Gerçeğin Peşinde Bir Hanedanlık Üyesinden: Pak İnsanlar Ülkesinde
Kenize Mourad, Sultan V.Murad'ın kızı Hatice Sultan'ın, torunudur. Hatice Sultan ve annesi Selma Rauf Hanım, halifelik kaldırıldığında yurt dışına sürülen hanedanlık üyeleri arasındadır. Hindistan Müslüman prenslerinden Seyyid Hüseyin Sacid Zeydi ile evli olan Selma Rauf Hanım, Paris'e gittikten sonra kızını bir otel odasında doğurur ve bundan kocasının haberi olmaz. Kendisi de bu otel odasında sefalet içinde vefat eder. Annesinin yardımcısı Zeynel Ağa çaresizlik içinde Kenize'yi İsviçre Konsolosluğunun bahçesine bırakır. Katolik bir aile tarafından büyütülen yazarı, babası lise yıllarında bulur ancak okuduğu Katolik lise onu babasına vermez. Babasıyla 21 yaşında Hindistan'a giderek tanışır. Kenize Mourad aynı yıl Hindistan-Pakistan arasındaki çatışmaya muhabir olarak atanır. Kökenlerini araştırırken İslamla tanışır ve daha derin araştırmaya koyulur.
Ülkemizde Filistin'i anlattığı "Toprağımızın Kokusu" kitabıyla bilinen Kenize Mourad, köklerinin ve gerçeğin peşine düşer ve öğrendiklerini de romanlarıyla aktarmaya çalışır. Son derece ilginç hayat hikayesinin yansımalarını kitaplarında görürüz. Pak İnsanlar Ülkesinde, kurmaca bir eser olsa da bize Pakistan, Hindistan, Afganistan ve hatta Taliban hakkında bazı fikirler verir.
Coğrafyacı Tim Marshall, "Pakistan ve Hindistan bir konuda anlaşırlar: Her ikisi de ötekini etrafında istemez. Yaklaşık 3000 km'lik bir sınır paylaştıklarını düşündüğümüzde, bunun ne büyük bir sorun oluşturduğunu anlayabiliriz." Der. Aslına bakarsak Pakistan, Bangaldeş, Hindistan ve Afganistan arasındaki sınırlar, dünyanın en yapay sınırlarıdır ve İngiliz eseridir. Her ne kadar Hindistan ve Pakistan arasındaki bölünme İngilizler bölgeden çekildikten sonra gerçekleşmiş olsa da tohumları çok daha önce İngiliz döneminde atılmıştır. Pakistan adında ayrı bir devlet kurma fikri hayata geçirildikten sonra, Hindistan'da kalan Müslümanlar Pakistan'a, Pakistan'daki Hindular da Hindistan'a gönderilmiş ve bu tehcir esnasında çatışmalar çıkmış, onlarca insan ölmüştür. Bölünme günümüzde devam eden birçok sorunun başlangıcı olmuştur. Keza Afganistan da, İngiliz hakimiyeti esnasında, Rusya ile arada tampon olması için kurulmuştur. İngilizler ülkedeki en büyük etnik grup olan Peştunların yaşadığı bölgeyi tam ortadan ikiye bölmüşler, böylece bir kısmı bugünkü Pakistan tarafında, diğer yarısı da Afganistan tarafında kalmış, aynı şekilde hala devam eden sınır sorunlarının kaynağını teşkil etmiştir.
Günümüzde Pakistan ve Hindistan her ikisi de nükleer güce sahip iki komşu ülke. Pakistan ise dünyada nükleer güce sahip tek Müslüman ülke ünvanını elinde tutmakta. Coğrafyası itibariyle her an diken üstünde olması bir yana, nükleer güce sahip olmasından dolayı da süper güçlerin gözü sürekli bu ülke üzerinde. Pakistan, Afganistan'daki savaşlardan ve diğer gelişmelerden fazlasıyla etkilenir. Bölge tam anlamıyla karmaşık ilişkiler yumağı haline gelmiştir ve dengeleri anlamak hayli zordur.
Kenize Murad buradaki dengeleri ve Pakistan halkını daha yakından tanımaya çalışmış, muhtemelen gazetecilik yaptığı yıllarda edindiği bilgilerle romanının kurgusunu oluşturmuş. Pakistan'ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah'ın yeni ülkeye Urduca temiz, pak insanların yaşadığı ülke anlamına gelen Pakistan adını verir. Bu anlam Kenize Murad'ın da kitabına isim olur. İlginç bir hayat hikayesi olan yazar, Anne isimli Fransız bir gazetecinin Pakistan görevini anlattığı romanında Pakistan'a dair pek çok detayı verir. 11 Eylül 2001 sonrası dünyada artan İslamafobi'den dolayı gözleri en fazla üstüne çeken ülkelerden olan Pakistan'a karşı oluşan önyargıyı kırmaya çalışır. Gazeteci Anne "bomba" ile ilgili detaylı araştırma yapmak için görevlendirilmiştir. Kastının ülkenin nükleer gücü olduğunu anlarız. Konuyu, hem Batı'nın yaklaşımını hem de ülkede yaşayan farklı fraksiyonların bakış açısını katarak okuyucuya yansıtmaya çalışır. Halkın yaşadığı yoksulluğu, Hintlilerle ilişkilerini, eğitimsizliğin sonucu olan din istismarını, yolsuzlukları, El-Kaide'yi, DAEŞ'i Taliban'ı ve hatta ülke üzerindeki Çin etkisini kitapta okuruz. Esasen yazar, bir akademik metinde yer alacak kadar çok bilgiyi kurgu içerisinde verir. Zaten amacı bazı gerçekleri anlatmak olduğundan olsa gerek kurguda zayıf taraflar da gözümüze çarpar. Fakat olay örgüsündeki heyecana kapılıp gittiğimiz ve Pakistan'a dair çok şey gördüğümüz için bunların üzerinde durmadan bitiririz kitabı.
Kitapta çok fazla gerçek karaktere rastlarız. Hz. Muhammed'e hakaret ettiği gerekçesiyle idamla yargılanan sonrasında cezası geri çekilen Asia Bibi, Benazir Butto'nun annesi Begüm Nusret bunlar arasında. 2010'da Pakistan'da yaşanan sel felaketine dair birçok detay da romanda en hazin haliyle karşımıza çıkıyor. Eski devlet başkanı Benazir Butto'nun eşi Asıf Zerdari'nin felaket esnasında görkemli bir konut satın almak için Londra'da olduğu ve afeti öğrenince bile gezisine ara vermediği gerçeği bunlardan biri. Bunu sorgulama ihtiyacı bile duymuyor, kurgu olduğunu düşünmüyoruz. Zira bugüne kadar bu platformda kitaplar vesilesiyle değindiğimiz ülkelerin hepsinde en büyük sorun yolsuzluk! Pakistan da ne yazık ki bu ülkelerden biri. Yazar bu gerçekleri romanda, tek taraflı değil, tüm yönleriyle vermeye çalışmış. Babası Hint kökenli olmasına ve iki ülke arasında ciddi husumet bulunmasına rağmen deyim yerindeyse Pakistan'ı harcamamış. Bunda da uzun yıllar sonra kim olduğunu öğrenmesi ve gerçeklere dışarıdan bir gözle bakabilmesinin etkisi var kuşkusuz.
Pak İnsanlar Ülkesinde
Kenize Mourad
Everest Yayınları, Eylül 2018
302 Sayfa
Yazar: Vildan KINALI - Yayın Tarihi: 13.11.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 06.11.2024 23:39