarak nüfuz, servet ve refahın arttığı, israfın ve adaletsiz uygulamaların başladığı Emevîler döneminde bazı zâhidler üst düzey yöneticileriyle temas etme imkânlarını aramış, çeşitli meclislerde onlara öğüt çerçevesinde hitap etmeye başlamışlardır. Zâhidler bu konuşmaları güzel, sağlam ve etkili bir Arapça ile yapıyor, sözlerini Kur'an'dan, hadisten, Arap şiiri ve darbımesellerinden naklettikleri örneklerle süslüyorlardı. Böylece makāme Emevîler devrinde halifeler, vezirler, valiler gibi üst düzey yöneticilerinin huzurunda yapılan zühd ve takvâ hitabeleri olarak huzurda duruş; huzur konuşması anlamını kazanmıştır [1]."

Haçlı savaşları sırasında doğudaki hemen her şeyi çalıp, gasp edip Avrupa'ya taşıyorlar. Onlardan biri de makame. Siz en kötü ihtimalle Decameron'un Bin Bir Gece Masalları'ndan çalıntı olduğunu düşünebilirsiniz. Genel ağdaki bilgileri buna şahit tutalım (Olmadı Decameron'u okuyun): "Decameron, Giovanni Boccaccio tarafından yazılmıştır. 1348'de Avrupa'da büyük bir veba salgını olur. Salgın boyunca tanık olduğu olaylardan etkilenen Boccaccio, 1348'de başlayıp, 1351'de bitirdiği Decameron'da salgın günlerinin Floransa'sını ele alır. 10 gün boyunca anlatılan 100 hikâyeden oluşur. Günde 10 hikâye anlatılır. Her günü bir kral ya da kraliçe yönetir."

Yukarıdaki kolaj roman türünün yeniliğine dairdi. Kaynakla üretilen arasında 7-8 asır var. Türk edebiyatına bu türün girişi de Decameron'dan 5 asır sonraya tekabül ediyor. Türk edebiyatında yenileşme dönemi tahrif hareketleri ile paraleldir. Bu tahrif edebiyatta ve dilde, toplum dizaynı çalışmalarıyla birlikte hareket eder. Halk hikâyelerinin, destanların, masal ve mesnevilerin dama atılmasıyla batılı anlamda hikâye ve romanın edebiyatımızda yer alması aynı algının bir süreği sayılsa gerektir. Ancak bu dizayn farklı sonuçları da getirir. Beklenen ve beklenmeyen sonuçlar… Roman türü bugün artık Türk okuru için de "edebiyat" anlamında başat türlerdendir. Türk toplumunun yaşantısını değiştirme planları kapsamında ileri sürülen bu silah günümüzde beklenmeyen sonuçlara da yol açmıştır. Çünkü bazı roman ve hikâyeler Türk milletin hayatını doğru şekilde yansıtan özelliklerdedir. Bu anlamda anlatıya ilişkin çok güçlü eserler veriliyor ve güçlü açıklamalar yapılıyor. Mustafa Özel ustanın ekonomi dışında özel alanı roman. Sorulan soruya verdiği cevaba dikkatinizi çekmek isterim: "Tanrı, her şeye kadir olduğu hâlde, yarattığı insanlara irade bahşediyor; onları kuklalaştırmıyor. Romancı, Tanrı taklidi yapmakla yetinmeyip, Tanrı'nın kullarından esirgemediği özgürlüğü kendi kahramanlarından esirgerse, roman ortaya çıkmaz. İyi romancılar Tanrı'ya öykünür, kötülerse hadsizlik edip Tanrı'yı aşmaya çalışırlar[2]."

Anlatı için yalnızca yazarın hayal gücünün ürünü değildir, denir. Asıl sanat yazılandan çok yazdırılan olmalıdır. Asıl anlatı ayakları üstünde durur, kendini anlatır, canlıdır, kendi hayatiyet seyri-kuralı vardır, bu anlamda dil gibidir. Ursula Le Guin, "İçimde anlatılmak isteyen bir hikâye var," der ya kasıt budur. Anlatı ustaları o içteki anlatının sesini duymalıdır. Büyük anlatılar bu şekilde ortaya çıkar. Devamında da şu var: "İçimdeki o hikâye benim amacım. Ben onun aracıyım. Eğer kendimi, egomu, arzu ve fikirlerimi, zihinsel çerçöpümü bir kenarda tutabilir, hikâyenin odağını bulabilir ve hikâyeyi takip edebilirsem, hikâye kendini anlatacaktır... [3]"

Evvel Roman İçinde

Evvel Roman İçinde Semih Diri tarafından hazırlanan ve Hece Yayınları tarafından yayımlanan bir eser. Bu eserin roman türü özelinde çok önemli bir eser olduğunu düşünüyorum. Önemi kıymetli pek çok romanla ilgili, kıymetli açıklamaların yanında bu alana ilgisi vasatın üstüne çıkan ama kaynak bulmakta zorlanan araştırmacılar, öğrenci ve öğretmenler ile akademi mensupları açısından doğrudan bir yol gösterici olacaktır.

Yazar altı sayfalık sunuş yazısında yazarlığının ve bu kitabı telif etmesinin de bazı sebeplerini sıralamış. "Bu kitap yazar olma gayretindeki bir okurun, okuduğu metin ışığında bireye, yaşama ve esere dönük tespitlerini içermektedir. Eserde, dünyada ve Türk edebiyatında kült sayılabilecek romanların yanı sıra görece gölgede kalmış kimi yapıtları değerlendirmeye gayret ettik. Kitap boyunca giriş kısmındaki eleştiri türüne yönelik teknik bilgiler dışında herhangi bir dipnot ve kaynakça bulamayacaksınız. Zira amaç bir okur olarak yaşam algımızı şekillendiren roman figürlerinin kendileri ve toplumla olan çatışma ve sorgulamalarını dile getirmek.../.. Okur yaşamı ve toplumsal çatışmadan doğan istekleri edilgen bir tutumla değil, romanın içinde kendisi de yaşıyormuş gibi değerlendirmektedir. Kitapta bulunan yazıların bir kısmı dergilerde, bir kısmı elektronik ortamda yayımlanmış, bir kısmı verdiğim ders ve seminerler için çıkardığım notların bu kitapta bir bütünlük oluşturması için yeniden düzenlenmesi ile vücut bulmuş metinlerden oluşuyor." (S.13-14)

Dünya edebiyatının en ünlü eserlerinden Jack London'ın Martin Eden'i, Franz Kafka'nın Dönüşüm'ü, John Stainbeck'in Gazap Üzümleri, Albert Camü'nün Yabancı'sı, William Golding'in Sineklerin Tanrısı, Amin Maalof'un Afrikalı Leo'su, Heinrich Böll ün Katherina Blum'un Çiğnenen Onuru, Gün Olur Asra Bedel ve Körlük incelenmiş. Bu incelemeler hem sosyal değişimler hem de roman kahramanlarının davranışları bağlamında incelenmiştir. Erdem ile yozlaşma çatışmalarının odağında değişimler ışığındadır incelemeler.

Türk edebiyatından incelemeye alınan romanlarda belli bir tarih ya da önem sıralaması yok. Hoş dünya edebiyatından incelemeye alınanlar da öyle. Türk edebiyatından alınanlarla ilgili şunları söyleyebilirim. İlk romanlar bağlamında olanlar da var, modern olanlar da. Bendeniz bazılarıyla ilgili yapılan incelemelerden kesitler alacağım buraya: Aylak Adam örneğin. Bu roman incelemesine başlık olarak "Yalnız ve Uyumsuz" sıfatlarını almış yazar. Modernizm her şeyi şablonlara ve formüllere göre şekillendirmiştir. Bu şekillendirmeler insan fıtratına çok da uyumlu olmadığından dolayı romandaki C karakteri gibi figürler hayatta yer almıştır. Girişi şöyle: "Yusuf Atılgan'ın aylık adam adlı yapıtı kalabalıklar içinde yalnızlaşan, çevresiyle uyum sorunu yaşayan bireyin var olma savaşını, yaşamını anlamlandırma çabalarını ve değer arayışını anlatır. Çocukluğunda bilinçaltına ettiği anılarının etkisinden kurtulmayı amaçlayan odak figürün var olma çabasının irdelendiği yapıtta yazar genel olarak aydın sorunsalını birey toplum ve bireyin iç çatışmaları biçiminde aktarır." (S. 115). Yukarıdaki paragrafın sonundaki cümlede bahse konu ettiğim husus bu idi. Modern hayat açmazları, oluşan tuzak ve çıkmazlar, kendisiyle yani dolu bir silahla baş başa kalan modern insan… Modern insanın anlatıldığı romanlarda yazılan çatışmalar. "Bireyin iç çatışmaları." İnsanın toplumdan kopmasıyla elde edilen sonuç: "Yabancılaşma, yalnızlık, aile kurumu, tutunamama" temleri ve kaçınılmaz şekilde yozlaşma. Aylak adam C'nin bütün macerası aslında kaybettiği değerlerini ve kendini bulma arayışıdır.

Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın adlı yapıt da incelenmiş. Bir de Postmodern kelimesi romana sıfat olarak eklenmiş. Postmodernizmi merkezsizlik ve kuralsızlık olarak alıyoruz. Modernizmin ürettiği şablon ve formüllere karşı paradigma olarak merkezsizlik ve kuralsızlık temel alınır. Romanda "odak figürün aile kurumunda baba özlemi ve yoksulluğundan dolayı karşılaştığı aksaklıklar hayatı boyunca yaşadığı kişilik arayışı yaşam kesiti olarak sunulmuştur. Cem'in babasını nasıl kaybettiğini açıklayarak başlamaktadır yapıt. Babasını kaybetmesinin yansımaları yapıp boyunca gözlemlenmektedir demin kişiliğinde ortaya çıkan problemlerin pek çoğu baba eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu durum Cem'in hayatında verdiği kararları, dolayısıyla yapıtın kurgusunu etkilemektedir. Odak figür yapıtın ilk bölümlerinde hayatında baba boşluğunu doldurabilecek biri olan kuyu ustası Mehmet usta ile tanışmıştır. Ancak geçmişte babası figürünün eksikliği ile oluşan sorunların yaşamındaki problemlerin ana kaynağı olması bu kişiyi kabul etmekte zorlanmasına yol açmıştır." Orhan Pamuk'un bu romanda kullandığı çatışma temelinde yaklaştığımızda gelenekte ya da modern romanda olmayan bir çatışma karşımıza çıkmaktadır. Durumu anlatma gayretiyle Orhan Pamuk, mitolojiden Kurana, dünyadaki neredeyse bütün baba-oğul hikâyelerini kullanmıştır. Modernizm kabullenmez bunu. Şablon dışıdır bu açılım. Baba-oğul çatışmasının aslında ikisinin de hırslarından kaynaklı olduğu açıklanır. Ama mesele başka bir çatışmadır: "Orhan Pamuk'un Kırmızı Saçlı Kadın adlı romanı, asıl sorunun babasızlık olmadığını, temel problemin kişinin öz benliğinde doğuştan gelen istek ve arzularda yattığını göstermesi bakımından önemlidir." (S. 210)

Sonuç

Yazar bu kitapta önemli bir işe imza atmış. Bir taraftan hem dünyaca hem de ülkemizde ünlü romanları, diğer taraftan da kendince çok önemli gördüğü, üstündeki tozları silkelemek gerektiğin düşündüğü romanları ele almış. Nisyan zindanına atılan bazı romanlar gün ışığı görmüş. Mesela Fatma Aliye'nin Muhadarat eseri. Mesela Gulyabani. Semih Diri, bir yanıyla özgün denemelerden oluşan, diğer yanıyla eleştirinin ilginç örnekleriyle zenginleştirdiği bir kitap üretmiş. Kitap başlığında da yine ilginç ve özgün bir espri ile masalların giriş cümlesinden almış. Bu önemli bir eser. Sosyal olguların edebiyatı, edebiyatın sosyal olguları takibiyle ilgili ciddi açılımlar yapıyor.

Bu kitabı, Türk Dili Edebiyatı ve Türkçe bölümlerinde okuyan, bu bölümlerde hoca olan, ayrıca roman üzerinden sosyoloji yapan herkese tavsiye ediyorum. Yeni Türk Edebiyatı anabilimadında ihtisas yapanlara özellikle yardımcı olacağını düşünüyorum. Kitaba dair tek soğuk yanım yazarın dil tercihi. Öztürkçe bazında ciddi yüklenme var. Öte yandan akademyada görülen dil de sanırım bu kullanımın açıklayıcı yanı.

Evvel Roman İçinde

Semih Diri

Hece Yayınları

2025 Ankara

[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/makame

[2] https://www.gzt.com/cins/roman-hayat-gibidir-bittigi-yerden-baslar-3579563, 01.03.2021

[3] Ursula K. Le Guin: Yazma Üzerine Sohbetler, Metis, 2020, s. 44.


Yazar: Ethem ERDOĞAN - Yayın Tarihi: 02.06.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 05.05.2025 10:51
223

Ethem ERDOĞAN Hakkında

Ethem ERDOĞAN

Kütahya doğumlu. 1995 yılında Alkım edebiyat dergisini bir grup arkadaşıyla beraber çıkardı. Yazı ve şiirlerini Alkım, Kırağı, İpek Dili, Edebiyat Ortamı, Hece ve Yediiklim edebiyat dergilerinde yayınladı.

Yayınlanmış Kitapları

- Cari Şiir: Modern Şiir İncelemeleri, Hece Yayınları, 2025
- Türkçe'nin Çığlığı, Çıra Yayınları, 2024
- Hastalıklı Hikayeler, Hece Yayınları, 2024

- Modernite ve Beyaz Bayrak, Çıra Yayınları, 2024
- Anlatıya Giriş; Roman/Hikaye Öykü İncelemeleri, Ahenk Kitap, 2024
- Şiirden Şaire, Çıra Yayınları, 2021
- Şiirden Şuura, İzdiham Yayınları, 2021
- Ela Bentleri, Yedi İklim, 2017
- Yakaza-n / II Kılıçarslan, Mana Kitap, 2017

Ethem ERDOĞAN ismine kayıtlı 196 yazı bulunmaktadır.

Yazarımıza ait 9 kitap bulunmaktadır.

Twitter Kitapyurdu.com