Günümüzün Anlatıcıları: Alkan Kılıç İle Konuştuk
Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken... Sizde hangisi daha etkili oldu?
Beni yazmaya yönelten temel etken yazabiliyor oluşum. Bilim insanı olsaydım işimin hakkını vererek atomu atomun en ince zerrelerine varıncaya dek parçalamayı isterdim. Yazarken de aynı istek geçerli.
Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?
Ne anlattığınıza bağlı. Edebi niteliği olan olayları / durumları yazı ile anlatıyorsanız bir vaiz olmadığınızı bilmeli, vaizlerden rol çalmayı acilen bırakmalısınız. Anlatmanın bir zamanlar kutsal bir yanı vardı, bu doğru. Ama o zamanlar geride kaldı. Günümüzde -edebi anlamda- anlatmanın kutsal bir yönü olduğunu sanmıyorum. Bağlam değişti, bizler değiştik, dünya değişti. Bu değişimin iyi bir şey ya da gelişim olup olmadığı, uzun uzadıya tartışılabilir. Zamanımız olsaydı tartışırdık. Güzel olurdu.
Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?
Metinlerarasılık, türlerarasılığı da kapsayan bir heyuladır. Metinlerarasılık, her yerdedir. Metinlerarası olmayan hiçbir şey yoktur. İnsanın kendisi bile metinlerarası bir varlıktır. Doğan her insan, metinlerarası yeni bir metindir. Post-modern olmakla post-modern teknikleri kullanmak apayrı şeylerdir. Post-modern teknikler, Don Kişot'a dek uzanır ama o zamanlar post-modernizm diye bir şey yoktu. Modernizmi henüz hazmedememiş bir toplumda post-modernizmi tartışmak abesle iştigaldir. Bir yerde şablon ve kalıplar varsa orada hayat ve edebiyat yoktur. Tarih, herkese onun hakkı her neyse onu mutlaka verecektir.
Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bir dönem edebiyat dergisi çıkardım. Başka dergilerde ara sıra göründüm. Birkaç kişi de olsa yazdıklarımı görmüştür umarım. Edebiyat dergilerinde görünmek gerekir mi, bilmiyorum. Eskiden olsa elbette görünmek gerekir, gel benim dergimde yaz da görelim ve gösterelim seni, derdim ama artık bir dergim yok. Şimdilerde çıkan bütün dergiler için değil ama bazı dergiler için güzel şeyler düşünüyorum. Onlar kendilerini biliyorlar.
Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?
Kendim de dahil hiç kimseyi karşıma almam. Yazarken tanıdığım, hayal ettiğim herkesle kol kola girip yürürüm yalnızca. Gidebildiğimiz yere kadar.
Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?
Yazmasam hiçbir şey olmaz. Güneş yine doğudan doğup batıdan batar. Keşke olmasa ama savaşlarda en önce çocuklar ölür. Zalim, zalimliğini yapar; mazlum, mazlumluğu ile kalır. Her sene bir takım şampiyon olur. Bankalar, kredi; uluslararası kuruluşlar, kredi notu dağıtır. Deprem olur, yardım kampanyaları düzenlenir. Verilen sözler tutulmaz, tutulan sözlerin esamisi okunmaz. Sonuçta yazmış bulundum ve yazdıklarım öykü oldu. Başka bir şey de olabilirdi. Başka türlü de olabilirdi.
Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?
Buna inanmayı hiç istemem.
Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?
Öykücüler genelde birbirlerini sever gibi yaparlar. Bu bir yarış değil, Survivor'da değiliz. Kimseyi geçmek istemem. Yapabiliyorlarsa onlar beni geçsin. Hiç gocunmam. El sallarım.
Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?
İsteyen, istediğini yazsın, istediği metne istediği tür ismini versin, beni ilgilendirmiyor. Okur olarak ilgilendiğim konu, metnin edebi açıdan beni tatmin edip etmediğidir. Bizler, destan döneminde yaşamıyor ve hikâye anlatmıyoruz, öykü yazıyoruz. Hikâyesi olmayan öykü gibi, garip şeyler duyuyorum. Ne demek istiyorlar acaba bu çok bilge arkadaşlar? Hikâyesi olmayan hiçbir şey yoktur hayatta. Mesela söyleşiyi kesip buraya tamamen bağlam dışı tek bir kelime yazdım diyelim, okumayı bilen biri için onun bile bir hikâyesi vardır. Günümüzde hikâye anlatıyorum diyenler de öykü yazıyorlar ama farkında değiller. Belki de farkında olmak istemiyorlar. Kendileri bilir. Ortada benlik bir mesele yok. Yazdıklarıma onlar öykü olduğu için öykü diyorum.
Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?
İyi bir öykü okuru olduğumu düşünüyorum. Dergileri mümkün mertebe takip ederim. Kütüphanem yeni çıkmış öykü kitaplarıyla dolu. Aldığım bütün kitapları okuyorum. Bazılarını aldığıma bin pişman oluyorum. Maddi külfeti geçtim, zamanımı öldürüyorlar. Hayat kısa. Dönüp dönüp okumamız gereken yerli, yabancı öykü kitapları var. Şimdilik hep birlikte onları okuyalım bence, daha iyi olur. Vaktimiz kalırsa son çıkanlardan Alkan Kılıç'ın Gölge Yontusu kitabını da okuruz. Son çıkanlardan olmayan Ali Ayçil'in Sur Kenti Hikayeleri var, Elif Genç'in Düşünsene Hızır Bendim'i, Yücel Balku'nun Goncanın Üçüncü Günü, Engin Türkgeldi'nin Orada Bir Yerde'si, Aykut Ertuğrul'un Evrenin Yatışmaz Yapısı, Handan Acar Yıldız'ın Açık Unutulmuş Mikrofon'u, Tuna Yukay'ın Küvetteki Adam'ı, bunlar güzel kitaplar. Birkaç tane daha vardı ama onlar aklıma gelmedi. Gelince yazarım.
Yazar: Müzeyyen ÇELİK K. - Yayın Tarihi: 15.02.2024 09:00 - Güncelleme Tarihi: 02.02.2024 10:10