Gerçekliğin Acı Dili
Gerçek nedir? Gerçek çaresizlik midir, umut mudur? Her ikisidir, gerçek. İnsan gerçeği hem çaresizliğiyle hem de umuduyla dile dökebilir mi? Evet her iyi okur iyi bir yazar olmayabilir ancak her yazar iyi bir okur olmalıdır. Çünkü hayatın alfabesi yok ancak iyi bir okur, hayatın alfabesini yazabilir. Ve gerçeklere çözümlemeler sunabilir. İşte böylesine bir yazarın alfabesi, okuru için kazançtır. Gerçeği, tasarlanmış olaylar üzerinden ustalıkla ve edebi dilin haz veren üslubuyla umudun sırlı öykülerini anlatan Fatma Türkdoğan, dilsizin yaktığı ağıda lisan olmuş. Okurlar için çaresizliğin umuda sökün eden alfabesini kurgulamış yazar. Eser, öyküler üzerinden insan direncinin hayata olan etkisini irdelemektedir.
Eserine verdiği adı taşıyan Dilsizin Ağıdı öyküsüyle düzyazı türünün, çaresizliğe lisan olma biçimini gerçeklikle tasarlamaktadır. İnsanoğlunun ilk edebi ürünlerinden olan destansı anlatımla birlikte doğmuş gibi. Ancak her öykü ile okurda önemli değişimlere neden olacak konulara değinilmektedir. Evet, hepimiz hayat ve insan üzerinden hikâye okumuşuzdur. Teknoloji ortamında anlatıcı kitle de çoğaldığı günümüzde okuyacağınız, öykülerde dikkat etmeniz gerekenleri aklınızdan çıkarmamanız gerekmektedir.
Hikâyelerin Okurluğuna Dair
Dilsizin Ağıdı, adlı öykü yorumuyla; sizlerle her insanın yüreğine işleyen konuların fazlasıyla insanlığa dokunan yaralar üzerinden olacağını peşinen paylaşmak istiyorum. Her öykü ile birbirinden farklı hayatları görmek mümkün olduğu için okura zengin bir deneyim sunmaktadır. Bazı hikâyelerde tanıdık anlara şahit olmakla kalmıyor ki okur, kendi hayatından ayrıntılar yakalama olanağı bulmaktadır. Öyküler, okundukça okura sinen duygular öyle derin ve öyle anlam yüklü ki; öykülerin altından daha neler çıkarabilir, insanı sürekli düşünmeye sevk etmektedir. Belki de eserden en çok bu yönüyle etkilendim.
Karakterler Nasılı Ararken
Okşan'ın öyküsü öyle bir yaşamın rastlantısallığından kaynaklanmadığı ve kaderin çok farklı tasviriydi. Annesi tarafından kabul edilmeyen ve babası tarafından şımartılan bir çocuğun, hikayesiydi. Belki basit tanımıyla. Annesinin terk ettiği bir çocuktan bahsediliyor. Babası kol kanat germiş bir çocuk. Babası varlıklı bir çocuk. Gel şirkette gir çalış, dese de kabul etmemiş bir genç, o. Kendi ayakları üzerinde durarak topluma faydalı olmayı dileyen bir biyolojide doğmuş bir çocuk. Böyle bir bireyin yaşamasının ne anlam ifade eder? Tahmin edebilir misiniz? Neden böyle bir yaşam tercih ediyor bir düşünün, siz hiç düşündünüz mü? Hayatı. İşleyişini. Ve ölümü. Doğanın Çığlığı, insanoğlunun evinin doğa olduğunu düşünmediğini ortaya koymakta. Zarar ölçülemez. Katliam sadece ağaç ya da hayvanların nesli mi kendi neslini mi tüketmekte insan? Doğanın destansı kükreyişi masalsı sorgulayıcı estetik edebi dili sayesinde vermek istenen mesajı net bir şekilde insana edinim olarak yerleşmektedir.
Tabii ki herkes yazar olabilir. Önemli olan öykülerle herkese etki etmek. Türkçenin okuma zevki kazandıran öykülerin kendi içlerinde anlamlı olması bunların hepsi aslında; "Demek hatırladın, hah o gün işte." cümlesini "O günü hatırladın demek, hatırlayacağını asla tahmin edemezdim." diye aktarmak okuma keyfi verir. Okuma seviyenizi belli bir zevke eriştirmişseniz eğer daha dikkatli bir zihne sahip oluyorsunuz. Ve eleştirel en büyük faktörlerden biri okuma zevkinin önemini hissettirmektedir. Zihnin en önemli noktalarından biri de; nasıl okumak istiyorsa, düşüneceği ve sorgulayacağı noktalara kendisinin karar vermesidir. Eleştirel ve alternatif bir görüşte bulunacak olursam eğer bu cümle üzerinden değineceğim. Okurun zihni; okumak istediği ve o günün nasıl bir gün olduğunu düşünme fırsatı veren cümleyi örnek olarak vermek mümkün. Okuru zihni okuduğunda kendi ritmini sağlar ancak okuma zevkini yazar kalemiyle gelir.
Zaman ve Uzam Etkisi
İnsana dair öyküler insanan insanın yaşanmışlığına dair ipuçları sunar. Bu yaşanmışlığın, ruha verdiği tahribatla oluşan duygular, insanın içinde gizlediği zaman zarfında yaşadığı süreç aktarılmaktadır. Bu sürecin verdiği ağırlığın neden olduğu ezilmeyle hayatına devam etme direnci geliştirmektedir. İnsan, yüreğinin acısıyla yaşama devam etmeye çalışırken, bir dirence rastlar, bu direncin etkisiyle farklı olayları baskılayabilir, geçiştirebilir, baş edebilir. Buna tecrübe de denilebilir.
Öyküler, insanlara dair tecrübelerin izlekleri ile dolu olduğu için okurlar, bu eserlerde hayat biçimlerine dair tecrübeler de edinebilir. ''Hadi psikiyatra gittim, içimdeki zehri boşalttım... Geri getirebilecek miyim kızımın yitip giden bedenini? O halde anlamsız bir şey deli doktoruna görünmek...'' Farklı hayatlara dokunmaktır, öyküler. Toplumun içinden fark etmeden yanından geçtiğimiz ya da yolumuzun hiç kesişmeyeceği hayatlar. Kim olursa olsun toplumu oluşturan karakterlerle gülmek ve ağlamak düşündürücüdür.
Bir parçası olduğumuz Dilsizin Ağıdı eseriyle her yaraya dokunan Fatma Türkdoğan, yaralardan kendimize neler çıkartabiliriz üzerine yoğunlaşmış. Eser, edebî kurgu açıdan bazı aksaklıklarla sunulmuş olsa da, anlatılan olaylar birer olgu olarak incelenmeye ve değerlendirmeye değerli. Ortaya koyduğu bu eserle, insanın içsel serüvenini, acılarını tahlil ederek olaylar üzerinden aktarmaktadır.
Fatma Türkdoğan
Dilsizin Ağıdı
Nikea Yayınları
Eylül 2022
124 sayfa
Yazar: Ülker GÜNDOĞDU - Yayın Tarihi: 18.11.2022 09:00 - Güncelleme Tarihi: 17.11.2022 23:32
Sevgili Ülker Hoca'm, Dilsizin Ağıdı adlı eserimizin tanıtımına sağladığınız katkıya, inceleme yazınızdaki ruhumuza dokunan kelimelerinize ve bizlere zaman ayırma nezaketinde bulunmanıza teşekkür ederiz. Nice kaliteli projelerde tekrar buluşmak adına Saygılarımızla, Nikea Yayınları