Faydasız Kitaplar: 11-1936 Model Kemalizm, Düşünce, Salih BORA

Faydasız Kitaplar: 11-1936 Model Kemalizm yazısını ve Salih BORA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Faydasız Kitaplar: 11-1936 Model Kemalizm

07.04.2025 09:00 - Salih BORA
Faydasız Kitaplar: 11-1936 Model Kemalizm

Kemalizm anonim bir ideoloji olarak oldukça ilginç yaklaşımların merkezi olmuş. Çıkışı, kaynağı, yapılan eklemeler, uygulanma biçimleri vb. pek çok alanda incelenebilir. Ancak bu ideolojinin kraldan çok kralcılar eliyle uygulanması kadar kraldan çok kralcılar tarafından üretilmiş olması bütün ilginçliklerin üzerinde. Bu ideolojinin ideologlarına bakıldığında mesela Şevket Süreyya Aydemir var olan neredeyse bütün ideolojilerin elemanı olmuş. Aynı şekilde kendisine Tekin Alp (asıl adı Moiz Kohen) adını takmış olan eleman da öyle. Osmanlıcılık, Türkçülük ve Kemalizm alanlarında fikrî siyasî çalışmalar yapmış. Kendisi bir Yahudi. Onun 1936 yayını Kemalizm kitabı üstüne birkaç cümle kurmak istiyorum.

Serez'de doğdu. Asıl adı Moiz Kohen'dir. Tekin Alp, Munis Tekinalp, Musa Tekinalp adlarını kullanmıştır. Babası İzhak Kohen bir hahamdır. Selânik'te Alliance Israëlite Universelle'e ve yahudi okuluna aynı zamanda devam etti. Aralık 1907'de Selânik'te Ecole Imperiale de Droit'da okudu, ardından İstanbul'da hukuk tahsil etti. 1908'de Selânik'te Matild Bendavid ile evlendi. Yabancı firmalarda ve Selânik Ticaret Kulübü'nde çalıştı. 1905'te sonradan Yeni Asır ismini alacak olan Asır gazetesinde sosyal ve ekonomik konulara dair yazılar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra avukatlık yaptı. 1905'te İttihat ve Terakki'ye üye oldu. Selânik'in 1912'de Yunan işgaline uğraması üzerine Viyana'ya gitti, daha sonra İstanbul'a yerleşti. Dârülfünun'da 1914-1918 arasında müderris muavini olarak çalıştı. Osmanlıcılık, Türkçülük ve Kemalizm alanlarında fikrî siyasî çalışmalar yapmıştır. (https://islamansiklopedisi.org.tr/tekinalp)

Cumhuriyet'in ilk yıllarında hem geçmişe bir tepki hem de yeni bir bakış yerleştirme amacına yönelik olarak ileri sürülen milliyetçilik ve Kemalizm ideolojilerinin en önemli ideolog ve savunucularından biridir. Onun "Kemalizm" (1936) adlı kitabı, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ideolojisini sistemleştirme çabasının bir sonucudur. Kitap, Kemalizmin temel ilkelerini ve uygulama şekillerini halka anlatmayı amaçlayan oldukça hacimli (347 sayfa) bir kitaptır. Kitap Kemalizmin Doğuşu, Kemalizm Yolu, Kemalizm Doktrini ve İdeolojisi başlıklı üç ana bölümden oluşur. Bu başlıkların altında 30 bölüm vardır. Kemalizmin Doğuşu başlıklı birinci bölüm, Kurtuluş Savaşı'nın başından Lozan'a uzanan sürece odaklanır. Kemalizm Yolu ve Kemalizm Doktrini ve İdeolojisi bölümleri, Kemalist ideolojinin incelemesi gibi tasarlansa da kitap inkılap tarihçesi gibidir. Moiz efendi asıl büyük savaşın milli mücadele sonrası verildiği ve verileceği fikrini de savunuyor.

Kemalizmin Tanımı ve Amacı: Tekin Alp, Kemalizmi sadece bir siyasi ideoloji olarak görme taraftarı değildir. Daha büyük ve görece ulvi bir amaç vardır: Türkiye'nin modernleşmesi ve çağdaşlaşması için bir rehber olarak sunar. Bu malum bilindik mesele. Halka rağmen halkçılık fasaryası. Tanzimat kafası bütün bir Cumhuriyet tarihinde düşüncenin önündeki en önemli engeldir. Ona göre, Kemalizm bir devrim hareketidir ve temel amacı, Türkiye'yi Batı medeniyet seviyesine ulaştırmaktır. Bize göre ise bir ihtilaldir ve 1850'lerden beri bir türlü bu amaca ulaşılamamıştır.

Altı Ok İlkeleri: CHP 6 ilke benimsemiş ve bu ilkelerin uygulanması halinde ülkenin yükseleceği ön kabulüyle hareket etmiştir. Ancak bu ilkeler isim olarak var olmasına rağmen içerikleri o zaman için bilinmemektedir. İçini doldurabilmek adına o zamanın görece aydınları (Şevket Süreyya, Tekin Alp vb.) tarafından konferanslar veriliyor, parti yöneticilerine bilgilendirme toplantıları yapılıyor. İşte bu Yahudi Moiz, kendine durumdan vazife çıkararak Cumhuriyet Halk Partisi'nin benimsediği altı ok (Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık) ilkelerini ayrıntılı olarak açıklama ameliyesine girişir. Her ilkenin tarihsel bağlamını ve uygulanış şeklini detaylandırılmıştır. Örneğin Milliyetçilik; Moiz yorumuyla, orijinal bir Milliyetçilik değil, Kemalist milliyetçiliktir. Bu da ırkçılıktan ziyade, kültürel bir milliyetçilik demektir. O zaman aklımıza geliveriyor, neden Atatürk Milliyetçiliği demediniz de Milliyetçilik dediniz?

Laiklik: bu konuda da milletimize neredeyse bir asırdır ezberletilen şu cümleyi yumurtladı Moiz: Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması… Hatta abartarak modernleşmenin ve ilerlemenin ön koşulu olarak görülmesine çanak tuttu. Günümüzde bile Atatürkçülüğü üst seviyeye çıkmış ve biraz da Kemalist olmuş her birey bu ezberi kutsal metin sayıyor neredeyse. Oysa bu ilke icat edildiği yerde bile bütün inançlara özgürlük demektir. Ancak bizde maalesef referansı dışardan olan her şey olduğu gibi değil bize özgü uygulanır. Böyle de olmuş İslam ve İslam'la ilgili her mesele adeta suç sayılmış ve milletin çok sayıda ferdi bu meseleden hapis yatmış, aşağılanmış hatta idam edilmiştir. Bu kadar da değildir. Sonraki ihtilaller de sürekli olarak (öncesinde ve sonrasında) İslam kastedilerek bir gericilik ve irtica furyasına dayanmıştır.

Batılılaşma ve Modernleşme: Batılılaşma aslında Kemalizm adlı kitap yayınlandığında neredeyse bir asırlık bir geçmişi işaret ediyordu. Batılılaşmanın iyi ve doğru bir şey olduğu öncül kabul edilince "biz yaptık" mantığı öne çıktı. Moiz adlı eleman, ilke ve inkılapları da Batılılaşma projesinin bir parçası olarak ele aldı. Dil inkılabı, alfabe değişimi, eğitim reformları ve kadın hakları gibi konuları da bu bağlamda değerlendirir.

Eleştiriler ve Reformların Önemi: bir inkılap olduğunda otomatize şekilde olumlu da olumsuz da bakanlar olacaktır. Çünkü yapılanlar halka sorularak yapılmadı. Dolayısıyla Atatürk reformlarına karşı çıkan muhafazakâr kesimlere yönelik sert eleştiriler var kitapta. Tekin Alp, devrimlerin geri dönüşsüz olduğunu ve bu reformların sadece Türkiye'nin değil, tüm İslam dünyasının modernleşmesi için bir model teşkil ettiğini savunur. Vites son basamağa yükseltilmiştir artık.

Kitabın Önemi ve Etkisi: 1930'larda Kemalizmin bir tür ideoloji olup popülerleştirilmesine katkıda bulunmuştur. Moiz, özellikle Batı'ya Kemalizmi tanıtmayı amaçlayan bir araç olarak da kullanmaya çalışmıştır. Batının bu ideolojiyi ne kadar önemsediği meçhuldür. Ancak zaman içinde, bu kitabın aşırı idealize edilmiş bir Kemalizm yorumu sunduğu yönünde eleştiriler de yapılmıştır.

Eleştiriler ve Tartışmalar

Tek Boyutlu Yaklaşım: Moiz adlı eleman Kemalizmi fazlasıyla idealize etmiş ve eleştirel bir bakış açısına yer vermemiştir. Mutlak kabul olarak sunmuştur. Bu da bu anlayışın mutlak bir güce dayanmasıyla açıklanabilir.

Pragmatizm ve İdeoloji Arasındaki Çatışma: Moiz adlı elemanın, Kemalizmi kesin bir ideoloji olarak sunmuştur. Bu elbette yanlıştır. O dönem için bir bakış açısıdır Kemalizm. Dolayısıyla pragmatik bir hareket olarak yorumlanması kraldan çok kralcılar içindir.

Sosyo-kültürel Gerçeklikten Kopukluk: Kitap, 1930'ların Türkiye'sindeki toplumsal gerçekliklerle çok da uyumlu değildir. Daha çok teorik bir Kemalizm anlatısı sunmaktadır. Bu da eleştirilmiştir.

Sonuçta Tekin Alp ismini kullanmasının sanırım Türk milletine hitap etmesiyle ilgisi var. Moiz adlı bir yahudinin Tekin Alp kadar etkili olmayacağı açıktır. Ancak bu kurucu irade için sorun değildir. Çünkü TDK için de Agop Martayan İsviçre'den özel getirilmiş ve kurumda etkili olmuştur. "Kemalizm" kitabı, Atatürk devrimlerini anlamak ve Cumhuriyet'in erken dönemindeki ideolojik tartışmaları incelemek isteyenler için bir kaynaktır. Ancak bunları tartışan ya da irdeleyen de kalmamıştır. Çünkü kitaptaki idealize hiçbir eleştirel bakış açısına yer vermemiş, daha çok döneminin propaganda çalışmalarından biri haline gelmiştir. Günümüzden bakıldığında, -hoş kimse bakmıyor, herkes ezberiyle mutlu ama- bu tür çalışmalar tarihsel bağlamları, diyecektim ama düşündüm de ne gerek var. Alıntılar moiz efendinin bu kitabı hangi saiklarla yazdığı hususunda açıklayıcı olacaktır. Buyurunuz:

Atatürk, hâdiselerin yarattığı bir şef değil, hâdiseleri yaratan bir baştır. (S. 3).

Türkiye'de şark kültürü yerine Garb kültürünü tesis etmiş, softa zihniyeti yerine modern zihniyeti getirmiş ve şeriat zihniyetinin söndürdüğü milli şuuru, milletin ruhunda uyandırmıştır. (S. 13)

Yeni Türk, ancak bir tek manevi kuvvete itaat etmektedir: Milliyet aşkı' (S. 31)

Kemalist ihtilâli en iyi tanımlayan, yine onun yapıcısı olan Atatürk'ün kendisidir. (S. 33)

Binlerce sene müddet, elinde yalın kılıç bulunduğu halde atını daima yeni fütuhata, yeni şan ü şeref ufuklarına doğru süren bir millet askeri bir disipline, kahraman bir şefin mutlak otoritesine tâbi olmadan muvaffak olabilir mi?' (S. 39-40)

Anadolu'nun büyük küçük her şehrinde tesadüf edilen o binlerce sarık, içinde yüzlerce işsiz, güçsüzün, bağdaş kurup cennetin nimetlerini tahayyül ettikleri, binlerce meczubun döndüğü şu tekkeler, bütün bunlar, Türk milletinin mukadderatında hiçbir değişiklik olmadığını gösteren şeyler değil miydi? (S. 50-51)

Lozan muahedesinin imzasından sonra Atatürk'ün parolası şu olmuştur: 'Harb bitti, yaşasın harb! Maddi silahlar kahrolsun! Yaşasın manevi silahlar! Yaşasın, ecdaddan intikal eden milli ruhun tecellisi olan manevi silahlar! Etten ve kemikten düşmanları mağlup ettik, hain ve sinsi düşmana karşı, zihniyetimize musallat olan ve milli şuuru tahteşşuura süren yabancı manevi kuvvetlere karşı savaş! (S. 55)

Yeni Türk ruhu, eski Bizans payitahtının mütefessih muhitinden, ucu şu veya bu suretle, doğrudan doğruya, yahud bilvasıta Sultan ve Halife saraylarına, yıkılan İmparatorluğun eski ricalinin konaklarına ulaşan çeşid çeşid dallar budaklarla dolu muhitten uzak olarak inkişaf edebilirdi. (..) Kemalizm'in idealist ruhu, Boğaziçi'nin teshir edici sahillerinde karşılaşan kozmopolit ve beynelislam cereyanlarla sık sık çarpışmış olacakdı. (S. 95-96)

Kamâl Atatürk islamiyet rabıtasının artık öldüğünü, Türk milleti için, milli şuurun uyanmasından başka kurtuluş yolu olmadığını çok iyi biliyordu. (S. 97)

Şeriat ona göre 'çöl hayatından mülhem kanunlardır' (S. 99)

Türk milleti, İslamiyet'i kabul ettiğinden beri, yavaş yavaş kendi kültürünü kaybetmiş, Peygamber'in ve Kuran'ın kültürünü benimsemişti. Din kitapları yoluyla nüfuz eden Arab kültürü ve Arap edebiyatı dili ile beraber, tabiatile Arab alfabesini de almıştı. Türk milletini, modern telakkilerden uzak bırakan esaslı âmillerden biri budur. (S. 109)

Artık 1935'teyiz. On iki senelik bir müddet zarfında, yeni Türk, kendine yeni bir ruh, yeni bir ahlak, yeni bir tarih, hatta, Allah'ı artık Tanrı diye andığı için, diyebilirim ki yeni bir Allah yaratmıştır. Türk'ün şimdi kafası başka, serpuşu başka, alfabesi başkadır. Onun şimdi, başka bir devleti, başka bir ekonomisi ve nihayet, başka bir dili vardır. (S. 171)

İşçi ve patron grevlerinin şiddetle yasaklanması. (S. 189)

Fakat netice itibarile, bunlar da, işcilerle patronları çatıştıran sendikalar ve mümasil teşekküller kadar tehlikelidir. (S. 192)

Bir milletin, müesseselerini tanzim, kanunlarını devletçi prensiplere göre takrir ettikten sonra, ferdi ve liberal tecrübelere sahne oluşunu tasavvur ediniz. Yine bir memleket tasavvur ediniz ki, teokrasi hareketlerinden temizlendikten ve tamamen laik esaslar üzerine tanzim edildikten sonra yeniden şeriat tecrübelerinin bazicesi olsun! (S.194)

Kemalizm demokratik midir? Evet, çünkü partinin 6 remzinden biri demokrasiden bahseder. Fakat, Kemalizm'in amiyane manasile demokratik olmadığını sık sık görmekteyiz. (S. 201)

Kemalizm liberal midir? Evet, çünkü iliklerine kadar Cumhuriyet­çidir ve temel ilkesi sınıf ayrımı gözetmeksizin tüm ulus bireylerinin bolluk içinde olmaları ve gelişmeleridir. (S. 207)

Diğer demokratik memleketlerin hepsinde, milleti idare eden seçkin zümre, bizzarur müntehibler kitlesinin tesiri altında bulunduğu halde, Türkiye'de idare eden zümre müntehibler kitlesini kendi tesiri altında tutmaktadır. Kemalist Türkiye'de zimamdarlar, bir harb meydanındaki ordu kadrolarını andırırlar. Bu kadrolar filan veya falan alayın, yahud taburun keyfine, yahud menfaatine göre tanzim edilmek zorunda kaldığı takdirde vaziyet ne olur? (S. 222)

Devletle millet arasında bir rabıtaya ihtiyaç vardı; o da partiydi. (S. 264)

Türk milli kültürünü almak, Kürd, Laz, Ermeni veya Yahudi aslını unutmak demek değildir. (S. 319)

'Kahrolsun Şeriat Hükümeti' 11. Bölüm başlığı

Kemalizm

Tekin Alp

Toplumsal Dönüşüm Yayınları

287 sayfa


Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 07.04.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 10.03.2025 10:49
581

Salih BORA Hakkında

Salih BORA

Yazar, Eleştirmen, Dergici

Salih BORA ismine kayıtlı 51 yazı bulunmaktadır.