Geçmişten Geleceğe: Çivisi Çıkmış Dünya
Vildan KINALI yazdı...
Amin Maalouf'un denemelerden oluşan kitabı 'Çivisi Çıkmış Dünya'nın pek bilinmediğini düşünürken gözüm kapaktaki '27. Baskı' ibaresine takıldı. Yazarın diğer kitaplarına kıyasla az bir sayı olsa da hatırı sayılır derecede baskı yapmış.
Romanlarıyla tanıdığım bir yazarın deneme türünde neler yazmış olabileceği merakıyla okumaya başladım. Aslında yazar kendi tarzının dışına çıkmamış. Romanlarındaki tarihi atmosfer burada da yakın tarih çerçevesiyle karşımıza çıkıyor. Hatta kitabın ikinci bölümü neredeyse modern Ortadoğu tarihi niteliğinde. Diğer bölümler ise yazarın dünya meseleleriyle ilgili fikirlerinden oluşuyor.
Çözüm: Var Mı? Yok Mu?
Bence yazarın analizlerini dikkate alınabilir kılan şey basım tarihi. Amin Maalouf, Arap Baharı'nın başlamasından bir yıl önce söylemiş ne söylemişse. Yalnızca Ortadoğu'nun değil bütün dünyanın çöküş içerisinde olduğunu ısrarla vurguluyor. Bir ülke çökecek olsa başka bir ülkeye göçeriz fakat bütün dünya çökerse gidecek yerimiz kalmaz. Tam bu yüzden bütün samimiyetimizle, dinleyerek, paylaşarak yükü omuzlamamız gerekiyor. Başka kültürleri tanıyarak, başka dilleri öğrenerek çekingen kimlikleri rahatlatarak, kültür ve eğitimle insanlık macerasının güçlendirilmesi zorunlu diyor. Bütün bunları söyledikten sonra başka bir denemede, yaklaşan tehlikeler karşısında çözüm sunamayacağını çünkü çözüm olmadığını söylemesi ise iki ayrı denemenin iki farklı ruh haliyle yazıldığını gösteriyor. Bunun bir çelişki olduğunu düşünmüyor, aksine son derece insani buluyorum. "Çözüm yollarının fena halde daraldığı ama hala tıkanmadığı" düşüncesi galiba yazarın son tahlilde sebat ettiği bir düşünce.
Kitabın adında gördüğüm karamsarlık satır aralarında da karşıma çıkıyor. Lübnan asıllı olan Amin Maalouf, Ortadoğu'nun diktatörlerine bitimsiz bir öfke duyuyor. Buna karşılık, ona göre Batı'nın sorunu barbarlık değil kibir ve duyarsızlık. Batı, medeni fakat bu medeniyeti sınırları dışına taşıyamıyor.
Her Şeye Rağmen Din
Dünyayı bütüncül bir gözle ele alan yazar, meselelere Müslüman-Hıristiyan, Yahudi-Budist diye ayırmadan yaklaşıyor. Ona göre dünyadaki inanılmaz maddi değişime karşılık manevi gelişimin çok yavaş olması problemlerin ana kaynağı. İdeolojiler geçici, dinler ise kalıcı ve kimlik arayışındaki insanlar için sığınılacak liman özelliği taşıyor. Burada bir kafa karışıklığı seziyorum. Derinlerde yatan bir inanç, buna karşılık dinleri yeteri kadar tanımamaktan kaynaklanan –ki bunu kendisi ifade ediyor- bir ön yargı var yazarda. Buna korku da diyebiliriz. Taassuba düşme korkusu.
Dinler konusundaki diğer tespiti ise dinin halklar üzerindeki etkisi çok konuşulduğu halde, halkların dinler üzerindeki etkisinin tartışılmaması. Hıristiyanlığın Romalılaşması örneğini veren yazar bunun bütün dinlerde ve ideolojilerde gerçekleştiğine dikkat çekiyor.
"Ateşli Bir Epikurosçu"
Amin Maalouf kendini "Ateşli bir Epikurosçu" olarak tanımlıyor. Kitap boyunca yer yer, her şeye rağmen hayatı ve dünyayı sevdiğini söylemesini buna bağlıyorum. Özgürlük söz konusu olduğunda son derece adil çıkarımlar yapabiliyor ve yalnızca insan olmamızdan dolayı sahip olduğumuz hakların elimizden alınmasına, zulme, işkenceye ve yasaklara şiddetle karşı çıkıyor. "Temel değerlerin evrenselliği ve kültürel ifadelerin çeşitliliği" ilkelerini yeni bir uygarlık kurmak için vazgeçilmez görüyor. "Başarabilecek miyiz bilmiyorum" diyor. Başarabilecek miyiz? Göreceğiz…
Çivisi Çıkmış Dünya\ Uygarlıklarımız Tükendiğinde
Amin Maalouf
Çev.: Orçun Türkay
Yapı Kredi Yayınları
215 sf.
Mayıs 2009
Yazar: Vildan KINALI - Yayın Tarihi: 31.03.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 23.04.2023 23:51