Faydasız Kitaplar 2: Nur Baba

Yakup Kadri'nin ilk romanı olan Nur Baba 1913'te yazılmış ancak 1922 yılında kitap haline gelmiştir. Bir Bektaşi tekkesindeki bozulma üzerinden, spesifik bir durumu genelleştirerek anlatmıştır. Arka planda da acayip akıl dışı bir aşk anlatımı vardır. Hoş aşk varsa akla gerek olmaz. Bu aşk, tekkenin rehberi, mürşidi Nur Baba açısından kullanışlı bir zevk sefa olayıdır. Kendisi sabittir ama kadınlar sürekli değişmektedir. İstisnai olan kadın anlatının asıl kahramanı olan Nigâr Hanım'dır. Varlıklı ve güzel Nigâr Hanım'ın yaşı ilerledikçe gözden düşer ama tekkeden kopamaz. Çünkü onun için mesele aynı zamanda manevi bir bağdır. Aslında romandaki bütün kadınlar üzerinde bir tahakküm vardır. Kadınlar hem maddi hem de manevi açıdan bağlıdır ona.
Yakup Kadri'nin gençliğinde önce Nev Yunani olduğu, sonra da Fecr-i Ati topluluğuna katıldığı dolayısıyla eserlerini "sanat için sanat" anlayışıyla yazdığı malumdur. Berna Moran onun bu anlayışının yaşanan savaşlarla değiştiğini, sanatın toplum için olması gerektiğini düşündüğünü, aktarır. "Türk ulusunun içine düştüğü durumla ilgili sorunlara" yöneldiğini ifade eder (Moran, Berna (2010), "Kiralık Konak", Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1, s.179-200. İstanbul: İletişim Yayınları. 22. bs.2010: 179). Ancak Fecri Ati ve Nev Yunanilik döneminde de savaşlar olduğu unutulmamalıdır. (Trablusgarp, Kumanova, Egzamili vb.) Bu açık kısma değinmekten kendimi alamadım. Yazarın, gençlik yıllarında Bektaşi tekkesine gittiği, Nur Baba romanında o zamanki izlenimler olduğu açıktır. Yazarın ilk romanı Nur Baba, 1921 senesinde Akşam gazetesinde tefrika edildiğinde büyük tepkilere maruz kalır ve tepkilerden dolayı tefrika yarıda kalır. Kitap olarak basımı 1922 yılında olur. Karaosmanoğlu, meslekî namus ve millî ahlak namına suçlanır. Gördüğünüz gibi bir açık daha oluştu: 1921-22 yıllarında da savaştaydık! Bu romana tepki verenler de o savaşın bir şekilde içindeydi.
Nigâr başkahramandır ama romanda birçok kadın figürü vardır. Bu kadınlar, Nur Baba'nın etrafında tekkede sırayla hüküm sürerler. Aynı zamanda bu kadınlar o ortamda kendilerini tüketirler. Nur Baba bir ağ örmüş ve bu ağın ortasında bir örümcek haline gelmiştir. Kadınlar da bu ağın cazibesine kapılmıştır. Nur Baba bitmek bilmeyen bir doyum arzusundadır. Dolayısıyla bunun giderilmesi kadınlardan oluşan ağın geniş olması gerektir. Aslında sembolize edilen şey, tekkenin bir güç-nüfuz alanı olmasıdır. Öte yandan bu güç olanının aynı zamanda bir değirmen oluşudur. Hayatındaki kadınları tükettikçe yeni kadınlar bulur ve onları elde etmeye çalışır. Kadınlar, ona göre faydalanılıp tüketilen nesnelerdir. Yanına aldığı kadınlar ya güzeldir ya iktidar hırsına tutulmuşlardır. Mesela Celile, ona nüfuz kaynağı olan mürşitliği sağlar, Ziba ve Nigâr maddi varlık. Nur Baba başka kadınları da alanına çekmiş, onun yüzünden intihar eden kadınlar olmuştur. Olay ya arzu ve cinsellik ya da para ve tahakküm üzerine odaklanmıştır. Bunları da manevi bağlılık üzerinden kotarır. Celile'nin, Ziba'nın ve Süheylâ'nın bağlılıkları maddi çıkara dayalıdır. Nigâr'ın bağlılığı ise içtendir. Önceleri duygusal bir bağla bağlanır ama tüketildiğinde ve istenmediğinde bağı kopmaz, tekkeyi terk etmez. Nigâr artık aşk yerine mistik bir bağlılığa ulaşmıştır. Romandaki asıl kırılma burasıdır.
Kitabın tepki toplaması, o yıllarda dağılmak üzere milli birliğin bir nevi tasavvuf tekke marifetiyle toplamakla ilgilidir. Milli birlik ne zaman tehdit altında olsa, devlet yıkılma aşamasına gelse tekkeler devreye girer. Mesela Moğol işgali sırasındaki Selçuklu… Ortada devlet yoktur. Halk tasavvuf marifetiyle ayakta kalmıştır. Osmanlı yıkılırken ve bütün coğrafyası işgal altındayken tekke ve zaviyelerin bu şekilde anlatılması o süreçte Anadolu'ya tekkeler üzerinden silah ve mühimmat taşınırken yakışıksızdır.
Yakup Kadri hemen romanın tamamen kurgu olduğunu söylemiş ama daha sonra verdiği bir röportajda kitabın baş karakteri Nur Baba'nın Çamlıca Bektaşi Dergahı'nda bulunan Ali Baba olduğunu itiraf etmiştir.
Yakup Kadri "Bir İzah" başlığıyla bir "savunma" yazar. İyi bildiği bir Bektaşi tekkesinde, o tekkenin şeyhiyle karısı arasındaki aşkı konu aldığını, anlatır. Ama herkes "Bektaşi ayinlerini" faş etmesiyle ilgilenir. Yakup Kadri bir sırrı ifşa etmiş, Bektaşilerle alay etmiş, onları küçük düşürmüştür. Suçlamalar bu şekle döner. Ahmet Haşim yazar ve büyüyen tartışmaları "Denebilir ki İstanbul Nur Baba'nın badesiyle sarhoştur," diye tarif eder. Ardından Halide Edip romanı edebi açıdan ele alır, onu Knut Hamsun'un "Pan"ına benzetir ve Yakup Kadri'nin okuyucuyu aşina olmadığı bir dünyaya götürdüğünü, bu yüzden bu kadar gürültü kopardığını söyler.
El netice: Nur Baba romanı, tasavvufa küfretme, yok sayma, yadsıma gibi şeylere temel olmuş, dini inançlara saygısızlık adına baz alınmış, Kabil gibi bütün cinayetlerden günah payı olan bir kitaptır. Bu kitaba harcayacağınız paraya, zamana ve enerjiye yazıktır. Hepimiz kardeşiz. Hatalar kişiseldir, inançlarla özdeşleştirmemek gerekir.
Nur Baba
Yakup Kadri
İletişim Yayınları
194 sayfa
Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 02.12.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 30.11.2024 23:19