Felsefeden Yeni Bir Yaşam Doğar Mı?

Yaşamak doğumla ölüm arasındaki yılların toplamından ibaret değil muhakkak. Yaşamanın her çağda yeni tanımları icat edilmiş, her insan bu tanımın bir yerini çekip kendine kılıf dikmiş, kendince yaşamanın yollarını aramıştır. Belki de yaşamaların en zor olduğu çağlardan birine tanıklık ettiğimiz 21. yüzyılda, kendi mücadelemizi verirken düşmemek, derin yaralar almamak, alsak da bunların üstesinden gelmek için çabalıyoruz. Hepimizin yaşama üslubu farklı olsa bile gayemiz benziyor. Bu kaotik çağın tanıkları olarak kendi korunaklı alanımızı oluşturmak istiyoruz. Belki de hepimizin düşü sırça köşklerde karmaşadan arınmış bir hayat. Fakat düşlediklerimiz ile önümüzdeki dünya arasında uçurumlar var. Gerçeğin serin havasını ensesinde hissedenlerse soruyor. Başka türlü yaşamak mümkün mü? Düşünen, sorgulayan insanın kaçınılmaz sonu olarak hep arıyoruz. Bunun için sanata, bilime, felsefeye sığınıyoruz.
Özlem Küskü de bu karmaşa çağında sıkışan insanın yeni bir yaşam biçimi inşasına ayna tutmak için sorular yöneltmiş Prof. Dr. Ahmet İnam'a. Hem zihnimizdeki soruları hem de görmediğimiz noktalardaki karanlık tarafları aydınlatmak istemiş. Destek yayınlarından çıkan Felsefeden Doğan Yaşam'da yazar, parçalanmış insan için yeni bir yaşam biçimi arayışına okuru da davet etmiş.
Soru ve cevaplardan oluşan söyleşi şeklindeki eserde sorular da cevaplar da derin felsefe bilgisine sahip olmayan okurların da anlayacağı yalınlıkta. Bu bakımdan varoluş sancısı çeken, anlam arayışında olan; kendini, çevresini ya da bu çağı tanımlamakta güçlük çeken insanların sıkışan zihinleri için kolay anahtarlar sunan işlevsel bir kitap. Sorular hem gündelik yaşama dair hem düşünsel dünyaya dair olduğundan okuru her bakımdan saracağı kanaatindeyim. Felsefeden Doğan Yaşam Ahmet İnam'ın kendi eserlerine aşina okurlar için yüzeysel kalacak, belki büyük katkılar sunmayacaktır fakat Ahmet İnam kitabın yazılış amacını şöyle ifade ediyor:
"… bu kitap, düşünme erbabı, düşünme ehli olanlar, düşünmeye ve yaşamaya gönül vermiş, bunun kaygısını duyanlar için."(s.16)
Düşünmeyi, sormayı, sorgulamayı yaşamanın şartı sayanlar için temel meselelere değinilen bir eser.
Sorular filozofça yaşamak, felsefenin tanımı, düşünme biçimleri, sorgulama yöntemleri gibi genel şablonlarla başlıyor. Tüm bu genel sorulara Ahmet İnam ezber bozmanın başlangıç için önemini vurgulayan cevaplar veriyor.
"Felsefe eleştirel düşünmeyi öğretir. Ama dinleyen bir bakar ki bunu söyleyen arkadaş eleştirel düşünebiliyor mu, düşünemiyor mu? Çünkü senin onu söylemen çok önemli değil, felsefeyi yaşıyor olman, felsefenin sağlayacağını söylediğin özelliklere senin sahip olman en azından sahip olmaya çabalaman önemli."(s.9)
Ahmet İnam'ın eserde değindiği noktalardan biri de dürüstlük. Eleştirel düşünme becerisi kazanmış insanın dürüstlüğüdür kast ettiği. Bu dürüstlük insanın tutarlı davranması, kendi söylediklerini taşıyor olması ya da en azından taşıma gayretinde bulunması manasındadır. Eleştirel düşünme yetisinin de eleştirel yaşamayla mümkün olacağını vurgular. İnsan düşündükçe bulanıklaşır. Belki de bu çağda bulanıklaşan zihinlerden kaçtığımız, korktuğumuz içindir kaygılarımız. Bu bağlamda Ahmet İnam düşünmeyi bir yolculuk olarak tanımlar. Yaşamanın yaşayarak öğrenildiği gibi düşünmeyi de ancak düşünerek öğrenebileceğimizden bahseder.
Böyle bir söyleşinin yazılış amaçlarından biri de insanın değişen dünyaya ayak uydurma gayreti ile değişme çabasıdır belki de. Şüphesiz insan bir tür olarak da bir birey olarak da şartlara, yaşadığı döneme göre değişime açıktır. Fakat değişim hele de istekli ya da gerekli olduğunun bilincinde olmayan insanlar için zordur, sancılıdır. Bu bağlamda Ahmet İnam değişen insanı şöyle tanımlar:
"Bizim aradığımız yaşama biçimi, sürekli değişen durumlar, yaşantılar ve tecrübeler karşısında kendini sürekli olarak yeniden gözden geçiren, tazeleyen insanlar içindir."(s.20)
Ahmet İnam insanın yeni yaşama ve düşünme biçimi arayışında karşısına çıkacak tehlikelere de eserde değinmiş. Mesela akademik yaşamın tartışma gündemine sıkışıp kalmasını bu tehlikelerden biri olarak görmüş. Yine popüler medyada tartışılan meselelerin gürültüsünden etkilenmek, ucuz politik kaygılar taşıyanlarla ya da çıkar hesabı olanlarla tartışmalara girmenin de yeni bir yaşama biçimi inşa ederken insana zarar vereceğine işaret etmiş.
Felsefeden Doğan Yaşam'da çıkış noktası arayış. İnsanın aramaya başlaması, harekete geçmesi için de önce rahatsız olması gerekiyor. Ahmet İnam rahatsız olan insanın arayan insan olacağını vurguluyor. Eserin de seslendiği kesimin rahatsız okur olduğunu, böyle olmaması lazım diyenlerin felsefeden doğan yaşama yöneldiğini belirtiyor. Sığ, kavgalar ve kaygılar arasında yaşayan insanın arasından sıyrılmanın güçlüğünün de farkındadır yazarımız. Bu nedenle felsefeden doğan yaşamın çiçekli yollardan oluşmadığını hatırlatır sıklıkla.
Eserde en çok üstünde durulan kavram "can" kavramıdır. Ahmet İnam candan ne anladığından ne anlaşılması gerektiğinden bahseder.
"İnsanın yaşamını arıyoruz. Ben buna can diyorum. Can, çok güzel bir sözcük. Çünkü canlılığı da taşıyor. Kutsallığı taşıyor. Mana taşıyor. O bir can. Bak karıncaya basma diyoruz değil mi? Neden? O bir can. Mübarek, mana yüklü, kutsal. Demek ki yolculuğumuz kutsallıkla ilgili bir şey. Cana yolculuk yapıyoruz. Canlılığa, öteye, yeniye, tazeye."(s.45)
Günümüz dünyasının insana bütüncül bakmakta eksik kaldığını ifade eder Ahmet İnam. Can kavramına da bu eksik bakışı tamamlamak içi değinir. İnsan birinci olarak beden (soma), sonra duygu ( thumos), üçüncü olarak düşünce (nous) ve son olarak çevredir (oikos) der. İnsan tüm bu parçaların birleşimidir diye aktarır. Felsefeden doğan bir yaşam insanı bu bütün çerçeveyle değerlendirirse ancak mümkün olacaktır fikrindedir İnam.
Yine başka bir soruda canını arayan insanın durumundan daha ileri gitme çabası onu arayışa ve bu arayış da zaman zaman isyana götürebilir der. Bu arayış bir yolculuktur ona göre. Yalana, sömürüye, kötülüğe karşı çıkılan yolculuktur. Bu yolculuk en çok insanın içine döneceği için derinlerini fark edeceği bir yolculuktur. İnsanın içindeki boşlukla, zayıflıkla yüzleşmesi, toplumun dayattığı maskelerden sıyrılması kolay değildir. Ahmet İnam bu yolculuğun farkında olmayan belki de olamayan gençlerin pratik hayattaki kaygılarına da değinir. Günlük yaşamda geçim derdi, politik kavgalar, sosyal medyanın gösterdiği gerçek olmayan dünya pek çok genci yazarın bahsettiği arayıştan, yoldan alıkoyduğunu, bu bakımdan bilgelik arayışına düşerek kendini dönüştürecek kişileri nelerin beklediğinden de bahseder.
Ahmet İnam bu çağın parçalanmış insanı için yaşam biçimi sunarken sıklıkla tasavvufa da atıfta bulunur. İnsanın anlam arayışı hakikat arayışıdır da. Tasavvufta arayış insanı nasıl hiçlik sularına atıp sarsıyorsa felsefede de öyle sarstığını anlatır. Ve kitabın son sorusu da hiçlik üzerinedir. Ahmet İnam felsefeden gelen yaşamdaki hiçliğin hepten geldiği üzerinde durur. Boş, değersiz bir hiçlik değildir bu. Hiçin içinde taşıdığı hepleri fark etmek gerekliliğini vurgular.
Felsefeden Doğan Yaşam'da Özlem Küskü soruları çağımız insanına, bu dönem insanın yaşama ve düşünme biçimlerine getiriyor. Felsefenin tanımıyla başlayan söyleşi insanın parçalanan ruh hali, dağınık zihin yapısını nasıl toparlayabileceği ya da kendini daha fazla parçalamaktan nasıl koruyabileceği üzerindeki sorularla devam ediyor. Kitapta sorular daha çok Ahmet İnam'ın uzun açıklamalarının arasına girip yazarın biraz daha detaylandırmasını istediği noktalara dair dikkat çekmesi üzerine kurulmuş. Bir soru sorup sayfalarca yazılan cevaplardan oluşmuyor söyleşi. İçerikten, verilen mesajlardan, gösterilen yöntemlerden bağımsız olarak eser teknik bakımdan söyleşi çerçevesi açısından başarılı. Özlem Küskü eserde zaman zaman bunu mu kast ettiniz, bundan bahsediyorsunuz galiba gibi okur adına konuyu derinleştiren sorular da sormuş. Bu da söyleşiyi hem canlı tutmuş hem de okurun daha çok dikkatini çekmesini sağlamış.
Felsefeden Doğan Yaşam
Prof. Dr. Ahmet İNAM
Söyleşi: Özlem KÜSKÜ
Destek Yayınları Ekim 2024
Yazar: Tuba YAVUZ - Yayın Tarihi: 02.12.2024 10:00 - Güncelleme Tarihi: 02.12.2024 11:01