Gılgamış Destanına Kısa Bir Bakış
Resul Olcay kitaphaber.com.tr için kaleme aldı.
Günümüze ulaşan en eski edebi eser ve ilk destan özelliğini taşıyor. Önceleri ağızdan ağıza aktarılan ve ilk çıkışından asırlarca sonra yazıya geçirilen destan, Mezopotamya'daki ilk uygarlıklardan olan "Sümer kentlerinden (şehir devletleri) Uruk hükümdarı 'Gılgamış'ın halkının yararına devlere (kötülüklere) ve ölümlülere verdiği çetin mücadelenin hikâyesidir."
Destan, birbiriyle bağlantılı toplam sekiz hikâyeden oluşuyor: Gılgamış Uruk'ta, Enkidu'nun Ortaya Çıkışı, Ormanın Yolculuğu, Enkidu'nun Ölümü İştar ile Gılgamış, Ölümsüzlüğü Arayış, Tufân Hikâyesi, Dönüş ve Gılgamış'ın Ölümü.
Destan Başlıyor
Anlatı, Gılgamış'ı yarı-tanrı "üçte biri insan, ikisi tanrı" olarak vasfedip, sitayişle başlar.
Yabanî hayvanları avcıların tuzağından korurken, avcıların hilesiyle, yem olarak kullandıkları yosma ve şehvetine yenilen hayvan azmanı Enkidu'nun hikâyesiyle devam eder. Zaafına yenildikten sonra yabanî hayvanlar onu reddeder ve avcılara engel olamaz olur, bir çeşit ayıbı ortaya çıkar.
Daha sonra, hükümdar Gılgamış'a meydan okur, yenilir ve arkadaş olurlar.
Ormanda "İrilik" namlı, canavar ruhlu dev, 'Humbaba' yaşıyormuş. Onunla başa çıkmanın yollarını ararlar. Humbaba'yı öldürmeyi kafaya takan Gılgamış'ın bilge annesi Ninsun, hayır duadan sonra Enkidu'ya da oğlunu yalnız bırakmaması için öğüt verip uğurlar.
Kentin pîrleri de Gılgamış'ı kutsayıp uyarılarda bulunarak, işi ehline verme, kendine aşırı güvenmeme ve birlikte hareket etmesi minvalinde öğütlerler. Humbaba'ya galebe çalarlar. Ve ikisi birden öldürürler orman bekçisi ve Humbaba'yı. Orman, ağaçlar, dağ, taş... Kükreyerek, titreyerek, yuvarlanarak, tepki verir ölümüne.
Gılgamış'a hayran olan tanrıça İştar, evlilik teklifi yapıp, dünyevî saltanat vaatleri sıralar. Gılgamış, İştar'ın teklifi üzerine, karanlık, vukuatla dolu aşk geçmişinin panoramasını sunduktan sonra kendi akıbetinin de onlar gibi olup olmayacağını sorgular. Reddedilen İştar, babası tanrı Anu ile annesi Antum'a yakarır: "Gılgamış'ı öylesine kibirle doldur ki, bu, onun yıkımına yol açsın."
Tanrı Anu şöyle dedi: "İstediğini yerine getirirsem, Uruk'ta buğdayı tohumsuz kabuk hâline sokan yedi yıllık bir kuraklık başgösterecek. İnsanlara yeterli tahıl, hayvanlara da yeterince ot istif ettin mi?" (Sh.43)İştar'ın müspet cevabı üzerine tanrı Anu, Gökyüzü Boğası'nı gönderir. Enkidu ile Gılgamış, Gökyüzü Boğası'nı öldürürler.
Enkidu'nun ölüm döşeğinde son sözleri şu oldu: "Arkadaşım, ulu tanrıça bana beddua etti. Demek ki utanç içinde öleceğim. Savaşta vurulan er kişi gibi ölmeyeceğim. Vurulmaktan korkuyordum. Hâlbuki vuruşma sırasında ölene ne mutlu! Yazıklar olsun, ben, utanç içinde can vereceğim."
Gılgamış, arkadaşının ardından yürek burkan bir ağıt yakar. Gılgamış, arkadaşı Enkidu'nun ölümüne aşırı üzüldüğünden Dilmum ülkesindeki, insanlar arasındaki yegâne ölümsüz olan Upnapiştim'i aramaya koyulur. Şamaş, Gılgamış'a daha evvel hiçbir fâninin buralara gelemediğini ve bundan sonrasını, yani ölümsüzlüğü hiçbir zaman bulamayacağını söyler.
Şarap imâlatçısı Siduri ile sohbete başlarlar, kardeş bildiği Enkidu ile ilgili anısını özetler. Kadın, tanrıların özelliği olan ölümsüzlüğü arayacağına önündeki hayatı güzel yaşamasını salık verir.
Güncelle Benzeşme
Diğer hikâyelerinin aksine bu hikâyenin -Tûfan Hikâyesi- anlatımı otobiyografiktir, anlatıcı Gılgamış'tır. Fırat'ın kıyısındaki Şurrupak kentinde tanrılar meclisi toplanır: "Gökkubenin efendisi Anu, danışmanı savaşçı Enlil, yardımcı Ninurta, su geçitlerinin gözcüsü Ennugi ve Ea... Tufânın asıl sebebi insanların aşırı çoğalması olarak görülüyor."
Gerekçe, günümüzdeki dünya nüfusunu kısıtlı bir rakamla sabitlemeyi planlayanların tutumuna benziyor. Ea, daha önceden verdiği sözü tutarak Gılgamış'ı evi bırakıp sağlam bir gemi yapmaya teşvik eder. Gökyüzünün güzel sesli Ecesi tanrıça İştar hem tufânı çıkarır, hem acı acı ağıt yakar. Gemi Nisir Dağı'nda karaya oturur. Gılgamış, gemiyi boşaltır ve iner. Tanrılar kötü bir iş yaptıkları için birbirlerini suçlarlar.
Destan'ın Kutsal Kitaplarla Benzeşmesi
Enkidu'nun, şehvetine yenildikten sonraki düştüğü zaaf, Âdem kıssasını; Tanrı Anu'nun, tanrıça İştar'ı, gelecekte olacak olan yedi yıllık kıtlığı haber verip, önlem almaya teşvik etmesi, Yusuf kıssasını; tufan anlatısı, Nûh tufanı kıssasını andırıyor.
Kaynağı ilahî olan kutsal kitapların, pagan ürünü olan destandan etkilenme ya da iktibas yapma olasılığı zayıf olsa gerek. Şöyle bir tahminde bulunulabilir, destanın yazılışı milattan önce 1800'lere tarihlendiriliyor ancak en iyi kopyalardan bazıları, MÖ 7. yüzyılda yaşamış olan Asur kralı Asurbanipal'in (669-631) kütüphane kalıntılarında keşfedilmiştir. Destan'ın, milattan önce 1200'lerde başlayan Eski Ahit'ten etkilenme ihtimali var gibi görünüyor.
Mütercime Ufak Bir Sitem
Teoman Duralı Hoca'nın kendine has yazı stili/imlâsı var. O kadar kendine has ki, maalesef okuru yoracak kertede.
Hatime
Hikâye nasıl ki şitayişle başladıysa, hasta yatağında ölen Gılgamış'a şitayişle biter... "Bu da yeryüzünün ülkelerini tanıyan kral Gılgamış'ın eseriydi. Bilgeydi. Sırları görürdü. Gizli şeylerle tanışıktı. Bize tufândan önceki günleri hikâye eden oydu. Uzun bir yolculuğa çıktı. Çalışmaktan, didinmekten bezdi, yorgun düştü. Geri dönünce de bir taşın üstüne hikâyesinin tümünü kazıdı."
Gılgamış Destanı
Çeviri: Ş. Teoman Duralı
Dergâh Yayınları
88 sayfa
Yazar: Misafir Köşesi - Yayın Tarihi: 09.02.2021 09:00 - Güncelleme Tarihi: 03.11.2024 17:10