Faydasız Kitaplar 4: Miskinler Tekkesi, Edebiyat, Salih BORA

Faydasız Kitaplar 4: Miskinler Tekkesi yazısını ve Salih BORA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Faydasız Kitaplar 4: Miskinler Tekkesi

16.12.2024 09:00 - Salih BORA
Faydasız Kitaplar 4: Miskinler Tekkesi

Dağınık Notlarla Eleştiri Denemesi

Reşat Nuri Güntekin'le ilgili önceki yazının son cümleleri şöyle idi: Saint Joseph Lisesi'nde öğrenim görmüştür. Erenköy Lisesi'nden mezun olan öğrencisi Hadiye ile evlenmiştir. M. Kemal'in sağlığında vekil olamamıştır. Ölünce 1939'da Çanakkale mebusu olmuştur. Dil devrimi için oluşturulan komisyonlarda bazı çalışmalarda bulunduğunu da ilave edelim burada. Eğer onun kitaplarını okuyan gençler anlamıyorsa bütün suç okuyanlarda değildir. Büyük kısmı Reşat Nuri'dedir. Dil devrimi kapsamında dilimizden attığı çok kelimeyi kendisi kullanmış durumda. Hemen örnek verelim: "Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar: "Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur." (wikipedia.org)

Bir diğer husus da onun İslam'a bakışındaki sakatlığın cumhuriyetin kurucu iradesiyle örtüşmesinin altında yatan temel meselenin açıklanması oluyor. Onunla ilgili İslam Ansiklopedisinde geçen şu cümle önemli: "İzmir'de Fransız misyonerlerinin çalıştırdığı Frerler Mektebi'ne devam ederken öğrendiği Fransızca'sı ile Batı klasiklerini tanıdı." Demek İslam düşmanlığını kaynağından öğrenmiş hazret!

Reşat Nuri'nin kemikleş(tiril)miş bir okur kitlesi var. Kelimenin tam anlamıyla kitle. Onun her yazdığı kitap çok uzun bir süre büyük ve ilginç şekillerde lanse ve tavsiye edilmiş gibi duruyor. Onun okurlarının ne menem bir kitle olduğunu şu şekilde görebilir ve anlayabiliriz: kendisinin, Osmanlı'dan sonra kurulan yeni sistemin bütün fikirlerine kitaplarında yer vermesini, kurucu ideolojinin borazanlığını yapmasını, sene 2024 hala şu şekilde karşılıyor. "Reşat Nuri Güntekin okumayı seviyorum, farklı pencerelerden hayata bakmamı sağlıyor. Öyle cümleler kuruyor ki hiç böyle düşünmemiştim diyorum." Reşat Nuri'nin okurları ve bu kitapları tavsiye eden kişilerin maalesef az gelişmiş bir okuma düzey ve endeksine sahip olduğunu, eğer içlerinde edebiyat öğretmenleri varsa acilen branş değiştirmelerini önermek durumundayım. Çünkü Reşat Nuri özelinde aslolan şeyin sanat ya da estetiğe dair bir nüve olmadığı çok açık.

Kitaba gelince, kitabımız Miskinler Tekkesi. Miskinler Tekkesi'nde Sultan 2.Mahmud döneminde önemli görevler yapan Kocabaş Kazasker Şemsettin Molla ailesinin son ferdinin dilenciliği nasıl meslek edindiği anlatılıyor. Osmanlı'nın son dönemleri ile cumhuriyetin ilk dönemlerini kapsıyor anlatı. Bir dilenci üzerinden dönemin ekonomik durumunu, insani ilişkileri, sevgiyi okuyor gibi oluyorsunuz. Gibi dememin sebebi var elbette. Kazın ayağı öyle değil. Varlıklı bir ailede doğan, rahat bir bebeklik-çocukluk geçiren Kocabaş ailesinden küçük beyin adım adım dilenciliğe gidişini okuyoruz. Yanında Arap Mesule bacı ile dolaşıp duruyor, dilencilik yapıyor. Bu noktada araya girmek istiyorum. Kemal Tahir romanlarından mahpushane raconunu öğrenen bir neslin temsilcisi olarak, Miskinler Tekkesi'nde de dilenciliğin raconunu öğreneceğimizi zannediyordum. Adı üstünde zan işte. Dilenciliğin faziletlerini anlatacakmış gibi yapan yazarımız baltayı çıkarıp yine inançlara saldırıyor. Öteki kitaplarında da gördüğümüz üzere. Anlıyoruz ki hazretin derdi başka. Geleneksel her anlayışa-algıya açılan bir savaşla karşı karşıyayız. Eskiyi yerip karşısında yeniyi sunması ve yeni ideolojiyi yayma çabası da ön planda hatta bu bile kabul edilebilir. Ancak zıvanadan çıkmışçasına tekke, derviş, hoca vb düşmanı kesiliyor. İnanç herkesin inancı ve kutsalı. Buraya saldırının bir anlamı yok.

Konaklardaki beylikten, izbe-arka mahallelerde dilenciliği meslek ediniş hikayesi ve bunun felsefi arka planı oluşsa zaten anlatı kendini kurtaracaktır. Hatta bunu yaparken hakkını yemeyelim arka fonda dönemin yoksulluğunu da hayat tarzını da kültürünü de ayrıntılarıyla sergilemektedir. Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ise ilk günlerini anlatan roman, oldukça iyi gelir elde eden dilencilerin hayatlarını ve rutinlerini en ince ayrıntılarına kadar okuyucuya aktarır. Eğitimli insanların memur olarak hizmet ederken dilencilerden daha az kazanmalarına, hocaların insanların manevi duygularını kullanarak elde ettikleri haksız kazançları eleştirmektedir. Bir tür sömürge ayrımcılığı yani. Dilenci sömürsün, hocalar sömürmesin. Elbette sömürmesin. O zaman hocanın sömürgenliğini anlatan bir roman yazacaksın arkadaş!

Kitapta Oblomov ve Oblomovluk yok elbette. Namusuyla çalışıp dilenen bir asilzade var! Ürettiği bir mantık zemini de var. "Demek ki sadaka benim mayamdadır; Kocabaşlar ailesinin hamuru onunla yoğrulmuştur ve şanlı dedelerimdeki Tanrı vergisinin ilerleye ilerleye bende tam kemal mertebesini bulmuş olmasına şaşmamak lazımdır." (S.10)

Eğer böyle bir roman "Oblomov" ya da en azından "Galiz Kahraman" olmayacaksa niçin yazılsın? Bir yazar böyle bir romanı hangi haklı sebeple yazar, neden böyle bir konuyu işler, neden böyle bir kişiyi kahraman yapar, sorularınızı duyar gibiyim. Elbette cevabı var. Ama önce romanın içinden minik bir hikâye alalım şuraya. Kendisi ürkek olan, yaşıtı çocuklardan kurtulmak için yalvaran ve yalvararak ikna gücünü keşfeden, sonra hayatı değişen bir çocuğun hikâyesi. Evlenmeye çalışan, devlet dairesinde memur olan, savaşa giden, şansına tekrardan Konya'ya dönen… Benim için en ilginç nokta, kahramanın savaş sonrası, hasta ve sefil şekilde dönüşü. Burası da çok ilgi çekici. Devletin askerine sahip çıkmayıp sebil ettiği yorumuna götürüyor bizi. Hem de kör göze parmak şeklinde. Sonuçta bu yoruma ulaşmamız için yazıldı zaten.

Önceleri kendi geçmişine, inançlarına ve değerlerine sahip çıkmayanları gafil sayıyordum. Oysa burada sahip çıkmamadan çok ötede başka bir tür saldırı var, düşmanlık var. Bunları artık gaflet değil ihanet olarak görüyorum. Bir analoji ile izah yapalım: (Reşat Nuri dil komisyonu üyesidir…) Dilimizden doğu kökenli kelimeleri atıp batı kökenli kelimelere dokunmamak zımnen dilimizi İngilizcenin çiftliğine çevirdi. Reşat Nuri'nin dini ve kültürel arka planı olan hemen her şeye saldırması ile günümüzde gençlerin ateist, deist, tengrici ve agnostik olması arasında hiç mi bağ yok..? İnanç haritası Ali Babanın çiftliği olmadı mı?

Bu kitaba para, vakit ve enerji ayırmayın, yazıktır ve günahtır. Kırlardan dağ kekiği ve ebegümeci toplayın hem bol oksijen alırsınız hem daha iyi bir iş olur.

Miskinler Tekkesi

Reşat Nuri Güntekin

İnkılap Yayınevi

208 sayfa


Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 16.12.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 18.11.2024 00:34
1846

Salih BORA Hakkında

Salih BORA

Yazar, Eleştirmen, Dergici

Salih BORA ismine kayıtlı 50 yazı bulunmaktadır.