Faydasız Kitaplar: 10 İnkılap ve Kadro, Düşünce, Salih BORA

Faydasız Kitaplar: 10 İnkılap ve Kadro yazısını ve Salih BORA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Faydasız Kitaplar: 10 İnkılap ve Kadro

24.03.2025 09:00 - Salih BORA
Faydasız Kitaplar: 10 İnkılap ve Kadro

Şevket Süreyya'nın 1931'de yazdığı, inkılapları ve Kadro dergisinin bu konuya bakışını anlatan kitaptır. Yekten girelim: "İnkılap, lider bir kadronun halkın hayrına olan yenilikleri, halk istemese dahi…" onların kucağına taşımakmış! Bu lider kadro her şeyin en iyisini bilirmiş! Tabi bu bilinen en iyilerin 'kadro' ekibi tarafından hangi veri-bilgi-done ile ve nasıl bilindiğine ise hiç değinilmiyor. Bu yaklaşım elbette serbest düşünce ile demokrasiyle halkla uyum içinde olmak değildir. Sonuçta halktan kopuk bir devlet algısını yok etme görevi almış bir Şevket Süreya… Hâlbuki aynı Şevket Süreya "Suyu Arayan Adam" kitabında İstiklal Mahkemelerinde yargılandığını, gülünç suçlamalarla karşılaştığını, gülünç suçlamalarla idama mahkûm edilen vatandaşları anlatır. Bu yönüyle sanki iki ayrı yazardan iki ayrı kitap gibi görünüyor manzara. Görünmüyor mu? Haa. Şevket Süreya pabuç fiyatlarını görünce önce S sonra R yapıyor..! Bu ona nereden sirayet etmiş ki? Hayatına bakalım belki görmek mümkündür.

Şevket Süreyya 1897'de Edirne'de doğdu. On bir yaşında İttihat ve Terakki'ye üye oldu. Edirne işgal edilince kurtulması için İstanbul'a gönderildi. Edirne Rüştiyesi ve Öğretmen Okulu'nda öğrenim gördü. Turancı görüşleri benimsedi. I. Dünya Savaşı'na katıldı; Kafkasya Cephesi'nde çarpıştı. Edirne'nin işgali üzerine direnişe katıldı. Azerbaycan'da öğretmenlik yaptı. Ermenilere karşı kurulan birliğin kumandanı oldu. Kafkasya'nın etnik yapısı ona Turancı fikirleri sorgulattı. Bakü'de Doğu Halkları Kurultayı'na katıldı. Bu kongreden sonra komünist oldu. Milli Mücadele'ye katılmadı. Batum'a gitti, Komünist Parti'ye girdi. Orada evlendi. Moskova'da Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde (KUTV) ekonomi eğitimi aldı. Milli mücadele bitince 1923'te Türkiye'ye döndü. Aydınlık Dergisi'nde komünizm propagandası yaptı. 1924'te Lenin ve Leninizm adlı kitabı yayımladı. Benzeri faaliyetleri sonucu 1925'te dergi kapatıldı Şevket Süreyya Ankara İstiklal Mahkemesi'nde ünlü komünistlerle beraber yargılanıp 10 yıla mahkûm oldu. Hapiste bir buçuk yıl kaldı, 29 Ekim 1927'deki genel afla çıktı. 1927'de yine tutuklandı ama beraat etti. Komünizm çizgisini bırakıp milli komünist bir anlayışı savunmaya başladı bu geçişten sonra Türkiye için geçerli düşüncenin Kemalizm olduğu noktasına geldi. Vedat Nedim Tör'le birlikte TKP'den ayrıldı. 1932 yılında Atatürk'ün isteği üzerine Yakup Kadri ile birlikte Kadro Dergisi'ni çıkarttı. Kadro Dergisi ve bu derginin etrafında oluşan hareket, yeni ideoloji olan Kemalist ideolojiyi oluşturma misyonu üstlenmişti. Bu ideolojiyi üretmek, ekonomik ve toplumsal kalkınmayı gerçekleştirecek yöntemler önermek gibi hedefleri vardı. Başta Şevket Süreyya olmak üzere Kadrocu yazarlar demokrasi ve liberalizm yanlılarıyla sıkı polemiklere girdi. (Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyin Cahit vb.) Kendisini "inkılap matbuatının" tek temsilcisi gören Kadro, iddialı tavrı, sert ve keskin üslubu, geçmişe saldırması, ortaya attığı görüşlerin niteliği ve yayıncılarının sol geçmişleri nedeniyle hemen her düşünceden sert eleştiriler almıştır. Kadrocu düşünce CHP içinde Recep Peker'in liderliğinde bir grubun da tepkisini çeker. Kadro'nun Mustafa Kemal'in izni ile yayınlandığı ve yine onun isteği ile yayından çekildiği genelde kabul gören bir görüştür. 1951'e kadar eğitimci ve iktisatçı olarak yaptı. 1951'de Vekiller Heyeti kararıyla emekli edildi, kendini yazarlığa verdi. Çok sayıda önemsiz kitap yazan Aydemir, 25 Mart 1976'da Ankara'daki evinde hayatını kaybetti.

Mezkur kitaptan bazı alıntılar yaparak birkaç cümle kuralım:

"Fikir hareketi, ancak yaşama ve yaratma kabiliyetinde olan toplumların işidir. Fikir hareketi vermeyen, fikir hareketinden korkan durgun bir toplumun havasında, ancak soysuzlaşma ve dağılış unsurları gıda bulabilirler..." (S. 1): Böyle bir cümleyle kitaba girmek sanırım "ben çok iyi bir kitap yazdım, okuyun" demek olmalı. Kocaman laflar bunlar. Elbette kof ve boş laflar. Durgun toplum fikir hareketinden korkarmış. Sonra soysuzlaşma olurmuş vb. hatta bla bla bla. İçinde yaşadığı toplumu tanımamak ve ideolojik altyapının kitabi söylemlerine aldanmak derim buna.

"Bu gün toplum, ekonomik yaşantının akımını değil; ekonomik yaşantının içten gelen, içgüdülü (insiyaki) akışı, toplumun yapısını ve mukadderatını tayin etmektedir." (S. 38): Yorum yok.

"Dünyadaki bütün çelişmelerin bugün, yalnız sınıf kavgaları bakımından, yani yalnız sermaye ve teknik üstündeki mülkiyet şeklinin değiştirilmesi suretiyle çözümlenebileceği görüşü, cihanı kapsayacak bir görüş değildir. Çünkü bu takdirde bu sermayedar ve proleter kavgasının bütün cihan ölçüsünde gelişmesi, yaygınlaşması lâzımdır. Bugün sermayedar-proleter çelişmesi, ancak sanayiin ve emperyalist maliyeciliğin hâkim olduğu ülkelerin bir hâdisesidir." (S. 46): Kapitalist ekonomik sistemle komünist sistem arasında kalmış durumda ve ülkede uygulanan "hepsinden biraz" modeline lafı getirme aksiyonu. Sermaye ile işçi sınıfının ilişkisinin emperyalist ülkelerde olduğunu anlatmaya çalışıyor. Buradan komünist sistemi öne çıkarma arzusu var ama o sistemde işçi hakkı yok. Devlet ne derse o.

"Dış ticaretin dünya ülkelerinin yalnız birkaçının paraları ile yürütülmesi önemle işaret edilmeye değer bir konudur. Bu suretle, simdi dünyada itibarlı bir değişim bir aracı ve değer ölçüsü olma vasfını kazanan az sayıda ülke paralarının, dünya ölçüsünde bir hegemonya ve siyasi baskı vasıtası ile kullanabilirler." (S. 63): Şimdi tutup "petro-dolar sistemine karşı yazmış diyeceğim, gülme krizine hazır değilsiniz.

"İnkılâp; halkın hayrına olanı halka rağmen, fakat halk için, halka getirmek işidir..." (S. 71): Bu cümleler onun oligarşik bir dikta istediğini, eğer varsa onlara kendini göstermek ve lanse etmek isteğidir. İstesin sorun değil ama halka rağmen yapılacak bir inkılap –ki yapılmıştır- 1931 yılı için bile çok ilkel bir bakıştır. Önce turancı, sonra komünist, sonra Kemalist olmuş birisi mevzu olunca dumur tek şans. Yattığın yerde ters dönesin teres. (Not: Bundan sonraki iktibaslarda mecbur kalmadıkça yorum yapmayacağım. Gerçekten mideme kramp giriyor.)

"Simdi dünyaya kanat geren Süper Emperyalizm, görünüşte tamamen bağımsız birçok ülkeleri, iktisaden borçlandırma yolu ile vesayet altına almaktadır. Sonra, askeri iktisadi yârdim şeklinde kontrole veya fiilen askeri üstlerle donatarak hem siyasi, hem iktisadi hem de askeri kontrole kadar varan çeşitli hâkimiyet şekilleri yaratmıştır." Sayfa 81

"Kapitalist ilişkiler; Asya, Afrika, Güney Amerika gibi bu Kapitalizme köle ve pazar olan ülkelerde şu kanuniyetler içinde yürüdü: Tâbi ülke, bütün emeğinin hâsılasını, yarattığı hemen bütün kıymetleri, bütünü ile Metbûuna, yani yabancı Efendisine kaptırıyordu. Bu alın teri hâsılasından vergiler şeklinde Devlet hazinesine akacak." Sayfa 94

"Milli Kurtuluş Hareketi; hem sömürgeliği hem sömürgeciliği reddeden, hem millet içinde sınıflar tabiiyetini, hem milletler arasında iktisadi tabiiyet hallerini tanımayan bir nizam olmak zorundaydı." Sayfa 95

"Eflatun (429-347) Devlet isimli eserinde Demokrasiyi de hem tarif hem çeşitli gelişme ihtimalleri ile izah etti. Demokrasinin bir halk eğitimi olduğunu ve halkın eğitimi zayıf oldukça demokrasinin oligarşiye (zenginler saltanatı) dönebileceğini, gene halk eğitimi zayıf kaldıkça oligarşinin demagog yaratacağını ve demagogun sonunda diktatör olabileceğini etraflıca işledi." Sayfa 143 (Bu cümlelerle kime gönderme yaptığını anlayamadım.)

"Dünyaya hürriyet ve insan hak ilan eden Fransız inkılâbı devri, bizim için bir esaret devrinin başlangıcı olmuştur. Bizim yarı sömürgeleşmemiz ve bize benzer ülkelerin ya yarı sömürge veya sömürge haline getirilişi, Fransız ihtilali ile beraber başlamıştır. Hem de dünyanın bu yağmasına bizzat Fransa, Napolyon maceraları ile ön ayak olmuştur." Sayfa 149

"Türk inkılâbı, ne liberal bir iktisat nizamının feodal bir iktisat nizamına (Fransız ihtilalinde olduğu gibi) ne bir burjuva demokrasisinin, ortaçağ kalıntılarına karşı (İspanya'da olduğu gibi) mücadelesinden ibarettir. Türk İnkılâbı, çağdaş tekniğin ve bazı memleketlere münhasır kalan sanayi yoğunluğunun kurduğu nizamı âleme karşı bir isyandır." Sayfa 150 (Tamam ama bu isyan neden ve nasıl Osmanlıya ya da millete yöneldi?)

"Fakat Türk Aydını, bu hareketlerin nazari esaslarını idrak ve izah işinde, bu hareketlerin, en zayıf ve yetersiz yorumcusudur." Sayfa 113 (Halka rağmen kısmını anlamıştık ama dönemin üretim aydın kitlesini de gömmesi ilginç. Müthiş bir kafa karışıklığı. Yakup Kadri'yi bile yanına alan birisi bunları söylüyor.)

"Kadroda, partilerde olduğu gibi, gelişigüzel her vatandaşın yeri yoktur. Kadro, inkılâp içinde en ileri unsurların, en ileri fikirler etrafında teşkilatlanmasıdır. Onun gücü, evvela temsil ve müdafaa ettiği fikirlerin doğruluğundan doğar. Sonra da, saflarına aldığı ileri ve feragatlı unsurların kuvvet ve niteliğinden meydana gelir." Sayfa 226 (Bu alıntının ilk cümlesinde nasıl üstenci nasıl aristokrat bir arayış içinde olduğunu da görüyorum.)

"Kendini tenkit ve kontrol edebiliyorsan, başkalarını tenkit ve kontrol etmeye hak kazanırsın." Sayfa 237

"Kısaca siyaset, bir siyaseti uygulama işidir. Hâlbuki inkılâp, siyaset yaratma mücadelesidir. Siyasetçi bir vasıta, inkılâpçı ise, bir yaratıcıdır." Sayfa 247

"Yarın, bu kalıntılar çöplüğünde filizlenmek, canlanmak imkânını bulacak ölü mazi, yalnız milletin ruhunu ve bünyesini değil, bizzat inkılâbın hatırasını da, kısa zamanda sarsar, çürütür, Hatta gerek inkılâbı, gerek onun kahramanlarını ve icracılarını unutulması gereken bir kara hatıra gibi ilan edebilir." Sayfa 260

İnkılap ve Kadro

Şevket Süreyya Aydemir

Remzi Kitabevi

266 sayfa


Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 24.03.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.03.2025 10:49
1.663

Salih BORA Hakkında

Salih BORA

Yazar, Eleştirmen, Dergici

Salih BORA ismine kayıtlı 51 yazı bulunmaktadır.