Faydasız Kitaplar 5: Eski Hastalık, Edebiyat, Salih BORA

Faydasız Kitaplar 5: Eski Hastalık yazısını ve Salih BORA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Faydasız Kitaplar 5: Eski Hastalık

06.01.2025 09:00 - Salih BORA
Faydasız Kitaplar 5: Eski Hastalık

Reşat Nuri Güntekin yeniyi övme ve eskiye sövme hususunda işinin erbabı bir yazar. Hakkını teslim etmek gerekir ki kendisine yol verildikten kelli kim tutar onu. Görünüşte irtica karşıtı ve modernizm-çağdaşlık yanlısıdır hazret! Ancak onun itham ettiği dönem ilginç şekilde kendi döneminden daha moderndir. Örneğin; Osmanlı'nın yeni medeniyet dairesine girme kararlılığı modern süreci başlatmıştır. Tanzimat'ın ilanı bir nevi "batılı gibi olma" anlayışıdır. Zaten bu yeni durum değişim sürecini beraberinde getirmiştir. Meşrutiyet dönemi özgürlük hareketleri ve 100 civarında siyasi parti ile şu ana kadar belki de yakalanamamış bir siyasal seviyedir. Osmanlı'nın yıkılışıyla kurulan Türkiye, modern toplum hayaliyle dönüşüm başlatmıştır. İşte tam olarak bu noktada önceki döneme dair yenilikler, serbest düşünce hareketleri, çok partili hayat vb yok sayılmıştır. Meselenin yenilik olmadığı çok net. Eğer öyle olsa 1923 öncesi edinim ve kazanımlar yadsınmaz hatta üstüne konularak devam edilirdi.

Modernleşme sürecinde Türk toplumuna yaşatılanlar bir değişim olarak okunursa bu en bariz şekilde Reşat Nuri romanlarına işlenen gelenek ve din üzerinden okunabilir. Reşat Nuri, dönemin gerçekliğini kendisinden beklenen-istenen şekilde eğip bükmenin önemli bir ismidir. Belki bu seviyede tektir. Siyasi kadronun etkisi ve yönlendirmesiyle inkılapçı bir tavır takınan hazret, romanlarında gelenek ve dini eleştirmekle kalmamış alenen tahkir ve tezyif etmiş, işgalcilerden çok düşman saymış, yetinmemiş adeta cephe açmıştır.

Kısa bir özet geçelim: romanın kahramanlarından Züleyha doğma büyüme İstanbulludur. Babası Anadolu'yu işgalden kurtarmak için milli mücadeleye katılır. Baba Ali Osman Bey saygı duyulan biridir. Züleyha'nın İstanbul'da geçirdiği yıllar, mütareke dönemi, yani İstanbul'un İngiliz ve Fransız işgali altında olduğu yıllardır. Bir nevi Stockholm sendromu yaşanmaktadır. Batıya özenmek yoğun ve yaygın şekilde benimsenmiştir. Züleyha'da da aynı hastalık vardır. Dayısına bağlılığı, onun batılı gâvurlara benzeyişindendir çoğunlukla. Züleyha onu babasının yerine koymuştur. Baba İstanbul'a döndüğünde Züleyha'nın halini beğenmez. Anadolu'dan davet gelince eşiyle birlikte gider. Züleyha gitmek istemez ve tahsilini bahane eder. Ama babasının ısrarlarına dayanamaz, tahsilini yarım bırakır babasının yanına gider. Anadolu'da Yusuf adında bir gençle tanışır. Yusuf milli mücadelede yer almış ahlaklı, sadık, vasıflı bir gençtir. Züleyha'nın babası kızının Yusuf ile evlenmesini ister. Babanın isteği üzerine Züleyha evlenmeyi kabul eder ve evliliği mantık evliliği görür. Kültür olarak birbirinden farklı iki genç anlaşamazlar. Züleyha babası ölünce bu evliliği bitirmeye karar verir ve boşanma davasını açar. İstanbul'a döner. İstanbul'da Züleyha'nın başına bazı olumsuzluklar gelir. Biraz daha açalım: Züleyha, babası cephede olduğundan dayısı Şevket beyin yanında büyür ve batılı bir terbiye alır. Anadolu'ya babasının yanına gittiğinde evlenmek durumunda kaldığı Yusuf'u kendinden hep uzak tutar. Sonunda baba ölür ve boşanma gerçekleşir. İstanbul'da Züleyha bir kaza geçirir ve adı çıkar. Adı çıkmak deyimi malumunuz doğulu bir değere dayanır. Yusuf yine de ona sahip çıkar, hastaneden teslim alır, Taşucu adlı vapur ile Adana'ya geri götürür. Bu yolculuk sırasında İstanbul'dan başlayarak Adana'ya kadar tüm limanlara uğrarlar. Bu yolculuk sırasında Züleyha Yusuf'u sever.

Diğer kahramanımız Yusuf… Bir çiftlik sahibidir. Savaşta emir eri olduğu Ali Rıza beye son derece bağlıdır. Anadolu'da tırnak içinde ifadeyle, medeni ve çağdaş erkek portresidir. Bütün görevi de yazarın kendisine verdiği medeni ve çağdaş erkek portresini kusursuz şekilde yerine getirmektir. Yusuf'un Züleyha'ya karşı takındığı tutum, olayda göstermiş olduğu olgunluk, vakur duruş yazarın mesajıdır okura. "Karşı cins size ne kadar batılı tavırları reva görürse görsün siz makul olun, bir şey yapmayın; toplumu ileriye taşımanın yolu budur."

Züleyha karakteri üzerine biraz daha söz ulayalım: Anadolu'yu kendine bir zindan olarak gören Züleyha, bir süre kendisini odasına kapatır, kimseyle muhatap olmaz. Kibirli tutumları, halkı hor görmesi, insanların ona saygı gösterip samimî davranmaları onu bir süre sonra medenileştirir. Baba sevgisine hasret olan Züleyha, halkın ona karşı sevgisini gördükçe babasıyla gurur duyar. Yusuf'la güya evlendikten sonra (Onu kendisinden hep uzak tutar.) olaylar başlar. Züleyha, aşk, sevgi gibi kavramların eskiden kalma ESKİ bir HASTALIK olduğunu düşünür.

Bir bölüm alalım buraya: "Sevmek, daha doğrusu aşk, eski zamanların gülünç bir hastalığı idi. Romanlar, şarkılar bunu tatsız nağmelerle mütemadiyen körükleyip durulardı. Umumi harbin bunca zararlarına mukabil bir faydası, bu aşkı yeryüzünden silip süpürmek oldu. Harp sonu nesli dediğimiz yeni insanlarda artık bu gülünç masala tesadüf etmiyoruz. Bu zamanlarda enkaza âşık olduğunu söyleyene rast gelinirse cüzzamlı gibi insanlar arasından ayırıp bir yere kapamak lazım gelecek. Âşık olmak rastgele bir insandan kendine bir heykel yapıp tapmak, bütün zevki, saadeti onda aramak, onsuz yaşamak kabil olmayacağına inanmaktır."

Fırsatı hazırlamış ve top ayağına kadar gelmiştir. Eskiye saldırmanın dayanılmaz hafifliği bir dürtüdür. Yazar puan peşinde gelişine vurur. "Eski hayatta zevk yok, neşe yok, hürriyet yok. Mesela işsizin biri uzaktan kafes, peçe arasında yahut anahtar deliğinden bir kadın gözetleyecek, hayal yapacak: Ben artık başkasıyla yapamam. Onun ayaklarında ölmeliyim. O, bendir; ben oyum! Gibi lakırdılarla biçareye musallat olacak." Evlenmek malum Allah emri peygamber kavlidir. Yazar bu müesseseyi de diline dolar ve karikatürize eder: "Hele o evlenmelerdeki aşk. Türlü hesaplar, pazarlıklardan sonra iki insanı sandıkları, sepetleriyle bir odaya kapamışlar. Onlar birbirlerine adlarını sorduktan sonra (Çok acayip, isimlerini bile bilmeden evlendiklerini iddia ediyor. Şair Evlenmesi modunda hazret!) "Efendim biz birbirimiz için dünyaya gelmişiz de haberimiz yokmuş. Sen olmasan ben ne yaparmışım, ben olmasam senin halin ne olurmuş. Artık ölüm var ayrılık yok. Ebediyete kadar anca beraber." yolunda sözler söylüyorlar. Bu kadar lakırdı, bu kadar sahtekârlık iki hafta sürmeyeceği muhakkak olan bir aşk için. Umarım ki biz bu gülünçlüklerden kendimizi korumasını bileceğiz." Yusuf "İnsan sevdiğini kıskanır. Öyle değil mi? O gibiler için tahammül güçtür. Fakat yürekten sevmeyenler için iş bir izzetinefis meselesinden ibaret kalır. Eh, ona da nasıl olsa pek fazla muzdarip olmadan katlanılıyor… Bizim aramızda aşk, alaka falan mevzuubahis değildi. Evet, sizin tabiriniz üzere normal bir karı koca kaldığımız müddetçe mesele yoktu. Fakat o hain Taşucu seyahati yok mu? Her şeyi berbat etti. Sizin romantik edebiyatın eski hastalığı nüksetti de onun için. Maalesef öyle."

Yazar eskiye dair her değeri yok etmeye yeminli bir savaşçıdır. Hemen her değere yaptığı saldırılardan sonra bu kitapta da müthiş bir aşk saldırısı yapmaktadır. O sebeple kitabın anlatısındaki hikâye bütünlüklü bir yapı arz etmiyor. Zaten yazar da bu hikâyeyi anlatmanın peşinde değil. O kendisine ısmarlanan kitabı oluşturma peşinde. Önce bir şablon oluşturmuş. (Olması gerekir.) Sonra tipoloji çalışılmış. (Bunun da olması gerekir.) Saf ve masum Anadolu çocuğu çıkmış ortaya, vatanı için savaşır, sevdiği için ölür. Ne hikmetse bu tipolojide davul dengine vurmaz. Anadolu'nun her şeyine hâkim olan tip geleneğe uzak kalmıştır(!) Yazar bu tipi batılıya kayıtsız şartsız bağlı-bağlanmaya teşne sayar. Mesajını da karakter olan Züleyha yerine tip olan Yusuf üzerinden verir. İlginç olan kısmı şu: Yusuf İle Züleyha mesnevisi gelenekte yer alan büyük bir aşk ve masumiyet destanı. Hem bu mesneviyi hem masumiyeti kahramanlara bu ismi vererek zedeleme peşinde. Çünkü kitaba zaten "Eski Hastalık" adı verilmiş. Bu mesneviyi ve benzerlerini (Leyla Vü Mecnun vb.) eski hastalık sayıyor zımnen. Aşağıdaki bölümde bu eski hastalık meselesi açıklığa kavuşacak.

Kitap sürükleyici ve düşündürücü sayılabilir. Kim için? Vasat altı okur için. Biz neyi neden yazdığına dair güçlü verilere sahibiz. Yeni dönemi kutsamak ve eski dönemi lanetli bir çağ gösterme telaşı çok yüksek. Reşat Nuri bir konuda usta: Ismarlama vasat roman yazma konusunda… Bu kitaba para verip okumaktansa "Olmasaydı olmazdık!" diyen Kemalist teyzelerle röportaj yapın. Araç modelini yükseltmek için kredi falan çekin, yeni uydukentlerde daire almak için yırtının ama alamayın. Daha iyi. Olmazsa oksijeni yüksek yerlerde ayrık otu arayın.

Reşat Nuri Güntekin

Eski Hastalık

İnkılap Kitabevi

246 sayfa


Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 06.01.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 25.11.2024 10:04
3.412

Salih BORA Hakkında

Salih BORA

Yazar, Eleştirmen, Dergici

Salih BORA ismine kayıtlı 51 yazı bulunmaktadır.