Geçti Mi?
Sena Alper yazdı...
"Şimdi bir kelime istiyor gibisin; zamanı geri saracak,
solar iken dirilttiğin sevgili çiçeklerini bile tohumluk günlerine yolculayacak,
konfor alanını koparıp ellere vermeyi göze alacağın bir kelime."
Çocukken televizyonun karıncalanmasını çok severdim, ekrana dalıp gider keyif alırdım. Düşünürdüm, gerçekten de karıncaları mı izlerdim? Karıncaların filmi daha sonra çekildi falan ama aynı tadı vermedi. Karıncalanma, televizyonun renkli dünyasına bir blokajdı antenleri varken. Antenler... Karıncaların da antenleri vardı değil mi?
"Unutursam Geçer Belki" romanı, İnci Büşra Aksak'ın ilk eseri. Taze bir yazar Aksak. Daha önce dergilerde hiç görülmedi. Bir çocuğun bakış açısından aile ilişkilerini anlatıyor, baba kaybının gölgesindeki. Romanı en çekici kılan küçük Melike, tabii ki.
Hani evde olağanüstü hâl ilan edildiğinde kapı eşiğinden, içeride neler oluyor diye bakan küçük çocukları, temkinli bir kol sarmalayıp olay mahallinden uzaklaştırır, odasına götürür. İşte o çocuklardan biri Melike, fakat her şeyin farkında. Bir kamera gibi annesini, dedesini, anneannesini, teyzesini, dayısını ve bazen yedi kat yabancıları da gözlemliyor. Kamera gibi her şeyi kaydediyor, kaydederken kendi yorumlarını da katıyor, hem bir muhabir hem de bir kameraman. Bu her şeyden haberdar çocuksu bakışını itiraf ediyor bir yerde Melike, bir nevi Aksak baştan okura durumu izah ediyor:
"İnşallah şu okula başladıktan sonra içsesim kadar büyüyebilirim."
Melike, kendisinin de itiraf ettiği gibi boyundan büyük laflar ediyor. Döneminin popüler kültürünü hâliyle hâkim:
"Kafamda Mahsun Kırmızıgül kliplerine alakamın nereden ve neden doğduğunun sorgulaması. Az sonra Seda Sayan'dan 'Oynamazsam Namussuzum'a işaretparmağı döndürüle döndürüle geçilecek. Televizyonda Çarkıfelek, parmaktan sonra devam edecek. Kapı açılacak... Tüm saçma sapanlığıma yeni bir kahkaha destek grubu eklenecek."
İlgi çekici olan ise toplumsal roller ve aile-çocuk ilişkisi konusunda hassasiyet göstermesi:
"Kız olduğum için öpücüklere boğulup küçük kurbağanın kuyruğunun nerede olduğuyla ilgili sorgulamalar eşliğinde güzel yemekler yedirilmem gerektiğini savunan anneanneme karşı torununu üç boyuttan ikiye indirerek parkeyle bütünleştiren dedemin görüşünü daha çok benimsiyordum; her karşılaşmanın ardından enkazı toplamak için beni yerden kazıyıp etlerime üfleyen yine anneannem olmasına rağmen üstelik."
Kültürel çatışmalara da vâkıf:
"Teyzemin boydan boya uzanmış kütüphanesindeki kitapların üstlerine Yasinler, mealler iliştirilmiş; kızını inanmaya davet eden annenin küçük oyunları, heheh."
Tefekkürlü bir minik de, akıştaki bilinci Hafız Burhan'ın Makber'ine ya da ayetlere gidiveriyor:
"Kupkuru iki dağın arasında kalsa yedi kere gidip gelerek taşların arasından çocuğunun suyunu hak ederdi; şimdilik bir müddet öylece kalmak yeterliydi."
Sosyolojik değerlendirmeleri de mevcut:
"'Gönül, kızım ben bağrıyom mu namaz kılarken? Millet camide durup durup bakıyo. Bu mereti aldık ama bi' işe de yaramadı, kulak duymuyo hâlâ.' Hayır, deseydik. Cemaati şadırvan dibine toplayıp dedeme değil Allah'a odaklanmalarını söyleseydik."
Romanın ana çatışması Melike'nin taze rahmetli babasını unutmaya karar vermesi ve düşlerinde, düşüncelerinde onu karıncalı olarak görmesi. Tıpkı anteni bozuk bir televizyon ekranı gibi. Kaybını hafifletmek için Melike ona artık "baba" değil, "Karıncalı Adam" diyor. Hikâyenin doruk noktasını da bu oluşturuyor. Aslında roman üç aşamadan geçiyor: "Unutma-Hatırlama-Kabullenme"
İnci Büşra Aksak'ın bir çocuk gözünden kaybı ve yas sürecini anlatırken ağlak bir tavırda değil, yukarıda bahsedilen üç doruk noktasında - hele ki sonuncusunda - gözler doluyor fakat ironik bir gözyaşı bu, ne hikmetse. Nasıl başardı bilinmez, tebessüme eşlik eden birkaç damla düşüveriyor. Bu tavır kudemânın "tasavvufî neşe" duygusuna benziyor. Bu nedenle küçük yaşta annesini veya babasını kaybetmiş gençlere tavsiye edilmesi gereken bir hüviyette.
Roman 15 bölümden oluşuyor. Her bir bölüm bir öykü gibi kurgulanmış. Her bölümün kendi içinde başlayıp, yükselip, biten bir kurgusu var. (Ana doruk noktaları haricinde.) Amerikan yapımı diziler gibi hangi bölüm okunursa okunsun keyif alınıyor ve anlaşılabiliyor. Keşke, bölümlerin her birine mündemiç başlıklar konulsaydı, kurgunun sağlamlığına daha fazla dikkat çekilebilirdi. Yazarın ve ilk eserinin bahtı açık olsun.
Unutursam Geçer Belki
İnci Büşra Aksak
Küsurat Yayınları
215 s.
2022, İstanbul
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 10.04.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 12.12.2023 11:37