Ferenc Molnar’ın Pal Sokağı Çocukları
İki grup çocuk: Jozsefvaros mahallesindeki fen lisesine giden Kızıl Gömlekliler (liderleri Feri Ats, diğerleri Pasztor kardeşler, Szebenics, Wendauer vs.); Pal Sokağı Çocuklarının gittiği lise (liderleri Janos Boka, diğerleri Barabas, Csele, Csonakos, Gereb, Kolnay, Leszik, Nemecsek, Richter vs.) İki grup da bir arsa içi kıyasıya mücadele eder ve büyük bir savaşa girerler. Savaşın sonunda kim kazanır? Tek kelime ile hepimizin yitik cenneti olan çocukluk kazanır. Bir daha anlarız ki çocukluk birinci vatanımızdır, toprağa bağlı arsalar ikinci vatanımızdır. Hiçbir zaman ikinci vatan, birinci vatan için feda edilemez. Bizi biz yapan, insan kılan birinci vatanımız olan çocukluğumuzdur. Çünkü ismi ister Feri Ats, ister Janos Boka olsun, fark etmez, güzel davranışlar karşısında duygulanıyoruz ve insani jestler karşısında duygulanıyoruz. Romanın sonunda Nemecsek ölmek üzereyken, iki grubun liderleri (Feri Ats, Jonas Boka) birbirlerinden tamamen habersiz olarak Nemecsek'in evlerinin önünde karşılaşırlar, Nemecsek için üzülürler. Yürekleri aynı acı içinde, aynı üzüntüyle atarlar. Feri Ats'ın yüreğinde vicdan azabı, Jonas Boka'nın yüreğinde dostluk baskındır.
Pekiyi Ferenc Molnar'ın başarısı nedir?
Ya da şöyle soralım: Pal Sokağı Çocukları romanında Molnar hangi mesajları vermek istemiştir?
İki mesaj vermek istemiştir Molnar. Birincisi Macar halkının ruhunu diriltmek, ikincisi saf çocukluk değerlerinin önemini vurgulamak. Romanda bu ikisi başarılı biçimde kotarılmıştır. Molnar ırkçılık yapmadan, milliyetçilik tuzağına düşmeden iki vatanı (çocukluk ve arsa) birbiriyle harmanlamıştır.
Şöyle ki romanda asıl savaş Kızıl Gömlekliler (Feri Ats) ile Kırmızı-Beyaz bayraklılar (Janos Boka) arasındadır. Bu iki grup da arsada söz sahibi olmak istemektedir. Feri Ats ve Boka. Feri Atsların çaldığı Kırmızı-Yeşil bayrağın yerini Kırmızı-Beyaz renkli bayrak almıştır. Sonuçta bu üç rengin (Kırmızı-Beyaz-Yeşil) birleşmesiyle oluşan, Macaristan ulusal birliğini temsil eden bugünkü bayrağı ortaya çıkmıştır. Bu da şiirin (Petofi) ve romanın (Pal Sokağı Çocukları) Macaristan'ın güçlü bir millet olarak ortaya çıkmasındaki gücü ve etkisini göstermektedir. Günümüzde daha iyi anlıyoruz ki Pedofilerin şiirleri ve Molnar'ın romanı olmasaydı Macaristan'ın bugünkü halini alması çok daha geç ve güç olacaktı. Şiir diriltti, roman bütünledi Macaristan halkını. Şiir uçurdu, roman bir araya getirdi Macar ruhunu. Şiir kristalize etti, roman safları sıklaştırdı Macar değerlerini. Zira Macun Biriktirme Derneği'nin yeşil ve kırmızı renkli bayrağının üzerinde Petofi'nin şu sözü yazılıdır: "Ant içeriz ki bir daha asla esir halk olmayacağız."
Petofi 1823-1849 yılları arasında yaşadı, Molnar romanını 1906'da yayımladı, romandaki olaylar 1889'in yılının Budapeşte'sinde geçmektedir. Yani Macaristan'ın 20. yüzyılda halkıyla büyük bir ülke olarak ortaya çıkmasında önce Petofi'nin özgürlükçü ve vatansever şiirleri, sonra da Molnar'ın saf ve insani Pal Sokağı Çocukları etkili olmuştur. Petofi'nin şiirleri ve Molnar'ın romanı olmasaydı, Macaristan kolay kolay 1867'de kurulan Avusturya-Macaristan monarşisinden, 1940'lardaki Hitler faşizminde, 20. yüzyılın ikinci yarısındaki Sovyet Rusya'nın komünist tahakkümünden kurtulamazdı.
Romanın diğer mesajına gelirsek, arsa bir araçtır, asıl olan çocukluktur, çocukluğun saf ve insani değerleridir. Hepimiz bir arsada doğarız. O arsa bizim vatanımız ve dünyamız olur. Yazar bu sınırları çocukluk değerleri ile kırmıştır. Çocukluk insanlık ülkesinin başkentidir, diğer arsalar (ülkeler) çocukluk başkentine göre konumlandırılması gereken yerleşim yerleridir. Ama ne oluyor romanın sonunda? Boka, Slovak Jano'dan bir inşaat mühendisinin arsalarında inşaat yapmak istediğini öğreniyor. Neden böyle oluyor acaba?
Büyüdükçe ayaklarımızın altındaki "çocukluk arsaları" küçülmeye, "büyüklerin konutları" yükselmeye başlar. Ayaklarımız kaymaya başlamıştır. Duruşumuz bozulmuştur. Tavırlarımız değişmiştir. İçimizdeki Csonakos'ların devrimci çığlıkları azalmaya, içtima ıslıkları zayıflamaya, çocuk saflığı yitmeye başlamıştır. Bizi bir arada tutacak olan, Nemecsek'lerin ölüleridir. Çocukluğumuzdan kalma Nemecsek'lerimiz yoksa çocukluğun bütün arsalarına büyükler konutlarını dikeceklerdir, çocukluğumuz bu devasa ve ruhsuz konutların altında kalakalacaktır. Yine içimizden Pasztorlar çıkıp "Einstand!" diyeceklerdir. Kim karşı koyacaktır bu çocuksuz çocukların savaş ilanlarına. Eğer içimizdeki çocukluk anılarımızı bir arada tutacak çocukluk arsalarımız yoksa bütün kalelerimiz tek tek düşecektir, kazanımlarımız bir bir elden gidecektir. Çocukluk arsalarımızda ya sevgi güller bitecektir ya da savaş gülleleri olacaktır. Üçüncü bir yol yoktur. Arsa ya güllerin olacaktır ya da güllelerin. İnsanlık tarihi hep güllerin ve güllelerin savaşı olmuştur. Avucumuzda güllerin mayıs sıcaklığı, ayaklarımızda güllelerin şubat soğuğu. Ellerimiz ve ayaklarımız savaş halinde. Ellerimle güllere tutunuyorum; ayaklarımda güllelerin ağırlığı, yer beni kendine çekiyor. Başımın üzerinde gül çocuklar, mayıs güneşleri; ayaklarımın altında gülle parçaları, parçalanmış insan cesetleri, şubat akşamları. Dilimin ucunda Sandor Petöfi'den kalma bir satır: "Yatakta, yastıkların arasında ölmek düşüncesi" kahrediyor beni. Ben böyle bir sonla ölmek istemem. Arsamda açtım gözlerimi, arsamda kapatmak isterim. Anamdan böyle doğmuşum, böyle ölmek isterim. Dünyanın bütün çocukları Pal Sokağı'nda toplanmışız, hep bir ağızdan okuyoruz aynı şiirden:
"Özgürlük ve sevmek
bu ikisi gerek bana
aşkım için, yaşamım feda olsun
özgürlük uğruna aşkım."
Gül Çocuklar kazanacak, Gülle Büyükler kaybedecek. Gül Çocuklar kazanmak zorunda. Nemecseklerin, Bokaların, Feri Artların sayıları artmak zorunda. Biz insan olmak, insan kalmak zorundayız. Güllecilere, inşaatçılara yenilmemeliyiz. Çocukluk arsalarımızı, büyüklerin konutlarına kaptırmamalıyız. Büyükler gibi art arda dizilmeyeceğiz, tıpatıp olmayacağız, tek katlı dairelerde ömrümüzü tüketmeyeceğiz. Arsalarımızı uzaklara, ötelere genişleteceğiz. Arsalarımızla göğümüzün arasına giren her kesten ve her şeyden kurtulacağız. Onların daha çok para kazanmak için modern yerleşkeler yapmalarına sessiz kalmayacağız. Onlar istiyor ki yaşamlarımız sıradanlaşsın, ölümlerimiz aynılaşsın. Biz biliyoruz ki her kesin sıra dışı bir yaşamı vardır, her kes tek başına ölür. Nemecsek ölümü ve bütün Pal Sokağı Çocuklarının yaşamları bunun kanıtıdır. Sıra dışı özelliklerimizi yaşatacağız. Pal Sokağı Çocukları'ndan olmak, kendine ait özellikleri koruma ve yaşatma altına almaktır. Çocukluk arsalarına sahip çıkanlar, kendine ait özellikleri daima korurlar.
Ne Yapmalıyız?
Hayatımızı bir arada tutan ve manalı kılan çocukluk arsalarımızı hepten yitirmemek için gözyaşlarımızı Boka'nın gözyaşlarına, güvercin tedirginliklerimizi Nemecsek'in ölümüne katmalıyız. Belki o zaman bir şeyler değişir, çocukluk arsalarımız uzar göğe doğru, kök salar yere. Daha çok ağlamalıyız. Arsalarımızı gözyaşlarına boğmalıyız. Çocukluk arkadaşlarımız orada bizi bekliyorlardır. Onlar gitmediler. Onlar gitmezler. Onlar gitmek istemiyorlar. Onlar bir avuç Boka gözyaşı, bir parça da Nemencsek ölümü bekliyorlar. Çok şey değil. Ne biz olmadan çocukluk arkadaşlarımız yaşayabilirler ne de onlar olmadan biz hayatlarımıza devam edebiliriz. Hayat: İnsan kalmak… Hayat: Gözyaşı ve ölüm… Hayat: Aşk ve özgürlük…
Pal Sokağı Çocukları
Ferenc Molnar
Çev. Tarık Demirkan
Yapı Kredi Yayınları
235 sayfa
İstanbul, 2018
Yazar: Faik ÖCAL - Yayın Tarihi: 05.05.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 01.03.2023 23:37