Gerçekliğin Romana Olan Uzantısı Yılanların Öcü
Mitolojide yılan zıtlıkları içinde barındıran bir varlık olarak görülür. Hem zehre, hem de iyileştirici güce sahiptir. Yaratılış, yenilenme, ölümsüzlük, gerçeği gizleme, kötülük ve ölüm kavramlarını sembolize eder. Aynı zamanda deri değiştirmesi ve böylelikle gençleşmiş olması doğumu, yeniden dünyaya gelmeyi simgeler. Yılan hem başlangıcı hem sonu ifade eder. Yer altına girip çıkabilmesiyle yeryüzü ve gizemli olan yer altının elçisi olarak görülür. Tüm mitlerde yılan iyi ve kötü güçlerin mücadelesinde yer almıştır.
Fakir Baykurt'un Yılanların Öcü isimli romanında da tüm bu mitlerin yansıması görülmektedir. Eser, ezen ile ezilenin, güçlü ile güçsüzün, fakir ile zenginin savaşını barındırmaktadır. Romanda kötülüğü temsil eden yılan ara ara ortaya çıkarak zıtlıkların savaşının hiç bitmeyeceğini anımsatmaktadır. Yazarın yılanlar üzerinden kötülüğün her an ortaya çıkabileceği ve kötülükle savaşmanın hiç bitmeyeceği, tüm bunların doğrultusunda da tetikte geçen bir ömrü simgelemek istediğini söyleyebiliriz.
Kötülükle birlikte intikam duygusuna da yılanlar üzerinden vurgu yapılmaktadır romanda. İnsanoğlunun yaşamda bir parçası olarak süregelmiştir intikam. İnsanı harekete geçiren güçlü bir tetikleyici duygudur. Size zarar veren kişiye karşı öfke duyma ve acı verme isteğidir. Romanın genelinde de bu güdünün hâkimiyetini görüyoruz. Karakterlerin başlarına gelen olaylar karşısında kapıldıkları öfke ve ardından karşı tarafa zarar veren eylemlerle süregidiyor tüm bölümler. Roman tanrısal bakış açısıyla kaleme alınmış. Anlatıcı her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeye hâkim, olması sebebiyle intikam duygusunu net bir şekilde okuyucuya geçirmektedir.
Romanda Zaman
Eser 1950 yıllarında, Demokrat Parti zamanında geçmektedir. Dönemin toplumsal ve siyasi yapısının sorgulandığını muhtar karakteri üzerinden bize aktarılmaktadır. Fakir Baykurt 6 Ekim 1955'te Demet Dergisinin 30. Sayısında yayımlanan "Yılanların Öcü" adlı iki sayfalık yazısını, Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra bir otelde romana dönüştürmeye karar vermiştir. Romandaki kurgusal zamanla yazmaya başladığı zaman örtüşmektedir. Bu doğrultuda yazarın içinde bulunduğu zamanı yazdığı gerçeğine ulaşabiliriz.
Olayların anlatım zamanı yaz mevsiminde geçmektedir. Köy hayatının en aktif olduğu dönem seçilmiş. Gündüzle başlayan romanı geceyle bitirmiş yazar. Mutlu bir yaşantının gündüzle temsil edildiği, başlarına gelen felaketlerin çağrışımı olarak da geceyle son buldurulduğunu söyleyebiliriz.
Romanda Mekân
Yazarın çocukluğu Burdur ilinin Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy'de geçmiştir. Fakir Baykurt yazdığı şiir, öykü ve romanlarda "yazıldığı dönemin tarihsel, toplumsal renklerini, özelliklerini içermeli, az da olsa belge işlevi yüklenmelidir" düşüncesine sahiptir. Bu düşüncesini eserinde başarılı bir şekilde aktaran Fakir Baykurt "köy edebiyatı hareketinin" önde gelen isimlerindendir.
Yazar romanda gerçek bir mekân seçmiştir. Doğduğu Burdur ilinin Yeşilova ilçesine bağlı bir başka köy olan seksen evli Karataş Köyü' ne yer vermiştir. Bununla görüyoruz ki Fakir Baykurt içinde bulunduğu zamanla birlikte, içinde bulunduğu mekânı da romanında bize yansıtmak istemiştir. Uzun zaman köy öğretmenliği yapmasının da etkisiyle köy yaşantısında yakından şahit olduğu gerçeklikleri eserine yansıttığını söylemek yanlış olmayacaktır. Köy hayatına oldukça hâkim bir yaşam süren yazar eserdeki olay akışını da köydeki yaşantıyı baz alarak daha çok dış mekanlarda geçirerek kaleme almıştır.
Romanda Hikâye
Hikâyenin başkahramanlarından Kara Bayram'ın evinin önüne yasal olmayan yollarla yapılan ve gücü elinde tutan kişilerce meşrulaştırılmaya çalışılan bir döngüde verdiği mücadele anlatılıyor eserde. Köy yönetimini elinde tutan Muhtarın maddi güce ve korkuya dayalı egemenlik kurmaya çalışması ve Kara Bayram ailesinin bu güce başkaldırışını anlatıyor.
Romanda köylü ile devletin arasındaki uçurumdan bahsediliyor. Yer yer dini inançların zayıflığına değiniyor. Köyü konu edinen birçok romanda rastlanan gelenekler ve batıl inançlara Yılanların Öcü eserinde de yer verildiğini görüyoruz. Yılanlar üzerinden örnek verecek olursak, " çünkü yılanı öldürdün de yaktın mı, rahmet çok yağar! Ekin dikin, gök göverti bol olur. Bolluk olur o yıl köy!" şeklindeki Anadolu'da gerçekte de var olan inanışı bize aktarıyor.
Betimlemelerden sıyrılmış olan eser yoğun karşılıklı konuşmalar barındırıyor. Ayrıca romanda yöresel ağız kullanımı da yazarın bölgeye hâkimiyetini kanıtlıyor ve olayların gerçeklik boyutunu da arttırıyor okuyucu gözünde. Fakir Baykurt'un ilk ve en meşhur romanıdır Yılanların Öcü. Daha sonra Irazca'nın Öcü ve Kara Ahmet Destanı eserlerini kaleme alarak yazar Irazca Üçlemesini oluşturmuştur. Eser 1961'de Metin Erksan, 1985'te Şerif Gören tarafından sinemaya da aktarılmıştır. Her iki isimde esere özünde sadık kalmakla birlikte çekimi romanın yayımlandığı yıllara daha yakın olması sebebiyle Metin Erksan tarafından daha başarılı ve gerçekçi aktarıldığı söylenmektedir.
Benim gibi yöresel ağızla yazılmış olmasını sıkıcı bulabilirsiniz ama merak ettiren olay akışı romanı sona ulaştırıyor diyebilirim.
Keyifli okumalar diliyorum.
Yılanların Öcü
Fakir Baykurt
Literatür Yayınları
275 Sayfa
Yazar: Merve YURTSEVER - Yayın Tarihi: 10.03.2023 09:00 - Güncelleme Tarihi: 22.02.2023 11:48