Faydasız Kitaplar 7: Batı-Ş, Düşünce, Salih BORA

Faydasız Kitaplar 7: Batı-Ş yazısını ve Salih BORA yazarına ait tüm yazıları Kitaphaber.com.tr sitemizden okuyabilirsiniz.

Faydasız Kitaplar 7: Batı-Ş

10.02.2025 09:00 - Salih BORA
Faydasız Kitaplar 7: Batı-Ş

Falih Rıfkı kitaplarıyla aramda acayip ve inişli çıkışlı tam olarak adlandıramadığım bir bağ oluştu. Okudukça nefretim artıyor nefretim arttıkça okuma isteğim gemlenmez bir ata dönüşüyor. Nefretim artıyor ve bir zihniyetle kutuplaşma isteğim kabarıyor. Çünkü tamamen kasıtlı ve fesatlı bir bakış görüyorum. Okuma isteğimin artması da kişisel bir istek olmaktan ziyade bir millete yapılabilecek hemen bütün fenalıkları görmek ve bunun bilgisini sürekli tekit etmeye dayalı.

Rıfkı oğlu bu kitapta da anılarını anlatmış. Kitap bu anlamda anı türüne dair bazı özellikler taşıyor. Aynı zamanda tarihi meseleler üzerine değişik ve yanlı bakış açısı yükü atıyor okurun üstüne. Biz ne anı ne de bilimsel bir tarih anlatımı olarak almayacağız kitabı.

Son imparatorluğun son zamanlarıyla ilgili en azından yanlı da olsa bazı bilgilere kanıtsız olsa da ulaşmak mümkün. Kitabı iki ayrı bölüme ayırarak ve küçülterek incelemek mümkün. İlkinde Rıfkı oğlu Falih, çocukluk yıllarını, ilk gençliğini ve Osmanlı'nın birinci büyük harbe girişini ve harbin sonuna kadar yaşanan serencamı anlatıyor. İkinci bölümde ise 1923-1938 yılları arasında yaşanan -kendisi açısından saadet dönemidir.- Atatürk dönemi ve kitabın yazıldığı döneme kadar gelişen durumları, bu durumların Atatürk dönemine göre oluşan farklarını kendisinden beklenmeyen bir sertlik ve iğneleyici bir üslupla yazmıştır. Yazarın çocukluk dönemi ile kısımlarda bekliyoruz ki nasıl bir çocuk olduğunu, arkadaş muhabbetlerini, oynadığı oyunları anlatsın. Yok. Varsa yoksa devletin önceki yüzü. Adeta Rıfkı oğlu Falih'te bir travma oluşmuş. Aslında bu travmayı nedensel bazda anlayabilirdim. Onun bir dini inanca dönüştürdüğü dönemin genel politik tavrının kitabın yazıldığı yıllarda sadece bir politik duruş olarak kabul edilmiş olması onu zıvanadan çıkarmış belli ki. Çünkü Rıfkı oğlu Falih çocukluğunu anlatırken bile eski dönemi, gördüğü dersleri, eğitim sistemini, inançları, padişahı eleştirme telaşında. Tıpkı civciv yumurtadan çıkar da kabuğunu beğenmez hikâyesi. İkinci ihtimal de ekmek yediği kaba pislemek… Bunu da "padişah ile ilgili kötü bir söz söylemenin yasak olduğu" kabulüyle yapıyor. Sanırım dönemin anayasasından haberi yok, 5816'dan bîhaber. Devlet büyüklerine söylenen sözlerin hukuk karşısındaki durumunu kavrayamamış. Belli ki bunları haddizatında olması tabii şeyler şeklinde kabul etmiş.

Edebiyata ilgisi peyderpey artıyor yazarımızın ve hocalarına özenmesi, trend tabirle rol model falan alması bu dönemde başlıyor. (Ama eğitim sistemi kötü, aldığı dersler kötü değil mi?) İlerleyen aşamada batı ile ülke kıyası yapıyor. Sonra ray değişiyor. O dönem İstanbul'unda gayrimüslimlerin bütün ticareti ellerinde tuttuğunu, Türk olmanın değeri olmadığını, aynı zamanda Türk yerine Osmanlı ırkı diye yeni bir bakış çıkartıldığını (Osmanlıcılık kast ediliyor sanırım. Öyle ise yaşadığı devletin çok uluslu, çok etnik yapılı olduğunu unutmuş.) ve bunun kabul ettirilmeye çalışıldığını anlatıyor. Sosyal yapının da bozuk olduğunu, sadece gayrimüslimlerin ekonomik durumunun yüksek olduğunu, Müslümanların ezik ve fakir durumda olduğunu, rüşvet ve adam kayırmacılığın üst düzeyde olduğunu ifade ediyor.

31 Mart vakası da yazarın acar temellendirmelerine maruz kalmış. Olayı tarihi gerçeklerden çok Rıfkı oğlu Falih'in yaşadığı ya da gördüğü spesifik meselelerden okumamız ve resmi tarihi kabullenmemiz bekleniyor. Misal, bağnaz ve gericilerin gördükleri yerde mektepli subayları alt etmesi. Tabi o arkadaşlar kışlalarında, karargâhlarında durup dururken gericiler saldırıyor! Hareket Ordusu da Rıfkı oğlu Falih'e göre tamamen haklı olarak Selanik'ten gelip bu isyanı bastırıyor. Biz şimdi sormayalım mı, bu ordunun etnik olarak kimlerden oluştuğunu? Bu olaylardan Rıfkı oğlu Falih ilk şiirini yazar ve Serveti Fünun da şiiri yayınlar. Elbette dönemin siyasi gelgitleri, parti kavgaları, suikastlar da var kitapta. Subaylar arası çekişme ve kavgalar, çekememezlikler ile İttihat ve Terakki'nin ikiye bölünmüş olması… Bu sırada Trablusgarp ve Balkan Savaşı patlak verir. Daha sonra büyük paylaşım savaşı gelir. Rıfkı oğlu Falih İttihat ve Terakki'de Talat Bey'in yanında memur olarak çalışır.

Rıfkı oğlu Falih kitabın ikinci bölümünde, Atatürk sonrası dönemi en şedit şekilde tenkit eder. Liderlerin (İsmet İnönü'yü kast ediyor.) Atatürk'ün yolundan çıktığına dair anlatımları bir tür efsane. Belki doğru belki yanlış ama 'dalkavukluk döneminin tekrar başladığını, gelişmekten ve batılılaşmaktan uzaklaşıldığını, bağnazlığa ve gericiliğe geri dönme yolunda olunduğunu, siyasi partilerin üç-beş oy için kendi ideolojilerinden ne kadar çok taviz verdiğini, ülkenin eğitim ve öğretiminin gerilemekte olduğunu' anlatıyor. Daha evvel de başka bir kaynakta okumuştum; çok partili siyasi hayat başladığında pek çok chp adayının "ne yani biz şimdi gidip bu cahil halktan oy mu isteyeceğiz!" yollu hayıflanmaları olduğu anlatılıyordu. Tek parti dönemi alışkanlıklarını chp zihniyetinin bırakamadığına dair veri olarak. Bu noktada belki de onun özgeçmişine dönelim: 1923-1950 arası kesintisiz vekillik yaptı. (Bir kere oy istemedi kimseden.) Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara geçmesinden sonra Dünya gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu. Ölünceye dek bu gazetenin başyazarlığını sürdürdü. 20 Mart 1971'de kalp krizi sonucu İstanbul'da hayatını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

Bu noktada da onun Dünya gazetesinden bir tanıklığa başvuru yapalım: Mustafa Armağan 2019'da bir tweet atıp şunları aktardı: Atatürk'ün yanında bulunan Falih Rıfkı Atay 1970 yılında Dünya gazetesinde İnönü'yü nasıl ahlaksızlıkla suçlamış: "Atatürk bir gün İnönü'nün evine gitmiş, zengin olan kardeşi üzerine dikkati çekmişti. İnönü politikada ahlaktan söz edemez..." Şunları içeren de bir sayfa paylaşmış: "Yakınlarının zenginliğine gelince Atatürk bir gün İstanbul dönüşünde doğru İnönü'nün evine gitmiş. Hiç parasızlıktan zengin olan kardeşi üzerine dikkatini çekmişti. Kardeşinin sorumluluğunu üzerine almayan İnönü kılını kımıldatmamıştı. İnönü politikada ahlaktan söz edemez ve hele her işin açıkça yapıldığı bir rejimde yakınlarının kazancını nüfuz ticareti saymayı başkalarına bırakmalıdır."

Bir diğer konu ise Yahya Kemal'le ilgili eleştirileri. Kitaptan çok Akademisyen Doğan Gürpınar'ın 2018'de Twitter'da bir sayfasını paylaştığı kitapta, Rıfkı oğlu Falih'in; şair Yahya Kemal'in Türkiye'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün ayağını öptüğünü anlattığını açıklıyor. O sayfada yazanlar şöyle: Ben yere kapanarak Atatürk'ün ayağını öpen tek adam hatırlarım, Yahya Kemal. Bursa'da ilk rastlayışımda öpmüştür. Acaba Anadolu'ya gitmek üzere kendisine yollanan para ile Eskişehir bozgunu üzerine paniğe kapılarak Bulgaristan'a gitmiş olduğunu unutturmak için miydi? Öyle de olsa tozlu ayağını öptüğü Atatürk öldükten sonra eğer bana anlatılan doğru ise bir Boğaziçi yalısında "Mustafa Kemal diye bir kahraman o zamanlar lazım olduğu için biz icat ettik." Dememeliydi."

Çok uzatmamak lazım. Ana eksen belli zaten. Rıfkı oğlu Falih yaşadığı döneme dair duruma üzülmüş olmalı. Şiddetli eleştirilerine sırf sevabıma kılıf bulmaya çalışıyorum. 1950 sonrası vekil olmaması gibi. Çocukluk ve gençlik anılarının acılarla, yıkımlarla, hayal kırıklıklarıyla, çaresizliklerle, ölüm-kalım savaşlarıyla geçmesi belli ki onu delirtmiş. Atatürk sonrası yaşanan dönüşüm de onu oldukça rahatsız etmiş. Kendince tanık olduğu şey; geçmişin ve yapılan hataların tekrar etmesi korkusu…

Eleştirel ve öznel anlatımlarla dolu kitap. Mustafa Kemal'in devrimlerinden önceki sosyal ve siyasal yapının ne denli kötü olduğundan yola çıkarak cumhuriyetin yegâne kurtuluş olduğunu sezdirmeye çalışıyor. Ezberi budur. Dolayısıyla Rıfkı oğlu Falih beklenmedik bir tek cümle kurmuş adam değildir. Bu kitaptan size söz ettiğim için üzgünüm. Birkaç alıntı bıraktım:

Tarih dersi de bir padişahlar methiyesinden ibaretti. S. 14

Her kuvvet ve İkbal gibi şüphesiz Mustafa Kemal'in etrafı da dalkavuklarla çevriliydi. S. 191

Geniş yığınlar arasında cehalet ve taassup, hiçbir zaman Atatürk devrinden önce de bugünkü kadar katılaşmamıştır, kabalaşmamıştır. S. 167

Demokrasi Atatürk'ün idealiydi. Vicdan ve tefekkür hürriyeti olmayan yerde demokrasi kurulamaz, kurulsa da tutunamaz. S. 173

19'uncu asırda tepeden vurulmuştuk. Bayar-Menderes devrinde temelden vurulduk. S. 164

Bugün Atatürkçü denen aydınların büyük çoğunluğu CHP'den ümit kesmişlerdir. S. 185

Falih Rıfkı ATAY

İmparatorluğun Batış Yılları

Pozitif Yayıncılık

224 sayfa


Yazar: Salih BORA - Yayın Tarihi: 10.02.2025 09:00 - Güncelleme Tarihi: 30.12.2024 11:14
2.130
Yorumlar
  • Eşref Doğan 2025.02.12 08:44

    Fazla ilginç, çok ilginç, aşırı ilginç. Yahya Kemal adına bu kabul edilemez. Elbette bunun gerçekliği araştırılmalı. Bence sallamış falih efendi. "Bir diğer konu ise Yahya Kemal'le ilgili eleştirileri. Kitaptan çok Akademisyen Doğan Gürpınar'ın 2018'de Twitter'da bir sayfasını paylaştığı kitapta, Rıfkı oğlu Falih'in; şair Yahya Kemal'in Türkiye'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün ayağını öptüğünü anlattığını açıklıyor. "

Salih BORA Hakkında

Salih BORA

Yazar, Eleştirmen, Dergici

Salih BORA ismine kayıtlı 48 yazı bulunmaktadır.